VİDEO

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

MHP Genel Başkanı Bahçeli, 1 Kasım 2015 seçim beyannamesini açıkladı - 1

Doğan Haber Ajansı

Doğan Haber Ajansı

03 Ekim 2015

<p>Ümit KOZAN- Bahar DEMİREL/ANKARA, (DHA) - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin 1 Kasım seçimlerine yönelik seçim beyannamesini açıklarken "MHP'nin amacı tek başına iktidardır. Eğer algı operasyonları, anket oyunları, ahlaki olmayan yöntemlerle 1 Kasım seçimlerinin üzerine ambargo koymaya çabalayanların arzuladıkları gibi bir sonuç alınırsa; yani genel olarak medyada servis edildiği üzere, 1 Kasım'ın aşağı yukarı 7 Haziran'ın tekrarı olması halinde, hiç kimse kaygılanmasın. Böyle bir durum karşısında MHP, PKK uzantısı HDP dışındaki her partiyle, 4 ilkesi saklı kalmak kaydıyla, iktidar kurmaya ve iktidar olmaya vardır Bunu da şimdiden ilan etmektedir. Türkiye'nin üst üste 1 Kasım'lar yaşamaması için biz sorumluluğa varız. 1 Kasım seçim neticesinin kriz ve kaosa davetiye çıkarmaması için, 4 ilkemizi kabul eden HDP dışındaki her partiyle, diğer bir seçenek olarak, seçim beyannamelerimizi bir hükümet protokolü haline dönüştürmeye peşinen hazırız, bunu da muhataplarımıza bildiriyoruz" dedi. "SARAY VE UŞAKLARI, SEÇİM KARTINI MASAYA KOYMUŞLARDIR" Ankara Arena Spor Salonu'nda, partisinin 'Sen Bilirsin Türkiye' sloganıyla, yaptığı Seçim Beyannamesi Tanıtım Toplantısı'nda partililere seslenen Bahçeli; ülkenin geleceğine sahip çıkma ve bu doğrultuda söz söyleme gününün geldiğini söyledi. Bahçeli, şöyle konuştu: "MHP, aziz milletimize ülkenin geleceği için oy ver, çağrısı yapmaktadır. Her türlü hile, ayak oyunu, entrika ile yenilenme kararı alınan 7 Haziran seçimlerinden sonra önümüzde 1 Kasım randevusu bulunmaktadır. Milli iradenin tercihini kabullenemeyen kaçak saray ve uşakları, bir kez daha seçim kartını masaya koymuşlardır. AKP, Türkiye'ye rest çekmiştir. Erdoğan, tuzak kurmuş; Davutoğlu, figüran olmuş; AKP ise siyasi operasyon aracı gibi kullanılarak Türk milletinin demokratik seçimi yok sayılmıştır. Demokrasi düşmanlarının, milli irade kaçkınlarının, milliyet karşıtlarının oyunlarını bozmak için yeni bir imkan önümüzdedir. Buna da yalnızca 28 gün kalmıştır. MHP 1 Kasım'a tüm imkanları ve kaynaklarıyla hazırlanmaktadır. Başarmak için sabırsızız. Çünkü kendimize güveniyoruz. İktidar olmak, Türkiye'nin yönetimini üstlenmek için azimli ve inançlıyız. Çünkü başka bir seçeneğin olmadığını görüyoruz." "HEPSİNİN RUHU ŞAD OLSUN" Mekke'deki vinç kazası ile Mina'daki izdihamda hayatını kaybeden Hacı adaylarına, Kurban Bayramı'nda meydana gelen trafik kazalarında hayatlarını kaybedenlere ve şehitlere rahmet dileyen Bahçeli, şöyle dedi: "Geçtiğimiz günlerde hac ibadetlerini yaparken gerek vinç kazasında gerekse Mina'daki izdihamda hayatlarını kaybeden din kardeşlerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Kurban Bayramı süresince meydana gelen trafik kazalarıyla Ankara Dikimevi'ndeki elim kazada vefat eden vatandaşlarımızla birlikte tarih boyunca vatan ve millet yolunda mücadele veren şehadet şerbetinden içen kahraman ecdadımıza, teröre karşı bedenine siper eden, gözünü kırpmadan hainlerin