Lahana, karnabahar, kornişon, pancar ve daha niceleri… Lezzetli olmasının yanı sıra önemli bir sağlık kaynağı olan turşu, tüm mevsim, sofralarımızda sıkça yer alıyor. Turşunun en dikkat çeken faydası ise bağırsak sağlığına destek olması. İçeriğinde yer alan ve yararlı bakteriler olan probiyotikler ile prebiyotik lifler bağırsak florasının zenginleşmesini sağlıyor ki bu da güçlü bir bağışıklık sistemi anlamına geliyor.
Prebiyotik besinler insan vücudunda yer alan sindirim sisteminin düzenli ve sağlıklı bir şekilde çalışmasına katkı sağlar. Peki, hangi besin maddelerinin içerisinde prebiyotik bulunur? Bu besinlerin tüketimi ne işe yarar? Eğer siz de bu soruların cevaplarını arıyorsanız yazımızın içerisinde hepsini bulabilirsiniz.
Diyetisyen Yıldız Melek Aksoylu uzun süren kabızlık, ishal veya gaz problemlerinin ciddi hastalıkların habercisi olabileceği gibi, yeterli probiyotik ve prebiyotik gıdaların tüketilmediğinin de göstergesi olabileceğini söyledi. Aksoylu, “Bağışıklığı güçlendirmek için bağırsaklara iyi bakın” dedi.
Malatya Turgut Özal Üniversitesi tarafından acı kayısı çekirdeği üzerinde yapılan bilimsel çalışmaların bir ürünü olan ’Kayısır’ adlı ‘Prebiyotik Kayısı Ekstresi’, başta kanser olmak üzere bazı hastalıklar için umut olacak.Acı kayısı çekirdeğinin özellikle kanser hücrelerini olumlu yönde etkilediği, kanserli hücreleri öldürdüğü ve sağlıklı hücreleri yenilediğini bilimsel olarak kanıtlayan Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof.
Prof. Dr. Hacı Ali Güleç, "Probiyotik ve prebiyotik dengesini doğru beslenmeyle sağlayabiliriz. Bir kase yoğurt yiyorsak yanında bir tane elma mutlaka gün içerisinde tüketmemiz gerekiyor." dedi.
Trakya Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacı Ali Güleç, "Probiyotik ve prebiyotik dengesini doğru beslenmeyle sağlayabiliriz. Bir kase yoğurt yiyorsak yanında bir tane elma mutlaka gün içerisinde tüketmemiz gerekiyor." dedi.
Pediatrik Probiyotik, Prebiyotik ve Mikrobiyota Derneği Başkanı Prof. Dr. Ener Çağrı Dinleyici: - "Endüstriyel ve işlenmiş ürünlerin tüketimi mikrobiyota üzerinde olumsuz etki yapıyor" - "Popüler beslenme önerilerinden çok, kültürel zenginliklere sahip kendi coğrafyasına ait beslenme önem taşıyor. Akdeniz tipi beslenme şu anda mikrobiyota çeşitliliği üzerine en ideal beslenme şekli" - "Mikrobiyota bütünlüğünün bozulmasında sezaryen ile doğum en önemli faktörlerden biri. Mikrobiyatının korunması için hekimin gerekli gördüğü durumlar dışında sezaryen doğumdan kaçınılmalı ve normal doğum gerçekleştirilmeli"
Bir bebek için en koruyucu, en sağlıklı besin kaynağı kuşkusuz anne sütüdür. Dolayısıyla ek gıdaya geçişte yakalanması gereken en önemli standart da anne sütüne yaklaşmak olmalıdır. Anne sütünün en büyük mucizesi içindeki prebiyotik oranı…
Ek gıdaya geçiş döneminde ailelerin dikkat etmesi gereken en önemli konulardan biri bebeğin yeteri kadar prebiyotik alıp almadığı… Çünkü prebiyotikler vücutta bağışıklık fonksiyonlarını geliştiriyor, hastalıklara karşı direnci artırıyor; sindirim sistemine de iyi geliyor. Ayrıca ek gıdayla alınan prebiyotikler, en güçlü prebiyotik kaynağı olan anne sütünün fonksiyonlarını da destekliyor. Peki, bu ‘süper besin’i en çok hangi besinlerde bulabilirsiniz?
Sedef hastalarının umudu Devitale Splus isimli besin takviyesini geliştiren Eczacı Reyhan Aliusta, ’’Devitale Splus geçirgen bağırsağı, oradaki faydalı bakterilere prebiyotik etki yaparak zırh şeklinde veya kalkan şeklinde örerek kontrol altına alıyor’’ dedi.Eczacı Reyhan Aliusta, sedef hastalarının umudu olan Devitale Splus isimli besin takviyesini geliştirdi.
Probiyotik Prebiyotik Derneği Başkanı Prof. Dr. Tarkan Karakan: - "Probiyotikler her şeye şifa değildir. Kullanılacağı birkaç yer vardır. Bilimsel çalışmalara kanıt olanları kullanmak lazım. 'Her şeye iyi gelir' algısı yanlıştır" - "Bağırsak florasını korumak için probiyotik takviyesi alacak insan grubu, özel bir gruptur. Herkesin kendi kendine bunu alıp kullanması çok doğru değil"
Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Altuntaş: - "Kırmızı et tüketiminden bağımsız olarak pişirme metotları da sağlık açısından çok önemli hale gelmiştir. Yüksek ısıda, uzun süreli pişirme sağlık açısından zararlıdır" - "Buna karşın eti, tencere yemeği şeklinde pişirme veya haşlamada böyle bir risk artışı görülmemiştir. Yine yüksek ısıya veya ateşe doğrudan maruziyetle uzun süreli pişirmeyle etin içerisinde kanserojen madde dönüşümü olmakta ayrıca besin ve mineral kaybı artmaktadır" - "Bir öğünde de 150-200 gramdan fazla et tüketmemek gerekir. Kırmızı etin bol kekik ve kırmızı pul biberle tüketilmesi hatta probiyotik ve prebiyotik özelliği olan sirke ve zeytinyağlı piyazla alınması sindirimi kolaylaştırır"
ERCİYES Üniversitesi'nde üretilen 'Kalorisi Azaltılmış Prebiyotik Kahvaltılık Modifiye Tereyağı'nın patenti bir firmaya verildi.
ERCİYES Üniversitesi'nde üretilen 'Kalorisi Azaltılmış Prebiyotik Kahvaltılık Modifiye Tereyağı'nın patenti bir firmaya verildi. Türkiye'de ilk defa üniversiteye ait bir patentin devir yoluyla ticarileştirildiği bildirildi.
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) kendine ait patentlerden ’Kalorisi Azaltılmış Prebiyotik Kahvaltılık Modifiye Tereyağı’ adlı patentli ürünü,...
PROBİYOTİK Prebiyotik Derneği İkinci Başkanı ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof.
PROBİYOTİK Prebiyotik Derneği İkinci Başkanı ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof.
Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Tanoğlu: - "Bağırsak mikrobiyotasındaki olumsuz yöndeki değişiklikler, Clostridium difficile enfeksiyonu (CDI) huzursuz bağırsak sendromu, otoimmün, alerjik hastalıklar, obezite, metabolik bozukluklarla davranış bozuklukları, şizofreni, anksiyete, depresyon, otizm gibi nörolojik ya da psikiyatrik sorunlara neden olmaktadır" - "Diyetle alınan besinler, probiyotik, prebiyotik ve antibiyotiklerle, fiziksel ya da ruhsal stres mikrobiyotayı olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir. Mikrobiyotada 'Enterik Sinir Sistemi' ile beyinle etkileşmekte ve bu etkileşim de davranışları etkilemektedir. Bu nedenle bağırsaklar, aynı beyin gibi, davranışlar ve ruhsal denge üzerinde etkisi bulunan ikinci bir beyindir" - "Bağırsak mikrobiyotasının, bağışıklık sistemi, beyin gelişimi ve davranış üzerine etkisi son yıllarda ilgi odağı olmuş ve bilimsel çalışmalar bu konular üzerine yoğunlaşmıştır"
Ağırlıklı olarak Alman ve Fransız firmalarının yer aldığı Organik Kozmetik Fuarında Türkiye’yi temsil eden Laber Organik Kozmetik Yönetim Kurulu Başkanı ve Kozmetik Üretici ve Araştırmacıları Derneği Başkanı Levent Kahrıman Organik Kozmetik Fuarında prebiyotik kozmetik ürünlerinin, organik temizlik süngerlerinin ve saçı boyayan organik şampuanların ön plana çıktığını söyledi.Organik kozmetik tüm dünyada hızla gelişirken Türkiye de organik kozmetik konusunda son yıllarda atağa geçti.
İyi bir bağırsağa sahip olmak için sağlıklı beslenmeye dikkat çeken uzmanlar, prebiyotik gıdalar tüketilmesi gerektiğini...