HABER

Arap baharı ve Kaddafi'nin geleceği

Kraliyet Birleşik Kuvvetler Enstitüsü (RUSI) adlı düşünce kuruluşundan Shashank Joshi, Libya'daki gelişmeleri yorumluyor.

Shashank Joshi

Kraliyet Birleşik Kuvvetler Enstitüsü

Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin Arap Baharı'nda devrilen üçüncü lider olması çok ironik bir gelişme olur.

1986'da dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, Kaddafi için "Orta Doğu'nun kudurmuş köpeği" demiş ve Libya'ya hava saldırıları düzenlemişti. Bu saldırılarda Kaddafi'nin kızı da ölmüştü.

Ama 20 yıl sonra Bush yönetimi, Libya'yla yeniden diplomatik ilişki kurma kararı aldı ve 2008'den sonra Amerikan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, eski düşman Kaddafi için "Kişilikli ve deneyimli bir insan" demeye başladı.

Ancak Kaddafi'nin bu iki özelliği 42 yıllık iktidarını kurtarmaya yetmeyecek gibi görünüyor.

1990'larda yaptırımlar nedeniylee Libya ekonomisi zordaydı. Kaddafi, Lockerbie saldırısındaki rolü konusunda geri adım attı ve kurbanların yakınlarına tazminat ödemeyi kabul etti, radikal geçmişinden koptuğu mesajları verdi.

En kaydedeğer gelişme ise Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam Kaddafi'nin 2003'te ülkenin nükleer programını tasfiye edeceklerini açıklaması oldu.

Bu yakınlaşma, bugün Bingazi ve Trablus'ta sokağa dökülen ve ölümü göze alan insanları da etkiledi.

Batı'dan silah Mayıs 2008'de Libya, Amerikan General Dynamics firmasıyla ordunun seçkin birlikleri için 165 milyon dolarlık silah anlaşması imzalamıştı.

Kaddafi'nin küçük oğlu Hamis komutasındaki bu birlik, geçen hafta Mısır sınırındaki Beyda kentinde protestocuların üzerine mermi yağdırdı.

2010'un ilk dokuz ayında askeri kameralardan nişancı tüfeklerine kadar Libya'ya satılan İngiliz silahlarının tutarı 300 milyon dolara ulaştı.

Libya'daki şiddetin boyutu kimseyi şaşırtmamalı. Bir örnek vermek gerekirse, Ebu Selim hapishanesinde çıkan bir isyanın bastırılması sırasında 1200 kişi ölmüştü.

Bingazi'de mahkeme binası önünde yaşanan olaylar, güvenlik güçlerinin olay çıkmasını önlemek amacıyla kurbanların yakınlarını gözaltına almasıyla başlamıştı.

Libya, bölgedeki en baskıcı ülkelerden biri. Fredeom House örgütüne göre Libya'da siyasi ve bireysel özgürlükler olabilecek en kötü seviyede. İfade, toplanma ve inanç özgürlüğü neredeyse yok sayılıyor.

Libya'nın Mısır ve Tunus'tan farkı Bu yüzden ne Trablus sokaklarına yansıyan öfke ne de devletin buna gösterdiği acımasız tepki şaşırtıcı.

Ama, Libya'da yaşananlar bazı boyutlarıyla Mısır ve Tunus'takilerden farklı. Bu iki ülke de ordu, komuta kademesinin bölünmesi ya da toplumun gözünde kötü duruma düşülmesi riski karşısında ordu rejimi karşısına alabildi.

Fakat Bayreyn'de Suudi Arabistan ve Pakistanlı Sünni askerlerden oluşan birlikler, göstericilere karşı aşırı güç kullandılar. Ama sonunda rejim, bunun şiddeti tırmandırabileceğini görerek bu birlikleri geri çekti.

Libya'da ise daha büyük oranda bir şiddet yaşandı. Halkın üzerine rastgele ateş açıldı.

Şiddet kaynağını, Mısır'a göre halkın gözünde daha az prestiji olan ordunun rejime sadakat göstereceği öngörüsünden aldı.

Buna rağmen, gelen haberler göre, Libya yönetimi, paralı askerlerden de yararlanmak zorunda kaldı.

Bingazi'de polis ve askerler arasında verilen emirlere uymayı reddedenler oldu. Orduda farklı aşiretler arasında ayrışmalar olduğu belirtiliyor.

Rejimin haber yasağının başlangıçta başarılı olacağı düşünülüyordu. Protestocular ihtiyacı olan oksijenden; uluslararası destekten mahrum kalacaktı.

Ama toplu kıyımdan görüntüler ve tanıklıklar bir şekilde dünyanın geri kalanına ulaştırılıyor.

En Çok Aranan Haberler