HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Afrin'in yüzde 70'inde güvenlik sağlandı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Afrin'de yürütülen Zeytin Dalı Harekâtına ilişkin "Afrin'i yeni bir Kandil yapmak istiyorlardı. Zeytin Dalı Harekatı ile bu, bertaraf edildi. Çember iyice daraldı teröristler için. Çok kısa bir zaman içerisinde Afrin merkezinin de teröristlerden tamamen temizlenmesini öngörüyoruz. Şu an itibarıyla yüzde 70'in üzerinde coğrafi konum itibarıyla güvenliği sağlanmış durumda" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, TRT Haber canlı yayınına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

Zeytin Dalı Harekatı'na ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Kalın, "Afrin gibi yoğun nüfusun olduğu dağlık bir bölge hamdolsun büyük bir oranda teröristlerden temizlendi ve çok büyük bir kısmı şu an itibarıyla yüzde 70'in üzerinde coğrafi konum itibarıyla kilometrekare olarak söylüyorum güvenliği sağlanmış durumda." diye konuştu.

Bu durumun büyük bir başarı olduğunu ve Fırat Kalkanı Harekatı'nın ilk kısmının 100 günden fazla sürdüğünü, El Rai ve Dabık kısmında mayınlamalar, tuzaklamalar ile hava koşulları nedeniyle geciktiğini anımsatan Kalın, "Burada hamdolsun çok daha başarılı bir operasyon yürütülüyor, çember iyice daraldı teröristler için. Yani çok kısa bir zaman içerisinde biz Afrin merkezinin de teröristlerden tamamen temizlenmesini öngörüyoruz inşallah önümüzdeki günlerde." ifadesini kullandı.

Dışarıdan bakıldığında operasyon sahasının kolay ve rahat olduğunun düşünülebileceğini belirten Kalın, askerin bölgede Özgür Suriye Ordusu ile sokak sokak mücadele verdiğini aktardı.

Kalın, harekat sırasında sivillere zarar gelmemesi ve bölgenin teröristlerden temizlenip sivillerin güvenliğinin sağlanması amacıyla hassas bir süreç yürütüldüğünü, güvence altına alınan yerlere yeni sızmaların olmaması için de gayret gösterildiğini anlattı.

Bölgede çok sayıda yabancı terörist olduğuna ilişkin çeşitli belgelerin ele geçirildiğinin hatırlatılması üzerine Kalın, "Afrin'i yeni bir Kandil yapmak istiyorlardı. Zeytin Dalı Harekatıyla bu bertaraf edildi. Türkiye, sınırının hemen yanı başında yeni bir Kandil yapılmasına asla izin vermez ve bu oyunu da bozmuş olduk bu harekatla." dedi.

Kalın, bölgedeki tüneller, cephanelikler, eğitim kamplarına bakıldığında buranın terörist eğitim kampına dönüştürülmek istendiğinin görüldüğüne işaret ederek, bu tür yerlere dışarıdan PYD/YPG'ye destek ve DEAŞ'a karşı mücadele adı altında özellikle Avrupa'dan birçok yabancı savaşçının geldiğini bildiklerini kaydetti.

Bu teröristlerin bazılarının kendilerini ifşa ettiklerini de dile getiren Kalın, Suriye'de "yabancı terörist savaşçı" denildiğinde akla sadece DEAŞ'ın saflarında savaşanların geldiğini, PYD/YPG terör örgütünün saflarında savaşan yabancı savaşçıların da bulunduğunu anımsattı.

Bunların Avrupa'dan gelenler olduğuna vurgu yapan Kalın, "Şimdi burada sormamız gereken şey şu, iki yıl öncesine kadar Türkiye'ye sürekli suçlamalarda, ithamlarda bulunuyorlardı, DEAŞ saflarında ya da o zaman El Kaide saflarında, Nusra saflarında savaşan 'Yabancı terörist savaşçılara neden izin veriliyor' diye. Biz de o zaman hep diyorduk ki 'Bunlar sizin vatandaşlarınız, bunlar İngiliz, Belçika, Almanya, Fransa vatandaşı, bunlar sizin ülkenizi terk etmeden neden müdahale etmiyorsunuz. Hangi Fransız vatandaşının alnında 'Ben gidip DEAŞ'ın saflarında savaşacağım yazıyor?" diye konuştu.

"NEDEN ENGEL OLMUYORSUNUZ"

Türkiye'ye 36 milyon turistin geldiğini, bunun 12-13 milyonunun da Avrupalı olduğunu anımsatan Kalın, kendileriyle bir istihbarat paylaşılmadan her gelen Avrupa vatandaşının sıkı kontrolden geçirilmesi halinde "Bizim vatandaşlarımıza taciz ediliyor, neden kontrol uygulanıyor" şeklinde itirazların geleceğini anımsattı.

Kalın, "Aynı soruyu tekrar sormak lazım, PYD/YPG saflarında savaşan vatandaşlarınızın buralara gitmesine neden engel olmuyorsunuz? Bizim açımızdan son derece meşru bir soru bu." dedi.

Gördüğü listelerde Amerikalıların, ağırlıklı olarak da Avrupalıların bulunduğunu belirten Kalın, bunların daha çok PKK terör örgütünün son 20-25 yılda özellikle Avrupa'daki yapılanmasının ve belli Avrupa ülkelerinin PKK'ya verdiği desteğin ortaya çıkardığı bir sonuç olduğuna işaret etti.

Afrin'e yönelik harekatın başlamasının ardından PKK'nın Türkiye'de, Suriye'de ve başka yerlerde kitleleri sokaklara dökmeye çalıştığını ancak "sıfır başarı" elde ettiğini dile getiren Kalın, "Kimse sokaklara çıkmadı, ne Türkiye'de, ne Suriye'de, ne bir başka yerde. Bunu Avrupa'da deniyorlar, Avrupa'da da çok büyük kitlesel eylemler yapamadılar." dedi.

Kalın, örgütün militan kadrosuyla belli hareketler ve gösteriler yaptığına değinerek, "Asıl ilginç olan özellikle son 10 gündür mesela Almanya'da onlarca Türk dükkanına, binasına, mabedine saldırılar gerçekleşti. Öyle ki geçen hafta bir gecede tam 10 saldırı yapıldı, bir gecede 10 farklı yerde Almanya'da Türklerin binaları, dükkanları, hedef alındı." diye konuştu.

Aynı anda Almanya'nın farklı noktalarında da gösterilerin yapıldığını anımsatan Kalın, "Sormak lazım, bunlara kim 'dur' diyecek? Herhalde oradaki benim vatandaşım 'dur' demeyecek, oradaki kolluk kuvvetleri, polis, güvenlik birimleri 'dur' diyecek ama buna 'dur' demedikleri gibi Alman Parlamentosunda, Avrupa Parlamentosunda, başka yerlerde PYD'lilere, YPG'lilere o paçavralarıyla destek veren bir sürü siyasetçilerin olduğunu görüyoruz." dedi.

"PKK AVRUPA'NIN NEONAZİLERİ Mİ?"

Kalın, bu durumun Neonazilerin Türklere yönelik saldırılarını çağrıştırdığını ifade ederek "PKK Avrupa'nın yeni Neonazileri mi? Bu soruyu sormamız gerekiyor. Eğer bunlara yol açılacaksa, böyle haydutluk yapmalarına, Avrupa'nın göbeğinde eşkıyalık yapmalarına, insanların mallarına, canlarına saldırmalarına izin verilecekse o zaman bizim bu soruyu sormamız gerekiyor, 'PKK, Avrupa'nın yeni Neonazileri mi oluyor, buna mı hazırlatılıyor, buna mı hazırlanıyor PKK?' Çünkü Afrin'deki harekat sonuca doğru ilerledikçe bu tür eylemlerin arttığını görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Bazı ülkelerden Afrin'e yönelik harekatın durdurulması çağrısı yapıldığını ve sivil kayıplar yaşandığında yönelik iddialar gündeme getirildiğini anımsatan Kalın, "Biz de açık bir şekilde söylüyoruz, nerede, kaç tane sivil kaybı oldu? Afrin harekatında Türk Silahlı Kuvvetleri nerede sivilleri hedef aldı, bize bir tane örnek göstersinler." dedi.

Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı'ndaki sicilinin son derece temiz olduğuna işaret eden Kalın, 2 bin 200 kilometrekarelik bir alanın DEAŞ'tan, PYD/YPG'den temizlendiğini bildirdi.

Kalın, "Burada sormak lazım, bu kadar başarılı bir operasyon yapıldı, benzer bir başarı şu anda Afrin'de elde ediliyor, sizi rahatsız eden ne? Öte yandan bize sivil kayıplarını gerekçe göstererek 'Afrin harekatı dursun' diyenlerin Musul'da, Rakka'da yaptıkları operasyonlara biraz daha yakından bakalım. Kendi verdikleri rakamlar binlerle ifade ediliyor, sivil kayıplarından bahsediyorum." diye konuştu.

Toplamda bakıldığında Irak ve Suriye'de DEAŞ'la mücadele adı altında koalisyon saldırılarında bir rivayete göre 8 bin, bir rivayete göre de 10 bin civarında sivilin öldürüldüğünün tahmin edildiğini belirten Kalın, Türkiye'nin tek bir sivilin bile canına, malına zarar gelmemesi için gayret gösterdiğini anlattı.

İbrahim Kalın, askerlerin terörden temizlenen bölgelerdeki halkla ilişkilerine de değinerek, "Hem büyük bir kahramanlık hikayesi hem de büyük bir insanlık dersi var, herkese verilen. Dolayısıyla bize 'Operasyonu durdurun, sivillere zarar geliyor' falan gibi çağrılarda bulunanlar öncelikle bilsinler ki PKK'nın, YPG'nin propagandasına alet oluyorlar. Eğer niyetleri samimiyse bilgi kaynaklarını ciddi bir şekilde gözden geçirmeleri gerekir." dedi.

"ORADA SİNDİRİLMİŞ DURUMDALAR"

Türkiye'nin meşru taleplerini dile getirmeyi sürdürdüğünü belirten Kalın, "Artık, 'sunduğunuz deliller, dosyalar yeterli değil' argümanı hakikaten ikna edici değil. Ortada gerçekler var, bunların işleme konması gerekiyor. FETÖ konusunda biz ABD ve başka dünya ülkelerinden, hukukun dışında hiçbir şey talep etmedik." diye konuştu.

Kalın, Irak'ın kuzeyindeki terör yuvalarına geniş kapsamlı bir operasyona yönelik soruyu yanıtlarken, burada zaten ihtiyaç olması durumunda zaman zaman operasyonların yapıldığını söyledi.

PKK'nın Türkiye içinde yürütülen başarılı operasyonlar neticesinde çok sıkıştığına dikkati çeken Kalın, şöyle konuştu:

"Aynı şekilde Irak'ta da Kandil'de sıkışmış durumdalar. Erbil, Süleymaniye civarında zaman zaman hareketlilikleri oluyor, biz derhal müdahale ediyoruz, orada da çok rahat değiller. İran zaten PJAK'ın çok fazla nefes almasına izin vermiyor. Onlarda orada sindirilmiş durumdalar. Şu anda PKK'nın bölgede nefes alabildiği tek yer Suriye. Amerikan yönetiminin 'DEAŞ'la mücadele' adı altında PYD ve YPG'ye verdiği her destek PKK'ya nefes aldırıyor. Üç ülkede sıkışmış bir PKK, Suriye'de nefes alabiliyorsa bunun iyi bir analizinin yapılması lazım. PYD ve YPG'ye verilen her destek, her silah, her mermi PKK'nın başka alanlarda güçlendirilmesi demektir."

Kalın, aynı durumun Avrupa için de geçerli olduğunu, Avrupa ülkelerinin PKK'ya karşı etkili bir mücadele vermemesinin, sadece ikili ilişkilere zarar vermediğini, aynı zamanda bir terör örgütünü Avrupa'nın göbeğinde başat bir aktör haline getirdiğini bildirdi.

İbrahim Kalın, "Biz tersini yapsak, Türkiye'de Neonazileri bu şekilde beslesek, 'Gelin istediğiniz şekilde örgütlenin, şuraya saldırın...' deseydik Avrupalıların tepkisi ne olurdu bize? Aynı şekilde, IRA'nın, ETA'nın bu şekilde Türkiye'de konuşlanmasına destek verseydik ne olurdu?" diye sordu.

"Ortadoğu'nun geleceğini terör örgütleri mi, vekalet savaşları mı, milis güçler mi belirleyecek, yoksa meşru devletler mi belirleyecek?" sorusunun aslında temel soru olduğuna dikkati çeken Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Eğer terör örgütleri, milis güçler, vekalet savaşları, devlet dışı aktörler üzerinden bir Ortadoğu dizayn edilmeye çalışılırsa bu uzun vadede bu bölge için felaket olur. Bu sadece, Suriyeli için, Iraklı, Lübnanlı için olmaz. Bu soruna paydaş olan herkes için felaket olur. Bu aktörlerle mi Ortadoğu'nun geleceği inşa edilecek, yoksa meşru devlet yapılarıyla mı inşa edilecek? Temel soru bu. Bizim müttefiklerimizden beklentimiz, Avrupalı dostlarımızdan, ABD'den beklentimiz de bu terör örgütleriyle, milis güçlerle, devlet dışı aktörlerle, vekalet güçleriyle iş tutmayı bıraksınlar, bu bölgedeki meşru devletlerle ve meşru taleplerle ortaya çıkan halklarla hareket etsinler. Orta ve uzun vadede bölgenin istikrarını sağlayacak şey de budur."

DOĞU GUTA'DA YAŞANANLAR

Sözcü Kalın, Doğu Guta konusunda bir soruyu karşılık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda çok yoğun diplomasi trafiği yürüttüğünü hatırlattı.

Astana'da yarın Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının katılımıyla bir toplantı yapılacağını belirten Kalın, Doğu Guta konusunun da burada görüşüleceğini bildirdi.

Kalın, orada Rusya destekli rejim güçlerinin operasyonlarının, "Doğu Guta'da hala Nusra var, sayısı 300 ile bin arasında değişiyor." gerekçesine dayandığını aktararak, şöyle devam etti:

"Bunlar 'Oradaki rejim hedeflerine, Rus hedeflerine saldırılı düzenliyor, biz de onlara karşı operasyon yapıyoruz.' diyorlar. Biz de onlara diyoruz ki 'Öyle bile olsa sizin gece gündüz bombardıman etmenizi ve sivilleri öldürmenizi asla meşrulaştırmaz.' Şimdi orada Nusra ve diğer unsurların Doğu Guta'dan çıkartılması için MİT'in yürüttüğü bir çalışma var şu anda. Onun netice alması için arkadaşlarımız uğraşıyor ama çok kolay bir şey değil. 300-400 bin insanın yaşadığı bir bölgeden siz 300-500 ya da bin kişilik bir grubu çıkartacaksınız, ayıklayacaksınız. Biz de orada tabii herhangi bir terör örgütünün bulunmasını istemiyoruz. Ama bunu gerekçe göstererek sivillerin öldürülmesi de asla kabul edilemez. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde de en büyük çaba sarf edeceğimiz konulardan biri Doğu Guta olacak. Siviller peyderpey çıkartılıyor, tedavi amaçlı. Ama bu bombardımandan önceydi. Şu anda önceliğimiz hava saldırılarının durması. Orada 300-500 terörist bahane gösterilerek, binlerce insanın kolektif bir şekilde cezalandırılması kabul edilemez."

Türkiye'nin Doğu Guta konusundaki diploması trafiğinin devam edeceğini belirten İbrahim Kalın, ancak bunu sadece Türkiye'nin tek başına yapamayacağını, dünya kamuoyunun da devreye girmesi gerektiğini vurguladı.

Kalın, Ortadoğu'da bundan sonraki gelişmelerin nasıl olacağına yönelik bir soruya da "Suriye savaşını bu noktaya getiren dinamikler, bu savaşın ve başka çatışmaların devam etmesini de sağlayabilir. Bunu bir tespit olarak koyalım ortaya. Özellikle ABD'nin İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile oluşturduğu İran karşıtı hat bu gerilimleri biraz daha tetikleyebilir." karşılığını verdi. Kalın, bu durumun ise bölgedeki devletlerin daha da zayıflamasına hatta bazılarının iflas etmesine neden olabileceği uyarısında bulundu.

Irak, Suriye, Lübnan, Yemen örneklerini veren Kalın, şunları kaydetti:

"Baktığınız zaman bölgeye ortada bir yönetilememezlik sorunu var aslında. Güçlü devletlerin olmadığı, devlet dışı aktörlerin, milis güçlerin... Baktığınız zaman bunların şekillendirdiği bir coğrafya var, Afrika'nın birçok bölgesinde bunlar var. Farklı yerlerde benzer felaket tecrübeleri yaşandı, bunlardan ders çıkarılması lazım. Bizim ısrarla söylediğimiz, bu çatışma ortamı kısa vadede size bir takım faydalar getirebilir ama orta uzun vadede bu herkesi güvensiz kılan, herkesin enerjisini tüketen bir süreçtir. Suriye'nin yerle bir edilmesi, Irak'ın sürekli güvenlik tehditleri yaşaması, Libya'nın ikiye, üçe bölünmesi, Mısır'ın durumu ortada, buradan birtakım silah şirketleri, lobiler karlı çıkabilir. Ama uzun vadede bu hiç kimsenin faydasına değildir. Oyunu farklı bir şekilde kurmak lazım. Burada asıl önemlisi, 'Biz ne yapıyoruz?' bu soruyu sormamız lazım. Bence, Ortadoğu'nun, İslam dünyasının 100 yıldır sormadığı soru bu? 'Onların bir oyun planı varsa, bizim de bir oyun planımız var diyebilmemiz.' lazım. Hem akla hem de özgüvene dayalı bir yaklaşım içinde olmamız lazım. 10 yıl sonra , 20 yıl, 30 yıl sonra nerede olacağımıza dair öngörümüz olacaksa, bunun için daha geniş bir tarih perspektifinden hadiselere bakabilmemiz lazım. O yüzden de bizim kendi bölgesel ittifaklarımızı güçlendirmemiz lazım. Bütün mahsurlara rağmen, bizim oturup öncelikle bölgesel ilişkileri, ittifakları güçlendirici hamleler yapmamız lazım. Bunun için biz elimizden geleni yapıyoruz."

"MİLLİ SERVETLERİMİZ SAVAŞLARA, SİLAHLARA VESAİRELERE HARCANIYOR"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, dünyadaki en büyük 810 savaş ve çatışmanın çoğunun İslam ülkelerinde yaşandığı bir dönemden geçildiğine dikkati çekerek, "Kaynaklarımız, milli servetlerimiz savaşlara, silahlara vesairelere harcanıyor, heba ediliyor. Bu hafta başında dünya silah ticaretinin üçte birinde fazlası Ortadoğu bölgesine yapılıyor. Bu satılan silahın yarıdan fazlasını da Amerika satıyor. Şimdi yüz milyarlarca dolardan bahsediyoruz. Biz bunları eğitime, bilime, düşünceye, sanata, kültüre yatırsak, kendi insanımızın hayat seviyesini yükseltmek için bu yatırımları yapsak 10 yıl sonra, 20 yıl sonra bambaşka bir dünya ortaya çıkar." değerlendirmesinde bulundu.

ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararıyla ilgili bir soru üzerine Kalın, şunları söyledi:

"Bu karar, hayra da vesile oldu. Zira uzun süredir unutulmuş, ikinci plana itilmiş Filistin meselesi, Kudüs meselesi üzerinden küresel siyasetin ve tekrar kamuoyunun gündemine, hatta merkezine gelmiş oldu. Sadece İslam ülkelerini birleştirmedi, yakınlaştırmadı, Vatikan'ından Latin Amerikası'na, Afrikası'ndan Çin'e kadar küresel bir ittifak oluşturdu. Bunu tabii ki pozitif adımlarla desteklemeye devam etmemiz gerekiyor. Bizim çabamızda o. Cumhurbaşkanımız özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı sıfatıyla bu konuyu yakından takip ediyor. Yaptığı görüşmelerde ve ziyaretlerde de bu konuyu gündeme getirmeye devam ediyor."

İbrahim Kalın, ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararının yok hükmünde olduğunu tekrarlayarak, "Bu ne Kudüs'ün tarihi statüsünü değiştirir ne Kudüs'ün işgal altında olduğu gerçeğini değiştirir ne İsrail'in işgalci bir güç olduğu gerçeğini değiştirir. Bunların hiçbirisi de Filistin barış sürecine, Ortadoğu barış sürecine hiçbir katkı sağlamaz. Yani Filistin halkının hassasiyetlerini, İslam dünyasının hassasiyetlerini dikkate almayan hiçbir çözüm, model Filistin'de, Ortadoğu'da başarılı olmayacaktır. Bunu Tel Aviv'de, Washington'un da artık anlaması gerekiyor." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, sanatçılardan Zeytin Dalı Harekatı'yla ilgili eser üretmeleri çağrısında bulunduğunu anımsatan Kalın, "Bir grup sanatçımız çok güzel bir çalışma yaptılar. İçerisinde Yavuz Bingöl'ün, İsmail Altunsaray'ın, Ümit Yılmaz'ın, Fettah Can'ın, Sibel Can'ın, Orhan Gencebay'ın olduğu çok güzel bir Afrin türküsü hazırlanıyor. Bugünlerde okumalarını yapacaklar... İnşallah çıktığında da izleyicilerle, kamuoyumuzla paylaşma imkanı olur. Çünkü askerimiz bunu ve daha fazlasını hak ediyor." bilgisini verdi.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler