HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten Macron'a sert tepki

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, "Macron zaman zaman konuşmalarında, 'Ben işte Sayın Erdoğan'ı şöyle uyardım, ona şunu dedim, onu şu şekilde uyardım' gibisinden cümleler kuruyor. Bu cümlelerin hiçbiri doğru değil. Sayın Macron, Cumhurbaşkanımıza herhangi bir şekilde o cümleleri hiçbir zaman kurmamıştır, kuramaz" dedi.bir ortamda uyaramaz" dedi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten Macron'a sert tepki

AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı sürerken AK Parti Sözcüsü Çelik gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Yaklaşan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı tebrik eden Ömer Çelik, "Cumhuriyetimizi daha da güçlendirerek, Cumhuriyetimizi tüm nitelikleri ile daha da kuvvetli kılarak, geleceğe yürüme irademizin bir kere daha altını çiziyoruz. Bağımsızlık, özgürlük, refah, adalet ve güvenlik üretme konusundaki dirayetimizin daha da güçlenmesi, geleceğe daha da güçlü bir şekilde yürümek için milletimizin desteğiyle önümüze koyduğumuz hedeflere ulaşmak için gayret etmeye devam edeceğiz" mesajını verdi.

Mevlid-i Nebi haftasının idrak edildiğini hatırlatan Çelik, "Bugün Peygamber efendimize saygısızlık yapanların, Peygamber efendimize karşı yanlış bir dil kullananların aslında arkalarında ne bıraktıklarına bakarsanız; ırkçılık, nefret suçu, toplu mezarlar ve sömürgecilikle anılması tesadüf değildir" dedi.

'İKİ YÜZLÜ BİR ADRESE KENDİSİNİ POSTALAMIŞ OLUR'

Diyarbakır annelerinin evlat nöbetinin 421'inci gününe girdiğini, 164 ailenin eyleme katıldığını ve evladına kavuşanların sayısının 19'a yükseldiğini söyleyen Çelik, "Birileri gidip de Diyarbakır annelerini görmezden gelerek, 'Ben işte Kürt sorunundan bahsediyorum, Kürt çocuklarının geleceğinden bahsediyorum, şu yasaklara karşıyım, şu şekilde demokrasi mücadelesi veriyorum' dediği anda, Diyarbakır annelerinin mücadelesine destek veren bir tutum içerisine girmiyorsa, bilelim ki otomatikman ikiyüzlü bir adrese kendisini postalamış olur" diye konuştu. Çelik, Diyarbakır annelerinin yanında olduklarını ifade ederken, Şırnak'ta eylem başlatan annelere de selam ve hürmetlerini iletti.

Azerbaycan'ın Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarının 27 yıl sonra kurtarılması haberini almaktan duydukları memnuniyeti dile getiren Çelik, Ermenistan saldırırken sesi çıkmayanların Azerbaycan kendi vatan topraklarını kurtarmaya başlayınca ateşkes girişimlerinde bulunmalarını ibretle izlediklerini söyledi. Ermenistan'ın ateşkes ihlallerine dikkat çeken Çelik, böylece bir kere daha Ermenistan'ın aslında diplomasi ve siyasi müzakere istemeyen, saldırganlıkla işi bitirmek isteyen taraf olduğunun görüldüğünü kaydetti.

'AZERBAYCAN'IN YAPTIĞI VATAN SAVUNMASIDIR'

Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin kırmızı çizgileri olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Ermenistan burada saldırgan taraftır. Ermenistan zaten işgal ettiği topraklarda işgali daha da büyütmek için bir saldırı gerçekleştirmiştir. Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri'nin güçlü bir şekilde bu saldırganlığa cevap vermesi neticesinde Ermenistan, işgal ettiği topraklardan bir kısmını da 27 yıldır işgal ediyor, geri püskürtülmeye başlanmıştır. Buradan bir kere daha Azeri Türkü kardeşlerimize selamlarımızı ve dayanışma duygularımızı iletiyoruz. Cumhurbaşkanımız her fırsatta Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev ile telefonda görüşüyor, Türkiye'nin desteğini yineliyor. Yine çatışmaların en yoğun olduğu zamanda Meclis Başkanımız Sayın Şentop 18- 20 Ekim tarihlerinde Azerbaycan'ı ziyaret ederek, Bakü'yü ziyaret ederek bir Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti ile birlikte Türkiye'nin Azerbaycan'a olan desteğini göstermiştir. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği şekilde 'Türkiye sonuna kadar Azerbaycan'ın yanında olacaktır.' Burada soruna çözüm bulmak isteyenlerin ilk olarak Ermenistan'ın işgali meselesini masaya yatırmaları gerekiyor. Ermenistan'ın bu işgalden vazgeçirilmesi gerekiyor. Oralar herkesin kabul ettiği gibi Azerbaycan'ın toprağıdır. Ermenistan orada işgalcidir ve Azerbaycan'ın yaptığı şey bir vatan savunmasıdır. Ermenistan'ın yaptığı şeyse bir saldırganlıktan ibarettir. Dolayısıyla Türkiye, bizler, hepimiz Azerbaycan'ın bu vatan savunmasında sonuna kadar yanındayız."

'KKTC'DE YENİ BİR DÖNEME İŞARET ETMEKTEDİR'

Ersin Tatar'ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı seçilmesine de değinen Çelik, "KKTC Cumhurbaşkanlığı'ndan geçmiş dönemde duyduğumuz Türkiye'yi inciten mesajlar, Kıbrıs davasını ve Kıbrıs Türkü'nü inciten mesajların da siyasi dönemi böylece kapanmış oldu. Sayın Tatar'ın dün ifade ettikleri hem Kıbrıs'taki çözümle ilgili gerçeklere dayanan bir çözümün altını çizmesi, şimdiye kadar sadece bir oyalama olarak kullanılan bir takım mekanizmaların bundan sonra yürümeyeceğini ifade etmesi ve gerçeklere dayalı bir çözümün altını çizmesi KKTC'nin hak ve menfaatlerinin korunması açısından bilhassa da Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerinin korunması açısından yeni bir döneme işaret etmektedir" diye konuştu.

Oruç Reis gemisinin 25 Ekim- 4 Kasım arasında sismik araştırma yapacağı bölgenin Yunanistan'a 440, Türkiye'ye ise 130 kilometre uzaklıkta olduğunu belirten Sözcü Çelik, "Uluslararası hukukun işaret ettiği gibi Türkiye hukuki temelde haklı tezleri savunmaktadır, Yunanistan ise sadece maksimalist ve radikal tezlerin peşinde koşmaktadır" dedi.

'FİİLİ DURUM YARATMAKTAN VAZGEÇERSE MÜZAKERE KAPISI AÇIK'

Yunanistan ile müzakerelerin başlaması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Çelik, "Burada tabii eğer sahada fiili durum yaratmak gibisinden bir tutumdan vazgeçerse Yunanistan, müzakere kapısı her zaman açıktır. Cumhurbaşkanımız 'Masadan kaçan taraf olmayacağız' diyerek, müzakerenin bizim açımızdan ne kadar önemli olduğunu ifade etmişlerdir. Her zaman da şunu söylüyoruz: Türkiye Cumhuriyeti bir müzakere devletidir ama sahada fiili durum yaratıp, bir dayatma ortaya koyacakları zaman kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti gereken cevabı verecek kudrete, deneyime ve kararlılığa da sahiptir. Esas olan ilke, Atatürk'ün işaret ettiği gibi 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesidir. Ama burada istikrarı bozan taraf Yunanistan olduğu için müzakereyi istismar eden taraf Yunanistan olduğu için bir fiili duruma da hiçbir zaman müsaade edilmesi söz konusu olmayacaktır" açıklamasını yaptı.

