HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Hangi yaşta hangi sorun?

Diz eklemi günlük yaşamımızda en çok kullandığımız ve vücudumuzun en büyük eklemlerinden biri.

Hangi yaşta hangi sorun?

Ancak bir sorun oluşmadan farkına varmadığımız diz eklemleri, büyümeden hareket kabiliyetimize kadar tüm yaşamımızı etkiliyor. Üstelik bebeklikten yaşlılığa yani hayatımızın her döneminde farklı sorunlarla sağlık gündemimize girebiliyor.

Peki, diz eklemlerimizde hangi yaşta ne tip sorunlar oluşabiliyor? Bu sorunun yanıtını Acıbadem Adana Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Erhan Serin’den öğrendik.

Yürürken, otururken, zıplarken kısacası yaptığımız çoğu hareketin önemli aktörlerinden biri dizlerimizdir. Üstelik çok stratejik bir yerdedir; kaval, baldır ve uyluk kemiğimizin birleştiği bir bölgedir. Çoğu zaman diz kapağı dışında farkına varmadığımız bu bölgede oluşabilecek sorunlar tüm yaşamımızı etkileyebiliyor. Üstelik yalnızca hayatımızın bir döneminde değil! “Diz ekleminde, doğumdan yaşlılık dönemini kapsayan uzun bir süreçte farklı sorun oluşabildiğini söyleyen Acıbadem Adana Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Erhan Serin, çocukluk, gençlik ve yaşlılık döneminde sık görülen sorunlar hakkında bilgi verdi.

ÇOCUKLAR BÜYÜME AĞRILARI ÇEKİYOR

Hepimiz biliriz ki, kemiklerimiz yaşla birlikte uzamaya ve gelişmeye devam ediyor. Doğduğumuzda küçücük olan kemikler, yaklaşık 17-18 yaşlarına kadar bir dizi karmaşık süreçten geçerek büyümesini ve gelişmesini tamamlıyor. Kollarımız daha büyük oranda omuz ve el bileğinden uzarken, bacaklarımız yüzde 70-80 oranında diz bölgesinden uzuyor. İşte bu hızlı büyüme, çocukların sık şikayet ettiği ağrıların nedeni olabiliyor. Kemiklerin ‘epifiz plağı’ denilen bir bölgeden büyüdüklerini belirten Prof. Dr. Serin, çocuklarda özellikle büyümenin hızlı olduğu 6-12 yaş arasında uzama ağrısı görülebildiğini fakat bunun gelişimin normal bir sonucu olduğunu belirtiyor.

Prof. Dr. Serin, ailelerin çocuklarının şikayetini, “Büyüme ağrısıdır” deyip geçmemesi gerektiğini de vurguluyor. Enfeksiyonların, travmaların ve tümörlerin sıklıkla fazla olduğu bu bölgede bir uzmanın yapacağı değerlendirmenin son derece önemli olduğunu söyleyerek, “Diz bölgesinde ağrısı olan çocuklar mutlaka bir ortopediste gösterilmeli” diyor.

ORANTILI UZAMAYA DİKKAT!

Uzun kemik olan kol ve bacaklardaki kemiklerin orantılı bir şekilde uzamaları gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Serin, orantısızlıkların diz ekleminde bir sorunun işareti olabileceğini vurgulayarak şunları söylüyor: “Çocuklarda görülen kısalık veya şekil bozuklukları dizde gelişen pek çok sorunundan kaynaklanabilir. Bunların başında epifiz plağı yaralanmaları geliyor. Kemiklerin uç kısmındaki büyüme plakaları olan epifizler, çocukluk döneminde henüz kemikleşmemiş halde oluyor. Dolayısıyla henüz kıkırdak olan bu yapı, aşırı spor yapma ya da zorlanma sonucunda zarar görebiliyor. Yine çocuklarda eklem içi enfeksiyonlar, iyi veya kötü huylu tümörler diz eklemine ve çevresine yerleşerek soruna kaynaklık edebiliyor. Ayrıca aşırı spor ya da yaralanma gibi oluşan travmaları bu bölgede menisküs ve bağlarla büyüme plaklarında hasara neden olabilir. Tüm bu sorunların oluşması sonucunda da dizdeki büyüme plağının etkilenmesi etkileniyor ve da alt bacak kemiklerinin uzamasında eşitsizlikler veya deformiteler ortaya çıkabiliyor.”

GENÇLERDE MENİSKÜS YARALANMALARI DAHA FAZLA

Diz ekleminde kemiklerin birbirleriyle uyum sağlamasını ve hareket sırasında zarar görmemesini sağlayan C şeklinde kıkırdaktan oluşan iki yastıkçık menisküs olarak adlandırılıyor. Gençlerde ve özellikle sporcularda en sık karşılaşılan sorunların başında menisküs yaralanmalarının geldiğini ifade eden Prof. Dr. Serin, “Bunları ön çapraz bağ daha fazla olmak üzere, iç veya dış yan bağ yaralanmaları izliyor” diyor.

Dizin ani hareketleri ve dönmeleri sırasında menisküs yırtıkları oluşabiliyor. Menisküs oluşan kişilerin dizlerinde özellikle hareket halinde ve bükme sırasında ağrı, takılma ve merdiven inip çıkmada zorluk şikayetleri oluştuğunu belirten Prof. Dr. Serin, menisküslerle ilgili bir sorun saptanmış ve hastanın yakınmaları diğer tedavi yöntemleriyle azaltılamıyorsa artroskopi denilen bir yöntemle kolaylıkla tedavi edilebildiğini belirtiyor. Artroskopide kurşun kalem inceliğinde bir alete yerleştirilmiş küçük bir lens ve aydınlatma sistemi sayesinde 4,5 mm’lik açılan deliklerden diz ekleminin içerisi ayrıntılı bir şekilde görülebiliyor, menisküsler onarılabiliyor.

YAŞLILIKTA KİREÇLENME GÖRÜLÜYOR

İleri yaşlarda sık görülen diz sorunlarının başında ise kıkırdak bozulmaları ve halk arasında kireçlenme diye adlandırılan ‘dejeneratif osteoartroz’ veya ‘gonartroz’ geliyor. Dejeneratif osteoartroz veya diz eklemindeki adıyla gonartroz, eklemi oluşturan kıkırdakların bozulması ve eklemin deforme olması ile ortaya çıkıyor. Rahatsızlık zamanla kişiyi daha ağrılı ve kısıtlı hale getiriyor ve sorunun ilerlemesi durumunda gece ağrıları hissedilebiliyor.

Soruna zemin hazırlayan nedenlerin daha önceden diz eklemi içerisinde oluşan patolojilerden kaynaklandığına dikkat çeken Prof. Dr. Serin, “Bu sorunun büyük kısmını; diz içerisinde oluşmuş patolojilerle yaşamını sürdürmüş kişiler ile (örneğin yırtık menisküslerle uzun süre yaşamış, ameliyat olmaktan kaçınmış kişiler gibi) özellikle fazla kilolu hastalar oluşturuyor” diyor. Prof. Dr. Serin, ayrıca geçirilen travmalara bağlı diz çevresi kırık ve çıkıklarının da kıkırdaklarımızı olumsuz yönde etkileyebileceğini ekliyor.

EN BÜYÜK ETKEN FAZLA KİLO

Kireçlenmede en büyük etkenin fazla kilolar olduğunun da altını çizen Prof. Dr. Serin, tedavideki ilk adımın fazla kiloların verilmesi olduğunu şu sözlerle açıklıyor: “Kilo verdiğimiz zaman diz eklemi başta olmak üzere kalça ve ayak bileklerine binen tüm yükleri azaltıyoruz. Bu da eklem kıkırdağının korunmasında önemli bir rol oynuyor. Ayrıca eklemlere uygun egzersiz programları da öneriyoruz. Bu şekilde iyileşme sağlanamayan kişilere, bozulmanın durumuna göre kemik ameliyatları veya protez ameliyatları uygulanabiliyor.”

YAŞAM BOYU KORUMAK ŞART!

Diz eklemlerinde yer alan kıkırdak yüzeylerin yaşam boyu korunması çok önemli. Çünkü kıkırdaklar zarar gördüğünde ne vücudumuzun ne de tıbbın orjinal kıkırdak oluşturması mümkün değil. İleri yaşlarda sorun yaşamamak için kıkırdaklarımızı olası yaralanmalar ve hastalıklardan korumamız gerekiyor. Bu nedenle aşırı kilolardan, uygun olmayan oturma şekillerinden (sürekli dizi bükerek oturma gibi), sürekli yüksek topuklu ayakkabı giymekten ve hareketsiz bir yaşantıdan kaçınmamız önem taşıyor.

Yerel Seçim 2024


En Çok Aranan Haberler