ALANYA (A.A) - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Başbakan Vekili Bülent Arınç, ''Halk iradesi kimi istiyorsa, seçimin sonunda kime yetki veriyorsa o gelmeli ve barışçı yollarla iktidarlar el değiştirmelidir. Artık darbe, muhtıra, cuntalaşmak Türk siyasetinde hiçbir zaman konuşulmamalıdır, hiçbir zaman yer etmemelidir. Kimse başını çevirip de bunlara selam bile vermemelidir'' dedi.
Arınç, Alanya Siyaset Akademisi Koordinatörlüğünce düzenlenen AK Parti Siyaset Akademisi Sertifika Töreni'ne katıldı. Siyaset akademilerinde, alanlarında isim yapmış, AK Parti sempatizanı olmayan kişilerin ders verdiğini belirterek, ''Biz farklılıklardan yanayız. Farklılıkların bize güç vereceğini düşünüyoruz. Herkese tek tip elbise giydirme derdinde değiliz'' dedi.
Arınç, AK Parti'nin 2001 yılında kurulduğunu hatırlatarak, 1999 seçimlerinde 3 partinin koalisyon kurduğunu, 2001-2002 krizleri, eski Başbakan Bülent Ecevit'in hastalığı ve koalisyon içi çatışmaların bu dönemde yaşandığını kaydetti. ''Hatta hükümetin hükümet yapamaması o dönemde oldu. Toplumsal sıkıntılar, ekonomik sıkıntılar, Türkiye'nin yalnızlaşması o dönemde oldu'' diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O dönem başlı başına Türk siyasetinde belki bir yere sahiptir. Ama onun öncesi de var. Mesela biz bugünlerde neyi hatırlıyoruz? 27 Mayıs Darbesini hatırlıyoruz, 27 Mayıs 1960. O tarihlerde ben ortaokul talebesiydim. Biz farkında olmadan bile bir hükümetin devrildiğini, bir askeri darbenin olduğunu hatırlıyoruz. Sonraki sıkıntıları biliyoruz. İdamların getirdiği tartışmaları, koalisyon dönemlerini, 'Kuyruklar' diyerek Demokrat Partililer'in nasıl suçlandığını, insanların özgürlüklerinden nasıl mahrum kaldıklarını ben şahsen çok iyi hatırlıyorum. Ne kadar zaman geçti? 50 sene geçti. 50 sene sonra bu darbeye bugün sahip çıkan insan ancak 3 kişidir, 5 kişidir. Toplumda 70 milyonun sesini çıkaranlara bakarsak hepsi artık bu darbeyi lanetliyor. Türkiye bu noktaya geldi. Ne zaman geldi? 50 sene sonra geldi. Darbeden 50 gün sonra gelmedi. Şimdi artık inanıyoruz ki demokrasiler halkın iradesidir, seçimdir, sandıktır.
İktidarların el değiştirmesi darbelerle, ihtilallerle, adam kandırmakla olmamalıdır. Halk iradesi kimi istiyorsa, seçimin sonunda kime yetki veriyorsa o gelmeli ve barışçı yollarla iktidarlar el değiştirmelidir. Artık darbe, artık muhtıra, artık cuntalaşmak Türk siyasetinde hiçbir zaman konuşulmamalıdır, hiçbir zaman yer etmemelidir, kimse başını çevirip de bunlara selam bile vermemelidir. Demokrasi çoğulculuk ve katılımcılık demektir. Farklılıklar olacak ve bu farklı görüşler karar mekanizmalarında yer edecek. Herkes fikrini söyleyebilecek, ifade özgürlüğü olacak, onları dinleyeceğiz, saygı göstereceğiz, sonra oluşan karara göre ülke yönetilecek.''
-''YARGI KARARLARI İDARENİN EYLEMLERİNİN ÜZERİNDE''-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de yargı kararlarının, idarenin eylemlerinin üstünde olduğunu belirterek, ''Birisini alıyorsunuz görevden, Alanya'dan Antalya'ya memursa eğer tayin ediyorsunuz. İdare Mahkemesi iki gün sonra yürütmeyi durdurma kararı veriyor, 5 gün sonra da iptal edip geriye döndürebiliyor'' dedi.
TBMM'nin 23 Nisan 1920'de açıldığını hatırlatan Arınç, Büyük Atatürk ve milli mücadeleyi yapanların 1921 yılında Ankara'da halkın temsilcilerini toplayarak 8-10 maddelik küçük bir anayasa hazırladıklarını kaydetti.
Parlamentonun 1924 yılında daha büyük bir Anayasa yaptığını belirten Arınç, bu Anayasa'nın 1960 Darbesine kadar yürürlükte kaldığını vurguladı. Arınç, şöyle konuştu:
''60 darbesinden sonra artık Türkiye'de darbeler sonucu Anayasa yapılmaya başlandı. İki tane sivil Anayasamız oldu, 1921 ve 1924. İki tane de darbe anayasası oldu ki bir tanesi hala elimizde. Tamamını değiştiremiyoruz, hiç olmazsa parça parça değiştirmeye kalkıyoruz. Bakalım 12 Eylül'de halk ne karar verecek. Ama 1961 ve 1982 anayasaları askeri darbelerin ürünü olarak atanmış kurucu meclis veya danışma meclisi eliyle ve sonra referandumla gerçekleşti. Biz bugün artık darbe ürünü olan anayasalara değil, sivil, demokrat, çağdaş, hukuk ve demokrasi standardı yükselmiş bir anayasaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bunların hepsi bir gelişimdir, hepsi dönüşümdür, Türkiye artık bugün koşan adımlarla demokrasiye ve özgürlüğe gidiyor.''