HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Kılıçdaroğlu: 20 - 25 bin başvuru aldık

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, FETÖ Soruşturması ile ilgili 20 - 25 bin kişinin CHP'ye başvurduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu: 20 - 25 bin başvuru aldık

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Askerler darbe mi yaptı? Darbe girişimi yaptılar. Bombalama var mı? Var. Ana failler yakalandı mı? Yakalandı. Hapisteler mi? Hapisteler. Şimdi siz bütün bunları bırakıyorsunuz, darbe girişimini yargılamaktan çok 17-25 Aralık'ı ortaya çıkaran yapıdan intikam almak için yola çıkıyorsunuz. Yani bir darbe girişimi, başka bir darbe girişimiyle intikama dönüşmüş oluyor. Bu devlete yakışmaz." dedi.

Kılıçdaroğlu, CNN Türk'te canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Program sunucusu Ahmet Hakan'ın, "yayını CHP'nin konferans salonundan yaptıklarını" söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Yargı mensupları burada yıllık toplantılarını yapmak isteseler bile biz onlara vermeyiz, burada olmaz." diye espri yaptı.

"Başbakan Binali Yıldırım ile bir görüşmeniz olacak mı?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, 11 binden fazla öğretmenin açığa alınmasıyla ilgili Kurban Bayramı öncesinde bir randevu talebinde bulunduğunu, Yıldırım'ın programına göre bir görüşmenin olacağını ifade etti.

"Artvin'de konvoyuna yapılan saldırının" sorulduğu Kılıçdaroğlu, "Olayı PKK üstlendi ama 'Hedefimiz Kılıçdaroğlu değildi.' dediler ama o konvoy bana aitti. O zaman hedef kimdi? Yaşanmaması gereken olaylar. O bölgeye PKK unsurları nasıl gelebiliyorlar, burada sorulması gereken soru." karşılığını verdi.

PKK'nın, kendisini doğrudan hedef aldığını belirten Kılıçdaroğlu, amaçlarının Türkiye'yi karıştırmak, iç savaş çıkarmak, kaos ortamı oluşturmak olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra PKK'nın terör olaylarını artırarak, Türkiye'nin gündemini teröre kilitleyerek AK Parti'ye destek verdiğini savunan Kılıçdaroğlu, bu seçimlerde bir koalisyon sürecinin yaşandığını, olmadık bir yerde terörün arttığını kaydetti.

"Artvin'de konvoy hareket haline geçtiğinde herhangi bir devlet yetkilisi sizi uyardı mı?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, herhangi bir uyarının gelmediğini, olağan önlemlerin alındığını ifade etti.

Bulunduğu minibüsün zırhlı olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, vadide silah seslerinin yankılandığını, zırhlı araca binerek bölgeden ayrıldıklarını anlattı.

Kılıçdaroğlu, söz konusu saldırıda şehit olan askerin annesiyle daha sonra telefonda görüştüklerini, kendisine "Oğlunun kullandığı aracın zırhlı olup olmadığını" sorduğunu aktardı. Kılıçdaroğlu, şehidin annesine neden bunu merak ettiğini sorduğunda, "Oğlunun zırhlı araç eğitimi aldığını, ondan merak ettiğini" söylediğini kaydetti.

"Saldırı anında cep telefonuyla görüntü mü çektiniz?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, çektiğini, bu görüntülerin özel arşivinde durduğunu söyledi.

- "20-25 bin kişinin başvurusunu aldık"

Kemal Kılıçdaroğlu, "FETÖ mağdurları için partide bir bölüm mü oluşturdunuz?" sorusu üzerine, Cumhurbaşkanlığı'nda yaptıkları dörtlü görüşmede bunu dile getirdiğini, "AK Parti ve MHP'nin de kurabileceğini" söylediğini aktardı. Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'ın başkanlığında böyle bir yapı kurduklarını belirten Kılıçdaroğlu, gerek doğrudan gerek mail yoluyla gerekse de telefonla yaklaşık 20-25 bin kişinin başvurusunu aldıklarını kaydetti. "Adil yargılama" vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, devletin herkesi suçlu göremeyeceğini, somut bilgiler doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

Kayseri'de 2008'de ev sahibi olmak için kooperatife üye olan bir özel harekatçının, kesinti olmasın diye Bank Asya aracılığıyla yaptığı havale nedeniyle işine son verildiğine dair kendisine yazdığı mektubu gösteren Kılıçdaroğlu, bu kişinin eşinin de kanser hastası olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, suçlu aranıyorsa, bankalar yasasına göre faaliyette bulunan bankanın kurucularına bakılması gerektiğini dile getirdi.

- "1 milyonun üzerinde mağdur vardır"

Hamile bir kadının da gözaltına alınıp 5-6 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını, Yeniçağ'ın yazarlarının, Mehmet ve Ahmet Altan'ın gözaltına alındığını kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Askerler darbe mi yaptı? Darbe girişimi yaptılar. Bombalama var mı? Var. Ana failler yakalandı mı? Yakalandı. Hapisteler mi? Hapisteler. Şimdi siz bütün bunları bırakıyorsunuz, darbe girişimini yargılamaktan çok 17-25 Aralık'ı ortaya çıkaran yapıdan intikam almak için yola çıkıyorsunuz. Yani bir darbe girişimi, başka bir darbe girişimiyle intikama dönüşmüş oluyor. Bu devlete yakışmaz. Bu ne demektir? Devlet kinle, intikam duygusuyla yönetiliyor demektir."

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Adapazarı'nda hapse atılan şeker hastası bir öğretmenin ilaçlarının verilmemesi nedeniyle öldüğünü, belediyenin bu aileye "vatan haini" diye ambulans vermediğini, imamın namaz kıldırmadığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Ne zaman vatan haini oldu bu kişi? Mahkeme kararı mı var? Hayır, bir şey yok, gözaltına alınmış. Bir devlet bunu yapamaz. Bunu yapmamalı. İntikamla, hırsla, öfkeyle bunu yaptığınız andan itibaren Türkiye'de yüzbinleri kırarsınız. Bugün 1 milyonun üzerinde mağdur vardır." diye konuştu.

İnsanların yargısız infaza tabi tutulduğunu savunan Kılıçdaroğlu, böyle bir tabloyu 12 Mart'ta, 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta görmediğini ifade etti.

-"Bir koltukta iki karpuz olmaz"

Mücadelenin hukuk içerisinde yapılması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Hukukun dışına taştığınız andan itibaren sizin darbecilerden bir farkınız olmaz. Biz, 'Niye mücadele ediyorsunuz?' dedik mi? Hayır, etmelisiniz. Kaldı ki bunlar, onlarla kol kola gezerken biz, 'Mücadele edin.' diye bağırıyorduk." ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, CHP'nin uyarılarına iktidarın kulaklarını tıkadığını savunarak, şunları kaydetti:

"Neden Sayın Erdoğan'a şu soruyu sormuyorsunuz, Erdoğan 3 Ağustos'ta yaptığı bir konuşmada 'İnanın bana aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının bambaşka niyetlerin, sinsi hesapların aleti, aracı olduğunu uzun süre göremedik.' diyor. Yani 'Biz de onlar da aynı menzili düşünüyorduk, yollarımız farklıydı.' Bu ne demektir? 'İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz ama ikimizin gücü çatıştı, sen darbe yapmaya kalktın, ben de seni ekarte ettim.' Erdoğan, bu aynı menzilden neyi kastediyor? Gülen ekibi eğer sinsi olarak devlette belli bir menzile gitmek istiyorsa, bu da iktidardayken aynı menzile gitmek istiyorsa iki güç çarpıştı. Bir koltukta iki karpuz olmaz, bir koltuğa bir kişi oturacak."

"İktidarın, darbe girişimiyle ilgili 17-25 Aralık'ı baz aldığı"nın hatırlatıldığı Kılıçdaroğlu, "17-25 gerekçe gösterilerek intikam alınıyor. 17-25'te ne vardı? Yolsuzluk vardı, dört bakan istifa etti, itiraflar vardı, her şey doğruydu. O zaman niye 17-25'i baz alıyorlar?" dedi.

-"Gücünüz para yatıran adama mı yetiyor?"

Fetullah Gülen Cemaati'nin her istediğinin yapıldığını, cemaatin albayları daha hızlı yükselsinler diye, belli albayları emekliliğe tabi tutan özel bir yasanın çıkarıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, ilk görüşmede bu kanunu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önüne koyduğunu, kanunun yürürlüğünün durdurulmasını istediğini, bunun olduğunu anlattı. Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu kanunu kim çıkardı? Ben mi çıkardım? Onlar yaptılar. Anayasa değişikliğini kimin için yaptılar? Gene onlar için yaptılar. O anayasa değişikliklerinde, referandum sırasında Allah'ın sıcağında kasaba kasaba, köy köy gezip 'Bu çıkarsa bu ülkede yargı bağımsızlığı biter.' diyen kimdi? Bendim. Onlar şimdi çıkıp da bir özeleştiri yapıyorlar mı?" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bank Asya'ya para yatırdı diye devlet memurunu işinden atıyorsunuz, güzel. Peki adamın kardeşi FETÖ'den yatıyor, kuvvet komutanı. Peki kardeşi nerede? Partinin genel başkan yardımcısı? Gücünüz Bank Asya'ya para yatıran adama mı yetiyor, niye o zaman onu almıyorsunuz? Eğer 'Ben burada tarafsız davranıyorum, suçu kolektif hale getirdim.' diyorsanız, herkes için bunu yapıyorsanız, onun için de yapacaksınız. Herkes kendinden sorumludur, hukukun evrensel kuralıdır. Eğer kolektif tutuyorsan bunu ona niye ayrıcalık tanıyorsun bunu söylemek istiyorum yoksa o atılsın diye değil."

Kemal Kılıçdaroğlu, gözaltına alınacak kişi bulunamayınca yakınlarının hapis tutulduğunu, gazeteci Can Dündar'ın eşinin pasaportuna el konulduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Cemaatin okuluna çocuğunu göndermiş iyi okul diye. 'Oraya çocuğunu gönderdin.' diye açığa alıyorlar veya görevine son veriyorlar. Peki cemaatin okulundan mezun olup şu anda bakan olan var. Peki niye onun işine son vermiyorsun?" diye konuştu.

-"Öksüz olayını herkes yakından izlesin"

Kılıçdaroğlu, "Neden 17-25 milat alınıyor? 17-25'i milat olarak almalarının nedeni 'Efendim biz yolsuzluk yapmadık.' Bu algıyı geniş kitlelerin kafasına yerleştirmek istiyorlar, asıl amaç bu." görüşünü savundu. "Siz başbakan olsanız, size yönelik bir darbe girişimi olsa, sinsi bir örgütü nasıl yakalayacaksınız?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

"Uzun yıllar hayatını devlette geçirmiş bir kişi olarak söylüyorum, bir, darbecilerle, fiilen eline silah alıp Meclisi bombalayan, vatandaşın üstüne kurşun sıkan, tankları caddelere süren insanları hemen yargının önüne çıkarırım. İki, çok önemli, Adil Öksüz'ü kim serbest bıraktı? Adil Öksüz'ün hakimin önüne giden dosyasının içini kim boşalttı. Bu konuda ben, devletin o derin bilgisinden hesap sorarım. Kim bunu yaptı. Niye bu adam yakalanmıyor? Neden bu adam serbest bırakılıyor? Bank Asya'ya para yatıran garibanı alıp hapse atıyorsunuz, o sıcak ortamda her hakim önüne gelen kişiyi yakalayıp içeri atıyor, hatta soru bile sormuyor ama bunu... Savcı, anlattıklarının tamamının yalan olduğunu bildiği ve kanıtladığı halde bunu serbest bırakıyorsunuz. Bunun üzerinde hükümet niye hiç konuşmuyor? Bu soruyu herkesin kendisine sormasını istiyorum. Kim bu Adil Öksüz, neden serbest bırakıldı ve neden yakalanmıyor? Benim bir cevabım var tabii ama şimdi söyleyemem. Bunu söylemem için elimde belge olması lazım, birtakım bilgiler var. Bunun üzerine gitmek gerekiyor. Adil Öksüz olayını yakından herkesin izlemesini isterim."

-"Herkes birbirini ihbar ediyor"

Mücadelenin hukuk ve adalet içinde olması gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "14 yıldır bu ülkenin tertemiz çocukları cemaatlere teslim ediliyor. Öğrenci yurdu yapamıyor mu bunlar? Boğaz köprüsü yapan bir iktidar öğrenci yurdu mu yapamıyor? Yıllar yılı niye yapmadılar? Sırf çocuklar cemaatlere mahkum olsun, o yurtlara gitsinler diye. Bu mudur bunların mücadele anlayışı? Mücadele akılla, mantıkla olur, kinle, öfkeyle, kırarak, dökerek olmaz." dedi. Kılıçdaroğlu, şimdi herkesin birbirini ihbar ettiğine dikkati çekerek, 12 Eylül döneminde, "İsimsiz ihbar mektupları işleme koyulmayacak." diye başbakanlık genelgesi olduğunu hatırlattı.

İhbarlar üzerinden iş dünyasının bu kadar tedirgin edilmemesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "O adamı iflas mı ettireceksiniz, yok mu edeceksiniz? Neden 12 Eylül darbesinden çok daha ağır koşullar yaşanıyor bir örnek vereceğim, 12 Eylül döneminde iki sendika için faaliyet durduruldu kararı verildi, kapatılması için dava açıldı. Şimdi doğrudan kapatıldı, dava falan da yok. Hangi darbe hukuktan yanaydı?" ifadelerini kullandı.

FETÖ'ye yönelik operasyonların toptancı bir anlayışla yürütüldüğünü, bunun da bazı haksız uygulamalara yol açtığını savunan Kılıçdaroğlu, "14 yıldır bu ülkenin tertemiz çocukları cemaatlere teslim ediliyor. Öğrenci yurdu yapamıyorlar mı bunlar? Niye, hangi gerekçeyle öğrenci yurdu yapmadılar? Sırf çocuklar cemaatlere mahkum olsun, o yurtlara gitsinler diye. Bu mudur bunların mücadele anlayışı? Mücadele akılla, mantıkla olur. Kinle, öfkeyle olmaz. Kırarak, dökerek olmaz." diye konuştu.

Ülkenin 12 Eylül döneminden çok daha ağır koşullar yaşadığını öne süren Kılıçdaroğlu, 12 Eylül döneminde iki sendikanın kapatılması için dava açıldığını, bugün ise sendikaların doğrudan kapatıldığını ifade etti.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son 14 yılda atadıklarını görevden alsalar yeter zaten. Genel müdür, müsteşar, müsteşar yardımcısı, daire başkanı aldınız mı yeter. Memura ne iniyorsunuz? Memurun ne günahı var? Üniversitelerde onlarca hoca gitmedi mi Pensilvanya'ya, 'Acaba ben rektör, dekan olabilir miyim' diye. Onları oraya gönderen mekanizma neydi? İktidarın kendisiydi. 'Oradan icazet al, gel buraya, ben seni atayacağım' diyorlardı.

Bir de darbe fırsatçılığı çıktı. Bir bildiri yayınladı aydınlar, Barış Bildirisi diye. Ben içeriğine katılmıyorum ama sonuçta akademisyenler görüşlerini bildirmişler, katılırsınız, katılmazsınız. Pek çok kişi de eleştirdi ama şimdi siz darbe fırsatçılığı yapıp OHAL yetkisini alıyorsunuz ve bunlardan 43'ünün işine son veriyorsunuz, üniversitelerden atıyorsunuz. İnsaf, bunların FETÖ ile ne ilgisi var. Siz yetkiyi ne için aldınız, neye kullanıyorsunuz.

Öğretmenler, 11 bin küsur öğretmeni açığa alıyorsunuz. Niçin? Hangi gerekçeyle? Bunların aileleri var. Yazık günah bu insanlara. Darbeyle mücadelede haklı konumundayken tüm dünyanın gözünde haksız konuma düştük. Gazetecileri içeri atıyorsunuz. Şu anda içeride olan gazetecilerin hemen hemen tamamı CHP lehine belki de tek satır yazı yazmış değiller ama biz demokrasiyi savunuyorsak, ben onların kalemlerini hukuk içinde istedikleri gibi kullanmalarına imkan sağlamalıyım. Sorgusuz sualsiz atıyorsunuz içeriye. Yazık, günahtır. Böyle bir şey olabilir mi? Bunlar eline silah alsalar tamam. Darbeyi destekleseler ona da tamam diyeceğim. 17-25'ten sonra ne oldu bu ülkede? Normalde hükümetin oturup yolsuzluk yapanları açığa çıkarması ve Türkiye'yi bu süreçten çıkarması gerekiyordu. Yapmadılar, üstünü kapattılar. Bunlar da 'kapatmayın' dediler. Şimdi intikam için bunları sorgusuz sualsiz içeri alıyorsunuz."

- "Darbeyi dünyaya anlatamazsınız"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan'a şunu söyledim; bu kadar gazeteciyi, akademisyeni tutuklar, hapse atar, görevlerine son verirseniz, siz asla darbeyi dünyaya anlatamazsınız. Anlatamayız da zaten. Söylemesek... Siz hedefi çevirdiniz, başka bir şey soruyorsunuz." ifadelerini kullandı. FETÖ soruşturması kapsamında gazetecilere yönelik süreçlere değinen Kılıçdaroğlu, "Elde sağlıklı ve tutarlı bir veri olmadan siz insanları yargılayamazsınız. Bunlar bir süre sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden dünyanın tazminatını kazanacaklar. Dolayısıyla siz yaptığınız çalışmayla, aldığınız kararlarla aslında darbe karşısında Türkiye'yi farklı bir kulvara itmiş oluyorsunuz." açıklamasında bulundu.

Kılıçdaroğlu, Meclis'te bombalama sonucu tahrip olan yerlerin hemen onarılması gerektiği görüşünü savundu.

Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Şimdi Meclis bombalandı. Bombalı yerleri, burayı onarmayalım. Her gelen yabancıya gösteriyorlar, insan utanır ya. Benim Meclis'im bombalandı, el pençe divan... 'İşte bakın bombalandı, biz darbeye maruz kaldık.' Ayıptır. Biz büyük bir devletiz. Süratle onarırım. Bizim bu yüzümüzü göstermeye hiç gerek yok. ABD'de İkiz Kuleler ne oldu? Olumsuz fotoğraf bile çıkmadı. ABD buna asla izin vermez. Biz süratle onarmalıyız. 'Evet burası bombalandı ama teslim alınmadı, süratle yaptık, tüm her şeyi yeniden onardık' dememiz lazım. Her gelene, biz mağduruz, burası bombalandı."

Meclis'in gördüğü zararın filmle gösterilebileceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir daha darbeyle karşı karşıya kalmaması için yapılması gerekenlere ilişkin Yenikapı'da 12 madde açıkladığını hatırlattı.

Söz konusu maddelere değinen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Camiye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayın. Laikliğin ne kadar önemli olduğu çıktı ortaya. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir. Dolayısıyla bunu güçlendirelim. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayalım. Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı çok önemlidir çünkü devleti ayakta tutan adalettir, adalet devletin temelidir dedik. Eğitim sisteminden başladık. Tüm bunları 12 madde halinde anlattım zaten. Biz siyasetçiler olarak bu musibetten bir ders çıkarmalıyız. Bunlar yaşadığımız bu musibetten ders çıkarmayı bir türlü öğrenemediler. Hala eski hatalarıyla yola devam ediyorlar. Diyoruz ki bakın, siz geçmişte bunu yaptınız, başınıza bu geldi, yapmayın. Adaletli davranıyorlar mı? Yüz binlerce mağdur olur mu? Bunun adı FETÖ ile mücadele olur mu? Devlet, elinde sağlıklı veri olmadan bir insanı suçlayamaz. Veriniz varsa çıkarırsınız yargının önüne. Sen davayı aç. Komutanlar orada, yakalamışsın, çıkar oraya. Siz şu veya bu nedenle Gülen'e sempati duyan veya sempati duyduklarını düşündükleri herkesi toptan alıyorsunuz, diyorsunuz ki bunların hepsi darbecidir ve örgüttendir. Böyle bir şey olmaz. Yanlış olur. Siz darbenin üzerine gölge düşürmüş, haklıyken haksız konuma düşmüş olursunuz."

- "Yürütme tek güç olarak ortaya çıkıyor"

Kılıçdaroğlu, OHAL'in olağanüstü halin kaldırılıp Türkiye'yi normal sürece getirilmek için kullanılması gerektiğini ancak hükümetin darbe girişimiyle hiç ilgisi olmayanları da OHAL kapsamına aldığını ileri sürdü. FETÖ'nün geçmişteki tüm faaliyetlerinden iktidarın haberi ve bilgisi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Sınav sorularına bakın. Dosya kapatıldı, üstüne süngerler çekildi. Savcı aldı, unuttu o dosyaları. Darbeden sonra sınav sorularını çalıyormuş bunlar. Yazıldı bu, çizildi bu. Sen bununla neden ilgilenmedin? Neden bakmadın sen buna? Şimdi diyorlar ki 'Biz yeni öğrendik bunları.' Bunları bir tarafa bıraktık, dedik ki tamam, bundan sonra ders alalım. Gel hukukun üstünlüğünü savunalım, demokrasiyi güçlendirelim, bağımsız medya olsun. Hala bakın THY uçağında Sözcü gazetesi yok, Cumhuriyet gazetesi yok. Neden?" değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, mağdurların durumunu görüşmek üzere Kurban Bayramı'ndan önce Başbakan Binali Yıldırım'dan randevu talep ettiğini aktardı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Hükümetten istirham ediyorum, ülkemi, insanımı, demokrasiyi, bayrağımı seviyorum. Bu ülkede beraber yaşayacağız. Siyaseti beraber yapacağız. Düşüncelerimiz farklı olabilir. Bunu zenginlik olarak görüyorum ama demokrasiyi yok etmek için yola çıkıp 'Ey CHP, gel beraber bu işi götürelim' derseniz biz orada yokuz, olamayız.

OHAL çıkardılar. Karşı çıktık. Darbe olmuş, 4 parti de darbeye karşı çıkmış. Önlem alacaksan getir kanunu, hemen çıkaralım. 'Hayır, biz OHAL'i çıkaracağız.' İyi, çıkardın OHAL'i. Onu da tartışmadık. Karşı çıktık, doğru. Niye karşı çıktığımız bugün daha net ortaya çıktı. Şu kolaycılık, şu tehlike her an Türkiye'nin gündemine gelebilir; OHAL kanun hükmündeki kararnameleri yargıya götürülemiyor. Hiç kimse itiraz edemiyor. Dolayısıyla parlamento dediğimiz şeye hiç ihtiyaç yok. Yargı dediğimiz şeye hiç ihtiyaç yok. Yürütme organı tek güç olarak ortaya çıkıyor, güçler ayrılığı ilkesi bu süre içinde askıya alınıyor. Bu sürecin getirdiği kolaylığın tuzağına bu hükümetin düşmemesi lazım. Eğer bu tuzağa düşerse demokrasi büyük darbe alır."

- Adil yargılama

Darbecilerin cumhurbaşkanı ve başbakan yapacağı kişilerin isimlerinin bulunduğu kitapçığın sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Darbe sonrası Çankaya Köşkü'nde konuşurken Sayın Başbakan, bir kitapçık var, orada nelerin yapılacağı veya kimlerin nerelere geleceğinin yazılı olduğuna ilişkin bir bilgi aktardı. Farklı bir şey söylemedi ama ben eminim tabii bu kitapçık yarın öbür gün iddianamede yer alacaktır." dedi. Hükümetin adil yargılama yapmayacağız diye BM'ye başvurduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "BM'nin Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi var. Bizim askıya aldığımız maddelerden biri siyasi katılım. Hükümet isterse şu anda istediği partiyi kapatır. İsterse tüm sendikaları kapatabilir. 'Adil yargılama yapmayacağım' diyor 14. maddeyle. Yani BM'ye başvuruyor, 'Darbe oldu, OHAL ilan ettim, adil yargılama yapmayacağım' diye. Adil yargılama yapmayacağım demek ne demek? Sanıyor ki ben bu delegasyonları koydum, ben buradan mahkumiyet almayacağım." diye konuştu.

-"İade edilmesi lazım"

Kılıçdaroğlu, FETÖ üyelerinin bir yere sızmak için ona uygun bir ortama ihtiyacının olduğunu belirterek, CHP'de böyle bir ortamın bulunmadığını, partisinde böyle bir kültürün olmadığını söyledi. FETÖ'nün darbe girişiminin arkasında ABD'nin olup olmadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, bununla ilgili elinde bir verinin bulunmadığına değinerek, "Bakanların bazıları söylüyor, o bakanların oturup açıklaması lazım." yanıtını verdi.

Bu konuda bir hissiyatının bulunup bulunmadığına ilişkin soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "FETÖ hareketini çok yakından izlediklerini ben tahmin ediyorum." ifadesini kullandı.

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e yönelik iade talebine ilişkin görüşü de sorulan Kılıçdaroğlu, "İade edilmesi lazım." dedi.

- Ahmet Emre Bilgili ile benzerliği

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Emre Bilgili ile benzerliğine ilişkin haberlerin anımsatılması ve buna yönelik bir fotoğraf gösterilerek değerlendirmesi de sorulan Kılıçdaroğlu, "Çok benziyor, gerçekten. Umarım görevine son vermezler." diye konuştu. "AK Parti gerçekten FETÖ ile mücadelede kendi parti içi mekanizmalarını doğru dürüst işletmiyor mu?" denilmesi üzerine, Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"İşletemez çünkü partinin içinde ciddi bir güç yapılanması olduğunu tahmin ediyorum. 14 yıl, devletin bütün birimlerine kapılarını açtıran, yargıyı, medyayı, askeri, herhalde siyaseti de açmıştır. Dolayısıyla kendi içlerindedir bunlar çünkü onların her istediği yasayı parlamentodan geçiren, onların her istediği talebi yapan, Fetullah Gülen'in hapse girmemesi için özel değişiklikler, yasalar getiren kendi grubudur. Dolayısıyla bu grubun içinde ciddi bir yapılanma olduğunu tahmin ediyoruz. Bilmemek mümkün değil ama 'Kimdir bunlar' derseniz, ona bir şey söyleyemem."

AK Parti'de FETÖ hesaplaşması bekleyip beklemediği sorulan Kılıçdaroğlu, "Olağan sürece geçtikten sonra bir özel tartışma alanı çıkabilir. Olağanüstü süreçte bu biraz zor olabilir." karşılığını verdi.

- "Düne kadar ordu belli konularda daha dikkatli bir dil kullanırdı"

Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin izlediği Suriye politikasını beğeniyor musunuz?" sorusuna karşılık, "Dış politikayı hiç beğenmiyoruz" diye konuştu. Bunun değiştirilmeye çalışıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Belli bir süreç içinde değiştirmeye çalışılıyor. Göreceksiniz bir süre sonra 'düşmanım Esed' dedikleriyle gidecekler masaya, yan yana oturup konuşacaklar, eski pozisyonlarını sürdürecekler, sonunda bizim dediğimize gelecekler." değerlendirmesinde bulundu. Bir soru üzerine, Türkiye'nin Rakka ya da Musul'a yönelik olası operasyonuna ilişkin değerlendirmelerini aktaran Kılıçdaroğlu, bunu doğru bulmayacaklarını belirtti.

Kılıçdaroğlu, "Düne kadar ordu belli konularda daha dikkatli bir dil kullanırdı ve hükümete yanlışı, eğriyi, doğruyu bir şekliyle aktarırdı. Bugün o ordu, o ordu değil. Bugün her şeyi koşulsuz yerine getiren diğer bürokraside olduğu gibi ne emrediliyorsa 'tak' diye yapıyorsa, bugün ordu bu konum içinde ve bu Türkiye için de çok büyük bir tehlike." ifadelerini kullandı.

- "Başbakanlık sürecinde Ali olması, Veli olması farklı bir şey değil"

"Binali Yıldırım ile Ahmet Davutoğlu arasında birtercih yapmanız gerekse hangisini tercih edersiniz?" sorusunu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Benim tek tercihim var; ülke iyi yönetilmiyor, ülkeyi sağlıklı yönetecek bir siyasal iktidara bu ülkenin ihtiyacı var ve acilen ihtiyacı var." karşılığını verdi. Sorunun yinelenmesinin ardından Kılıçdaroğlu, "Fark etmiyor" dedi. "Binali Yıldırım ile daha iyi anlaşıyor gibisiniz." denilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Davutoğlu ile de ilişkilerimiz çok iyiydi, Binali Bey ile de ilişkilerimiz iyi, herhangi bir sorunumuz yok, zaten kişisel olarak da bir sorunumuz yok. Söylemi daha onarıcı, daha nasıl sorunları aşabiliriz diye düşüncelerimizi soruyor ama Sayın Davutoğlu da soruyordu, ona da aktarıyorduk düşüncelerimizi ama iplerin elinde olmadığı, karar merci olmayan bir başbakanlık sürecinde Ali olması, Veli olması farklı bir şey değil. Sonuçta kararı birisi veriyor, daha tepede." diye konuştu.

AA

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler