2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulu'ndaki son gün görüşmelerinde MHP adına Grup Başkanvekili Vural ve Sakarya Milletvekili Münir Kutluata konuştu.
Vural, kürsüye geldiğinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görüşmelere katılmadığını, hükümet sıralarında 3 bakanın, AK Parti sıralarında 33 milletvekilinin bulunduğunu ifade ederek, "Bir Başbakanın parlamentoda kendi bütçesiyle ilgili eleştirileri dinleyecek cesareti yoksa, bütçesine sahip çıkmıyorsa, bu bütçeye neden 'hayır' dememiz gerektiği ortaya çıkıyor" diye konuştu.
Davutoğlu'nun Başbakanlık için yapılan sarayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a terkettiğini savunan Vural, "Bakanlar Kurulu'nun kimin başkanlığında toplanacağını eski bir milletvekili aracılığıyla öğrenen bir Başbakanın bütçesine milletin temsilcileri nasıl 'evet' diyebilir? Böyle bir anlayışla devleti yöneten, halkın bütçesine sahip çıkamayan bir Başbakanın bütçesine peşinen 'hayır' demeyi görev addediyoruz" dedi.
Geçmişte yapılan hizmetleri inkar etmediklerini dile getiren Vural, AK Parti hükümetinin rakamlar üzerinden Cumhuriyet tarihiyle kendisini kıyasladığını söyledi. İktidarın kendisini maddeci felsefeye terk ettiğini, toplumun temel değerlerinin nereye gittiğinden ise haberdar olmadığını savunan Vural, bunun yozlaşan siyaset anlayışının tezahürü olduğunu ifade etti. Vural, sık kullanılan "Çalıyorlar ama çalışıyorlar" sözlerine Nizamül Mülk'ün 1000 yıl öncesinden "Çalışacaksın ama çalmayacaksın" cevabı verdiğini belirtti.
Milli değerlerinin yıkılması halinde yeniden yapılamayacağını, dinin yozlaştırılması halinde yeniden kurulamayacağını dile getiren Vural, milletin değerlerinin yok olduğunu, yozlaştığını söyledi.
Milli değerler yok edilerek geleceğe yön verilemeyeceğinin altını çizen Vural, günümüzde insan hürriyetini garanti edecek ahlaki, siyasi ve hukuki ortam bulunmadığını savundu. Vural, insanların izlendiğini, dinlenildiğini, fişlendiğini, kimliklerine göre ayrıştırıldığını öne sürerek, şöyle konuştu:
"Sırf siyaseten aykırı diye düşmanlar üretiliyor. Yasama, yürütme, yargı, medya gibi kamu güçleri tekelleşmiş ve denetimden uzak hale geldi. İnsanların gelişmeler hakkında haber alma hürriyetleri kısıtlanmaktadır. Medya özgürlüğü haber alma özgürlüğüdür. Görmeyen, duymayan, konuşmayan toplum oluşturulmak isteniyor. Devletlerin birinci görevi vatandaşlarına insan olma şeref ve haysiyetine uygun standart sunmaktır. İnsanımızın onuru, şerefi, izzeti maalesef dumura uğramıştır. Onuru ve itibarı saray ihtişamında arayanların, 'saray milletindir' diyerek milletle alay edenlerin milletin acı halinden bihaber olmaları ibretliktir. Uyuşturucu yaşı 10'a, fuhuş yaşı 13'e düşmüş, en zengin yüzde 10 ülke varlıklarının yüzde 80'ine sahip."
Aile kurumunun önemine değinen ve ailenin en önemli sosyal sermaye olduğunu anlatan Vural, aile kurumunun büyük tehdit altında olduğunu belirtti.
Sivil toplumun baskı altında olduğunu, faaliyet gerçekleştiremediğini ifade eden Vural, "Eğitim kurumları, hayır kurumları horlanır hale gelmiş. Çevreye sahip çıkanlar darbeci olarak nitelendirilmiş. Parti devleti anlayışı içinde sosyal kurumlarımız, sivil toplum, eğitim ve hayır kurumları, hepsi tehdit altındadır" dedi.
-"Türklerin kanını da mı 36'ya böleceksiniz?"
Milletin bu coğrafyayı vatan yaptığını dile getiren Vural, iktidarın milli kimliğiyle, milli kültürüyle, itikadıyla, diniyle birlikte olan milleti etnik kimliklere ayırarak, Hz. Muhammed'in reddettiği ırkçılık ekseninde topluma baktığını öne sürdü.
Pakistanlı şair Muhammed İkbal'in, rüyasında gördüğü ve kendisine ne getirdiğini soran Hz. Muhammed'e, "Türkler'in kanını getirdim" dediğini anlatan Vural, "Ne yapacaksınız? Muhammed İkbal'in Peygamber Efendimiz'e 'Türkler'in kanını getirdim' dediği kanı da mı 36'ya böleceksiniz?" diye konuştu.
-"Meleklerin yazdıklarına montaj diyemeyeceksiniz"
Vural, dinin de yozlaştırıldığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Liderlerini başkan yapanlar oldu, padişah yapanlar oldu, sultan yapanlar oldu, halife yapanlar oldu. İslam dünyasının imamı yapanlar oldu. Dünya lideri yapanlar oldu, haşa ikinci peygamber olarak ilan edenler oldu. Hızını alamayan bir diğer gafil 'Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde taşıyor' diyebildi. Doğduğu şehri mübarek ilan ettiler. 'Ona dokunmak ibadettir'dediler. Tarihin ve coğrafyanın kendisi için kıyama kalktığını söyleyenler oldu. Bunlara karşı sesimizi yükseltemiyorsak, kiramen katibin meleklerinin yazdıklarını ne 'montaj' ne de 'dublaj' diye inkar etme imkanınız olmayacaktır."
Çözüm sürecininde AK Parti'nin terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile birlikte yol haritası gösterdiğini ifade eden Vural, "40 bin kişinin katili olanlar demokrasiyi getirecekmiş. Dün haşa, kendini Allah, peygamber olarak gösterenin bugün çözüm ortağı olması, dün 'Roma İmparatorluğunu yıkan Türk barbarıdır' diye Papa'ya mektup yazanların bugün çözüm sürecinin sahibi olması gerçekten acınılacak bir noktadır" diye konuştu.
AK Parti sıralarına "Çözümün ne olduğunu bilmiyorsunuz" diye seslenen Vural, AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın'ın, "Biliyoruz" karşılığını vermesi üzerine, "Biliyorsan çık anlat. Müzakere, çözüm taslağını çık anlat. Kandil'in, İmralı'nın bildiğini milletin vekillerinden niye saklıyorsunuz?" dedi.
Oktay Vural, 17-25 Aralık sürecinde rüşvet ve yolsuzluktan hesap vermek istemeyenlerin savcılara, adli kolluğa, hakimlere, adalet yapısına darbe vurduğunu, sosyal medyayı yasaklayarak hürriyetleri kısıtladığını ifade ederek, "Millete rahat yok, devlete rahat yok. Rüşvet ve yolsuzluk paralel çetesi hukukumuza, özgürlüklerimize, adaletimize, medyamıza, her alanımıza nüfuz ederek hepimizi nefes almaz duruma getirdi" diye konuştu.
- "AKP'nin kapısına düşmeden iş sahibi olunamıyor"
MHP Sakarya Milletvekili Münir Kutluata da AK Parti döneminde bütçe görüşmelerinin her geçen yıl heyecanını kaybettiğini söyledi.
AK Parti iktidarının siyasi hedeflerinin yolsuzluk ekonomisi nedeniyle milletin beklenti ve hedeflerinden farklı olduğunu savunan Kutluata, geçen yılki operasyonun ardından adaletin işlemesinin önünün kesildiğini ve bu yaranın toplumun derinlerine işlediğini söyledi.
Partizanlığın işsizliğin tahribatını daha da artırdığını dile getiren Kutluata, "İnsanlar kamuya doğrudan doğruya AKP'lileştirilerek alınıyor. İşsizlerin işe girmeleri için şahsiyetleriyle oynanıyor. İnsanların AKP'nin kapısına düşmeden iş sahibi olması mümkün görünmüyor. İş arayan gençlerimizin durumu, timsahların kontrolü altında bulunan göletlerden su içmeye çalışan ürkek ceylanlara benziyor. Ya burunlarından yakalanacaklar ya da susuzluktan ölecekler" dedi.
Türkiye'nin büyümesinin son yıllarda dramatik bir şekilde düştüğünü, buna karşılık istihdam, enflasyon ve cari açığın arttığını anlatan Kutluata, "Bu, Türkiye gibi ekonomiler için resesyona girilmekte olduğunun işaretidir" diye konuştu.
Kutluata, AK Parti iktidarının kendi yandaşlarını zengin etmeyi tercih ettiğini belirterek, bunun sağlanması için onbinlerce, yüzbinlerce kişinin fakir edildiğini savundu. Üretime dayalı büyüme olmadığını, bu nedenle işsizliğin azalmadığını ifade eden Kutluata, bunun toplumsal bozulmaya da yol açtığını söyledi.
İktidarın doğal kaynakları yağmalattığını da öne süren Kutluata, Sakarya'da mineralli su işleteceği gerekçesiyle bir iş adamına tahsis edilen 49 bin dönüm arazide orman kıyımı yaşandığını, Sapanca Gölü'nün çoraklaşmaya başladığını kaydetti.
Başbakan Davutoğlu'nun ekonomi yönetimini eleştiren Kutluata, "Sayın Davutoğlu dış politikada olduğu gibi bir de ekonomiye merak sararsa vay halimize dedirtiyor. Dürüst iş adamlarının, esnafımızın, çiftçimizin maazallah Türkiye sokaklarında sefalete terk edilmiş 2 milyon Suriyeli'nin durumuna düşmesi ihtimali ortaya çıktı çünkü onları Sayın Davutoğlu'nun ilgisi bu hale getirdi" dedi.
- "Küçük hırsızlar iktidarın pençesinde"
Hükümetin "yolsuzluk ekonomisini hakim kıldığını" öne süren Kutluata, yatırımlarda, üretimde, tüketimde yolsuzluk olduğunu iddia etti. İhale Kanunu'nun AK Parti iktidarında 110'dan fazla kez değiştirildiğine işaret eden Kutluata, bunun yolsuzlukların yatırımlar üzerinden yapıldığının işareti olduğunu söyledi. Kutluata, yolsuzluğun aşağıdan yukarıya değil, yukarıdan aşağıya doğru yayıldığı için hızla arttığını ifade etti.
Davutoğlu'nun 62. hükümet programında 17-25 Aralık operasyonundan bahsetmeden yolsuzlukla mücadele edeceklerini söylediğini anımsatan Kutluata, şöyle devam etti:
"Bu küçük hırsızlara verilmiş bir mesaj gibi duruyordu. Sayın Başbakan, 17-25 Aralık yolsuzluklarının üstüne oturmaya devam edeceksiniz, bunu içinize sindiriyorsanız, 'Milyarla çalan devletin tepesinde küçük hırsızlar iktidarın pençesindedir' deyip yolsuzluk sarayının alnına çok uzaklardan görülecek şekilde çakmalısınız. Hatta, devlet dairelerindeki 'Adalet mülkün temelidir' tabelalarını bununla değiştirmelisiniz."