HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Can Dündar ve Erdem Gül'den tarihi savunma

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, MIT tırları nedeniyle tutuklandı. Can Dündar ve Erdem Gül'ün savunması, tarihe geçti. İşte, o savunmalar!

Can Dündar ve Erdem Gül'den tarihi savunma

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, "MİT TIR'ları" soruşturması kapsamında yürütülen davayı etkileyecek bazı görüntü ve bilgiye yer verdikleri gerekçesiyle tutuklandı. Tutuklama kararının ardından Can Dündar, salona giremediği için kararı duyamayanların yanına gelerek “Arkadaşlar tutuklandık” dedi. Dündar ve Erdem’e destek için adliyeye gelenlerden bazıları, “Özgür basın susturulamaz” diye slogan attı. Can Dündar "Üzülmeye gerek yok. Bunlar bizim için şeref madalyası. İçeride ve dışarıda mücadelemiz devam edecek." yorumunda bulundu.

Dündar kararı Twitter'den yazdığı "Tutuklandık" mesajıyla da duyurdu. Can Dündar ve Erdem Gül gece saatlerinde Silivri Cezaevi'ne konuldu.

Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanması gerek sosyal medyada gerekse siyasiler tarafından büyük tepki çekti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasını değerlendirerek; ''Suçu işleyenler değil de, suçun haberini yapanlar tutuklanıyorsa kimse 'Türkiye’de basın özgür, yargı bağımsız ve tarafsızdır' demesin'' yorumunda bulundu. Twitter'da ''Tutuklandık'' paylaşımı trend içeriğe girdi. Öte yandan Cumhuriyet Gazetesi'nin Şişli'deki merkez binası önünde Birleşik Haziran Hareketi'nin Şişli şubesi üyeleri Can Dündar ve Erdem Gül için eylem yapmaya başladı.

EVLİLİK YIL DÖNÜMÜNDE TUTUKLANDI

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve eşi Dilek Dündar'ın bugün 28. evlilik yıl dönümleriydi. Evlilik yıldönümünü adliye koridorlarında geçiren Can Dündar ve kendisine destek vermek için gelen eşi Dilek Dündar sorgulama işlemleri tamamlandıktan sonra oturdukları yerden mahkemenin kararını vermesini bekledi.

TUTUKLANMA TALEBİ

Dündar ve Gül, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan'a yaklaşık 2 saat ifade vermişti. İfade işlemlerinin ardından Başsavcıvekili Fidan, Dündar ve Gül'ü, ''devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek'', ''devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak'' ve ''silahlı örgüte üye olmamakla birlikte bilerek veya isteyerek yardım etmek'' suçlarından tutuklanmaları talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk etmişti.

CAN DÜNDAR'IN SAVUNMASI

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, 'MİT TIR'ları' haberi nedeniyle tutuklandı. İşte Cumhuriyet Gazetesi'nin haberine göre Can Dündar'ın mahkemede yaptığı savunma...

MİT TIR'ları meselesini ilk yazan ben değilim. Bu olay sizin de bildiğiniz gibi bahsettiğimiz iki yapının arasındaki kavgadan ortaya çıkan bir şey. Nasıl olur da bir ülkenin jandarması ile istihbaratçıları birbirine silah çekecek duruma geliyor? Nasıl olur da jandarma kolundan çekerek istihbaratçıları ayağının altında ezer silahını alır? Nasıl olur da bir ülkenin savcısı bir ülkenin valisi ile çatışma haline gelir. İşte bu kurulan ikili yapının sonuçları bunlar.

Savcılar, MİT TIR'larının nasıl çevrildiğini ifade ettiler. Fotoğraflar yayınlandı. Ve o MİT TIR'larının nasıl çevrildiğinin görüntülerine ulaştık. MİT dedi ki ülke dışına silah nakli yapılmıyordu; ülke içine yapılıyordu. Başbakanlık ise gıda ve insani yardım taşıyorduk dedi. Sonradan bunun gıda olmadığı ortaya çıkınca Türkmenlere gönderildi dendi.

O zamanki ana muhalefet genel başkan yardımcısı Tuğrul Türkeş dedi ki: Ben bizzat biliyorum vallahi billahi o TIR'lar Türkmenlere gitmiyordu. O şahıs şu anda Başbakan Yardımcısı gerekirse mahkemede tanıklığına başvurulabileceğini düşünüyorum. Bu görüntüler elimize ulaştı.

Ülkenin istihbarat teşkilatı kendi görev tanımında olmayan bir silah nakli gerçekleştiriyordu.Yani suç işliyordu. Bu ulusal hukukta da suç uluslararası hukukta da suç. Ben ülkemin milli menfaatlerinin yalan söylemekten geçtiğine inanmıyorum. Ben bu halkın milli menfatlerinin istihbarat teşkilatının kanun dışı silah ve insan ticaretinde olduğun inanmıyorum. Hiçbir suç gizli damgasıyla örtbasedilemez ve devlet yurttaşına yalan söyleyerek adil bir devlet olamaz.

Bir devlet adamının görevi böyle durumlarda devletin düştüğü zor durumdan kurtarmak olabilir ama hatırlatmak isterim ki gazeteci bir devlet memuru değildir. Benim görevim; halk adına devleti denetlemek, devlet bir hata yapıyorsa hükümet bir yanlış olaya bulaşmışsa kamu adına bunun hesabını sormaktır.

Uluslararası çapta yakısı olan bir olay.. Bir silah nakli.. Devlet adamları o TIR'larda ilaç vardı diyor. İlaç kutularını kaldırdığınız zaman içinde silah olduğunu görüyorsunuz. Nereye gittiğini de bilmiyoruz.

Bundan birisinin hesap sorması lazım. Bu devlet içindeki çatışmadan olabilir. Uluslararası bir tezgah olabilir. Devlet radikal islamcıları silahlandırıyor olabilir ve hiçbir milli menfaaat bunu meşru göstermez.

Gazeteci olarak benim görevim kamuyu bundan haberdar etmektir. Bunu yaparak devleti de önemli bir yanlıştan kurtardığımızı düşünüyorum.

Daha önce Susurluk'ta gördük. Devlet illegal yollara başvurabiliyor. Suçluluları kullanabiliyor. Suç işleyebiliyor. Çok rahatlıkla yaptığı vahim hataları çok gizli damgalı dosyalarla devlet sırrı haline sokup kendini aklamaya çalışıyor. Bunlara karşıya çıktık ve yayınlayarak belki devletin daha temiz bir topluma evrilmesine yardımcı olduk.

Bugün de aynı durum var. Ne yazık ki devlet bütün uluslararası toplumun tepki gösterdiği bir silah ve insan ticaretine aracılık ediyor. Bütün uluslararası basında bunlar yer aldı. Biraz da milli sır -devlet sırrı- meselesinin biraz da uluslararası boyutundan söz etmek isterim. Benim doktora tezim bu konudaydı. Dünya örneklerini inceledim.

Bunların en bilinenleri Watergate skandalıdır. Daha sonra Irangate skandalı gelir. Günümüzde Wikileaks belgelerinin yayınlanması yine bu konuyu gündeme getirdi. Burada temel mesele şudur:

Devletin güvenlik ihtiyacı var. Bunun karşısında da halkın bilme hakkı ve gazetecilerin ifade özgürlüğü var.. Bunlar çatıştığı zaman ne olur? Aslında temel konumuz bu. Ben burada ifade özgürlüğünün belli konularda devletin güvenlik ihtiyacının önüne çıktığını düşünüyorum. Hiçbir şekilde devletin suç işleme özgürlüğü yoktur. Hiçbir güvenlik gerekçesi suçu örtmeye yetmez.

Eğer biz bu haber nedeniyle tutuklanır, yargılanır mahkum olursak, bu hem Türkiye'de hem uluslararası kamuoyu önünde bir yalan haber yaptığımız iddiasıyla olmayacaktır. Bu devletin halkına yalan söylediğini belgelediğimiz için olacaktır ve bütün mahkeme sürecinde biz bu yalanı belgeleriyle ortaya koyacağız.

Watergate'te aynı şey oldu. Devlet gizlemeye çalıştı. Sonunda olay başkanın istifasıyla sonuçlandı. İrangate'te Amerika'nın İran'a gizli silah satışını belirledi.Bütün sorumlular mahkeme önünde hesap verdi.

Wikileaks, Amerika'nın Irak'taki bütün suçsuz uygulamalarını belgeleriye ortaya koydu. Burada beni casuslukla itham edebileceğiniz hiçbir konu yok. Kendi ülkemizin istihbaratı dahil hiçbir ülkeyle ilişkim yok. Sözünü ettiğiniz Fetullah terör örgütüyle ilgim yok.

Bir casus düşünün ki elde ettiği bilgiyi ertesi gün okurlarıyla paylaşıyor. Bir casus düşünün ki paylaştığı haberden beş buçuk ay sonra karşınıza geliyor, beş buçuk aydır elini kolunu sallayarak geziyor. Ben yapılanın iyi bir gazetecilik olduğunu düşünüyorum.

Bugün olsa yine yayınlarım. Kamuoyu iyi ki bunları öğrendi. İyi ki Cumhurbaşkanı dün 'silahsa silah ne olmuş yani' noktasına geldi. Böyle diyerek bu görüntülerin montaj ve sahte olduğu iddialarını da boşa çıkartmış oldu, kabul etti. Bu bile bize yönelik suçlamanın düşmesi için yeterli olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanı 'silahsa silah ne olmuş yani diyorsa' ben de ' haberse haber ne olmuş yani' diyorum.

ERDEM GÜL'ÜN SAVUNMASI

Can Dündar’la birlikte hakkında tutuklama kararı çıkan gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül, mahkemedeki ifadesinde, “Bu suçlarla yargılanmak medyayı daha fazla korkutacak. Halkın gerçekleri bilmesinin önüne geçen bir süreç başlayacaktır” dedi.

Erdem Gül’ün savunmasının tam metni şöyle:

“‘Jandarma var dedi’ isimli haberim üzerine devletin sır bilgilerini ifşa etmek ve bir terör örgütüne yardımcı olmak gibi suçlamalarla karşılaştım. Hiçbir şekilde bu suçlamaları mantığım almıyor çünkü gazetecilik zor bir şeydir.

Ben 20 yıla aşkın gazeteciyim. Gazetecilik tehlikeli bir şeydir bazen iktidarların, devlet otoritesini kullanan yetkililerin çatışmalarını içerir. Dünyada buna beşinci kuvvet denilmesinin nedeni de budur.

Bir gazeteci olarak bu tür tehlikelerin ve sıkıntıların farkıdayım ama asla bir terör örgütü ile bir haberin ya da casusluk faaliyetinin yan yana anılmasını, kendi tecrübem ve biraz da hukuk bilgisi bakımından bunu bir çerçeveye oturtamıyorum.

Haberle ilgili konuşmam gerekirse Can Dündar da anlattı. Ben Can Dündar’ın görüşlerini tekrarlamamak için biraz da Ankara gazeteciliginden bahsetmek isterim. Ben esas olarak Ankara gazeteciliği yürütüyorum. Öğrenciyken bize nelerin haber olacağı anlatılır. Ankara gazeteciliği alt birimine gelindiğinde; devlet organlarının faaliyetleri anlatılır. Ankara gazeteciliğini en önemli görevi; devlet organların faaliyetlerini izlemek, takip etmek ve haberleştirmektir.

Dolayısıyla buradaki haberdeki esas unsur devletinin en önemli organlarından biri olan jandarmaya ait bir belgedir. Benim için haber değeri taşıyan budur. Ben bir habere bakarken kim kiminle kavga ediyor, bu haber kimin işine yarayabilir, kime zarar verebilir sorularını sormam. Benim için önemli olan toplumun huzuru güveni ve barışıdır.

Benim daha çok görevim devlet aygıtını kullanan iktidarı izleyip haberleştirmek ve halktan bir şeyler saklanıyorsa bunları araştırmak, ortaya çıkarmak ve paylaşmaktır.

Ben devlet güvenliğini daha çok şöyle düşünüyorum:

Halkın güvenliği, ülkenin güvenliği gibi düşünüyorum. Mesela bir devletin güvenliği ancak halkın güvenliği varsa olabileceğini düşünüyorum. Silahlar meselesi de şu açıdan bir gazeteci olarak önemlidir; halkın güvenliği ve barış içinde yaşaması anca silahsızlanma ile mümkündür. Yasal silahlanma dışında ülkenin ordusu ve polisi var. Ancak bunların dışında bir silahlı faaliyetler varsa ve bu durum topluma zarar vereceğinden gazeteci bunu halka haber vermelidir.

Ayrıca bir örnek daha vermek istiyorum: Örneğin ülkede ağır bir salgın hastalık olabilir. İktidara gelen parti seçimi kaybetmemek için bu durumu halktan saklayabilir. Bunu öğrenen gazetecinin de bu durumu yazmaması mesleki açıdan suçtur. Ben silah meselesinde bu bakış açısını savundum.

Aslında bunları yazan sadece biz değiliz. Gazetelerde, televizyonda ya da sosyal medyada bunlar yazıldı. Dolayısıyla benim bakış açım tamamen halkın bilgilendirilmesi mantığıyla hareketle oluşmuştur.

Son olarak söyleyeceğim ise savcılık tutuklanmamı istedi. Sonuçta ben hiçbir örgüt üyesi değilim. Bilerek ya da isteyerek bir terör örgütüne yardım etmeyi asla kafamdan geçirmedim. Üzerimdeki casusluk suçlamasını son derece üzücü olarak değerlendiriyorum. Ben bu suçtan ceza alıp yargılanırsam bu aynı zamanda ülkedeki düşünce özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı ve medyanın iktidarı denetleme görevi çok azalmış olacaktır.

Bu suçlarla yargılanmak medyayı daha fazla korkutacak. Halkın gerçekleri bilmesinin önüne geçen bir süreç başlayacaktır. Suçlamaları reddediyorum, serbest kalıp haber yazmaya devam etmek istiyorum.

Uluslararası ajanslar ve medya kuruluşları, İstanbul Nöbetçi 7. Sulh Ceza Hâkimliği'nin kararını dünyaya böyle duyurdu:

AFP

İstanbul'da bir mahkeme, muhalif Cumhuriyet gazetesinden iki gazeteciyi, Türk gizli servisinin Suriye'deki İslamcı muhaliflere silah gönderdiğini öne süren bir haber nedeniyle casuslukla suçluyor. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Büro Şefi Erdem Gül, 'casusluk' ve 'devletin sırlarını ifşa etmek'le suçlanıyor. İki gazeteci, tutuklandı.

Associated Press

Türk mahkemesi, terör suçlamaları ve devlet sırlarını açıklamak iddiasıyla görülen davada, iki saygın gazetecinin tutuklu olarak yargılanmasına karar verdi.

Reuters

İki saygın Türk gazeteci, istihbarat teşkilatının Suriye'ye silah gönderilmesine yardımcı olduğunu ortaya koyduğu öne sürülen görüntüleri yayınladığı için teröre destek vermek suçlamasıyla tutuklandı.

Wall Street Journal

Türk yetkililer salı günü Cumhuriyet Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara muhabiri Erdem Gül'ü casusluk ve terör örgütüne destek suçlamalarıyla hapse attı. Tutuklamalar, gazetenin Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün Basın Özgürlüğü Ödülü'ne değer görülmesinden bir hafta sonra gerçekleşti.

BBC

Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Büro Şefi Erdem Gül suçlu bulunursa, ömür boyu hapis cezası alabilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kişisel olarak gazeteye dava açmıştı.

SORUŞTURMADA NELER YAŞANMIŞTI

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet gazetesinde MİT tırlarıyla ilgili yapılan haber kapsamında, Dündar ve Gül hakkında soruşturma başlatmıştı. Başsavcılığın talebi üzerine nöbetçi İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği, internet sitelerindeki söz konusu yayınların içeriklerinin engellenmesine karar vermişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Muammer Cemaloğlu da 2 Haziran'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmek üzere, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na, Can Dündar hakkında, genel yayın yönetmeni olduğu Cumhuriyet gazetesinde geçen yıl Hatay ve Adana'da, MİT'e ait yardım tırlarının durdurulmasıyla ilgili suç duyurusunda bulunmuştu.

CAN DÜNDAR KİMDİR?

Can Dündar 16 Haziran 1961, Ankara doğumlu araştırmacı, gazeteci ve belgesel yapımcısıdır. Lise öğrenimini Ankara Atatürk Lisesi'nde bitiren Can Dündar 1982 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1979'dan itibaren sırasıyla Yankı, Hürriyet, Nokta, Haftaya Bakış, Söz ve Tempo'da çalıştı. 1986'da İngiltere'de London School of Journalism'i bitirdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde siyaset bilimi dalında yüksek lisansını 1988'de, aynı bölümünde doktorasını 1996'da tamamladı. Can Dündar televizyona 1988'de TRT'de Seynan Levent ile başladı. 1989'da 32. Gün'de çalışmaya başladı.

Can Dündar'ın köşe yazarlığı 1994'te Aktüel'de başladı. Aynı yıl günlük köşe yazıları yazmaya başladığı Yeni Yüzyıl gazetesinde beş yıl çalıştı. 1999 Ocak'ından 2001 Ocak sonuna kadar Sabah gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 2001 Ocak ayından beri Milliyet gazetesinde, ADA başlıklı köşe yazısı yazdı. Ancak 1 Ağustos 2013 tarihinden itibaren Milliyet gazetesiyle yolları ayrıldı. Milliyet'ten ayrıldıktan sonra BirGün'de Doğan Tılıç'ın köşesinde bir ay boyunca haftada üç gün yazdı.
29 Mayıs 2015 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde " Mit Tırları " ile ilgili haberler yaptı, ardından bu haberlere yayın yasağı getirildi. Can Dündar'a Türk Ceza Kanunu'nun 327, 328 ve 330. maddeleri ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 6 ve 7. maddeleri uyarınca, 'devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, siyasi ve askeri casusluk, gizli kalması gereken bilgileri açıklama, terör örgütünün propagandasını yapma' suçlarından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı. Recep Tayyip Erdoğan ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı bireysel başvuru ile Can Dündar'a iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 42 yıl hapis cezası talep etti.

CAN DÜNDAR'IN HAZIRLADIĞI BELGESELLER

Demirkırat (1991), Cumhuriyetin Kraliçeleri (1992), Sarı Zeybek (1993), 12 Mart (1994), Gölgedekiler (1994-1995), Aynalar (1996-1997), Yükselen Bir Deniz (1998), İsmet Paşa (1999), Zaten Tiyatro Dediğin Nedir ki? (1999), 4. Nesil (2000), Atatürk’ün Bankası (2000), Köy Enstitüleri (2000), Halef (2001), Fenerbahçe (2002), Nazım Hikmet Belgeseli (2002), O Gün (2002), Bir Yaşam İksiri: Nejat Eczacıbaşı (2003), Karaoğlan: Bir Ecevit Belgeseli (2004), Önce İnsan! Türkiye'de İnsan Hakları ve Sivil Toplum Gelişiminin Görsel Tanıtımı (2004), Yüzyılın Aşkları (2004), Garip: Neşet Ertaş Belgeseli (2005), İlk Durak (2005) - Nebil Özgentürk ile birlikte, Yetiştik Çünkü Biz! Mülkiye Belgeseli (2006), Çalıkuşları: Notre Dame de Sion'un Çocukları (2006), Lider Portreleri (2007), "Delikanlım... İyi bak yıldızlara..." (2012), 17 Aralik - Erdogan'in en uzun günü (2014)

ERDEM GÜL KİMDİR?

1967 Giresun doğumlu Erdem Gül Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun olduktan sonra her gazeteci gibi belli bir süre stajyerlik yaptı. 1992 yılında ANKA Ajansı’nda profesyonel gazetecilik yaşamı başladı. 1994 yılında İstanbul ve Ankara Belediyelerini kazanan Erbakan liderliğindeki Milli Görüş’ün yükselişiyle RP’yi aktif olarak izledi. Erdem Gül daha sonra RP’nin iktidara geliş süreciyle beraber başbakanlık ve parlamento muhabiri olarak görev yaptı. RP ve FP dönemlerinin sona ermesinin ardından Tayyip Erdoğan liderliğinde kurulan AKP’yi izledi.

Daha sonra Taraf Gazetesi'nde yine siyasal İslam ve AKP ile ilgili haberlere imza atan Erdem Gül 2010 yılında Cumhuriyet’te AKP ve parlamento muhabiri olarak göreve başladı. 2013 yılında Cumhuriyet Ankara Bürosu'nda Haber Müdürü oldu.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler