Daasanach halkı Etiyopya‘nın güneyinde, Omo vadisinde yaşayan yarı göçebe bir kabile.
Şu an50.000 nüfusu olan kabile geçmişte hayvancılıkla uğraştığı için mevsime ve su kaynaklarına göre yer değiştirirdi. Son elli yılda topraklarının çoğunu kaybeden halk, tarıma bağlı yaşamaya başladı. Bölgedeki birçok diğer kabile gibi Omo nehrinin yanına taşındılar.
Fransız fotoğrafçı Eric Lafforgue, Daasanach halkıyla geçirdiği birkaç yılda bu insanların yaşayışını gözlemleme şansı yakalamış.
Bu sürede de modern üretimle elde edilen malların onların hayatını nasıl değiştirdiğini görmüş. Çünkü Etiyopya’nın bu kendine has halkı, modern dünyanın atıklarını kendilerine takı yaparak dönüştürüyor.
Onların yerel, el yapımı başlıklarını şimdi cam şişe kapakları, eskimiş dijital saatler, plastik tokalar süslüyor. Bu materyalleri toplamak aylarını alırken; başlıklar genç yaşlı, kadın erkek herkes tarafından takılabiliyor.
Lafforgue’un gözünden, Daasanach halkının modern dünyayı nasıl da kendilerine uyarladıklarını görüyoruz.
Cinsel taciz kurbanı kadınlar tarından kurulan köyde erkeklerin yaşamasına izin verilmiyor.
Yerel İngiliz askerlerinin tecavüzüne uğrayan 15 kadın Umoja’yı 1990 yılında kurdu. Umoja’nın nüfusu, kurulmasının üstünden geçen 25 yıl boyunca çocuk yaşta evlenmekten, kadın sünnetinden, aile içi şiddetten ve tecavüzden kaçan kadınların gelmesiyle genişledi.
Köyün kabile reisi ve kurucusu Rebecca Lolosoli, sadece kadınlardan oluşan bir topluluk fikrini bulduğunda kadın hakları konusunda konuşmaya cesaret ettiği için bir grup erkek tarafından dövülerek hastanelik edildi.
Samburu’daki köylerin 5-10 aileden oluşan nüfusunda sadece erkekler köyün önemli sorunlarını tartışır, kadınlara nadiren konuşma hakkı verilir. Umoja’nın ilk sakinleri de izole edildikleri bu Samburu köylerinden gelmiş. O zamandan beri gelen kadınlar, köyde erkek şiddeti ve korkusu olmadan nasıl ticaret yapacaklarını, çocuk büyüteceklerini öğreniyor.
Şu anda Umoja’nın nüfusu 47 kadın ve 200 çocuktan oluşmakta. Köy çok fakir olsa da, kadınlar ve kızlar yemek, giyecek ve barınma ihtiyaçlarını karşıladıkları düzenli bir gelir kazanıyorlar. Gelirlerini, grup liderlerinin yönettiği ve safari turistlerinin ziyaret ettiği bir kamp sitesinden elde eden kadınlar, aynı zamanda köylerini ziyaret eden turistlerden de makul bir giriş ücreti alıyor ve yaptıkları el işi takıları satıyorlar.
Köyün kurucusu Lolosoli yerel erkekler tarafından birçok tehdit alsa ve saldırıya uğrasa da hala kararlı duruyor. Guardian gazetesinden Julie Bindel’e konuşan Lolosoli, köyün kurulmasından beri geçen 25 yılda yaptıkları ve başardıkları işlerden gurur duyduğunu söyledi. Umoja’daki kadın topluluğu aynı zamanda Samburu’nun çevre köylerindeki kadınları da erken evlilik ve kadın sünneti gibi konularda eğitiyorlar.
Köyün resmi karşılayıcısı Memusi, 1998 yılında evliliğinden bir gün sonra kaçtığını belirterek “Babam tarafından 11 yaşında ineklerle takas edildim. Kocam 57 yaşındaydı” derken, 6 yıl önce satılmamak için evden kaçan 19 yaşındaki Judia ise “Hergün uyanıyorum ve kendi kendime gülümsüyorum çünkü etrafım yardım ve destekle çevrili” diye konuşuyor.
Umoja’ya sığınan kadınlardan bir diğeri 3 erkeğin tecavüzüne uğrayan 38 yaşındaki Jane “Çok utandım ve kimseye bunu söyleyemedim. Kocamın annesine söylediğimde ise tecavüzü öğrenen kocam beni sopayla dövdü. Ben de kaçıp buraya geldim” dedi.
Yeniden evlenmek gibi bir planı olmayan Jane “Ben çocuklarımın özgür olmasını ve kimi isterlerse evlenmesini istiyorum” diye ekledi. Jane, destek görmek ve çocuklarını okutmak için köyde kalmayı umuyor.
Umoja’daki birçok kadın artık bir erkekle yaşamayı hayal bile edemediklerini söylüyor. 16 yaşında 80 inekle takas edilen Mary akşam yemeği için pişireceği bir avuç kuru fasulyeyi göstererek “Bu yardımcı kadın topluluğunu asla bırakmak istemiyorum. Fazla bir şeyimiz yok ama ihtiyacım olan her şey Umoja’da” diyor.
Avustralyalı fotoğrafçı David Lazar, dünya üzerinde en fazla türe sahip, ağaçlarla çevrilmiş ve medeniyetten uzaktaki Amazon ormanlarında yaşayan Dessana kabilesini fotoğrafladı...
Dessana kabilesi, Güney Amerika'daki Amazon ormanlarında, Brezilya’nın başkenti Brasília’nın yaklaşık 5 bin kilometre uzağında yaşayan yerli kabilelerden biri.
Kabilenin bulunduğu bölgeye ancak Brezilya'nın kuzeyindeki Manaus kentinden bir tekneyle ulaşılabiliyor. 30 yaşındaki Lazar, “Nehrin kıyısında yaşayan ve hala geleneklerini koruyan Dessana kabilesine ulaşabilmek için tekneyle yolculuk yaptım” demiş.
“Onlar çok barışçıl ve sıcak insanlar. Kabilenin liderinin geleneksel bir makyajı, kafasında da tüy kaplı bir başlık var ve gülümsemesi huzurlu kabilenin sıcaklık ve mutluluğunu yansıtıyor.”
“Fotoğraftaki anne, büyükanne ve bebeğe bakarak aile ve topluluğun bir Amazon çocuğunu yetiştirmekteki rolünü anlayabilirsiniz.”
“Erkeklerin başlarına taktıkları başlıklar Macaw türü papağanların tüylerinden yapılmış ve bu başlıklar kabiledeki kişilerin kimliklerinin işaretidir.”
“Bu inanılmaz ve büyük bir ülke. Şehirler ve plajlar, hepsi harika ancak burası görülmesi gereken başka bir Brezilya.”
Dessana’dan kilometrelerce uzaktaki başka mükemmel manzara, Iguazu Şelalesi. Fotoğrafçı Lazar, bu şelaleyle ilgili bir hikâye de anlattı...
“Efsaneler güzel bir kadın olan Naipi ile evlenmek isteyen bir Tanrı’dan bahsediyor. Tanrı, sevdiği kadını ölümlü aşkı Taroba ile bir kanoyla kaçarken görür. Tanrı öfkeyle nehri ikiye böler ve onları ebediyen sular altında bırakmak üzere suları fışkırtır.
“Ben modern dünyayı yansıtmayan şeyleri çekiyorum. Avustralya’daki hayatımdan farklı olduğu için bu tür konularla ilgileniyorum ve dünyada insanların daha önce görmediği bu manzaraları çekmekten ve paylaşmaktan zevk alıyorum.”
“Özellikle de portre fotoğraflarını ve izleyicide duygu uyandıracak anlamlı, eşsiz ve güçlü yüzleri çekmeyi seviyorum.”
Lazar, kabilelerle gülümseyerek, başka dillerde ifadeler kullanarak anlaştığını ve onların fotoğraflarını bu şekilde çektiğini söyledi.