HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Türkiye katliam yaşanmasına engel oldu"

Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Türkiye ve Rusya'nın yanlarına İran'ı da alarak Halep'te yaşanan

"Türkiye katliam yaşanmasına engel oldu"

Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Türkiye ve Rusya'nın yanlarına İran'ı da alarak Halep'te yaşanan katliamı durdurduğunu belirterek, "Türkiye uluslararası hukuk açısından son derece önemli bir iş yaptı. Türkiye, Bosna'da Kosova'da yaşanan katliamlara benzer bir katliamın yaşanmasına engel oldu. Bu, insani hukuk açısından Türkiye'nin çok büyük bir başarısıdır." dedi.

Dış politika uzmanları, Türk-Rus ilişkilerinin normalleşmesi sonrası Suriye meselesinin en önemli üç aktörü Türkiye, Rusya ve İran arasında yapılan anlaşma ile Suriye'de başlayan barış sürecini ve barış süreci sonrası olası gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.

Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Suriye krizinin altıncı yılına girmesine rağmen ortada bir barış bulunmadığını söyledi. Cenevre görüşmelerinin ise tıkandığını belirten Caşın, "Suriye'de bir insanlık dramı yaşanıyordu. İşte tam bu noktada Türkiye ve Rusya yanlarına İran'ı da alarak Halep'te yaşanan katliamı durdurdu." dedi.

Türkiye'nin uluslararası hukuk açısından son derece önemli bir iş yaptığına dikkati çeken Caşın, "Türkiye Bosna'da, Kosova'da yaşanan katliamlara benzer bir katliamın yaşanmasına engel oldu. Bu, insani hukuk açısından Türkiye'nin çok büyük bir başarısıdır." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin güneyindeki istikrarsızlığın Türkiye'de terörün yeşermesine sebebiyet verdiğini anlatan Caşın, "Sınırlarımızdaki istikrarsızlık ve terör Türkiye'de İstanbul'a kadar gelebiliyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin milli güvenliğini Irak ve Suriye'deki istikrara ve iç savaşın sona ermesine bağlı." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Güvenliğimiz Halep'ten başlıyor" sözlerini hatırlatan Caşın, Suriye'deki hareketin Rakka ve Münbiç'e uzanacağı belirtti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Astana'ya gitmesi, BM'deki görüşmelere katılması ve hem Başbakan'ın hem Cumhurbaşkanı'nın da ABD'ye Cenevre kapısını açık bırakmasının ABD'nin henüz devre dışı bırakılmadığı anlamına geldiğini vurgulayan Caşın, şunları kaydetti:

"Ama bu istikrarsızlık aynı zamanda Türkiye'nin de El-Bab'taki harekatında koalisyon kuvvetlerinin hava desteği vermemesi de ayrıca Türkiye'yi üzmektedir. Nitekim bu da İncirlik Hava Üssü'nü tartışmalı hale getirdi. Şu anda İncirlik Üssü kooperatif durumunu ikili anlaşmalarına, NATO'nun çıkarları gereği kapatmasa dahi, eğer bu istikrarsızlık bu şekilde devam ederse Türk-Amerikan ilişkileri çok ciddi bir şekilde zarar görecektir."

- "Küresel güçler, Suriye krizine hiçbir zaman insani açıdan bakmadı"

Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Canbolat ise küresel güçlerin, Suriye krizine hiçbir zaman insani açıdan bakmadığını, kendi güç ve çıkarlarını ön planda tuttuğunu söyledi. Halep'te yaşanan insanlık dramının çözümü için Türkiye'nin büyük çaba gösterdiğini ifade eden Canbolat, "Küresel siyaset oyuncuları ne yazık ki Halep'teki dramı görmedi, görmüyor. Kendi güç ve çıkarlarının peşindeler. Türkiye ise bölge insanının öncelikle can güvenliğini sağlama, aynı zamanda yanı başında yaşanan tarih ve kültür tahribatı karşısında sessiz kalmama derdindedir." dedi.

Rusya ile yeniden geliştirilen ilişkiler ve yakınlaşma neticesinde, Suriye'de bir ateşkes antlaşması için zemin oluştuğunu, buna yönelik hazırlıkların Türkiye ve Rusya öncülüğünde başlatıldığını belirten Prof. Dr. Canbolat, "Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun da açıkladığı gibi, Türkiye'nin endişesi, Suriye'de rejim güçleri ve diğer terörist gruplar tarafından ateşkesin ihlal edilmesi sebebiyle, Astana ve Cenevre toplantılarının anlamını yitirme tehlikesidir. Çünkü Suriye'de düzenin yeniden tesisi buna bağlıdır. Bunu da en fazla isteyen, o düzensizlik ve savaş koşullarından en çok etkilenen bir ülke olarak Türkiye'dir." ifadelerini kullandı.

- "ABD ve İsrail kabul etmek zorunda"

İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni de Türkiye'nin Suriye olayının dışında kalmasının söz konusunu olmayacağını ifade ederek, "Başbakan Yıldırım'ın da ifade ettiği gibi artık Türkiye, çevresindeki birçok ülkeyle dost olmaya çalışıyor. Suriye'deki krizin çözümü için etkin bir rol üstlendi. Rusya ve İran ile yapılan anlaşma Suriye'ye ve bölgeye huzur getirecektir." dedi.Astana'da yapılacak Suriye toplantısının Cenevre görüşmelerine uygun olarak devam edeceğini belirten Köni, "Görüşmelere Amerika ve Suudi Arabistan da davet edildi. Bu çok önemli.ABD ve Suudi Arabistan'ın görüşmelere katılması, sorunun çözümüne büyük katkı sağlayacaktır. Türkiye, Rusya ve İran'ın Suriye'de oluşturmaya çalıştığı barışı sürecini, ABD ve İsrail artık kabul etmek zorunda." değerlendirmesinde bulundu.

İsrail-Filistin sorunu çözülmediği sürece bölgenin huzura kavuşamayacağının altını çizen Prof. Dr. Köni, "Suriye'deki kriz çözülüyor. Irak sorunu da çözüme yakın. Bu, oldukça umut verici bir gelişmedir. Ancak İsrail-Filistin sorunu çözülmediği sürece bölgeye huzur gelmez. Bölgedeki bütün sorunların nedeni 1948'de başlayan İsrail-Filistin savaşıdır. Şimdi Suriye sorunu çözülüyor ama asıl sorun duruyor. Ortadoğu'nun kaderini İsrail-Filistin sorununun çözümü belirleyecek." dedi.

- "Bölgede hal ve gidişat umut verici"

Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu ise Rusya ile bölgede müttefik olan Türkiye'nin, Suriye'de pragmatik bir politika izlediğini söyledi. Dedeoğlu, Ankara'nın, Fırat Kalkanı Harekatı ile de Suriye politikasında daha aktif bir siyaset izlemeye başladığını vurgulayarak, görüşlerini şöyle aktardı:

"Suriye'de hala ateşkes devam ediyor.Bu da, müzakere masasına güveni artırıyor. Şimdiye dek yapılan görüşmelerden sonuç alınamamış olması, bundan sonra da alınamayacağı anlamına gelmez. Zira bugüne kadar masada olanlar ve olmak isteyenler konusunda bir uzlaşı yoktu. Bugün ise koşullar değişti; iki büyük güç ki onlar uzlaşmadan zaten bir çözüm söz konusu dahi olamaz. İki bölge ülkesi ki onlar dahil olmadan da kalıcı bir rejim tesis edilemez ve yerel toplumsal kimlikler bir araya gelecekler. Şiddet araçlarını kullananlar ise olmayacak. Dolayısıyla hal ve gidiş umut verici."

AA

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler