HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Guardian yazarı: Putin Türkiye'ye 'Teröristlerin suç ortağı' derken haklı mı?

Martin Chulov, Guardian gazetesindeki yazısında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in uçak düşürme krizi ardından Türkiye'ye yönelttiği sert suçlamaları değerlendiriyor.

Guardian yazarı: Putin Türkiye'ye 'Teröristlerin suç ortağı' derken haklı mı?

Martin Chulov, Guardian gazetesindeki yazısında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in uçak düşürme krizi ardından Türkiye'ye yönelttiği sert suçlamaların temeli olup olmadığını değerlendiriyor.

Chulov, Suriye'deki çatışmaların ilk aylarından itibaren Türkiye'nin, Suriye'deki gelişmelere Beşar Esad karşıtı bütün bölge ülkelerinden daha fazla karıştığını ve kaybedecek çok daha fazla şeyi olduğunu yazıyor.

Kısaltarak aktarıyoruz:

'Cihatçıların ana geçiş yolu'"Türkiye'nin sınırları Suriye'ye giden her türlü savaşçının ana geçiş yolu oldu. Askeri üsleri isyancıların eğitimi ve silahlandırılmasında kullanıldı. Sınır kasabaları ve köylerine bir milyona yakın mülteci geldi.

"2012 yılı ortalarından itibaren cihatçılar Suriye'ye gitmeye başladığında, geçtikleri yerlerde açıkça farkediliyorlardı: İstanbul havaalanı, güneyde Hatay ve Gaziantep ve sınır köyleri. AB ve ABD'den gelen sürekli baskılar sonucu geri çevrilmeye başlandıkları 2014 sonlarına kadar, yabancı savaşçılar bu yolların değişmez görüntüleriydi.

"Bu süre zarfında IŞİD Suriye'nin kuzeyi ve doğusundaki en büyük güç haline gelmişti. Her ikisi de Türkiye'nin desteğine sahip olan Suriye muhalefeti içindeki ideolojik olmayan gruplar ve İslamcılardan kendisini ayırmıştı.

'Kendilerini gizlemediler'"Hatay ve Gaziantep'den düzenli bir şekilde geçen yabancılar kendilerini gizlemek için pek çaba sarfetmediler. Otellerde, kahvelerde, otobüs duraklarında buluşmayı sürdürdüler.

"Suriye'de olaylar gelişirken, Türkiye bir dizi militan gruba desteğini ikiye katladı ama bir yandan da topraklarından geçen cihatçıların pek de ciddi bir tehdit olmadığı yönündeki tutumunu değiştirir gibi yaptı. Batılı yetkililerle diyaloglarda, güvenlik yetkilileri artık cihatçılardan "dini istismar edenler" diye bahsedilmesinde ısrar etmemeye başladılar. Artık onlara resmi yazışmalarda "terörist" denmesi sorun teşkil etmiyordu.

"Buna rağmen IŞİD'in bazı yönleriyle ilişkiler gelişmeye devam etti. Türk işadamları IŞİD'in petrol kaçakçılarıyla cazip anlaşmalar yaptılar. Bunlar terör grubunun kasalarına her hafta fazladan 10 milyon dolar sağlıyor ve Suriye rejimini esas müşteri olmaktan çıkarıyordu. Geçen iki yıl içinde bir çok üst düzey IŞİD üyesi Guardian'a, Türkiye'nin önlerine çıkmamayı tercih ettiğini ve kendilerini nadiren engellediğini söylediler.

IŞİD'in petrolü ve Ebu Sayyaf"(Batılı) İstihbarat çevrelerinde endişeler büyüyordu. İlişkilerin 'düşmanımın düşmanı benim dostumdur' düsturunun ötesine geçtiğini ve artık faydalı olduğu için sürdürülen bir ittifak diye açıklanamayacağını düşünüyorlardı. Bu korkular bu yılın Mayıs ayında ABD özel kuvvetlerinin Suriye'nin doğusunda IŞİD'in petrol ticaretinden sorumlu kişi olan Ebu Sayyaf'ı öldürdükleri baskınla daha da büyüdü.

"Ebu Sayyaf'ın karargahında yapılan aramalarda, üst düzey IŞİD liderleriyle bazı Türk yetkililer arasındaki ilişkilerin ayrıntılarını içeren bilgisayar sabit diskleri bulundu. Washington ve Londra'ya gönderilen tezkerelerde, bulguların 'politikalar açısından önemli sonuçları' olduğu kaydedildi.

PKK ve PYD'yi hedefledi"Kısa süre sonra Türkiye, yaklaşık 40 yıldır kıyasıya bir savaş yürüttüğü ayrılıkçı Kürt grup PKK'ya karşı yeni bir cephe açtı. Bunu yaparken ABD'nin IŞİD'e karşı operasyonlar için İncirlik hava üssünü kullanmasına izin verdi, ve kendisinin de harekatlara katılacağını vaadetti.O zamandan bu yana Türkiye'nin savaş uçakları hemen tamamen PKK hedeflerine yöneldi."

Guardian yazarı Martin Chulov, üst düzey Türk yetkililerin, PKK'ya yakınlığı nedeniyle, "ABD'nin Suriye'de ana müttefiki" diye tanımladığı Kürt milis gücü YPG'yi Türkiye'nin çıkarlarına IŞİD'den daha büyük bir tehdit olarak gördüklerini de açıkça ifade ettiklerini kaydediyor.

Batı kaygılı ama tavırsızChulov, her şeye rağmen Türkiye'nin bir NATO üyesi olarak Avrupa tarafından hala müttefik olarak görüldüğünü, ABD ve İngiltere'nin rahatsızlıkları olsa da bununla ilgili pek bir şey yapmaya istekli olmadıklarını yazıyor.

Yazara göre her iki başkentte de, bu konuda tavır alınırsa, ittifakların, stratejilerin ve sonuçlarının sürekli değiştiği bu çok hassas bölgede "değişkenler"e bir yenisinin ekleneceği kaygısı var.

Guardian yazarı, adını vermeden alıntıladığı Batılı bir üst düzey yetkilinin, "Türkiye bütün bunları kontrol edebileceğini zannetti. Fakat işler onların kontrolünden çıktı. Gelip onları Ankara'nın kalbinde vurdu ve daha da uzun süre de başlarına bela olmaya devam edecek" diye konuştuğunu aktarıyor.

Yerel Seçim 2024


En Çok Aranan Haberler