ANKARA (İHA) - Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, tartışmalara yol açan 'ezan genelgesi'nin Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik süreciyle ilişkilendirilmesine sert tepki gösterdi.
Bardakoğlu, "Laik, demokratik cumhuriyetin en önemli kurumlarından olan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesinin de gereği olarak kendi alanında özgürce ancak Anayasal kuruluş olmanın sorumluluğu için hareket etmektedir. Bunun siyasetle, IMF ile, AB ile bir ilgisi yok, hiçbir zaman da olamaz. Doğru bildiğimizi, doğru zamanda ve doğru şekilde yapmayı vazife addediyoruz" dedi. Ezanın musikinin ve sanatın ahenginde olması gerektiğine dikkat çeken Bardakoğlu, camiler gibi ezanın da sanat ve estetik içinde okunması gerektiğini söyledi.
Bardakoğlu, 'Alevilik İslam dışındadır' tartışmalarını da değerlendirerek, "Diyanet İşleri Başkanlığı sünni bir kuruluş değildir. Sünniliği izleme veya belli mezhebe ve tarikata tavır alma gibi bir tavır içinde kesinlikle olamayız. Herkes biliyor, Aleviler de bizim kardeşimizdir ve İslam'ın içindedir. İslam dininin hiçbir alt grubunun, kendini ayrı gören inanç grubunun incitilmesine, tecrit edilmesine, dışlanmasına razı olamayız" diye konuştu. Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın aynı zamanda gayri müslimlerin de Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu vurguladı.
"AB'YE ÜYELİK GÜNDEMİMİZDE YOK"
Bardakoğlu, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin hükümetlerin ve devletlerin uluslararası politikaları olduğunu belirterek, Diyanet'in gündeminde Türkiye'nin AB'ye üye olup olmayacağının bulunmadığını söyledi. Diyanet'in 20-30 yıldır yurtdışında bulunan 4 milyona yakın dindaşına din hizmeti götürdüğünü hatırlatan Bardakoğlu, bu amaçla bin 200 din adamının görevlendirildiğini açıkladı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 20-25 yıldan beri yurtdışındaki vatandaşların dini hayatlarıyla yakından ilgili olduğunu dile getiren Bardakoğlu, bu konuda geç kalındığını ve birtakım sorunlar ortaya çıktığını kaydetti. "AB'ye üyelik gündemimizde değil ancak AB ile ilişkiler her zaman gündemimizde olmuştur" diyen Bardakoğlu, bu çerçevede yurtdışındaki vatandaşlara hizmet götürmeye devam edeceklerini bildirdi. Diyanet'in faaliyetlerinin AB sürecinde olmadığını, yurtdışındaki vatandaşların dini ihtiyaçlarının karşılanmasının bir zorunluluk olduğunun altını çizen Bardakoğlu, ilişkiler ve hizmetlerin bu çerçevede değerlendirilmesini istedi. Bardakoğlu, "Biz yaptığımız işi hem dinin ana kaynaklarına bağlı olarak hem de günümüzün sorunlarına ve çağımızın ihtiyaçlarına göre yapmaya çalışıyoruz. Bağımsız bir kuruluşuz. Laik, demokratik cumhuriyetin en önemli kurumlarından olan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesinin de gereği olarak kendi alanında özgürce ancak Anayasal kuruluş olmanın sorumluluğu için hareket etmektedir. Böyle olduğu için din hizmetlerini halkın taleplerini de dikkate alarak özgürce ve doğruca yapıyoruz. Bunun siyasetle, IMF ile, AB ile bir alakası olmamıştır, hiçbir zaman da olamaz. Biz doğru bildiğimizi, doğru zamanda, doğru şekilde yapmak zorundayız. Bunu kendimiz için bir vazife adlediyoruz" değerlendirmesini yaptı.
"ALEVİLİK, İSLAM'IN İÇİNDEDİR"
Bardakoğlu, konuşmasında, son günlerdeki 'Alevilik İslam dışıdır' tartışmalarına da değindi. Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın laik ve demokratik bir yapı içinde vatandaşlık esasına göre hizmet veren, tüm müslümanları kapsayan bir din anlatımına ve dini hizmet sunumuna sahip bir kamu kuruluşu olduğunu dile getirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sünni bir kuruluş olmadığının altını çizen Bardakoğlu, şunları söyledi:
"Bizim anlattığımız din, Kanada'dan Endonezya'ya kadar bütün müslümanların ortak paydasını teşkil eden bir dindir. Bunun için Diyanet İşleri Başkanlığı sünni bir kuruluş değildir. Sünniliği izleme veya belli mezhebe ve tarikata tavır alma gibi bir tavır içinde kesinlikle olamayız. Biz kamu kuruluşuyuz. Bilgi ve liyakata göre bilgi ve hizmet üretiyoruz. Herkes biliyor, Aleviler de bizim kardeşimizdir ve İslam'ın içindedir. İslam'ın kültür tarihi içinde ortaya çıkmış birçok farklı anlayışlar vardır. Bizim bunların hepsini kuşatmamız lazım, kuşatıyoruz da. İslam dininin hiçbir alt grubunun, kendini ayrı gören inanç grubunun incitilmesine, tecrit edilmesine, dışlanmasına razı olamayız. Biz Türkiye Cumhuriyeti içinde gayri müslimlerin de Diyanet İşleri Başkalığıyız. Onlara da İslam dini konusunda sağlıklı bilgi sunuyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece müslümanları değil, gayri müslimleri de İslam dini konusunda doğru bilgi vererek aydınlatmaktadır. Din konusu sağlıklı ve doğru bilgiyle ancak huzur ve barış kaynağı olur. Aksi takdirde birçok amacın aracı olur ve gerilim üretir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu açıdan fevkalade önemli noktada bulunmakta ve yaptığı işi de tüm vatandaşları kucaklayıcı bir biçimde yapmaya özen göstermektedir."
"SANAT VE DİN BİRBİRİNDEN AYRILMAMALI"
Diyanet'in 'ezan genelgesi' ile kendisini AB'ye uyarlamaya başladığı yönündeki haberlere de tepki gösteren Bardakoğlu, genelegeleri kendi iç dinamiklerine göre yayımladıklarını söyledi. Bunların hiçbirinin siyaset, hükümet ve AB ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirten Bardakoğlu, genelgenin iyi algılanmadığını ve çarpıtıldığını ifade etti. Metnin yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde açık olduğunu belirten Bardakoğlu, ezan ve kametin herkes tarafından duyulmasını ancak insanları rahatsız etmemesi gerektiğini söyledi. Ezanın bir simge olduğunu, bu nedenle ezanın sanatın ve musikinin eseri olması gerektiğini vurgulayan Bardakoğlu, "Ezanın musikinin, sanatın ahenginde olması gerekir. Camilerimiz nasıl İslam sanat ve mimarisinin güzel örnekleri olduğu gibi ezan da musiki zevkimizin güzel örnekleri olmalı. Sanat, din ve estetik birbirinden ayrılmamalıdır" diye konuştu.
"HAZIRLANAN TEFSİR RESMİ TEFSİRİMİZ DEĞİL"
Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 4 profesöre hazırlattığı Kur'an-ı Kerim'in tefsirinin tamamlandığını açıkladı. Atatürk'ün emriyle cumhuriyetin ilk yıllarında Elmalı tefsirinin yazıldığını, daha sonra da çeşitli bilim adamları tarafından değişik tefsirler kaleme alındığını hatırlattı. Tefsirin Kuran-ı Kerim'in yorumu anlamına geldiğini belirten Bardakoğlu, "Biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Kur'an-ı Kerim'in her asırda, her çağda insana hitap ettiğini biliyoruz. Her çağda insanlar tarafından anlaşılması gerekir. Kuran-ı Kerim'in rahmet ve hidayet kaynağı olması onu anlamamıza bağlıdır. Biz bunu yapamazsak Kur'an-ı Kerim hayatımıza ışık tutmaz" dedi. Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 4 ilahiyat uzmanına hazırlattığı tefsir çalışmasının tamamlandığını, bu ay içinde basımının tamamlandığını ve halkın da alabileceği bir fiyatla piyasaya sunulduğunu açıkladı. Söz konusu tefsirin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi tefsiri olmadığını, tefsirlerin kurumlara değil yazan şahıslara ait olduğuna işaret eden Bardakoğlu, "Biz Türkiye'nin bilgi birikimini kamuoyuna kazandırmak istiyoruz. Hiçbir tefsir Kuran-ı Kerim'in yorumunda son söz sayılamaz. Her bir bakış açısı, Kuran-ı Kerim'e ayrı bir anlam katabilir. Kuran sonsuz bir hazinedir. Kıyamete kadar verdikleri mesaj sürecektir. Her bir bakış açısı Kuran'ın yeni bir yüzünü ortaya koyacaktır. İnsanlığın dindarlaşma çabası nasıl kıyamete kadar sürecekse, Kur'an-ı Kerim'i anlama çabası da kıyamete kadar sürecektir" şeklinde konuştu.
"HAC KONTENJANI ARTABİLİR"
Daha sonra gazetecilerin sorularını cevaplandıran Bardakoğlu, Diyanet'in Hac için ek kontenjan talep edip etmediği yönündeki bir soru üzerine, Türkiye'ye 70 bin kontenjan verildiğini, bu yıl da artmasının öngörüldüğünü, bu nedenle yedeklerin de kaydını yapmaya devam ettiklerini söyledi. 210 bin vatandaşın tümünü hacca göndermeyi arzu ettiklerini ancak bunun mümkün olmadığını ifade eden Bardakoğlu, sayı artıkça rahmet değil zahmet olduğunu dile getirdi. Ülkere kota uygulanmasını doğru bulduklarını ancak Türkiye'nin ayrı bir konumda değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Bardakoğlu, Türkiye'nin hac düzeninde övünülecek bir çalışma ortaya koyduğunu bildirdi. Bardakoğlu, bu nedenle Türkiye'ye verilen kontenjanın belli bir ölçüde artabileceğini söyledi. Bardakoğlu, yedek sırası gelen hacı adaylarının objektif şekilde kayıtlarını yaptıklarını ifade etti.
GENELGE TARTIŞMALARINA KIZDI
Bardakoğlu, bir gazetecinin, 'Neden ezan genelgesi yayınlamaya ihtiyaç duyuldu?' yönündeki sorusu üzerine de şunları söyledi: "Cami içi ve cami dışında okunan ezan konusunda öteden beri titiziz. Ancak Türkiye'de din ve Diyanet üzerinden siyaset adeti henüz sona ermedi. İnsanlar zaman zaman kutsal değerleri ve konuları en gündelik tartışmalarda, sıradan siyasi tartışmalarda kullanabiliyorlar. Yanlış anlaşılacak bir metin yok ortada. Hoparlör ayarının iyi yapılmasını istedik. Bu talep oldukça açıktır. Din ve Diyanet üzerinden siyaset en çok yapanlara zarar verir. Halkımız ariftir. Kutsal değerleri günlük tartışma zemine taşımak itibar yok eder. Dinin sahibi Allah'tır. Dinin metinleri, Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sünnetleridir. İnsanlara düşen bunları iyi anlamaktır."