HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamının üzerinden 45 yıl geçti

68 kuşağının gençlik liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan tam 45 yıl önce bugün 6 Mayıs 1972'de idam edildi. 'Üç Fidan'ın kısa ömürlerinde yaşadıklarını son mektuplarına kadar derledik. Hala çok az kişinin bildiği detaylar ve rivayetler var ki, onlardan biri de mesala şu; hayatlarındaki ilk ve tek filtreli sigarayı darağacına gitmeden hemen önce içmişler...

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamının üzerinden 45 yıl geçti

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idam edilmelerinin üzerinden tam 45 yıl geçti. Dünyada sol ve özgürlükçü hareketlerin hakim olduğu '68 dönemi Türkiye’de de geniş kitleleri etkisi altına aldı. 12 Mart 1971'de muhtıra ile gelen askeri darbe, öğrenci hareketini hedef tahtasına oturttu. THKO ve Mahir Çayan önderliğindeki THKP-C'nin pek çok üyesi tutuklandı veya öldürüldü. Deniz Gezmiş, Gemerek'te, Yusuf Aslan Şarkışla'da, Hüseyin İnan Kayseri'de yakalandı.

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan mahkeme salonunda.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, savcılığını Baki Tuğ'un üstlendiği, Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığındaki Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No'lu Askeri Mahkeme'de yargılanarak idama mahkûm edildi. Kimsenin canına kıymayan üç genç hakkında, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını, bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya teşebbüs ettikleri " iddiasıyla "TCK'nın 146/1 maddesi uyarınca" idam kararı verildi.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında verilen idam cezaları TBMM'de 24 Nisan 1972'de yapılan oylamada 48’e karşılık 273 kabul oyuyla kesinleşti.

İdam kararları, TBMM Genel Kurulu'nda Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi grubunca, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra idam edilen Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'a karşılık olmak üzere "üç - üç" diye tempo tutularak onaylandı.

CHP kanadında ise İsmet İnönü ve Bülent Ecevit ile arkadaşları "siyasi suçlarda idam cezasına karşı çıkarak" ret oyu kullandılar.

Deniz Gezmiş’in son sözleri "Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği" oldu.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın hayatlarındaki ilk ve tek filtreli sigarayı darağacına gitmeden içtikleri rivayet ediliyor

Ekşisözlük yazarı mikako'nun yazdığına göre Deniz Gezmiş darağacına gitmeden aşağıdaki diyalogu yaşamış:

- son bir arzun?
+ Filtreli cigaran var mı abi?
- var?
+ Birer tane ver de yakalım abi... Hiç içmedik be. Gözümüz açık gitmeyelim bari.

2014'te Deniz Gezmiş'in daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış bir şiiri ortaya çıktı

“Yenilmişsem
Elim kolum bağlı
Boynumda yağlı ip
Gelip dayanmışsam
darağacına
Dudaklarımda yarın
Gözlerim yarınlarda
Unutmak mı gerek seni?
Kapılar kapalı
Tutulmuşsa gece
kapkara yollar
Sıcacık bir sevgi
sunmayacak mıyım
insanlara?
Bakmayacak mıyım yarınlara
Seslenmeyecek miyim
insanlara?”

Aşık Veysel'in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsü Yusuf Aslan'ın en sevdiği türküymüş

Asılmadan önceki gün kapatıldığı hücrede sürekli bu türküyü söylediği de rivayet edilir.

Hüseyin İnan idama yalınayak gitti

Son isteği sorulduğunda "babam yarın ayağımdaki bu lastik ayakkabıları görünce, oğlumun doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş diye üzülecek; ayakkabımı bile giyemeden beni apar topar buraya getirdiler; babama söyleyin, ayakkabım yoktur diye üzülmesin; onlara hediyem olsun" diye cevap verir.

Deniz Gezmiş'in dedesi İstiklal Madalyası almış bir savaş gazisi


Cemil Gezmiş, ailesi hakkında verdikleri bilgilerde Deniz Gezmiş'in anne tarafından dedesinin hem Balkan Savaşı'nda hem de Kurtuluş Savaşı'nda savaştığından bahseder.

Deniz Gezmiş bir süre Filistin Kurtuluş Örgütü'nün kamplarında kaldı

Çatışmaya girip girmediği konusunda ise net bir bilgi bulunmuyor.

ODTÜ Stadyumu'ndaki 'DEVRİM' yazısını yazan dört öğrenciden biri Hüseyin İnan'dı

'DEVRİM' yazısı 1968'de Hüseyin İnan, Taylan Özgür, Alparslan Özdoğan ve Mustafa Yalçıner tarafindan yazıldı.

Attila İlhan Mahur şiirini Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için yazdı

Şiirdeki 'müjgan' bir kadın ismi değil Attila İlhan'ın kirpikleridir. Müjgan Arapça'da kirpik demek. Şiiri bir de bu bilgi ışığında okuyun:

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara

Kaynak: ekşisözlük

Celal Şengör'ün açıklamaları tepki çekmişti

Jeoloji profesörü Celal Şengör, 12 Eylül'de nsanlara dışkı yedirilmesini işkence olarak görmediğini açıkladı. Celal Şengör tepkilerin ardından sözlerinin yanlış anlaşıldığını savunarak özür dilemişti

Bir iddiaya göre Süleyman Demirel, Deniz Gezmiş'e yurtdışında okuması için burs teklif etti.

Bu teklifin yapıldığı iddiası 2008 yılında ortaya çıkıyor. Habere göre teklif iki görevli aracılığıyla Deniz Gezmiş'in babasına veriliyor.

Kaynak: Hürriyet, 30 Mart 2008, "Gezmiş'e burs teklifi"

Deniz Gezmiş mahkeme salonuna getirilirken

Ertuğrul Kürkçü, Deniz Gezmiş'in "biz öleceğiz oğlum" dediğini anlatıyor:

Ben, Deniz'in 70'in sonbaharında ODTÜ'ye geldiğinde bana söylediği sözleri hatırlıyorum, onlar oldukça kritik sözlerdi. Bazı kararlarımı hep o sözleri aklımda tutarak verdiğimi hatırlıyorum. Rastgele bir tartışma içerisinde ama çok ciddi bir tartışma içerisinde Deniz, şöyle bir öngörüde bulundu: "Bütün Türkiye'ye sıkıyönetim gelecek, herkesi cezaevine dolduracaklar. Orada herkesin bir koğuşu olacak, her eğilimin bir koğuşu olacak." O zamanki adlara bağlı olarak, "Kırmızı Aydınlık Koğuşu, Beyaz Aydınlık Koğuşu, Sendikacılar Koğuşu... Ziyaretçiler tavuk getirecek, onlar, bu tavukları nasıl paylaşacaklarını tartışacaklar." Şimdi hatırlamıyorum kimdi, birisi: "peki ya biz ne yapacağız" diye sordu. Deniz, "biz öleceğiz oğlum" dedi, "çünkü biz dövüşeceğiz ve esas oportünizm nasıl bir şeydir, mücadele nasıl bir şeydir, devrimcilik nasıl bir şeydir onu o zaman herkes görecek."

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edilmeden önceki son mektuplarında neler yazmıştı?

Deniz Gezmiş

Baba,

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir.

Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın.

Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.

Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacağını biliyordu.

Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, (…) anlayacağını inanıyorum.

Cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma.

Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.

Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım…

Oğlun Deniz Gezmiş

Merkez Cezaevi

Yusuf Aslan

Sevgili Babacığım,

Bu mektubu aldığım zaman ben edebiyyen bu dünyadan göç etmiş olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir buçuk seneden beri, benim yüzümden nasıl üzüntü içinde olduğunuz malum Bu son onayı da metanetle karşılamanızı sadece dileyebiliyorum.

Babacığım, bu olayda da annemin ve Yücel’in senin tesellilerine ve desteklerine ihtiyaçları çok. Bunun için ne kadar metin olursan hem senin sağlığın için hem de onlar için o kadar iyi olur. Elbette ki, yıllarca emek verip yetiştirdiğin bir oğlunun bir günde öldürülmesi, kolay göğüslenecek bir olay değildir. Fakat siz benim ne için, kimlere karşı mücadele verdiğimi biliyorsunuz. Ben bu açıdan rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum. Sizlerin de bu bakımdan rahat ve huzur içinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.

Babacığım, annemin ve Yücel’in, senin desteklerine muhtaç olduklarını yukarıda söylemiştim. Onları rahat ettirmek için bütün gücünü kullanacağından zaten eminim. Babacığım, burada şunu ilave edeyim ki, Yücel’in hastalığından kendimi sorumlu hissediyorum. Yücel için her şeyinizi ortaya koyacağınız konusunda da kuşkum yok. Ablamlar için söyleyeceğim: fazla üzülmesinden, olayın sarsıntıları geçtikten sonra normal hayatlarını devam ettirsinler. Mehtap’a ne diyeyim… Benim için her zaman bol bol öpün.

Babacığım, cezaevinde kalan arkadaşları ara sıra yoklarsan, hallerini hatırlarını sorarsan çok memnun olurum. Her birisi oğlum sayılır. Dışarıda bizler için uğraşan dostlarımı ve dostlarını hiçbir zaman unutmayacağını biliyorum.

Mektubum burada biterken sizi, anemi, Yücel’i, ablamı, Aziz Abiyi, Mehtap’ı hasretle kucaklarım babacığım… Sağlıcakla kalın.

T. Yusuf Aslan

Hüseyin İnan

Babama, anneme, kardeşlerime ve yakın akrabalarıma,

Söyleyecek fazla söz bulamıyorum.

Bir insanın sonunda karşılayacağı tabii sonuç bildiğiniz sebeplerden dolayı erken karşıma çıktı.

Üzüntü ve acınızı tahmin ediyorum.

İleride durumunu çok daha iyi anlayacağınız inancındayım.

Metin olunuz.

Üzüntü ve acılarınızı unutmaya çalışınız.

Bütün varlığımla hepinize kucak dolusu selamlar sevgiler!…

Yazılacak çok şey var, fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil

Candan selamlar

Hüseyin İnan

(Mynet Haber)