karşısına dikilen aziz şehitlerimize Cenab-ı Mevla'dan rahmet diliyorum. Hepsinin ruhu şad olsun." "BEYANNAMEMİZ; BİR GELECEK PROJESİDİR" MHP seçim beyannamesi hakkında bilgi veren Bahçeli, bunun gelecek projesi, tasarımı olduğunu anlattı. Genel Başkan Devlet Bahçeli, şöyle devam etti: "Beyannamemiz; Türkiye'nin biriken sorunlarına ağırlaşan gündemine yönelik, geceli gündüzlü gayretlerle hazırlanmış, etkili ve köklü bir cevaptır. Bu cevapta mağdura, mazluma, mahzun bakışlara umut vardır. Sosyal ve siyasal krizlere çare vardır. İç ve dış politikaya milli ve gerçekçi yorum vardır. Bu cevapta Türkiye'nin geleceği, güvenceye bağlanmıştır. Biliyorum inkar eden, dudak bükenler, alaya alanlar kendilerini belli edecektir. Zira Türkiye'nin şu günkü ortamında milliliğe yabancı ve hasmane bakanların sürüsüne berekettir. Gelecek, MHP'nin omuzlarında parlayacaktır." Türkiye'de 13 yıllık AK Parti hükümetlerini ülke için israf olarak değerlendiren Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'na eleştiriler getirerek şöyle konuştu: "Bugün kaybedilmiş olabilir. Son 13 yıl israf ve heba edilmiş de görülebilir. Ancak geleceğin rotasını belirlemek, elimizdedir. Ülküsü olan elbette geleceği kafası ve vicdanında şekillendirecektir. Bunun da ilk yolu ülkenin geleceğine samimiyetle, karşılık beklemeden hizmet etmektir. Mevzu milletimiz lehine olduktan sonra hayallerimizin sınırı yoktur. Biz geleceği; hainlerin, iş birlikçilerin, Türklüğe diş bileyen köksüz ve kimliksizlerin tasallutundan kurtarmayı kafamıza koyduk. Bunu da başaracağız. Huzurlarınızda kararlı şekilde haykırıyorum. Türkiye'nin geleceğinde AKP denen çıkar ve soygun ittifakı yoktur. Türk milletinin yarınlarına Saray serumuyla güç bela canlılık emaresi gösteren bozgun Ahmet, yön veremeyecektir. Recep Tayyip Erdoğan, Allah'ın izniyle istikbalimizde söz ve pay sahibi olamayacaktır. Erdoğan, karanlık bir devrin günah yuvasıdır. Erdoğan, demokrasiyle gelip demokratik değer ve kültürlere ilk taşı atan, ilk hançeri batıran nankörlerden birisidir belki de ilkidir. Davutoğlu ise bu yuvada gözlerini açan, bu yuvada kundağa alınarak irade ve karakter nakli yapıp ruhunu koltuğa değiştiren aciz ve esasen yardıma ihtiyacı olan bir şahsiyettir. Bu ikili kalkmış, millilikten bahsediyor. Tıpkı iblisin sevaptan bahsetmesi gibi. Bunlar kalkmış, yerlilikten bahsediyor. Tıpkı cenaze törenine katılan katilin maktulü övmesi ve ah-vah etmesi gibi. Erdoğan sıkıştı mı işler sarpa sardı mı, hemen milliliği hatırlamaktadır. Fakat mizacına yabancı geldiğinden milliliği de yanlış anımsamakta üstelik bunu da bambaşka bir üslupla aktarmaktadır." "ASIL MAKSAT, MHP'DEN OY AŞIRMAKTIR" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'yerli ve milli vekil' açıklamasından sonra başlayan tartışmalara değinen Bahçeli, şu iddialarda bulundu: "Sanıyorlar ki; 'milli' demekle milli olunur. Sanıyorlar ki Rabia işaretine hapsedilmiş vatan, bayrak, millet ve devlet kavramlarını farklı mahfillerde söyleyince milli kalınır. Yok öyle yağma. Millilik; ayakkabı kutuları, para kasalarına vakıf adı altında kurulan tahsilat ve rüşvet merkezlerine ahlakını rehin bırakmışların harcı değildir. Anayasal sınırlarını açıkça çiğneyen Erdoğan için asıl maksat 1 Kasım seçimlerine milliyetçi yığınak yapmak ve MHP'den sözde oy aşırmaktır. Davutoğlu'na da Saray'dan verilen ev ödevleri kapsamında bu amaca hizmet etmektir. Yani Türklüğün yaşayan iki düşmanı, bölücülüğün iktidardaki iki elebaşı milliyetçiliği alet ederek 1 Kasım'da AKP'nin tek başına iktidarı için sinsi bir siyasi faaliyet yürütmektedir. Ancak şer oyunları bozulacak, hayal ve hırsların kurbanı oldukları da görülecektir. Düne kadar şanlı Türk bayrağını tahrip unsuru gören bu Erdoğan değil miydi? Düne kadar 'Her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum' diyen bu değil miydi? Kamu kurum ve kuruluşlarının tabelalarındaki T.C. ibaresini sildiren, 'Ne mutlu Türk'üm diyene' sözünü dağdan taştan kazıdılar, devlet nişanındaki T.C. ifadesiyle Atatürk siluetini kaldırdılar. Türk'üm, doğruyum; sözlerinden gocundular. Andımıza saldırdılar. Tarihimizde kara bir leke gibi duran isyankarları, devlete baş kaldırmış, milletin kanını dökmüş teröristleri alkışladılar, özürler dilediler." "TERÖRİSTLERİ KARŞILAYAN ŞEREFSİZLER" MHP Lideri Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunların yatacağı yer, sığınacağı delik yoktur. Bunların milli vicdanda affı da mümkün değildir. Türkmenlerin canını alan Barzani ile Erbil'de sıra geceleri düzenleyip sazlı sözlü çiğ köfteli eğlence ortamlarında sarılıp kucaklaşan şimdilerde de millilik taslayan Erdoğan'dı. Diyarbakır'ı ihanet üssüne çevirip 37 yıl sonra bir PKK'lı Türkiye'ye getirip Megri Megri söyleten, 'Kürdistan' diyen aynı Erdoğan'dı. 'Türklük ile karşıma gelmeyin' tehdidi savunan Kandil misyonerlerinin kim olduğunu şüphesiz sizler iyi biliyorsunuz. Habur'da teröristleri muzaffer bir ordunun geriye dönen neferleri gibi davul ve zurnayla yeri göğü inleterek karşılayan şerefsizlerden ne milli ne de yerli bir irade duyulacaktır." "ERDOĞAN VE ÖCALAN, TÜRKİYE'Yİ ÇÖKERTMİŞ OLACAKLARDI" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinin MHP'ye düşmanlık ve öfke duyduğunu öne süren Bahçeli, bunun sebepleri bulunduğunu savundu. MHP Genel Başkanı, Başbakan Davutoğlu'nun MHP alerji duyduğunu, AK Parti yönetiminin partisine öfkesinin tesadüf olarak değerlendirilmemesi gerektiğini iddia ederken, "Biz olmasaydık AKP ile PKK çoktan Türkiye'nin fişini çekmiş, müzakere ortakları Erdoğan ve Öcalan, Türkiye'yi çökertmiş olacaklardı. Biz olmasaydık Oslo'da, İmralı'da, Kandil'de verilen sözlerin hepsi gerçekleşecek; Türkiye'nin tarihten kaydı düşülecekti" ifadelerini kullandı. "İÇİMİZDEN DEVŞİRDİKLERİYLE HİSARLARIMIZA GEDİK AÇMAYA ÇALIŞTILAR" Bahçeli, sürekli kendi içlerine nifak sokmaya çalışanlar olduğunu savunarak "Hep aramıza nifak sokmaya çalıştıklarını, sürekli üzerlerine gelindiğini anlatırken, "İçimizden devşirdikleriyle hisarlarımıza gedik açmaya çalıştılar. Ama dün başaramadılar. Gelecekte de asla başaramayacaklardır" dedi. "AKP, PKK'YI DİRİLTMİŞ ADETA ELİNE SİLAH VERMİŞTİR" Terör olayları ve Türkiye'de son dönemde kaydedilen gelişmelere değinen Bahçeli, 20 Temmuz'dan bu yana terör saldırılarının, korkunç boyutta olduğunu, 'Çözüm süreci' ile terörün biteceğini, barışın geleceğini, silahların susacağını, kanın duracağını söyleyen yalancıların bugünlerde yüzünü sakladığını savundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli şöyle devam etti: "Erdoğan, 11'inci Muhtarlar Buluşması'nda diyor ki 'Tayyip Erdoğan, yalandan en çok kaçınan insandır'. Yalandan kaçındım, derken bile yalan söyleyen; yalan çıtasını sürekli yükselten, baştan aşağıya yalan olup çıkan yalan ustasına kanacak kimseler kalmamıştır. Analar ağlamasından, ne mutlu şehit analarına; sözüyle dümen kıran utanmazların ipliği pazara çıkmıştır. AKP, PKK'yı diriltmiş adeta eline silah vermiştir." "ERDOĞAN'DAN, SÖZLERİNDEN RAHATSIZIZ" Türkiye'de 20 Temmuz'dan bugüne 83'ü asker, 68'i polis, 4'ü korucu olmak üzere; 155 şehit verildiğini, arlarında çocukların da bulunduğu 66 sivil vatandaşın yaşamını yitirdiğini, 152 sivil, 130 asker, 97 polis ve 11 korucunun ise yaralandığını ifade eden Bahçeli şöyle konuştu: "Daha kimlerin şehit olacağı ise bilinmezliğini korumaktadır. Bu kanlı mizan karşısında insanım diyen hangi varlık tepkisiz duracak, hangi cesaretle çözüm ve barış laflarını seslendirebilecektir. Erdoğan, Saray'ında huzurlu ve rahat şekilde uyuyabilmekte midir? İki lafından biri kamu düzeni olan Davutoğlu, Saray'ın arka bahçesinde keyifli bir şekilde oturabilmekte midir? Erdoğan 1 Ekim'de TBMM'de yaptığı, belki de ilk defa yaşanan örtülü miting konuşmasında grubumuzun sıralarına dönerek 'Rahatsız mı oldunuz' diye sormuş. Terörün akrep gibi eninde sonunda taşıyanları da sokacağını söylemiştir. Evet, biz Erdoğan'dan, sözlerinden rahatsızız. Buna da devam edeceğiz. Sırtında taşıdığı akrebin ise kendisini sokması meselemiz değildir. Yemin ettik, Allah şahidimiz olsun ki akrebi ayağımızla ezeceğimiz gibi sahiplerinden millet namına mutlaka hesap soracağız." "HER ŞEHİT KANININ VEBALİ, ERDOĞAN'IN ÜZERİNDEDİR" 'Çözüm sürecine' yönelik konuşan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kanlı terör örgütü AKP ile bir olup Türkiye'yi masaya yatırmıştır. 2002'de terör sıfırlanmış, Davutoğlu'nun gerçekleri saptırarak 'beli kırıldı' iddiası, o tarihte asıl manasını bulmuştur. Bugünkü terör cinnetinin arka planında Erdoğan'ın mimarı olduğu süreç ihaneti vardır. AKP, PKK'ya cephanelik vermiş; militan devşirilmesini sessizce izlemiştir. AKP, PKK'ya iktidara taşımış; bakanlık koltuğu bile verecek kadar namustan uzaklaşmıştır. İş birlikçilerin adı, sanı, mevkii, makamı ne olursa olsun bunlar; topluca vatana ihanetten mutlaka yargılanacaklardır. Bize teröristlerin silah bırakacağı söylenmişti; meğer silahları indiren Türkiye olmuştur. Valilere operasyon izni vermemek hangi akla hizmettir? 20 Temmuz'dan bu tarafa dökülen her şehit kanının vebali, Erdoğan'ın üzerindedir. 7 Haziran sonrası terör olaylarının niçin arttığı henüz cevabını bulamamış bir sorudur. Suruç'taki katliamı soran, soruşturan görülmemektedir. Gizli bir el Suruç'un konuşulmasına adeta sansür koymuştur. Koalisyon kurulma süreciyle terör saldırıları arasında nasıl bir bağ ve bağlantının varlığı yoruma muhtaç bir konusudur. Erdoğan'ın '400 vekil olsaydı terör olmazdı' sözü esasen gizli bir itirafname gibidir. AKP 7 Haziran'da 400 vekil kazansaydı, PKK saldırmayacaktı. Erdoğan'ın kastı budur. Terörün sevk ve idare merkezinde iktidar hesapları vardır. Erdoğan, 17-25 Aralık'tan dolayı yakayı ele vereceğinden korktukça şuurunu kaybetmiştir. Eğer PKK'nın hain saldırılarında Erdoğan ve Davutoğlu'nun en ufak bir desteği, yönlendirmesi tespit edilir ve bu şüpheler somut delillerle sabitleşirse herkes bilsin ki Saray'ı bunların başına yıkarız. O zaman el mi yaman bey mi yaman herkes görecektir. Erdoğan, Oslo'da PKK'ya özerklik sözü vermiştir. Şahitlerin ifadesi böyledir. Erdoğan, Oslo'da PKK'ya İmralı canisinin serbest kalmasının güvencesini sunmuştur. Arabulucuların ihbarı da bu şekildedir." "PKK VE HDP'YE FEDERASYON ÜMİDİ VERDİN Mİ?" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Elazığ'da 2 Haziran günü yönelttiği sorulara yanıt alamadığını belirten Bahçeli, aynı soruları Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle tekrarladığını anlatırken, "İmralı canisi ile mektuplaştın mı? Öcalan canisinin İmralı Adasından günü birlik giriş-çıkışlarına onay verdin mi? Şahsen temas kurdun mu? Kandil'deki PKK'lılara dinlenmesin diyerek kriptolu telefon gönderdin mi? Terör baronlarıyla telefon görüşmeleri yaptın mı? Bülent Arınç'a yönelik düzmece suikast iddiasından sonra girilen kozmik odalardan gasp edilen devlet sırları, en mahrem bilgiler kimlerin eline geçti? KCK'nın kuruluşunda katkın ve dahlin var mı? PKK ve HDP'ye Başkanlık karşılığında federasyon ümidi verdin mi? Erdoğan, yüreği varsa; kendinden eminse, örtbas edeceği karanlık bir ilişkisi yoksa bu sorularımı cevapsız bırakmaz" diye konuştu. Türkiye'de 7 Haziran seçimlerinin ardından ortaya çıkan gelişmelere ve koalisyon görüşmelerine değinen Bahçeli, partisine hükümet kurma sürecindeki tutumu nedeniyle yöneltilen eleştirilere yanıt vererek "Bizi koalisyon kurmadı, diye suçladılar. Bizim her şeye 'hayır' dediğimizi ileri sürdüler. Uzlaşmaz olduğumuzu, intihar ettiğimizi, istikrarsızlığa kanat gerdiğimizi söylediler. İktidardan korktuğumuz ve kaçtığımız yalanına bel bağladılar. AKP ile istikşafi ortağı sürekli bu asılsız iftiralarla bizi karalamaya çalışmıştır. Biz iktidardan kaçmadık, kaçmayız. Kaldı ki aksi bir tutum var oluşumuzu inkar anlamına gelecektir. Biz dedik ki çözümde anlaşanlar samimiyse Dolmabahçe Mutabakatı ekseninde bir araya gelip hükümet kursunlar. Biz dedik ki AKP ile HDP olmadı AKP ile CHP o da yetmezse AKP-CHP-MHP bir araya gelsinler. AKP ile CHP 32 gün görüştü. Koalisyon kuruldu mu? Hayır. AKP ile CHP 50 saate yakın orada burada toplanıp sanki iki yabancı ülkenin partisi gibi birbirilerini keşfe çıktılar. Davutoğlu, CHP'ye koalisyon teklifinde bulundu mu? Bu sorunun cevabı da hayır. 32 gün görüşüp kalan kısa sürede bizden koalisyon kurmamızı beklemek saflık değilse ahmaklık ve zeka noksanlığıdır" açıklamasında bulundu. "DAVUTOĞLU, GEÇERKEN BİZE DE UĞRADI" MHP lideri Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun asla hükümet kurma gibi bir niyeti olmadığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, kafasında seçim yenilenmesini 8 Haziran'dan itibaren planladığını, olasılıkların tüketilmesini kurnazca beklediğini iddia etti. Bahçeli, şöyle dedi: "Davutoğlu, bize koalisyon teklifi ile gelmedi. 45 günlük sürenin dolması için geçerken bize de uğradı. Davutoğlu bizimle görüştüğünde kendisine 4 teklifimizi kabul ettiği takdirde değil elimizi, gövdemizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu söyledim. Anayasa'nın ilk dört maddesine dokundurmayız dedik, şaşkın şaşkın, sanki ilk kez duyuyorlarmış gibi ikircikli, bu da nereden çıktı dercesine yüzümüze baktılar. Çözüm sürecini tamamen kaldıralım, buzdolabında ise fişini çekelim dedik; başlarını öne eğdiler, kulaklarını tıkadılar. 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Sürecinin üzerine gidelim, ucu kime dokunursa dokunsun failleri adalete teslim edelim dedik; hayır bu bir darbe teşebbüsüdür, dediler. Erdoğan anayasal sınırlarına çekilsin, parlamenter sistemle oynamasın dedik; olmaz, velinimetimize dokundurmayız dediler. Şayet bunlar kabul edilmiş olsaydı, Türkiye hükümetsiz kalmayacak, siyasi buhran yaşamayacaktı. Dolmabahçe'de PKK'nın 10 maddesine evet diyenler, Ankara'da MHP'nin 4 milli ilkesine yüzünü çevirmiş, 7 Haziran seçimlerinin yenilenmesini sağlamıştır. Kriz mucidi Erdoğan'dır. Kriz çığırtkanı Davutoğlu'dur. Hırsız dedik, kızarmış ve mahcup biz yüzle hayır dediler. Hain dedik, telaşla birbirlerine bakarak o kim ki dediler. Rüşvetçiler kol geziyor dedik, hani nerede, şimdi sırası mı dediler." Önümüzdeki 1 Kasım seçimlerinin sonucunda herhangi bir kriz ortaya çıkmaması için 4 ilkesinin kabul edilmesi halinde, HDP dışındaki her partiyle, anlaşmaya varabileceğini vurgulayan Bahçeli; konuşmasında şunları kaydetti: "Ne dediysek hayır diyen onlardı. Herkes bilsin ki; koalisyon kurulmamasının azmettiricisi Erdoğan, icracısı Davutoğlu, itirafçısı da tüm gerçekleri korkusuzca açıklayan Bülent Arınç'tır. Koalisyon kurdurmayan, kurulmaması için görev verdiği Davutoğlu'nu sıkı sıkıya tembihleyen Erdoğan, iktidarı paylaşmamak adına Türkiye'yi uçurumdan aşağı savurmaya hazırdır. Türkiye'nin 1 Kasım'dan sonra yeni bir bunalım yaşamaması için aziz milletimiz AKP'ye siyasi aldatmanın faturasını çıkarmalıdır. Ekonomideki kayıpların, dövizdeki ateşin, terördeki yükselişin en yakın sorumlusu Erdoğan ve AKP yönetimidir. Acaba, 1 Kasım'da sonuçlar beğenilmediği takdirde Erdoğan yine seçimleri yenileyecek midir? Bu defa da hükümet kurulmasına set çekecek midir? İnanıyorum ki, muhterem vatandaşlarımız kararlarını verirken ülkenin geleceğini bu kez daha fazla düşünerek oy kullanacaklardır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin amacı tek başına iktidardır. Bu hususta yegâne güvencemiz aziz milletimizdir. Eğer algı operasyonlarıyla, anket oyunlarıyla, ahlaki olmayan yöntemlerle 1 Kasım seçimlerinin üzerine ambargo koymaya çabalayanların arzuladıkları gibi bir sonuç alınırsa; yani genel olarak medyada servis edildiği üzere, 1 Kasım'ın aşağı yukarı 7 Haziran'ın tekrarı olması halinde, hiç kimse kaygılanmasın. Böyle bir durum karşısında Milliyetçi Hareket Partisi, PKK uzantısı HDP dışındaki her partiyle, 4 ilkesi saklı kalmak kaydıyla, iktidar kurmaya ve iktidar olmaya vardır, bunu da şimdiden ilan etmektedir. Türkiye'nin üst üste 1 Kasım'lar yaşamaması için biz sorumluluğa varız. 1 Kasım seçim neticesinin kriz ve kaosa davetiye çıkarmaması için, 4 ilkemizi kabul eden HDP dışındaki her partiyle, diğer bir seçenek olarak, seçim beyannamelerimizi bir hükümet protokolü haline dönüştürmeye peşinen hazırız, bunu da muhataplarımıza bildiriyoruz." "ŞAİBE KARIŞTIRMADAN SANDIKLARI EMNİYETE ALMALI" İlçe Seçim Kurullarının seçim güvenliği kapsamında aldığı sandık taşıma kararlarını eleştiren Bahçeli, "Sandık güvenliği konusunda şimdiden başlayan tartışmaların, Cizre'de bazı mahallerdeki sandıkları taşıma niyetlerinin millet iradesine gölge, devlet egemenliğine leke düşüreceği iyi bilinmelidir. Devlet demokratik güvenliği sağlamakla yükümlüdür. Sandık taşımanın sonu yoktur. Ve buna tevessül edilmemelidir. Neresi olursa olsun, Türk milleti oyunu kullanmak için gerekli özveri ve çabayı kesinlikle gösterecektir. Türkiye Suriye, Irak, Libya veya herhangi bir Afrika ülkesi değildir. Hükümet seçimlere şaibe karıştırmadan sandıkları emniyete almalı, oyların objektif kriterler dahilinde kullanılmasına ortam hazırlamalıdır. Biz bu sürecin takipçisi olacağız, eğer bir zafiyet ve ihmal görürsek gerekli müdahaleleri mutlaka yapacağız" diye konuştu. "AKP KESKİN TARAGİRLİĞİYLE TÜRKİYE'NİN BEKASINA ZARAR VERMEKTEDİR" Türkiye'deki sığınmacı sorununa değinen Bahçeli, bölgesel gerilimin doruk noktaya ulaştığını, Suriye merkezli kanlı döngünün gittikçe derinleştiğini ifade ederken, "Rusya yanı başımızda operasyonlar yapmaktadır. Ülkeler arası kutuplaşma tehlike sinyalleri vermektedir. Esad'ın geleceği Suriye'nin geleceğinin önüne geçmiştir. Birleşmiş Milletler Toplantısı'ndan caydırıcı bir sonuç alınamamıştır. Suriye'deki ateş körüklenmekte, rejim karşıtlarıyla destekçileri arasında ölüm kalım mücadelesi tüm hızıyla sürmektedir. Bölgesel nitelikli savaş senaryoları şu sıralar iyice gündemdedir. AKP ise keskin tarafgirliğiyle Türkiye'nin bekasına zarar vermektedir. Suriye'den kopup küresel bir sorun halini alan mülteciler ise ilave risk ve sorun kaynağı olmayı sürdürmektedir. Türkiye'nin mültecilere 6 milyar dolara yakın para harcadığı bizzat Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanmıştır. Bu külfete Türk milletinin zoraki katlanması adil ve ahlaki olamayacaktır. Küresel vicdan mülteci meselesinde hala ipe un sermekte, uluslararası toplum sosyal ve ekonomik maliyetlere ortak olmaktan kaçınmaktadır. Türkiye bu konuda tek başınadır" ifadelerini kullandı. "ERDOĞAN'IN DİKLENMESİ CILIZ VE FUZULİ BİR HAMLE" AK Parti'nin dış politikasını eleştiren Bahçeli, "Bir yanda sınırlarımızın hemen dibinde IŞİD, PYD, PKK ve diğer cihatçı gruplar bulunuyorken; diğer yanda Esad yönetimi can havliyle saldırılarına devam etmektedir. Erdoğan'ın Putin'i arayacağım diklenmesi ise sadece cılız ve fuzuli bir hamleden ibarettir. Türkiye'nin Suriye muhalefetine destek vermesi şiddetin içine yuvarlanmasına neden olduğu gibi, kontrolsüzce mülteci alımı ve iskanı toplumsal ve ekonomik açmazlara da kapı aralayacaktır. AKP'nin dış politikası tam bir hezimete uğramıştır. Bu bile başlı başına bir iktidarı yerinden etmeye, vizyonsuz bir yönetimi sandığa gömmeye yetecektir" dedi.</p>