İmralı Cezaevi'nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kalkması ve demokratik çözüm yollarının açılması amacıyla HDP Hakkari Milletvekili ve DTK Eş Başkanı Leyla Güven'in başlattığı açlık grevi eylemleriyle ölüm oruçları yine Öcalan'ın çağrısı ile Pazar günü son buldu.
Yaklaşık 8 yıl aradan sonra Öcalan Mayıs ayında avukatlarıyla iki kez görüştü.
2 ve 22 Mayıs'ta yapılan görüşmelerin önünü açan temel nedenin açlık grevleri olduğu ifade edilse de bunların İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali sonrasına denk gelmesi farklı yorumları da beraberinde getirdi.
Abdullah Öcalan'ın açıklamalarının ilki 6 Mayıs'ta, ikincisi ise 26 Mayıs'ta kamuoyuna açıklandı.
Öcalan ilk açıklamasında, "İçinde geçtiğimiz tarihi süreçte derin bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır" demiş ve "Suriye'de Türkiye'nin hassasiyetlerine de duyarlı olunması gerektiğini" söylemişti.
İkinci açıklamasında ise "Başta açlık grevleri ve ölüm orucuna kendini yatırmış arkadaşlar olmak üzere iki avukatımın yapacağı geniş açıklamalar ışığında eyleminizin sona ermesini bekliyorum" demişti.
Avukatlar, görüşmelerde Öcalan'ın İstanbul seçimi ile ilgili herhangi bir yorum yapmadığını vurgulasalar da, kamuoyunda yeniden başlatılan görüşmelerin İstanbul'da kaybeden AKP'nin, Kürt oylarını kazanma hamlesi olduğuna inanan geniş bir kesim var.
Öcalan'ın mesajlarında öne çıkan başlıkları Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, siyasetçi Bayram Bozyel ve HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ile değerlendirdik.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Öcalan ile başlayan görüşmelerin İstanbul seçimiyle ilgili olduğu kanaatinin oluşmasının doğal olduğunu söylüyor:
"Seçimin iptalinden hemen sonra 200 gün sınırına dayanan açlık grevleri için bu adımı attıysan, bu algının oluşması gayet doğal ama AK Parti bu görüşmeyi sağlamasaydı daha büyük kırılmalar yaşanacaktı."
Kaya, bu adım atılmasaydı İstanbul'da sandığa gitmeyen Kürtlerin AKP karşıtlığı üzerinden oy kullanacağını, Suriye'deki gelişmelerin de Türkiye'yi adım atmaya zorladığını savunuyor ve ekliyor:
"AK Parti bugün tartışarak bu adımları atıyor. Dolaba koydum dediği çözüm sürecini bence dolaptan çıkardı."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ekim 2015'te Japonya'ya giderken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken çözüm sürecine de değinmiş, "Ben çözüm süreci kaldırılmıştır demedim, şu aşamada buzdolabına konulmuştur dedim. İşler yoluna giderse, süreç yeniden gündeme gelir" diye konuşmuştu.
Mehmet Kaya, 31 Mart seçimlerinde başta İstanbul olmak üzere birçok yerde Kürtlerin AKP'ye oy kaybettirdiğini söylüyor. Kaya'ya göre AKP'nin Kürt oylarını hedeflemekten başka şansı yok ve parti bunun için Kürt oylarında bir kırılma yaratmak adına politika değişikliğine gitmek, "Kürt karşıtlığı üzerine kurulan beka politikasını" terk etmek zorunda.
Kaya, Öcalan ile görüşme sürecinin devam edeceğini, bazı tutuklu ve hükümlü HDP'liler için adımlar atılacağını, yeni yasal düzenlemeler yapılacağını öne sürüyor.
HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ise Öcalan ile görüşmelerde açlık grevlerinin etkili olduğunu savunuyor.
Taşçıer, "Türkiye hukuk devletiyse herkese eşit uygulanmalı ama bu hukuk Öcalan'a uygulanmadı. Bana göre bu hukukun uygulanmasının İstanbul seçimleriyle ilgisi yok. Açlık grevi mücadelesiyle kazanılan bir hak" diyor.
HDP'nin yüzde 13 oyu olduğunu ve İstanbul seçiminde Kürtlerin kilit rol oynayacağını iddia eden Taşçıer, HDP ve Kürtler üzerindeki baskılardan dolayı HDP'li olmayıp kendilerine oy verecek Kürtlerin olduğunu da söylüyor.
"İmamoğlu'na yapılan haksızlık da ortada. Bu sefer Kürtlerin yıllardır ihmal edilen hor görülen haklarını bir lütuf gibi verenler olacaktır" diyen Taşçıer, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bizim temel isteğimiz Kürtlerin haklarının yasal olarak sağlanması. Düne kadar Kılıçdaroğlu Kürtlerle ilgili bir kelime etmezken, Kürt dili statüye kavuşmalı diyebilecek noktaya geldi."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Pazartesi günü internet sitesi K24'e yaptığı açıklamada, "Kürtçe'nin yasal olarak kullanılması, öğrenilmesi, okutulması konusu tamamen yasal bir düzenleme ve bu yasal düzenlemenin de yapılması gerekiyor. Nerde yapılacak? Parlamentoda yapılacak" demiş ve eklemişti:
"Buna uygun bir zemin oluşabilirse inanıyorum ki bütün parlamenterler de buna 'Evet' diyeceklerdir."
Anayasa Mahkemesi'nin kapatma davası açtığı Kürdistan Sosyalist Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Bozyel ise Öcalan ile görüşmelerin iki temel hedefi olduğunu savunuyor.
Bayram Bozyel bu hedefler için, "Suriye ve açlık grevleri" diyor, sözlerini "Üçüncü dolaylı hedef ise İstanbul seçimleri" diyerek sürdürüyor.
Bozyel, Cumhur İttifakı'nın "Kürt düşmanlığı" üzerinden kurduğu siyasetin Kürtler dahil tüm toplumsal kesimleri CHP çatısı altında kenetlediğini savunuyor.
"CHP'nin başarısından ziyade AKP'sin saldırgan siyaseti CHP'ye kazandırdı" yorumunu yapan Bozyel, İstanbul'un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için önemini hatırlatıyor:
"İstanbul'u kazanarak bugünlere geldi ve İstanbul'u kaybederse çözülme süreci başlayacak. Bu noktada Kürt oyları çok önemli. Burada kritik nokta şu: Hükümetin Öcalan üzerinden doğrudan İstanbul seçimleriyle kendi lehine bir mesaj verdirmesi mümkün değil. Bu hem Öcalan için için olumsuz bir durum hem Kürtler için hayal kırıklığı olurdu."
Bozyel; 31 Mart'ta Kürtlerin Erdoğan'a ders vermek için sandığa gittiğini, bir yumuşama ortamında aynı hınç ve öfke ile sandığa gitmeyebileceklerini düşünüyor. Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasının alınması faktörünün de gözardı edilmeyeceğini ekleyerek...
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Kürt Sorunu'nun Irak ve Suriye boyutuyla da uluslararası bir mesele olduğunu vurguluyor. Kaya'ya göre, Öcalan'ın Suriye konusunda Türkiye'nin hassasiyetini öne çıkaran bir açıklama yapması ve kamuoyunda yankı bulması "çözümün işareti".
Kaya, Öcalan'ın açıklaması için, "Bu konunun tartışılmasını sağladı. Cerablus, Afrin gibi olaylar daha sıcakken üstelik... Öcalan'ın bu gücünün bir şekilde kullanılmasının da zorunlu olduğunu gösteriyor" diyor ve ekliyor:
"Toplumsal kabulü sağlayacak olan aktör Öcalan. Çünkü hem Türkiye hem Suriye hem Kandil hem SDG hem de Kürt toplumu üzerinde gücü olan bir aktör. Türkiye'nin, Kürt karşıtlığından çıkarak diyalog ve uzlaşı yapması gerek."
Mehmet Kaya, Öcalan'ın "Yeni bir müzakere süreci yok ama 2013 pozisyonumu koruyorum" sözleriyle ilgili olarak ise mevcut politikalar ile bunun zor olduğunu söylüyor ve yeni bir çözüm sürecini Türkiye üzerinden değil, Suriye üzerinden kurgulamak gerektiğini öne sürüyor:
"Suriye politikasında da Kürtlerle yeni bir yol haritası oluşturmazsa, Türkiye'nin içindeki Kürtlerle yeni bir çözüm süreci yaratma olanağı yok. Geçmişin çözüm süreci değil yeni bir çözüm süreci yeni bir yöntem. Belki de Öcalan'ın durduğu yer Suriye görüşmelerinin Türkiye hassasiyetlerini gözardı etmeyeceği bir pozisyon. Suriye'de gelinen nokta da bunu zorunlu kılıyor."
HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ise "Yeni bir çözüm süreci mümkün mü?" sorusuna şu yanıtı veriyor:
"Sayın Öcalan hala 2013 pozisyonunda ama devlet orada mı, değil mi bu işin başka bir boyutu. Ben hala aynı yerdeyim demesinin nedeni, 'Ben Kürt Sorunu'nun o günkü şartlarda müzakerede görüldüğü gibi barışçıl yollarla çözülmesini istiyorum' mesajı vermesi."
Son 4 yılda "düşük yoğunluklu bir savaş" yaşandığını söyleyen Taşçıer'e göre siyaset kurumu da bu dönemde işlevsiz kaldı:
"Türkiye bir adım atabilmeli ki Öcalan da 'Ben oradayım' dediği yerden daha ileriye taşıyabilsin durumu. Şimdi bir çözüm süreci vardır diyemeyiz ama Kürt Sorunu'nun çözüme ulaşması gerek. Bunun için de Türkiye'de demokrasinin önünün açılması gerekir."
HDP Milletvekili Taşçıer'e göre, Öcalan Suriye Sorunu'nun çözümüne de müdahil olabilmeli:
"Sayın Öcalan Suriye'de kalmış, Ortadoğu politikasını iyi bilen, çözüm odaklı olaylara bakabilen biri. Suriye Sorunu'nun çözümünde kendine düşen rol neyse yapmaya hazır olduğunu ifade etmiş fakat bunu yapabilmesi için de rahat bir şekilde hareket edip müdahil olabilmeli. Ayda bir iki görüşmeyle Suriye'deki sorunların çözümü için müdahil olabilmesi de zordur. Bunu yapabilmesi için de şartların da hazırlanması gerekiyor."
Bayram Bozyel ise Öcalan ile başlatılan görüşmenin merkezinde Suriye meselesinin olduğunu inanıyor.
"Türkiye, Suriye'yi kendi çıkarlarına çok aykırı olmayacak bir çerçevede dizayn etmek istiyor" diyen Bozyel, her şeye rağmen ABD'nin desteği ve Rusya'nın katkısıyla Surye'de Kürtler lehine bir sürecin işlediği görüşünde.
Bozyel, Türkiye'nin bu kritik noktada sürecin içinde olmak istediğini, bu sürecin kontrolünün kendi dışında başka yerlere kaymaması için Öcalan'a ihtiyaç duyduğunu savunuyor:
"Türkiye, Suriye politikasını Kürt karşıtlığı üzerine kurdu, Türkiye'nin sürdürdüğü denge politikalarına rağmen bu politika tıkandı, Kürt bölgesi ve İdlib hariç rejim Suriye'nin tamamına yakınını kontrol ediyor. İç savaş sona doğru gidiyor ve masada siyasi çözüm tartışılıyor, ABD ve Rusya'nın zımni bir işbirliği söz konusu, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve Kürtlere statü her iki tarafın vurgusu."
Bozyel, Türkiye'nin Öcalan'ı devreye sokarak Kürt kesimi ile özellikle SDG ile Türkiye'nin zararına olmayacak bir çözüm modeli hayata geçirmek istediğini öne sürüyor.
"Öcalan'ın verdiği mesaj da esas olarak Suriye ile ilgilidir. Türkiye'nin hassasiyetleri ve üniter yapı, yerel düzeyde kazanımları esas almak istiyor. Bu Türkiye'nin de talebidir. Şimdiye kadar engellemek istiyordu, engelleyemediğini kendi kontrolü altında tutmak istiyor, işin özü odur. Kendi çıkarlarına çok aykırı olmayacak bir çerçevede dizayn etmek istiyor. Bu çerçevede Öcalan ile görüşme ihtiyacı doğuyor. PYD yöneticisi Salih Müslim de Öcalan'ın çağrılarına değer biçtiklerini söyledi."