'NATO ÜYELİĞİYLE ÇELİŞEN BİR DURUM DEĞİL'

Libya'nın toprak bütünlüğü, Libyalıların sahipleneceği bir çözümün ortaya çıkması konusunda herkesin hassas olması gerektiğini belirten Çelik, Birleşmiş Milletler (BM) Libya Destek Misyonu'nun 5+5 Ortak Askeri Komisyon Toplantıları neticesinde Cenevre'de 23 Ekim'de bir ateşkes anlaşması imzalandığını hatırlattı.

9 Kasım'da Libya ile ilgili Tunus'ta Siyasi Diyalog Forumu Toplantısı'nın yapılacağını kaydeden Çelik, "Libya'nın toprak bütünlüğü ve Libyalıların sahipleneceği bir çözüm konusundaki hassasiyetimizi ve takibimizi sürdürüyoruz" dedi. S-400 hava savunma sistemi ile ilgili tartışmalar hakkında konuşan Ömer Çelik, Türkiye'nin etrafındaki tehditlerden dolayı hava savunma sistemine duyulan ihtiyacın net olduğunu, NATO'nun Türkiye'nin yardımına etkili bir şekilde koşamadığını ifade etti. Çelik, "S-400 tedariki bir tercih olarak değil, Türkiye'nin güvenliğinin bir gereği olarak, bir zorunluluk olarak önümüze gelmiştir ve şu anda da deneme ve sistem kontrolleri planlandığı şekilde devam etmektedir. Türkiye bir NATO üyesidir, bu tartışılmaz bir gerçektir, NATO içerisinde çok önemli bir güçtür ve NATO savunma sistemine şimdiye kadar en değerli katkıları vermiş ülkelerin başında gelmektedir. Dolayısıyla Türkiye'nin S-400'leri kullanması güvenlik ihtiyaçları açısından bir zorunlulukken, NATO'nun komuta ve kontrol sistemlerinin altyapısına entegre edilmeyecek. Diğer NATO ülkelerinde, örneğin Yunanistan'da S-300 örneğinde olduğu gibi NATO kontrol sisteminden ayrı bir şekilde, müstakil olarak kullanılacaktır. Dolayısıyla bu Türkiye'nin NATO üyeliğiyle çelişen bir duruma sahip değildir. Burada bütün müttefiklerimizin Türkiye ile bu konuları konuşurken müttefiklik dili içerisinde, bir devlet üslubu içerisinde konuşması gerekiyor" görüşünü dile getirdi.

'MACRON O CÜMLELERİ KURMAMIŞTIR, KURAMAZ'

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Libya politikasındaki yenilgisinden itibaren sürekli her meselede Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı bir gerilimi tırmandırma politikası izlediğine dikkat çeken Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
"Macron zaman zaman konuşmalarında, 'Ben işte Sayın Erdoğan'ı şöyle uyardım, ona şunu dedim, onu şu şekilde uyardım' gibisinden cümleler kuruyor. Bu cümlelerin hiçbiri doğru değil. Sayın Macron Cumhurbaşkanımıza herhangi bir şekilde o cümleleri hiçbir zaman kurmamıştır, kuramaz. Cumhurbaşkanımızı kapalı bir ortamda ya da açık bir şekilde uyarması diye bir şey söz konusu değildir. Sayın Macron kendi kafasında bir senaryo yazıyor ve o senaryo çerçevesinde Sayın Cumhurbaşkanımızla olan görüşmeleri bir propaganda gibi kullanmaya çalışıyor. Türkiye'yi ve Sayın Cumhurbaşkanımızı hedefe koyan bir dış politikanın herhangi bir şekilde başarılı olması söz konusu değil. Akdeniz'e gemi göndererek, uçak göndererek, gövde gösterisi yapmaya çalışıyor ama hiçbir karşılığı yok. Aynı şey Ermenistan- Azerbaycan meselesinde yaptıklarında da söz konusu. Halbuki Libya'da uyguladığı yanlış politikaların neticesi, geçmişteki sömürge dönemlerini hatırlatırcasına yine toplu mezarlar oldu. Bununla yüzleşmesi gerekirken burada ortaya çıkan suçu, Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye'ye saldırarak kapatmak istiyor. Bu, bu şekilde kapatılacak bir suç değildir. Bu cürümler insanlığın gözü önünde gerçekleşiyor."

'DEAŞ GİBİ ÖRGÜTLERE İDEOLOJİK MÜHİMMAT SAĞLIYOR'

Macron'un 'İslamcı radikalizmle mücadele' adı altında bir terör yasasını bakanlar kuruluna göndereceğini söyleyen Çelik, "Fransa İslamı'ndan bahsediyor. Kendi kafasına göre dinleri, insanları bir mühendislik faaliyetinden geçirerek, farklı formlara sokabileceğini düşünüyor. Halbuki bütün bu sözler, ırkçılığı, nefret suçlarını, İslam düşmanlığını, antisemitizmi kışkırtan yaklaşımlardır. Macron'un sözleri DEAŞ gibi örgütlere ideolojik mühimmat ve lojistik sağlıyor. Dolayısıyla yaptığı şey Fransa toplumunun da huzurunu bozacak bir şeydir. Laik devlet kavramının bu kadar referans verilen bir ülkede çıkıp da 'Fransa İslam'ı üretileceğinden bahsetmesi ya da İslam'ı terörle yan yana kullanan bir metni terörle mücadele yasası aldı altında bakanlar kurulundan geçireceğini söylemesi büyük bir basiretsizliktir" dedi.

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Macron'u defalarca uyardığını ifade ederken, "Maalesef bu yanlışı kasten yapmaya devam etmektedir. Şunu herkesin bilmesi gerekir: Avrupa'daki Müslümanları taciz etmek, Avrupa'daki Müslümanların hayat tarzlarını kısıtlamaya çalışmak, camilere saldırmak sadece ve sadece oradaki ırkçıların işine yarar, Avrupa demokrasilerini yok etmek isteyen faşistlerin işine yarar" diye konuştu.

Filistin meselesine değinirken birçok ülkenin İsrail ile normalleşme adımları attığını hatırlatan Çelik, "Bu normalleşmeye imza atan ülkeler, 'Biz bunu yaptığımız zaman Filistin'in hak ve menfaatleri daha çok korunacak, bir takım bu yasa dışı yerleşimler ile ilgili kararları geri çevirecek' dediler. Bu normalleşme kararlarından sonra Batı Şeria'da Netanyahu Hükümeti, 5 bin 400 ilave yasa dışı yerleşime onay verdiğini açıkladı. Görüldüğü gibi bu normalleşme çabalarının Netanyahu'yu bu radikal siyasetlerden hiçbir şekilde vazgeçirmediği, bu süreçlerin tek yönlü çalışan bir süreç olduğu, iki devletli çözüm perspektifini zedeleyen sonuç olduğu net bir şekilde görülmektedir" dedi.

'PROVOKASYONDUR, FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ İLE İLGİSİ YOKTUR'

Avrupa'da Hazreti Muhammed'e yönelik saldırıların faşistlerin kendileri için bir alan açma çabası olduğunu belirten Çelik, "Dolayısıyla buna direnmek her demokratın görevidir. Macron'un tutup da kamu binalarına o çirkin ve asla kabul edilemez karikatürleri yansıtması bize göre bir provokasyondur, bir kışkırtmadır. Bunun fikir özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Fikir özgürlüğü adı altında milyonlarca Müslüman'ı inciten, milyonlarca Müslüman'ın hakaret kabul ettiği bir yaklaşımı ortaya koymak asla kabul edilemez. Bundan ancak birbirinin siyasi ikizi olan Avrupa'daki ırkçılar ve DEAŞ gibi terör örgütleri memnun olur" diye konuştu.

Açıklamalarının ardından soruları da yanıtlayan Çelik, Yunanistan'ın NAVTEX'i siyasi çatışmanın bir parçası olarak ilan ettiğini söyleyerek, "Biz milli günlerde bu şekilde herhangi bir tatbikat yapmıyoruz, herhangi bir şekilde bir atış eğitimi vesaire yapmıyoruz. O ülkelerin milli günlerine saygı çerçevesinde. Dolayısıyla bunu muhatabımız olan devletlerden de tabii ki bu centilmenliği bekleriz. Şu aşamada onlar bunu kaldırdığı için bizim de kaldırmamız gayet normal" görüşünü ifade etti.

