Kitap Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz, Nepal-Gurka, Hint ve Rus askerlerinin günlükleri ile ülkelerinde yayımlanan gazete ve kitaplardan derlendi.
‘Türklere Esir Olmak' Savaş esirleri Anadolu'ya, 1916'dan itibaren Şark Cephesi'nden gelmeye başladı. ‘Türklere Esir Olmak' kitabına göre 1'inci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın aldığı esir sayısı 23 bin civarında. Büyük çoğunluğu 1916'da Kut El Amara (Bağdat'ın güneyinde bir şehir) kuşatmasında teslim olan çoğu komuta kademesinden İngiliz ve İngiliz sömürgelerinden Hint, İrlandalı, Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve Nepalli Gurka askerlerdi.
YÜRÜRKEN ÖLEN ESİRLER Amara'da esir düşen General Townsend'in askerlerinin 2 bin 962'si Beyaz Britanyalı subaydı. Bunların bin 782'si yürürken, Suriye'deki Ras El Ain demiryolu başlangıcında ve kamplarda öldü. Rütbesiz askerlerle birlikte yürürken ölenlerin 4 bin olduğu iddia ediliyor. Çanakkale, Sina ve Filistin savaşlarında da 490 Avustralyalı ile 25 Yeni Zelandalı esir alındı. Yozgat, Afyon, İstanbul, Bursa, Kütahya, Kayseri, Şırnak, Nusaybin gibi şehir ve ilçelerde 50'den fazla esir kampı vardı.
İÇKİ VE GENELEV BİLE VAR Doğan Şahin'in kitabın giriş bölümünde anlattığına göre, "Batılı sıradan ‘asker vatandaş', kendisini tutsak eden ‘oryantal Osmanlı'yı hiç tanımıyordu ve en basit yaşamsal konular, esir eden için normal olan şeyler, esir olan için kasıtlı bir zulümmüş gibi algılanabiliyor ya da algılanmasını sağlamaya yönelik propaganda oluyordu.” Afyon'daki esir kampında yer sofrasının ortasında duran tek kaptan yemek yemeyi ve koyu renk ekmek verilmesini kendilerine karşı bir "ilkellik” olarak anlatıyorlardı. Sofra ve ekmeğin Anadolu geleneği olduğunu görmezden gelmişlerdi. Oysa özellikle esir subaylar, içki temininde güçlük çekmiyorlardı. Demiryolu inşası sırasında Toros tünellerinin delinmesi için çalıştırılan, Kut El Amara'da esir alınan ve çoğu Adana Belemedik Esir Kampı'nda kalanlar için bir genelev bile inşa edilmişti.
İKİ İNGİLİZ İKİ ZIT GÜNLÜK 1915'te Kut El Amara'da esir düşen İngiliz Pilot Yüzbaşı T. W. White, anılarını yazdığı ‘Tarifsizliklerin Misafiri' adlı kitabında, Türkleri seks düşkünü, cinselliğe aç, tecavüzcü Doğulu olarak anlatıyor. "1915'in sonlarında savaş esirleri Türkler için hâlâ seyirlik birer hayvan gibiydi. Bizi merak ediyorlardı ve bir dereceye kadar bu merak karşılıklıydı” diyor.
Bağdat'ta esir düşüp Musul'a götürülen İngiliz F. Yeats Brown ise günlüğünde, kendisine eşlik eden Türk subayına duyduğu hayranlığı anlatıyor. "Daha boylu poslu bir insanı şu ana kadar görmedim, daha centilmen olanını da. O bir Genç Türk'tü ve eğer diğer Genç Türkler de böyle kumaştan yapılmış ise Osman'ın soyu için dünyada her zaman yer olacak. Hep kaçmayı düşündüğümü tahmin ediyordu sanırım ve bir gün ‘Kaçmaya çalışırsan seni anlayacağımı bil ama tabancamı kullanırsam beni affedeceğine söz ver olur mu?' diye sordu. Elbette, dedim. ‘İyi' dedi gülüştük, ‘iyi nişancıyımdır!'”
ESARET MÜZESİ AÇILACAK Kitabın yazarı Doğan Şahin, "Esirlerle ilgili çalışmalarımı öğrenen birkaç esir torunu, ABD'den Türkiye'ye geldi. Onlara dedelerinin bir süre tutulduğu esir kamplarını gezdirdim. En son gelen de Avustralyalı David Hinds. 100'üncü yıl anmalarına katıldı. Dedesi için yazılan kitabı ve madalyaları, Afyonkarahisar'da kurduğumuz ve yakında açılacak olan ‘Esaret Müzesi'ne bağışladı.”