HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Fethullah Gülen'i bitirme kararı uygulamaya konulmuş

Başbakanlığın, MGK'nın Gülen'i bitirmeyi de kapsayan "irticayla mücadele" kararlarını 28 Ekim 2004'ten itibaren hayata geçirdiği ortaya çıktı.

Fethullah Gülen'i bitirme kararı uygulamaya konulmuş

Taraf gazetesinin önceki gün sürmanşetten yayınladığı 15 maddelik MGK kararında "Gülen grubu ve diğer irticai unsurlar ile etkili ve köklü bir mücadele için ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalıdır." ifadeleri yer alıyor. Kararı twitter hesabından doğrulayan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, "2004'teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiçbir bakanlar kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır." açıklamasında bulunmuştu. Taraf, bugün yayınladğı haberde ise o MGK kararlarının uygulandığının belgelerini yayınladı.

Başbakanlık MGK'nın Gülen'i bitirmeyi de kapsayan "irticayla mücadele" kararlarını 28 ekim 2004'ten itibaren hayata geçirdiği ortaya çıktı.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


SONUÇLAR BAŞBAKANLIĞA

Devletin bütün kurumlarına Başbakanlık tarafından gönderilen belgelerde, "İrticai Faaliyetlere Karşı Yürütülecek Mücadele Stratejisi" kapsamında, eylem planlarının uygulanması, uygulama sonuçlarının Başbakanlığa gönderilmesi isteniyor.

Buna göre Başbakanlık, Cemaat'le sınırlı kalmayıp, "İrticai Faaliyetlere Karşı Yürütülecek Mücadele Stratejisi" kapsamına giren tüm kişi ve kurumlarla ilgili raporların da eyleme geçirilip, kendilerine sonuçlarının bildirilmesini istiyor.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;

Kurumlara gönderilen belgenin altında, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in imzası var. Dinçer, Başbakanlık Müsteşarı olarak MGK'da görevlendirilen Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu'ndan (BUTKK) da sorumlu. Yazılar, Başbakan adına ilgili kurumlara gönderilmiş.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


"FAALİYETLER PERİYODİK OLARAK RAPOR EDİLSİN"
İşte 25 Ağustos 2004 MGK'sında alınan kararların ardından yaşananlar....

2004 yılı Haziran ve Ağustos aylarında MGK, "İrticai Faaliyetlere Karşı Yürütülecek Mücadele" başlığıyla toplanıp, bu toplantılarda Gülen Cemaati'ne karşı yapılacak eylem planını da imza altına aldı. Eylem planlarını hayata geçirecek kurum olarak da Başbakanlık Uygulamayı Takip Koordinasyon Kurulu (BUTKK) görevlendirildi.

Hazırlanan eylem planlarının bu kurul başkanlığında, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve ilgili kurumlar aracılığıyla yakından takip edileceği imza altına alındı. Gülen grubuna ait özel okulların faaliyetlerinin de İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından incelenerek takibe alınması istendi. Mali açıdan da Maliye Bakanlığı görevlendirildi. Başbakan Erdoğan'ın da imzaladığı belgede "Bu gruptaki yasa dışı faaliyetler periyodik olarak BUTKK'na rapor edilmelidir" dendi.

İşte "hayata geçirilmedi" denilen bu MGK kararının ardından, Başbakan adına Müsteşar Ömer Dinçer, devletin bütün kurumlarına bir yazı yazdı. "İrticai Faaliyetlere Karşı Yürütülecek Mücadele Stratejisi" kapsamında hayata geçirilecek eylem planlarını bu kurumlara iletti. Planların uygulanıp, muhafaza edilmesini, uygulama sonuçlarının da Başbakanlığa aylık raporlar hâlinde gönderilmesini istedi.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


KURUMLARA YAZI GÖNDERİLDİ
Dinçer, 17 Mart 2005 tarihinde ise Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye, Dışişleri, MİT Müsteşarlığı gibi onlarca kuruma benzer bir yazı yazdı. İrticayla Mücadele kapsamında kararlaştırdıkları Ek Eylem Planı'nın uygulanmasını, sonuçlarının aylık rapor olarak Başbakanlığa gönderilmesini istedi.

Başbakanlığın hazırladığı Eylem Planı kapsamında kurumlar çalışmaya başlayıp, hazırladıkları raporları, fişleme belgelerini, irticai olayları rapor olarak Başbakanlığa göndermeye başladılar. Bu raporlardan biri de "7 Eylül 2004-20 Eylül 2005 Dönemi" adı altında yapılan fişleme belgesi. Belgenin üstünde "Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu'nda Görüşülen Kararlar" başlığı var. Ömer Dinçer başkanlığındaki bu kurul, toplantı sonucunda alınan kararları rapor hâline getirmiş. Raporda fişleme bilgisinin hangi kurumdan geldiği, konunun ne olduğu, yapılan işlem ve açıklamalar bölümü var. Rapor, 12 sayfa. İlginç fişleme belgeleri ve konuyla ilgili yapılan işlemler rapora yazılmış.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


FİŞLEMELER YAPILDI
Fişlenen kişilerden biri Polis Akademisi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Önder Aytaç. Aytaç'ın "Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef alan beyanı" başlığıyla konu bölümüne fişleme gerekçesi yazılmış. Bilgi, Jandarma Genel Komutanlığı tarafından bir yazıyla, Başbakanlığa, Ömer Dinçer'e iletilmiş. Belgede, "yapılan işlem" bölümünde şu satırlar var: "7 Eylül 2004 tarihli BUTKK toplantısında görüşülmüş ve İçişleri Bakanlığı'na işlem yapmak üzere bildirilmiştir" deniliyor. Açıklama bölümünde ise Aytaç'la ilgili şu bilgi verilmiş; "Henüz tatmin edici bir yanıt alınamamıştır. Takip edilmektedir."

Dinçer başkanlığındaki BUTKK toplantısında, Aytaç benzeri 24 konu konuşulmuş. Konuşulan bir konu da İmam Hatip Liselerinde kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı uygulamalar başlığı. Bilgi, Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri'nden 2004 yılı Kasım, Aralık ayında gelmiş. Dinçer'in hazırladığı belgede, 22 Şubat 2005 tarihli belgeye ait bilgilerin görüşüldüğü, gereğinin yapılması için Milli Eğitim Bakanlığı'na konunun gönderildiği yazıyor.

"Açıklamalar" bölümünde ise şu bilgiler var: "Tuzla Halil Türkkan İHL'de, kurs ve sınava Milli Güvenlik Bilgisi dersi öğretmeni yerine bir başkasının girmesinden dolayı, okul müdür vekiline ihtar cezası verildi. Amasya Merkez İmam Hatip Lisesi'nde iki öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Bir öğrencinin ise hastalığı nedeniyle başının kapalı olduğu bildirildi."

DERS KİTABI GÜNDEME GELMİŞ
Ömer Dinçer başkanlığındaki kurulda ayrıca, Cumhuriyet gazetesinde çıkan 24 Eylül 2004 tarihli "Lise ders kitabında Atatürk'e hakaret edildiği" haberi de toplantı gündemine alınmış. Dinçer gereğinin yapılması için Milli Eğitim Bakanlığı'na yazı yazmış. Bakanlık da 19 Ekim 2004'te kitaptaki ifadeyi düzelttiğini Başbakanlığa bildirmiş ve bu da raporlara girmiş.

BUTKK toplantısında, 24 ayrı konuyla ilgili bazı öğretmenlerin görevden alındığı, irticai söylemlerden dolayı bazı müdürler hakkında soruşturma açıldığı gibi onlarca bilgi var. Akşam, Milliyet, Posta gazeteleri ve bazı televizyonlarda çıkan irtica haberlerinin de işleme alınıp, haberlerde geçen kişiler ve kurumlarla ilgili yasal işlemin yapıldığı da bildiriliyor.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


İŞLEMLER ANLATILDI
Hükümetin "O kararlar yok hükmünde, cemaatle ilgili hiçbir işlem yapılmadı" açıklamasına rağmen, 2006 yılında yine Başbakanlık BUTKK tarafından hazırlanan bir belgede, cemaatin yakın takibe alındığı görülüyor.

"Gizli" damgalı belgenin başlığı, "İrticai Faaliyetleri Önlemek İçin Alınması Gereken Tedbirler." Belgede yapılması gerekenler, "Tedbirin özeti" başlığında toplanmış. İlgili kurum da belgede gösterilmiş. Milli Eğitim'den, YÖK'e, Diyanet'ten Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne, Maliye ve Dışişleri'ne, bir dizi kurum var. Bu belgenin karşısına da "Açıklama" bölümü konulmuş. Burada da tedbirlerle ilgili yapılan işlemler anlatılmış. "Dershanelerin denetiminin sıklaştırılması, irticai faaliyetlerde bulunmalarının önlenmesi" görevleri Milli Eğitim'e verilmiş. Bakanlık da konuyla ilgili çalışmayı tamamladığını, rapor olarak sunmuş.

2006 yılındaki belgede, "İrticai faaliyetler içerisinde oldukları tespit edilen vakıf ve derneklerle ilgili yasal işlemlerin süratlendirilmesi, tatbik edilen para cezalarının günün şartlarına uygun hâle getirilmesi" kararı alınmış. Belgeye göre Başbakanlık, "İrticai faaliyetlere destek veren kuruluşların, iktisadi ve mali faaliyetlerinin daha iyi izlenebilmesini teminen, bu kuruluşlar üzerindeki denetimlerin tek merkezden yönlendirilmesi" için karar alıp, Maliye Bakanlığı'nın konuyla ilgili çalışmasını istiyor. Belgeye göre, bakanlık çalışmanın devam ettiğini, Ömer Dinçer başkanlığındaki kurula gönderiyor.

Ayrıca belgeye göre, irticai faaliyetlerin yoğunlaştığı yerlerde yurt yapımına öncelik verilmesi de kararlaştırılıp, görev Milli Eğitim Bakanlığı'na veriliyor. Bakanlık da çalışmanın devam ettiğini bildiriyor.

Belgede, özellikle askerî liselere giriş için kurs veren irticai gruplara ait dershanelere kayıtlı öğrencilerin durumlarının tespitine yönelik denetimlerin artırılması isteniyor. Bu konu da Milli Eğitim Bakanlığı'na veriliyor. Bakanlık da çalışmaların devam ettiğini rapor ediyor.

İlköğretimden itibaren öğrencilerin hangi dershanelere devam ettiğinin okullar tarafından Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildirilmesi de istenip, çalışma başlatılıyor.

Belgeye göre, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği bir yazıyla, "Devletin, yurtlar üzerindeki denetim ve gözetiminin mülki amirler vasıtasıyla devamlı olmasını" istiyor.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


ÖZEL OKULLAR DENETİME ALINMALI
Ömer Dinçer başkanlığındaki kurul, "Özel okulların tam olarak devletin denetim ve gözetimine alınması" gerektiğini de Milli Eğitim Bakanlığı'na bildiriyor. Belgeye göre, alınan bir karar da, "Laik kesimi temsil eden medya organlarının milli mutabakatı sağlayacak yöndeki yayınlarının teşvik edilmesi" planı. Belgede özel okullara ilişkin, "özel bilgi merkezi" kurulması kararı alınıp, ilgili kurum olarak Dinçer başkanlığındaki BUTKK görevlendiriliyor. Belgeye göre, bu işlem de tamamlanmış olarak görünüyor. Belgede YÖK'ten de, "Doçent ve Yardımcı Doçent atamalarının YÖK tarafından yapılarak, irticai yöntemlerin hakimiyetine son verilmesi" isteniyor. Bu çalışmanın devam ettiği de not olarak düşülüyor. 2006 yılına ait Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu raporunda bu ve benzeri yüzlerce ayrıntı var.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


Gülen'i bitirme kararı 2004 yılındaki MGK'da alınmış

"Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler" başlığıyla MGK'da alınan kararda, Erdoğan ve Abdullah Gül'ün imzası var.

Milli Güvenlik Kurulu'nun, 2004 yılı Ağustos ayında yaptığı toplantıda, "Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler" başlığıyla, "Cemaate karşı bir eylem planı hazırlanması" tavsiye kararı olarak hükümete bildirilmiş.

KARARIN ALTINDA İMZASI OLANLAR
MGK kararında, "Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen grubuna" ait kurumların faaliyetlerinin engellenmesi için, "Ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalıdır, eylem planı hazırlanmalıdır" deniyor. 25 Ağustos 2004 tarihli MGK kararının altında, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül'ün yanı sıra, beş ayrı bakanın imzası var. Aynı belgeye, MGK üyesi Aytaç Yalman, Özden Örnek, İbrahim Fırtına, M. Şener Eruygur da imza koymuş.

AHMET NECDET SEZER'E SUNULDU
24 Haziran 2004 tarihli MGK toplantısında "Türkiye'deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen" konusu da gündeme alınıp konuşuluyor. Toplantıda, Gülen Grubu'nun faaliyetlerinin tasfiye edilmesine ilişkin 15 ayrı karar alınıyor. Karar, iki sayfa hâlinde getirilip, bir üst yazıyla ilgili kişilere veriliyor. 25 Ağustos 2004 tarihinde de tüm kurul üyeleri tarafından imzalanıp, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e sunuluyor.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


ALTI ÇİZİLEN KARAR
481 Sayılı MGK Kararı olarak kayda geçen kararda, "Bir eylem planı oluşturulmasının" kararlaştırıldığının altı çizilirken, resmi kurumların atacağı adımlar da tek tek sıralanıyor. Konunun "Psikolojik harekât boyutuna" dikkat edilmesi gerektiği de vurgulanıyor. Gülen cemaatine karşı uygulanacak tedbirler için ise; Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) koordinesinde, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı görevlendiriliyor.

KARARDA DİKKAT ÇEKEN MADDELER
2004 tarihinde tavsiye kararı olarak alınan MGK kararlarındaki bazı maddeler şöyle: "F.GÜLEN grubunun yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri, Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) koordinesinde İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve ilgili diğer kurumlar aracılığı ile yakından takip edilmelidir. Devletin yurt dışında görevli memurları aracılığı ile F.GÜLEN grubu yakından takip edilmeli gerekiyorsa Dışişleri Bakanlığı tarafından ilave tedbirler geliştirilmelidir. F.GÜLEN grubuna ait özel okulların faaliyetleri, İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından incelenmeli ve takibe alınmalıdır. Bu gruba ait okullardaki şüpheli ve yasa dışı faaliyetler periyodik olarak BUTKK'na rapor edilmelidir."

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


"ÖĞRENCİ EVLERİNE ENGEL OLUNMALI"
MGK kararında Gülen cemaatine ait kurumlar için "Ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalıdır" deniyor. Kararda, "öğrenci evleri"ne de vurgu yapılıyor. MGK kararında yasaların etkin hâle getirilmesi vurgulanarak şöyle deniyor: "F.GÜLEN grubunun 'öğrenci evleri' kapsamında sempatizan ve yandaş edinme gayretleri İçişleri Bakanlığı nezdinde dikkatle takip edilmelidir. Yasal olmayan yollar kullanılarak din eğitimi veren ve bir nevi dini alet ederek yandaş toplama sistemi olan 'öğrenci evleri' uygulamalarına engel olunmalıdır."

"BAĞIŞ YAPANLAR İZLENMELİ"
25 Ağustos 2004 tarihli belgede, MASAK'ın cemaate bağış yapan iş adamlarını takibe alması da şu satırlarla talep ediliyor: "Yapılan bağışlar ile usulsüz para hareketleri ve kara para uygulamalarının Maliye Bakanlığı-MASAK (Mali Suçlar Araştırma Kurulu) aracılığı ile takip edilmesi sağlanmalıdır."

GENELGELER ÇEKİLECEK
Belgede dikkat çeken önemli detaylardan biri de, Milli Görüş'e yardım edilmesi ile ilgili genelgenin geri çekilmesinin istenmesi. Abdullah Gül'ün, Dışişleri Bakanı sıfatıyla gönderdiği iki genelgenin de geri çekilmesi kararlaştırılıyor. Kararda, Gül'ün Büyükelçiliklere, Gülen okullarına ve Milli Görüş'e yardım edilmesi için gönderdiği 3846 ve 3847 sayılı genelgelerin geri çekilmesi isteniyor.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


"MİT, CEMAAT ALEYHİNE ÇALIŞIYOR"
Cemaate karşı MGK'da alınan bu eylem planının var olduğuna ilk dikkati gazeteci Alper Görmüş çekmişti. Görmüş, 24 Şubat 2012'de, Taraf' taki Medyaironik köşesinde konuyu anlatırken, "MGK 2004'te 'Cemaat'i takip' kararı alıyor" başlığı altında şu ifadeleri kullanmıştı: "Soru şöyle: Devletteki 'Cemaat'le ilgili olduğu düşünülen kadroları tasfiye kararı MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasından epeyce önce alındığı iddiası doğruysa, bu karar ne kadar eskiye gitmektedir? Ya da hükümet ile cemaat arasındaki gerilim ne zamandan beri vardır?" Görmüş, MİT'in, cemaat aleyhine çalıştığını ima etmiş ve Darbe Günlükleri'ndeki MGK ayrıntısını şöyle yazmıştı: "Ben, aşağı yukarı 2006'dan beri 'Hükümet, cemaatin devlet içindeki ağırlığından rahatsız, harekete geçecekmiş' cümlesini ya da onun türevlerini duymaktayım. Fakat 2004'te Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) Gülen Cemaati'nin takip edilmesine dair bir tavsiye kararı alındığını herkes gibi ben de bilmiyordum. Fakat alınmış. Özden Örnek'in günlüklerinin Haziran 2004 ve Ağustos 2004 MGK'larının anlatıldığı bölümlerinde bu durum şöyle ifade ediliyor:

24 Haziran 2004: Fethullah Gülen konusunda Genelkurmay Başkanı oldukça ağır bir konuşma yaptı ve hükümeti suçladı. Eğer siyasi irade konulup bu konunun üstüne gidilmezse bir felaket olacağını belirtti.

25 Ağustos 2004: Fethullah Gülen ve teşkilatı ile ilgili olarak geçen toplantıda yapılan görüşmeden sonra bu adamın faaliyetlerinin yakından takip edilmesine karar verilmişti, onunla ilgili tavsiye kararı bugün imzalandı. Bilmem ne işe yarayacak.

Özden Örnek 'Bilmem ne işe yarayacak' diyor ama, MİT'in MGK kararına dayanarak o günden beri bir çalışma yapmadığını bugün kim güvenle öne sürebilir?"

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


Bülent Arınç'tan 2004 MGK kararıyla ilgili açıklama

Bülent Arınç, 'Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler' başlıklı kararla ilgili, "Böyle bir şeyin gereği kesinlikle yapılmadı." dedi. Bülent Arınç "Taraf Gazetesi bunu nereden buldu bilmiyorum. Yaşanan son olayların bu belge ile alakası yoktur" şeklinde konuştu.

Bülent Arınç'ın açıklamalarından satırbaşları;
"Ben de uçakta gelirken gazeteleri okuduğumda haberdar oldum. Ben Mayıs 2009’dan itibaren MGK toplantılarına giriyorum. Böyle bir plan varsa ki gizlidir, gazeteci bunu haber yaptı bilemem. Ben o tarihte Meclis Başkanıydım. Meclis başkanları MGK’da temsil edilmez. Daha sonra üye sayısı arttırıldı. Bütün Başbakan yardımcılarının girmesi mümkün oldu.

"O TOPLANTIDA YOKTUM"
2006’dan itibaren MGK’nın üye profili değişmiş oldu. Bu karar doğru mu yanlış mı bilemem. O toplantıda yoktum. Bir de araştırma gerek. Bugün belki Başbakan bir açıklama yapabilir. Doğrudan kendisini ilgilendirdiği için.

"AYRIMCILIKLARI ORTADAN KALDIRDIK"
2002 sonunda iktidara geldik. 11 yılda bu MGK’da kabul edildiği varsayılan konuların hiçbirisi gerçekleşmediği gibi dindarları, insanları rahatsız edecek hiçbir şey yapmadık. Ayrımcılıkları ortadan kaldırdık. MGK Siyaset Belgesi’ni değiştirdik. İrtica bir iç tehdit olarak görülürken Ak Parti hükümetleri zamanında bu değiştirildi. İrticayı tehlike olmaktan çıkaran hükümet nasıl olur ki böyle yazılı bir şey yapsın. Böyle bir karar alınmış olsa bile bu sadece tavsiye niteliğinde olabilir. Taraf Gazetesi bunu nereden temin etti. Onu da kamuoyu rahatlıkla takdir edebilir."

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


Yalçın Akdoğan: 2004 MGK tutanakları yok hükmündedir

Başbakan'ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Taraf'ta yayınlanan 2004 MGK tutanağı ile ilgili, "2004 MGK tutanakları yok hükmündedir." dedi.

İlk açıklama TBMM Başkanı Cemil Çiçek'ten geldi. Çiçek 2004 MGK tutanağı ile ilgili bir soru üzerine "Tek başına benim imzam yoktur. Haberi okumadım. Varsa bu türlü konular ilgili yerlerde konuşulmuştur. İmza atması gerekenler varsa birlikte atılmıştır. Yoksa benim tek başıma imzam olmaz MGK ile ilgili bir konuda. Haber ne kadar doğru ne kadar gerçek bilmiyorum" dedi.

"2004 MGK TUTANAKLARI YOK HÜKMÜNDEDİR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan'dan geldi. Yalçın Akdoğan, Taraf'ta yayınlanan 2004 MGK tutanağı ile ilgili Twitter'den yaptığı açıklamada, "2004'teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiçbir Bakanlar Kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır" dedi.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural: MGK belgesi doğruysa 28 Şubat devam ediyor

MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, Taraf gazetesinde yayınlanan, 25 Ağustos 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) belgesini değerlendirdi. "Belge doğruysa 28 Şubat ürünü olan Ak Parti, 28 Şubat'ın devamı olarak faaliyet gösteriyor demektir." diyen MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, konuyla ilgili olarak Ak Parti'den açıklama beklediğini söyledi.

MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, Ak Parti Milletvekili Orhan Atalay'ın dershaneleri terör örgütü KCK'ya benzetmesiyle ilgili olarak da, "Hükümetin KCK'yı meşrulaştırma çalışması ve son derece talihsiz bir benzetme." şeklinde konuştu.

GÜLEN'İ BİTİRME KARARI
"Fethullah Gülen'i bitirme kararı 2004'te alındı" başlıklı haber ve burada yer alan MGK belgesiyle ilgili konuşan Grup Başkan Vekili MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, "Belge doğruysa o zaman 28 Şubat devam ediyor demektir. Demek ki aslında Ak Parti birtakım planlardan bahsediyordu, şu planlar, bu planlar, demek ki kendisi plan hazırlıyormuş. Bu belgeler doğruysa 28 Şubat ürünü Ak Parti, 28 Şubat'ın devamı olarak faaliyet gösteriyor demektir. Öyle bir şey varsa bunlar kendilerini bitirme konusunda benim hatırladığım kadarıyla, 'AKP ve cemaati bitirme planı' olarak bir plan çıkmıştı, o durumda planları hazırlayan da bir bakıma derin Ak Parti mi oluyor? Eğer bu bilgiler doğruysa bu konuda mutlaka bir açıklama yapılması gerekiyor.

Belge doğruysa doğrudan doğruya Ak Parti'nin, derin Ak Parti olarak 28 Şubat sürecini devam ettirmeye yönelik bir şey bu durumda. 28 Şubat'ın mağduru değil, bizatihi sonuçlarından biridir Ak Parti, öyle gözüküyor." dedi.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


"DERSHANELERLE KCK'YI AYNI KEFEYE KOYMAK BÜYÜK TALİHSİZLİK"
Ak Parti Milletvekili Orhan Atalay'ın dershaneleri KCK'ya benzetmesini de değerlendiren MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, KCK paralel devlet yapılanması ile dershaneleri aynı yapılanma içine koyarak benzetme yapılmasının, bir bakıma bazı planlar yapıldığını gösterdiğini savundu: "KCK'yı meşrulaştırıyorlar. Paralel devleti meşrulaştırıyorlar. Teşebbüs hürriyetine bağlı dershaneleri de illegal örgütlenme olarak hedefe alıyorlar. Böyle bakıldığında, bir kere bu benzetme son derece yanlış bir benzetmedir, haksızdır. Dershaneler illegal değil, legal bir yapılanmadır. Bu yaklaşım, KCK'yı da legal bir yapılanma kabul ettiklerinin itirafı anlamına gelir. Bu benzetme, son derece talihsiz bir benzetmedir. KCK gibi bir terör örgütüyle dershaneleri aynı kefeye koymak akıl almaz bir konu. Dershaneler bir okul sisteminin sonucudur, KCK ise PKK'nın illegal örgütlenmesidir. Legal bir yapıyı illegal bir yapıyla mukayese etmek dershanelere, orada çalışanlara, çocuklarını oraya gönderenlere de haksızlık olur. Böyle bir kötüleme ve karalama kampanyası sürdürülüyor." diye konuştu.

TARAF'TA YER ALAN BELGE
Taraf gazetesinin bugünkü nüshasında yayımlanan söz konusu belgede, "Kurulun bu toplantısında, 24 Haziran 2004 tarihli MGK toplantısının gündem konularından biri olan, 'Türkiye'deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen' konusu gündeme gelmiş, yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş ve bu konudaki tavsiye kararının hükümete bildirilmesine karar verilmiştir." deniyor.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


Fethullah Gülen'den 2004 MGK kararına ilk yorum: iyi niyet kurbanıyız

Fethullah Gülen, 2004'te MGK'da hakkında alınan kararlarla ilgili ilk kez konuştu ve "Sineye çektiğimiz, ama hazmedilemeyen şeyler var." dedi.

Fethullah Gülen, Taraf gazetesinde yayınlanan 2004 yılındaki "Fethullah Gülen'i bitirme eylem planı" kararlarına ilişkin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dershaneleri kapatma mevzusunda "ben üç tane bakan değiştirdim bu işi gerçekleştirsin diye" sözlerine göndermede bulunarak, "2004'te de bir dayatma olmuş. Eğer daha sonra birileri tarafından "Ben kaç defa bu mevzuda bakanları değiştirdim, bu işi yapın filan diye… Demek ki o zaman öyle karar verilmiş, sonra art arda bunlar sürekli, o mevzudaki vazifelileri değiştirerek hep bu işin üzerine gitmişler." dedi.

"DERSHANELERİ KAPATMA, ALINAN KARARLARA DELİL"
Herkul.org sitesinde yayımlanan konuşmada Fethullah Gülen, bugün AK Parti hükümetinin dershaneleri kapatma kararının arkasında 2004'te alınan MGK kararlarına delili olduğunu belirterek, "şimdi denen, edilen şeylerle şahsen benim kolum, kanadım kırıldığı gibi, dilime de bir kilit vuruldu. O gün öyle dendi, arkadan da ısrarla işin üstünde duruldu; "Atılan o imzaların hakkını yerine getirin!." falan.."ifadelerini kullandı.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


Fethullah Gülen'in 29 Kasım 2013 Cuma günü yaptığı konuşmadan satır başları şöyle:

"SİNEYE ÇEKTİĞİMİZ AMA HAZMEDİLEMEYEN ŞEYLER VAR"
* Sineye çektiğimiz, ama zatında hazmedilemeyen şeyler var. Sabrın gereği, onları sineye çekiyorsunuz, yutkunuyorsunuz; çok rahat olan insanlar gibi hemen boşalmayı düşünmüyorsunuz. Çünkü boşaldığınız zaman, çoklarını kırıp geçirmeniz, rencide etmeniz söz konusu. Başkalarını kırmayayım diye, hazmedilmeyecek şeyleri atıyorsunuz içinize; bu defa siz kırılıp dökülüyorsunuz. İşin aslı bu.

"HÜSN-Ü ZANNIMIZIN KURBANI OLDUK"
* Bir yönüyle hep hüsn-ü zannımızın kurbanı olduk. "Bu mevzuda defaatle boğazlandık." diyebiliriz. Ama hüsn-ü zan mümkün oldukça, hüsn-ü zan etmek ve hüsn-ü zanna kilitlenmek lazım.

* Fakat yine bir hadisin ifadesiyle, "Bir mü'min bir delikten bir defa ısırılır." Hüsn-ü zan ettiğimiz şeylerde sürekli negatif bir kısım tavır ve davranışlarla karşı karşıya kaldıysak, bu defa Hazreti Pir'in verdiği ölçüler çerçevesinde, "hüsn-ü zan, adem-i itimat." Başkaları hakkında kötü düşünmeme, elden geldiğince en olumsuz şeyleri bile iyiye yorumlama ve makul birer mahmil bulma; "ihtimal ki şundan dolayı yapmıştır" deme…

"BİRİLERİ TARAFINDAN ÇELMEYE MARUZ KALMIŞSINIZDIR"
* Yeni değil, kadimden bu yana sizin yaptığınız bu şeylere karşı değişik komplolar oluşturulmuştur. Ta Pîr-i Mugan döneminden itibaren, bir taraftan iyilik adına açılımlar sergilerken, bir taraftan da birileri tarafından çelmeye, el-enseye maruz kalmışsınızdır.

"2004'TE BİR DAYATMA OLMUŞ AMA..."
* 2004'te de bir dayatma olmuş. Eğer daha sonra birileri tarafından "Ben kaç defa bu mevzuda bakanları değiştirdim, bu işi yapın filan diye…" Sürç-ü lisan kabilinden mi, sağlam mülahazaya alamama kabilinden mi, bu mesele böyle tekerrür edip durmasaydı.. o gün alınan kararların bir sonucu olarak, bugün bu meselenin üzerine gelme duygusu olmasaydı.. maşerî vicdanda böyle algılanma olmasaydı.. Bütün maşerî vicdan meseleyi şimdi öyle algılıyor; "Demek ki o zaman öyle karar verilmiş, sonra art arda bunlar sürekli, o mevzudaki vazifelileri değiştirerek hep bu işin üzerine gitmişler" şeklinde..

Ama bunlar denmeseydi, hüsn-ü zannımın gereği şuydu: "Bu mesele konjonktüreldi. O günün şartlarını bilmiyoruz, hadisenin içinde değildik ki biz o hadiseyi arka planıyla görelim, felsefesiyle değerlendirelim." derdim.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


"DEVAMI TEMADİSİ OLMASAYDI..."
Devamı, temadisi olmasaydı, meseleye öyle bakardım. Ama o mevzuyu te'yid eder mahiyette beyanların verilmesiyle, öyle bir mesele karşısında, maşerî vicdan karşısında da bana diyecek bir şey kalmıyor.

"BENİM KOLUM KANADIM KIRILDIĞI GİBİ DİLİME DE KİLİT VURULDU"
* Ben yoksa o meseleye nasıl bakardım biliyor musunuz? Hudeybiye Sulhu gibi bakardım. Derdim ki: "O mevzuda problem çıkarmamak için, bütün bütün o mevzuyu negatif hale getirmemek için, fonksiyonu yitirmemek ve bertaraf edilmemek için muvakkaten bir tavizden ibaretti bu. Fakat sonra meselenin üzerine gidilmemek suretiyle, mesele pozitif olarak değerlendirildi." Bu nazarla bakar, işi hüsn-ü zanla yumuşatır ve maşerî vicdana da meseleyi öyle duyurmaya çalışırdım. Şimdi denen, edilen şeylerle şahsen benim kolum, kanadım kırıldığı gibi, dilime de bir kilit vuruldu. O gün öyle dendi, arkadan da ısrarla işin üstünde duruldu; "Atılan o imzaların hakkını yerine getirin!." falan.. gibi, sürç-ü lisan değilse, bir zuhul değilse, bu mevzuda birilerinin dürtüleriyle söylenmiş sözler değilse şayet.. bu şunu-bunu değil, benim kolumu-kanadımı kırdı.. buradaki hüsn-ü zan sistemimi kullanmama mani oluyor.

* Her şeye rağmen ben düşünüyorum; "Acaba bunu bile nasıl bir hüsn-ü zan yorumuna bağlayabilirim?" Bir şey bulamadım şu ana kadar…

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


"ASIL MEŞGUL OLUNMASI GEREKEN ŞEYLER 2. PLANA ATILACAK"
* Bu işlerle uğraşılırken, asıl meşgul olunması gerekli olan şeyler ikinci plana itilecek… Mesela genel orta dereceli okullarda %35 nisbetinde içki içen talebe var. Bu neredeyse ortaokul talebelerine kadar inmiş. %30 nisbetinde sigara içen öğrenci var. Bunlar yaygınlaşıyor. %15-20 nisbetinde uyuşturucu alışkanlığı var. Türkiye'nin esas problemi budur; gelecek nesillerin uyuşturucu, içki içen, sigara içen nesiller olması.. ve bizim bunlarla mücadele ediyor gibi bir tavrımız varken, böyle çok önemli, metastaz olmaya meyilli kanser gibi yarının yığınlarını batırabilecek bir problem varken, böyle bağışlayın, çok özür dilerim, böyle eften-püften meselelerle meşgul olmak, bir yönüyle mühimme takılıp da onlarca ehemmi görmezden gelmek gibi bir hal oluyor. Onu anlamakta da işin doğrusu zorlanıyorum.

"TEDBİRLİ VE TEMKİNLİ OLMALIYIZ"
* Hüsn-ü zan esas olduğu gibi, su-i zanna da sebebiyet vermemek lazım. O mü'minler de kendi haklarında su-i zanna sebebiyet verecek şeylerden sakınmalıdırlar. Yaptıkları şeylerin makul, Kur'an aklîliği içinde kabul edilir olması lazım. Esasen biz de kendi tavır ve davranışlarımızla, bu mevzuda olumsuz bazı şeylere mukabelelerimizde aynı su-i zanna düşmemeliyiz, su-i zan edilebilecek duruma düşmemeliyiz. O yüzden tedbirli ve temkinli olmalıyız.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR"
* Bazı dostlarımız sükût çağrısı yapıyorlar. O bazı dostlarımıza deseniz ki, "Şu meselede siz de sussanız ya!.." Bakın ne derler: "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır", Peygamber Efendimiz buyuruyor." Geçen musahabede de geçtiği üzere, siz eğitim yuvaları açmak suretiyle, toplumunuza hizmet etmek suretiyle ve temel değerlerinizi tüm dünyaya tanıtmak suretiyle açılımlarınızda aklın, mantığın, muhakemenin gereği olarak, Kitap ve Sünnet'le test ettikten sonra bu meseleleri yanlış görüyorsanız, o yolda yürümeniz Hakk'a karşı saygısızlıktır.

Fakat Kitap, Sünnet, İcma-yı Ümmet, Kıyas-ı Fukaha ve zamanın tefsirini arkanıza alarak bu yolda yürüyorsanız, hak demektir o. Bu defa da falanın filanın bu mevzuda önünüzü kesmesi, şöyle-böyle sizin üzerinize gelmesi karşısında yürüdüğünüz bu hak yoldan dönerseniz şayet, Hakk'a karşı saygısızlık yapmış olursunuz; dolayısıyla Allah'a, Kitap'a, Sünnet'e karşı da saygısızlık yapmış olursunuz. Yaptığınız şeylerde Allah'ın sevmediği, Peygamber'in kabul etmediği/etmeyeceği ve milli değerlerinize ters ne vardır? Üniversite hazırlık kurslarınızda uyuşturucu, sigara, alkol mü kullanılıyordur? Bohemlik mi yapılıyordur? Bunlar yapılıyorsa, ben de öyle derim, "Kapılarına kilit vurun, çekilin, iyilik yerine kötülük yapıyorsunuz siz!.." Eğer bunlar yok da, kendi toplum değerlerinize bir yürüyüş varsa şayet, bu haktır; bundan dönmek, nâhak bir şey olur. O zaman böyle bir mevzuyu müdafaa etmede susmak dilsiz şeytanlıktır.

"KUVVET HAKTA OLMALI, HAK KUVVETTE DEĞİL"
* Kuvvet hakta olmalı, hak kuvvette değil. Kuvvet hakka tâbi olmalı. Kuvvetin en önemli derinliği, hakkı temsil etmesine bağlıdır. "Kuvvet bende!.." diye, "ben her şeyi yaparım" mülahazası çok defa insanı nâhak şeylere sevk edebilir.

İşte gündeme bomba gibi düşen imzaların atıldığı belge;


Yerel Seçim 2024


En Çok Aranan Haberler