Türkiye'nin, NATO güçlerinin çekilmesinin ardından Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı'nın güvenliğini üstlenmesi gündemde.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Savunma Bakanı Hulusi Akar, ordunun bu görevi üstlenmesi için şartlarının "siyasi, mali ve lojistik destek" olduğunu açıklamıştı.
ABD'nin Türkiye'ye istihbarat desteği vermesinin de görüşülen konular arasında olduğu basına yansıdı.
Halihazırda havaalanının askeri kısmının operasyonel olarak yönetilmesinden Türkiye sorumlu.
Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı, ülkenin dış dünyayla bağının kurulabilmesi için hayati bir öneme sahip.
Özellikle Batı ülkeleri, havaalanının güvenliğinin sağlanamaması durumunda Kabil'deki diplomatik misyonlarının geleceğinin tehlikeye gireceğini söylüyor.
Ülkeyi "Asya'nın kalbi" olarak tanımlayan Bakan Akar, havaalanının operasyonel tutulmasının önemini şöyle açıkladı:
"Havalimanı çalışmadığı takdirde büyükelçilikler çekilecek, böylesi bir durumda Afganistan, izole bir devlet haline gelecek, uluslararası ilişkiler bakımından çok ciddi sıkıntılar yaşayacak."
Fakat ülkede artan bir şekilde güç kazanan Taliban'ın Sözcüsü Suheyl Shaheen BBC'ye yaptığı açıklamada, çekilmenin tamamlanmasının öngörüldüğü Eylül ayından sonra ülkede kalacak tüm yabancı askerlerin işgal gücü muamelesi göreceği uyarısında bulundu.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO Zirvesi kapsamında 14 Haziran'da yaptıkları görüşmede, Kabil Havaalanı'nın güvenliğini Türkiye'nin sağlaması konusunda anlaştıklarını açıkladı.
Ankara ve Washington arasında konuyla ilgili görüşmeler devam ediyor. Fakat müzakerelerin içeriğine dair henüz detaylı bilgi paylaşılmış değil.
Bakan Akar Pazartesi günü, "Şu ana kadar alınmış kesin bir karar yok. Fakat temaslar devam etmekte" dedi.
Bugün Akar'ın Amerikalı mevkidaşı Lloyd James Austin ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirmesi bekleniyor.
Türkiye'nin uluslararası güç kapsamında Afganistan'da 500 civarı askeri bulunuyor.
Bakan Akar, şimdilik ek asker göndermenin planlanmadığını açıklamıştı.
BBC Türkçe'ye konuşan Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Kaan Kutlu Ataç, Türkiye'nin bu rolü üstlenmesi halinde, iki türlü lojistik sorunla karşılaşabileceğini söylüyor.
Bunlardan ilki Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı'nın lojistik faaliyetlerinin devamlılığı, bir diğeri ise diplomatik misyonların havaalanına ulaşımı.
"Karzai Havaalanı bir süredir zaman zaman havan saldırılarına maruz kalıyor. Havaalanının coğrafi konumu itibariyle uçukların son yaklaşmalarında ve kalkışları esnasında saldırı ihtimali hayli yüksek. Örneğin orada uçuşlarla ilgili operasyonel faaliyetin devamı için belli bir teknolojinin, askeri mühimmatın, elektriğin, suyun, gıda güvenliği gibi sorunların nasıl sağlanacağı önemli konular. Tüm bunlar nasıl sağlanacak? Havaalanının Taliban tarafından kuşatılması ihtimalinde oradaki 500 askerin güvenliği ve günlük ihtiyaçları nasıl sağlanacak? Acil bir tahliye gerektiği durumda kimin lojistiğini kullanacaksınız?
"Havaalanıyla diplomatik misyonlar arasında karayolu üzerinden ulaşım arterlerinin nasıl korunacağı ve açık tutulacağı ile ilgili ciddi bir güvenlik altyapı gereksinimi de ortaya çıkacaktır."
Reuters ve Associated Press'e ismini vermeden konuşan yetkililer, geri çekilmenin ardından diplomatların güvenliğini sağlamak için yaklaşık 650 Amerikan askerinin Afganistan'da kalmasının beklendiğini belirtmişti.
Ataç, Türkiye'nin karşılaşabileceği olası diğer sorunları ise şöyle sıraladı:
"Burada acil durumlarda havaalanının güvenliği ile ilgili sorunla karşılaştığı zaman Türkiye'nin nasıl müdahale edebileceği ya da NATO üyesi bir büyükelçiliğin bir acil durumda Türkiye'den askeri bir yardım/acil güvenlik desteği istemesi durumunda nasıl tavır takınılacağı. Müzakerelerde bunlar Türk heyeti tarafından gündeme getirilecektir ama bunlar hakkında ciddi soru işaretleri var gibi görünüyor."
