Güven Özalp
GÖRÜNÜM / Brüksel
İrlanda Başbakanı Enda Kenny geçen haftaki AB zirvesinde.
Türkiye’yle Avrupa Birliği arasında 2005’ten bu yana yürütülen üyelik müzakereleri hep sorunlu olsa da son iki yıldır herhangi bir başlığın açılmamış olması sürecin iyiden iyiye sorgulanması sonucunu doğuruyor.
Bu durum Ankara’da büyük sıkıntı yaratırken 1 Ocak 2013’te Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı koltuğuna oturacak olan İrlanda, Türkiye’nin umudu haline geldi.
Ankara’nın beklentisi, altı ay boyunca sürecek olan İrlanda Dönem Başkanlığı sırasında ilişkilere yeni bir ivme kazandırmak ve mümkün olduğu kadar çok sayıda başlık açmak. İrlanda’nın da Türkiye’yle ilişkilere yeni bir boyut katmak istediği, müzakere sürecinde somut ilerleme sağlanmasına sıcak baktığı ve bu konuda Ankara’ya destek olacağı yönünde net sinyaller de geliyor.
Gelinen aşamada asıl sorunu ise İrlanda’nın iyi niyetli olup olmadığı ya da Ankara için çaba harcayıp harcamayacağı değil AB içinde Türkiye kadar zorlu bir konuda Dublin’in çabasının yeterli olup olmayacağı oluşturuyor. Bu sorunun cevabını da İrlanda’nın AB Daimi Temsilcisi Rory Montgomery’nin “Bizi aşan faktörler var” ifadelerinde bulmak mümkün.
Bir yandan, “Türkiye’yle müzakerelerde yeni bir ivme görmeyi çok istiyoruz” derken diğer yandan diğer faktörlere vurgu yapan Montgomery’nin işaret ettiği zorluğu bazı ülkelerin teknik niteliği öne çıkması gereken süreçte siyasi gerekçelerle Türkiye’nin önünü tıkaması nedeniyle bir türlü ulaşılamayan uzlaşı oluşturuyor.
Montgomery, her ne kadar iki tarafın da hayati çıkarlarını ilgilendiren bu sürecin ilerletilmesinde diğer üye ülkelerin de olumlu tutum takınacağı konusunda umutlu olduklarını söylese de mevcut tablo temkinli olmayı gerektiriyor.
Gelinen aşamada Rum bandıralı gemi ve uçaklara Türk liman ve havalimanlarının açılmaması nedeniyle AB Komisyonu tarafından askıya alınan başlıkların yanı sıra Güney Kıbrıs ve Fransa tarafından keyfi olarak bloke edilen başlıklar var. Kıbrıs konusunda olumlu gelişme beklenmediğinden Türkiye’de gözler tamamen Fransa’ya çevrilmiş durumda.
Hollande Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Nicolas Sarkozy'yi yenilgiye uğrattı.
Fransa ise işi ağırdan almayı sürdürüyor. 2012 içinde adım atmayacağını aylar önce Komisyon’a ileten Paris, 2013 içinde yavaş ve az da olsa sürece ivme kazandırabilecek adımlar atacağını hissettiriyor. Türkiye de önümüzdeki altı aylık süreçte stratejisini Paris’in bu adımları atmasını sağlamaya odaklamış durumda. Bu çerçevede Ankara’nın Komisyon ve İrlanda ile yürüteceği koordineli çabalar büyük önem taşıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Türkiye’ye yapmayı öngördüğü ancak tarihi henüz netleşmeyen ziyaret Paris'in tavrı açısından belirleyici olacak. İki yıldır yaprak kıpırdamayan müzakere sürecine Fransa’nın kısa vadede en önemli katkısının, açılması kolay olan “bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu” ile “ekonomik ve parasal politika” başlıkları üzerindeki blokajı kaldırması olacağı düşünülüyor.
Montgomery’nin, “Farklı ülkeler farklı fasılları engelliyordu. Bu engellerin aşılıp aşılamayacağını görmek için biraz beklemek lazım ama bazı teşvik edici sinyaller var” yönündeki sözleri durumu mevcut durumu gayet net şekilde özetliyor.