Amerikalı gazeteci ve siyaset yorumcusu Jamie Stiehm, Başkan Donald Trump'ın destekçilerinin saldırısına uğradığı sırada ABD'nin başkenti Washington DC'deki Kongre binasındaydı. Stiehm, Temsilciler Meclisi'ndeki basın bölümünde gördüklerini ve yaşadıklarını BBC'ye anlattı:
Kız kardeşime daha önce söylemiştim. "Bugün, burada kötü birşeyler olacak. Ne bilmiyorum ama kötü bir şeyler olacak" demiştim.
Kongre binasının dışında, Başkan Donald Trump'un bir grup çok taşkın taraftarıyla karşılaştım. Hepsi bayraklar sallıyor ve ona bağlılıklarını bildiriyordu. Belanın yaklaşmakta olduğuna dair bir his vardı.
Temsilciler Meclisi binasına, basın bölümüne girdim. Hepimize orada birer koltuk verilmişti ve aşağıda normale kıyasla ağırbaşlı geçen oturumu izliyorduk. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi tokmağına başvuruyor, konuşmacıları beş dakikalık süre sınırı içinde tutuyordu.
İkinci saate girerken, birdenbire camve ların kırıldığını duyduk. Hava sisleniyordu. Kongre Polisi'nden yapılan duyuruda "Bir kişi binaya girdi" denildi. Herkes etrafına baktı, sonra işler normale döndü. Ama bundan sonra duyurular bir biri ardına geldi ve giderek acilleşiyordu.
Ünlü mermer kubbenin altındaki rotonda girdiklerini duyurdular. Demokrasinin kutsal evi ateş altındaydı.
Bir çoğumuz tecrübeli gazetecileriz. Baltimore'da cinayet haberleri yaparken, payıma düşen şiddeti görmüştüm. Ama bu öngörülemez bir şeydi. Polis neler olduğunu bilmiyor gibiydi. Koordine değillerdi. Salonun kapılarını kilitlediler, ama aynı zamanda bizden tahliye etmemizi istediled. Yani, bir panik havası vardı.
Korkmuştum. Size bu kadarını söyleyebilirim. Konuştuğum diğer gazeteciler de korktuklarını söylemekten çekinmiyorlardı. "Burada kimse ne yaptığını bilmiyor, Kongre Polisi binanın kontrolünü kaybetti, her şey olabilir" havası vardı.
11 Eylül 2001'deki saldırıları düşünürseniz, o zaman düşen ve hedefini bulmayan bir uçak vardı. O hedef de Kongre binasıydı. Bunu düşündük. Burada ve tehlikede olduğumu söylemek için telefonla ailemi aradım.
Bir silah sesi duyuldu. Salonda itiş kakış olduğunu görebiliyorduk. Beş adam kapıya silah doğrultmuştu. Korkutucu bir görüntüydü. Kırılmış bir camdan bakıyorlardı ve her an silahlarını ateşleyecek gibiydiler.
Neyse ki salonun içinde silah atılmadı. Ancak bir süre bunun gerçek bir olasılık olduğunu hissettik. Çünkü işler hızla kötüleşmişti.
Korkulukların altından sürünmek zorunda kaldık. Kıyafetim buna uygun değildi. Resmi bir toplantıya geldiklerinden, birçok kadın şık elbiseler, yüksek topuklu ayakkabılar giymişti.
Diğerleriyle birlikte Temsilciler Meclisi'nin kafeteryasına saklandım. Hala titriyorum.
Bir gazeteci olarak çok şeye tanık oldum ama bu daha da fazlasıydı. Bu, kamusal bir alanın altının oyulması, saldırıya uğraması ve aşağılanmasıydı. Bence Başkan bu yüzden geri dönmek, tokmağını eline almak ve devam etmek istedi.
Sonrasında, salona gidip gitmeyeceğime karar vermek zorunda kaldım. Büyük olasılıkla gideceğime karar verdim, çünkü bunun verdiği mesaj şöyleydi: Bir güruhu tahrik etmiş olabilirsiniz, ama biz devam edeceğiz". Bence bu çok önemli bir siyasi mesaj.
Jessica Lussenhop'a anlatılan bu tanıklık, netlik için kısaltıldı ve elden geçirildi.