Eski bir NATO danışmanı olan, Afganistan doğumlu Orta Asya uzmanı Esedullah Oğuz da BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada, havaalanının başkentin tam ortasında olduğunu hatırlatıyor ve Kabil'in tamamının güvenliğini sağlamadan tek başına havaalanının güvenliğini sağlamanın mümkün olmadığını söylüyor.
Oğuz, "Afganistan Türkiye'nin asker bulundurduğu diğer ülkelerden farklı, kendi koşulları var. Kardeşçe görülüyor ama bu dostluk test edilmiş değil. Duygusal bağı var ama buna güvenerek riske girmemek gerekiyor" diyor ve sadece hükümetin değil, Taliban'ın ve ülkedeki diğer muhalif örgütlerin de desteğini almadan bu misyonu üstlenmenin Türkiye için "tehlikeli" olacağını söylüyor.
Oğuz'a göre Türkiye için "tehlike" yaratabilecek bir diğer durum ise Türkiye'nin Afganistan'da Pakistan ile birlikte hareket etmesi.
"Şu anda Afganistan'da ters giden her şeyden Pakistan'ı sorumlu tutuyorlar. Pakistan'a halk arasında çok büyük bir nefret var çünkü Taliban'ı besleyip büyüten, ülkenin başına bela haline getiren Pakistan" diyen Oğuz, Türkiye'nin Afganların bu hassasiyetini "dikkate alması gerektiği" düşüncesinde.
Türkiye, Kabil Havaalanı'nda üstleneceği rolde Pakistan ve Macaristan ile birlikte hareket edebileceğini açıkladı.
Biden ile görüşmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Afganistan'da biz Pakistan'ı da yanımıza alma düşüncemizi kendilerine söyledik, Macaristan'ı yanımıza alma düşüncemizi kendilerine söyledik" dedi.
Çekilmenin tamamlanması için öngörülen 11 Eylül tarihi yaklaşırken, Taliban da ülkede kontrol altına aldığı bölgelerin sayısını artırıyor.
Taliban, Batılı güçlere yönelik saldırılarını durdursa da, Afgan hükümeti ve güvenlik kurumlarını hedef almaya devam ediyor.
ABD'nin Afganistan'ı işgal ettiği 2001 yılında göreve gelen eski Devlet Başkanı Hamid Karzai, "ABD ve NATO müttefiklerinin terörizm ve aşırıcılığı yenme hedefine ilişkin misyonunun başarısızlığa uğradığını" söyledi.
Afganistan'da Taliban hızla yeni yerleşim yerlerini ele geçirerek ülkenin önemli bir bölümünde kontrolü sağlamış durumda.
Geçen ay basına yansıyan Amerikan istihbarat raporuna göre, Afgan hükümeti NATO güçlerinin çekilmesinden altı ay sonra tamamen çökebilir.
Pazartesi günü de, Taliban ile çatışmaların ardından 1000'den fazla Afgan askerinin komşu Tacikistan'a kaçtıkları duyuruldu.
Taliban Sözcüsü Suheyl Shaheen BBC'ye yaptığı açıklamada, Eylül'den sonra ülkede kalacak tüm yabancı askerlerin işgal gücü muamelesi göreceği uyarısında bulundu.
Diplomatların, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer yabancı sivillerin hedef alınmayacağını ve korumaya ihtiyaç duymadıkların söyleyen Shaheen, "Tüm yabancı güçler, üstleniciler, danışmanlar, eğitmenler ülkeden çekilmeli çünkü bir ihlâl olan işgalin parçasıydılar. Tepki göstereceğiz ama bu tepki, lider kadromuzun kararları temelinde gösterilecek" dedi.
Bu açıklamayı "Türkiye'ye karşı açıkça bir uyarı" olarak nitelendiren Oğuz, "Türkiye Afganistan'da aktif savaş görevine katılmadı, sürekli Talibanla ve diğer örgütlerle el altından temas halindeydi. Taliban da bunu dikkate aldı ve son 20 yılda Türk askerlerine saldırmadı ama NATO sonrası Afganistan'da kaldığı zaman savaşan taraflardan biri olacak ve bu durumda da hedef olabilir" diyor.
Türkiye'nin bu olası misyonu sadece Pakistan'ı değil, Rusya ve Çin gibi bölgedeki büyük güçleri de ilgilendiriyor.
Türkiye'nin Afganistan'da bulunmasının bir NATO ülkesi olarak onu Rusya ile de karşı karşıya getirebileceğini söyleyen Kaan Kutlu Ataç, "NATO'nun çekilmesinin ardından doğacak güç boşluğunu Rusya'nın bırakmayacağı muhakkaktır" diyor.
Ataç ayrıca Türkiye'nin Pakistan ile birlikte hareket etmesi halinde, İslamabad ile Pekin'in ekonomik, diplomatik ve askeri alanda yakın ilişkilerinden dolayı Çin'in de denkleme dahil olabileceğini söylüyor:
"Diyelim ki Türkiye Hamid Karzai Havaalanı'nın güvenliğini üstlendi. Birdenbire karşınızda dünyanın yeni düzeninin oluşumundaki üç büyük aktörle karşı karşıya kalıyorsunuz. İttifak yapısı içerisinde ABD, Avrupa sahasında birinci hasım olarak gözüken Rusya ve küresel düzeyde de birinci hasım olarak gözüken Çin. Bu hasımlarla bir mücadele içerisine giriyorsanız ve bunu da Afganistan gibi bir ülke üzerinden yapıyorsanız, hakikaten birkaç kere düşünmek lazım diye analiz etmek gerekir. Çok riskli bir yapı."
Esadullah Oğuz ise Rusya ve Çin'in Türkiye'ye takınacağı olası tavır konusunda daha iyimser.
Türkiye'nin NATO sonrası Afganistan'da varlığını sürdürmesinin, ABD'nin varlığı kadar olmasa da, Moskova ve Pekin'i rahatsız ettiğini söyleyen Oğuz ancak bunun kontrol edilebileceği kanısında:
"Türkiye'nin Rusya ile yakın ilişkileri var. Suriye'de mesela görüş birliği içinde olmasak bile işbirliği yapılabiliyor. Belki Afganistan'da da böyle bir ara formül bulunabilir.
"Türkiye'nin Çin'le de ilişkileri iyi. ABD'nin taşeronu, onun çıkarlarını koruyan bir pozisyonda olmadığı takdirde Çin'den ve Rusya'dan çok büyük bir karşılık gelmez."
Türkiye'nin özellikle Rusya'dan S-400 füze sistemini satın almasının ardından Washington ile bozulan ilişkilerini onarmak için bu görevi üstlenmek istemiş olabileceği uzmanlar tarafından dile getiriliyor.
Ataç, "Türk-Amerikan ilişkileri tarihi diplerini yaşıyor. Türkiye de belki Afganistan'daki tarihsel ilişkilerini kullanarak - hükümetle, bölgedeki etnik yapılarla, savaşan grupların liderlik yapılarıyla kimi ilişkileri var Türkiye'nin - bunu diplomatik bir koz olarak kullanabilir" diyor.
Türkiye'nin "aşırı terör yapılarıyla mücadelede etkin bir rol oynadığını", "Örneğin Kuzey Suriye'de IŞİD ile birebir ordu düzeyinde mücadele eden tek NATO ülkesi olduğunu" söyleyen Ataç, "Dolayısıyla Türkiye'nin böyle diplomasi anlamında prestij kullanma yeteneği var. Bunu NATO üzerinden Afganistan'a havale edebilir mi? Edebilir. Bunu da göz ardı etmemek gerekiyor" diyor.
Oğuz ise Türkiye'nin Afganistan'da halihazırda "kazandığı itibarını kalıcı hale getirmek istediği" görüşünde:
"Türkiye 10'dan fazla ülkede asker bulunduruyor, şimdi yeni bir bölgeye açılmaya çalışıyor. Son 20 yılda 1,1 milyar dolar civarında Türkiye yatırım yaptı Afganistan'da. Yumuşak gücünü kullanarak büyük bir itibar elde etti, şimdi onu NATO sonrasında kalıcı hale getirmek istiyor."
Türkiye'nin hem Afganistan'la hem de Pakistan'la ilişkilerinin iyi olduğunu hatırlatan Oğuz, "Pakistan'ı ikna edebilirse Taliban'ı da ikna edecektir. Bu durumda bölgede kalarak hem gücünü pekiştirecek, itibarını koruyacak hem de Afganistan ve Pakistan'ı barıştırma şansı var Türkiye'nin. Afganistan'da 20 yıldır gelmeyen barış gelmiş olacak ve Türkiye tarihi başarıyı elde etmiş olacak" diyor ancak uyarıyor:
"Ama aynı zamanda Afganistan bir bataklık. En ufak bir hatada Türkiye'nin elde ettiği itibar da tersine dönebilir."