ANKARA (A.A) - Şimdi '30 sene sonra bunları yargılayalım' deseniz, yargılanacak insan kalmadı bir, yargılamanın sonucunda da netice almak da mümkün değil iki... Şimdi yapacağımız çok daha akıllıca bir iş var, 28 Şubat daha yakında oldu...'' dedi.
Arınç, ATAUM'un 46. dönem Avrupa Birliği Kursları açılış töreninde verdiği dersin ardından kursiyerlerin sorularını yanıtladı.
''Türkiye'de son yaşanan gelişmeler, demokratik açılım, Alevi çalıştayı, darbe planları olsun AB'ye giriş sürecini hangi yönde etkilemiştir?'' şeklindeki soru üzerine Arınç, ''Öyle bir soru sordun ki, bombayı attın ortaya'' sözleriyle kursiyere espri yaptı.
Arınç, ''Ben tabii ismini koymadan söyleyeyim, tartışma konusu olabilir, herkes farklı bir pencereden bakıyor olaylara. Ama 'son yaşanan olaylar' dediğimiz zaman, bir gözaltılar, bir yargılama süreci, üst üste ortaya çıkan bazı planlar, tatbikatlar vesaire, bunlar AB sürecini bence olumlu etkilemiştir. Benim kanaatim budur'' dedi.
-''BELKİ PATAGONYA'DA BİLE CİDDİ SUÇTUR''
Arınç, ''Yunanistan, AB'ye üye olmadan önce Albaylar Cuntasını yargılamış ve mahkum etmişti. Türkiye'de de şu anda darbe girişimi ve buna ilişkin gözaltılar yaşanıyor. Darbe girişimi bir suç mudur, eğer suçsa 12 Eylül askeri cuntası neden yargılanmadı?'' sorusu üzerine, İspanya, Yunanistan ve bazı ülkelerde bu tür girişimlere karşı hemen olmasa da daha sonra bir yargılama süreci olduğunu söyledi.
O albaylardan halen cezaevinde olanların bulunduğunu dile getiren Arınç, çeşitli dönemlerdeki yasal düzenlemelerde cebir ve şiddet kullanarak bir anayasal rejimin değiştirilmesi, değiştirilmeye teşebbüs edilmesinin suç olduğunu ve idamla cezalandırıldığını hatırlattı. Ceza Kanununda bazı değişiklikler yapıldığını belirten Arınç, şöyle konuştu:
''Ama anayasal rejimi değiştirmek halen de ağır bir suçtur. Değiştirmeye teşebbüs etmek de ağır bir suçtur. Aslında sorunuzun içinde bazı aklıevvellerin tartıştığı bir konu var. 'Planlar var ama, adamlar düşünmüşler, senaryo yazmışlar canım bundan dolayı herhalde ceza almaz' demek istiyorsunuz veya birileri böyle demek istiyor. Çok masumane bir şey değil. Çünkü o planların ve o planların içerisinde yapılması gerekenlerin zorla yapılabileceği konusunda da bazı konular veya konu başlıkları var. Tabii yargı bu konuyu gündemine alınca suçun vasfını mutlaka tayin edecektir. Ben kimin neyle suçlandığını veya nasıl bir ceza alacağını buradan söyleyemem. Bu konuda yetkili de değilim. Ama anayasal rejimin parlamentoyu feshetme, siyasi partileri kapatıp seçilmiş hükümetleri devirmeyi amaçlamak, dünyanın her yerinde, belki Patagonya'da bile ciddi bir suçtur. Buna teşebbüs etmek de bu kadar büyük bir suçun mutlaka karşılığı olması gerekir.''
12 Eylül rejiminin 1982 Anayasası'nda geçici 15. maddeyle 1980 ile 1986 yılları arasında yapılan her şeyi meşru ve makul saydığını ve bu konuda dava açılamayacağı hükmüyle devlet başkanı ve konsey üyelerini koruma altına aldığını anlatan Arınç, o dönemde Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı ile anayasanın kabulünün aynı referandumda birleştirildiğini hatırlattı.
Arınç, ''AK Parti açısından ben aynı bunlar gibi bir örnek olması bakımından, cumhurbaşkanlığı seçiminde parlamentoda yaşanan tartışmalardan sonra, birinci turu yaptığımız gecenin akşamında, yani 27 Nisan gece 23.45'te internet sitesinde yayınlanan muhtıraya karşı hükümetin verdiği cevabın AK Parti'ye 3 ay sonra seçimlerde yüzde 47 getirdiğini biliyorum. Bu halk seçerken kendine yakın olanı seçiyor'' dedi.
Anayasalara referandumlarda halkın bir an önce kabul edilip seçimlerin yapılması için ''evet'' oyu verdiği görüşünü dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
''1960'da zorlama vardı. Ama 1982'de zorlamanın dışında başka faktörler de vardı. Çünkü 27 Mayıs'a gelinceye kadar Türkiye'nin toplumsal ve siyasi yapısı bir darbeye hazırlanmıştı. Darbeyi yapan şahıs, 'işin biraz daha olgunlaşmasını bekledik' diye konuştu. İşin biraz daha olgunlaşmasını beklemek 5 bin kişinin canını kaybetmesiydi. 15. madde üzerinde bugüne kadar çok tartışıldı, bir fıkrası kaldı, bir fıkrası kaldı... Şimdi '30 sene sonra bunları yargılayalım' deseniz, yargılanacak insan da kalmadı bir, yargılamanın sonucunda da netice almak da mümkün değil iki... Şimdi yapacağımız çok daha akıllıca bir iş var, 28 Şubat daha yakında oldu. Dolayısıyla, 28 Şubatları, 29 Martları falan bırakın, ama şu son gelişmeler filan dedi ya arkadaşımız, şu son yaşanan olaylar, belki o sizi tatmin edebilir. Belki, bundan sonra dileriz ki Türkiye'de darbe, cunta hevesleri olmasın. Siyasetçi mutlaka yanlış yapar, ama siyasetçinin yanlışlığını elbette biz Türkiye'de hem halktan, hem de anayasal kurumlardan yine demokrasi içerisinde beklemek durumunda kalırız.''