Afganistan'ın başkenti Kabil'de bir kadın doğum kliniğine düzenlenen saldırıda 24 yeni anne ile bebeklerinin öldürülmesi, ülkeyi derinden sarsmış durumda.
Uyarı: Yazının bazı bölümlerini rahatsız edici bulabilirsiniz
Saldırganlar ateş açmaya başlamadan önce Daştibarçi Hastanesi'ndeki birçok hastanın kaldığı diğer koğuşları geçip doğrudan kadın doğum kliniğine yönelmişler.
Frederic Bonnot'a göre bu bir rastlantı değil:
"Kadın doğum kliniğinde gördüğüm şey, annelerin sistematik biçimde öldürülmesiydi. Odadan odaya geçip yataklardaki kadınları vurdular. Her şeyin önceden planlandığı belliydi."
"Anneleri öldürmeye geşmişlerdi."
Emine, saldırı başlamadan sadece iki saat önce doğmuştu.
Bibi Nazia ve kocası Rafiullah'ın üçüncü çocuklarıydı. Diğer oğulları ve kızları evdeydi.
Nazia, annesiyle birlikte hastaneye gitmiş ve Emine saat 08.00'de dünyaya gelmişti.
Ailenin sevinç içinde kutlamalar yapması gerekirdi. Ancak saat 10.00 sularında saldırı başladı.
Hastane yerleşkesi dışında bulunanlar patlama seslerini duydular. Aile üyeleri ve yakınları hastanede olanlar içeri koştu. Rafiullah da onların arasındaydı.
Rafiullah'ın kuzeni Hamdullah Hamidi BBC Peştuca Servisine konuşurken "Bir o yana bir bu yana koşturdu… Ama bir şey yapamadı. Kimsenin içeri girmesine izin vermediler" diyerek o anları anlattı.
Hastanenin içinde üç silahlı kişi 55 yataklı kadın doğum kliniğindeydi. Klinik 2014 yılından bu yana Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından işletiliyordu.
Saldırı sırasında 26 anne ve anne adayı klinikteydi. 10'u kaçmayı başardı. Bibi Nazia ve yeni doğmuş bebeği Emine o kadar şanslı değildi.
Saldırıda öldürülen 16 anneden üçü doğumhanedeyken, bebekleri hâlâ karınlarındayken vuruldular.
Bibi Nazia, öldürülen diğer sekiz anne arasındaydı. İki saat önce doğmuş olan Emine, bacaklarından vuruldu, saldırıdan yaralı olarak kurtuldu.
Beş bebek daha saldırıda yaralandı. İki küçük çocuk ise öldürüldü… Bir de ebe.
Hatice adlı bir kadın Reuters haber ajansına konuşurken silahlı saldırganlardan birisinin silahının namlusunu kendisine doğrulttuğunu ama sonra başka yöne dönüp iki kişinin üzerine ateş açtığını anlattı.
Afganistan'ın dünyanın kalanının tahayyül dahi edemeyeceği yoğunlukta şiddet olaylarına alışık olduğu doğru.
BBC'nin geçen yıl yaptığı bir araştırma, Ağustos ayı boyunca ülkede her gün ortalama 74 erkek, kadın ve çocuğun saldırılarda öldürüldüğünü ortaya koymuştu.
Öldürülenlerin beşte biri sivillerdi.
Daştibarçi Hastanesi'ne düzenlenen saldırıdan sadece birkaç saat sonra Nangahar bölgesinde bir polis için düzenlenen cenaze törenine bombalı saldırı düzenlenmiş ve 32 kişi öldürülmüştü.
Kuzeydeki Balkh bölgesinde ise ABD'nin düzenlediği hava operasyonlarında en az 10 kişi ölmüş, çok sayıda kişi de yaralanmıştı. Bölge sakinleri ve Taliban, ABD hava saldırısında sadece sivillerin öldürüldüğünü söylüyor.
Tüm bunlar, ülke bir yandan barış sürecinde ilerlerken yaşandı.
ABD hükümeti Şubat ayında Taliban ile 18 yıldır devam eden silahlı çatışmaşarı bitirmeyi amaçlayan bir anlaşma imzalamıştı.
Anlaşmaya göre Taliban merkezi Afgan hükümeti ile görüşmelere başlayacaktı. Bugüne kadar herhangi bir görüşme yapılmadı. Taliban müzakereleri reddetmeye devam ediyor.
Ülke ise şiddet olaylarıyla sarsılmayı sürdürüyor. Olası bir barış anlaşması şu an için pek de mümkün değil.
Hastane saldırısının ardından Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, Taliban ve diğer silahlı örgütlere yönelik operasyonlara yeniden başlanması emrini verdi.
Cumhurbaşkanı Gani, militan örgütleri ateşkes çağrılarına uymamakla suçluyor.
Şu ana kadar kadın doğum kliniğine düzenlenen saldırıyı üstlenen bir örgüt olmadı.
Ancak ABD'nin Afganistan Büyükelçisi Zalmay Khalilzad, saldırıdan IŞİD'i sorumlu tuttu ve örgütün son aylarda ivme kazanan barış görüşmelerini baltalamaya, mezhep çatışmalarını körüklemeye çalıştığını söyledi.
Bu sözler Salı günü düzenlenen saldırının kurbanları ve onların yakınları için çok bir şey ifade etmiyor. Bir büyükanne, saldırıda hayatını kaybetmiş torununu yerden kaldırırken, altı yıl boyunca Sınır Tanımayan Doktorlar için çalışmış bir ebenin yakınları yas tutarken, saldırıdan kurtulanlar militanların açtığı ateşi çaresizce dinlemekten başka bir şey yapamazken siyasilerin telkinlerini düşünmüyorlar.
Saldırıdan kurtulan bebekler, Kabil'de Türkiye'nin destekleriyle açılmış olan Atatürk Hastanesi'ne nakledildiler.
Hastane önünde toplanan aileler, bebeklerin isimlerinin okunmalarını bekliyor, kendi çocuklarının hâlâ hayatta olduğunu duyabilmek için dualar ediyorlardı.
Anneleri ölen bebekleri evlat edinmek isteyen kadınlar ile bebeklerin yakınları arasında bazen tartışmalar da yaşandı.
Küçük Emine şimdi başka bir hastanede tedavi ediliyor. Bir kez ameliyat edildi. İki ameliyata daha girmesi gerekecek. Doktorlar, vurulan bacağını kurtarmayı umuyor ama ameliyatların işe yarayacağından emin değiller.
Emine'nin ailesi yeni doğan kızlarının bacağı kesilmesinden korkuyor. Engelli bir kızın Afganistan'da büyümesi kolay değil.
Herkes ülke barış sürecinde ilerlerken neden bu kadar vahşi bir saldırı düzenlendiğini anlamaya çalışıyor.
Hamdullah Hamidi, "19, 20 yıldır insanlar katliamların son bulması için seslerini duyurmaya çalışıyor… Ama saldırılar bitmedi. Bu insanlar bizleri katliamları durdurmayacak" diyor.