'BU EĞİTİMİN PKK İÇİNDE GERÇEKLEŞMESİ MÜMKÜN DEĞİL'

Çelik, Hatay'ın İskenderun ilçesinde engellenen terör saldırısı ile ilgili soruyu yanıtlarken, yapılan hazırlığın büyük bir katliama imza atmak üzere olunduğunu gösterdiğini, teröristlerin paramotor adı verilen bir hava aracıyla bölgeye ulaştıklarını ve bunun için eğitim aldıklarını belirtti. Çelik, "Bu eğitimin PKK içerisinde gerçekleşmesi mümkün değil. Onlara bu cihazları kim veriyor ve bu cihazları kullanma eğitimini kim veriyor, bu tabii ki Türkiye Cumhuriyeti'nin bilgisi dahilindedir. Burada yapılan çalışmalar güvenlik güçlerimizin çok kararlı ve çok titiz çalışmasıyla gerçekleşti ve netice itibarı ile Amanoslar bundan temizlendi. Dolayısıyla PKK burada yeni bir hat oluşturma imkanına kavuşamadı. Bu eylem püskürtülmüştür ve bunlar gerekli karşılığı almışlardır. Bundan sonrasında da her türlü eylem biçimine karşı tabii ki hazırlığını Türkiye sürdürecek" diye konuştu.

'SON DERECE YAKIŞIKSIZ, ŞİDDETLE KINIYORUZ'

Parti Sözcüsü Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Fransız mallarına yönelik boykot çağrısına ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ı hedef alan açıklamaları hakkında ise şunları söyledi:
"Bir siyasetçiye, Hanımefendi üzerinden siyaset yapmak yakışmıyor. Bu yakışıksız bir tavır. Yani belli yaşta bir siyasetçi, aile sahibi bir siyasetçi ve maalesef en temel değerlere riayet etmeyen bir tutum içerisine girebiliyor. Bugün Hanımefendi ile ilgili kurduğu cümleler son derece yakışıksız cümleler. Siyasetçinin muhatabı siyasetçidir. Söyleyeceği bir şey varsa söyler, biz de ona cevabını veririz. Ama siyasi mücadeleyi, siyasi polemikleri aileye taşımak, Hanımefendi'ye taşımak son derece yakışıksız bir durumdur ve bunu şiddetle kınıyoruz. Aileler üzerinden, kadınlar üzerinden bu siyaset yapma tavrı doğrudan şiddettir. Saygısızca bir yaklaşımdır ve kınanması gereken bir davranıştır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun hükümetimize karşı kullandığı tezlerin bir kısmı gerek Suriye konusunda, gerek Doğu Akdeniz konusunda, gerek Hafız Esad rejimi konusunda Fransa'nın tezlerinin aynısıydı. Dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu'na tavsiyem bu boykota hükümetimize karşı Fransız siyasi tezlerini kullanmaktan vazgeçerek katılması gerektiğidir."

Çelik, Kılıçdaroğlu'nun İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'ya yönelik eleştirileri hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir siyasetçinin dil haznesi, bir siyasetçinin anlatma kabiliyeti bu kadar zayıf olabilir mi? Bir derdi varsa, söyleyeceği bir şey varsa, eleştirisi varsa bunu son derece kişiselleştirmeyen, saygısızlık yapmayacak birtakım cümlelerle ortaya koyabilir. Ama tutuyor doğrudan hakaret ediyor. İstanbul Valisi çok deneyimli bir arkadaşımızdır, çok iyi bir kamu yöneticisi ve çok iyi bir validir. Dolayısıyla yanlış bulduğu bir şey varsa sayın Kılıçdaroğlu'nun tabii ki eleştirebilir, eleştiri söz konusudur. Ama Sayın Kılıçdaroğlu eleştirmiyor, doğrudan hakaret diline kaçıyor."

DHA

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler