Tim Mansell
İsveç
Geçtiğimiz günlerde yaklaşık bir haftalık süreyi çok ama çok öfkeli, korku içindeki insanlarla geçirdim.
Lilian örneğin, Södertalje kasabasında temizlikçilik yaparak hayatını kazanan bir kadın.
Geçimini tuhaf işler yaparak sağlayan, bir bodrum katında bir odayı paylaşarak yaşayan George ve 20 yaşındaki lise öğrencisi Jacob...
Bunlar gerçek isimleri değil kuşkusuz. Ülkelerinde ve şu anda bulundukları İsveç'te kimlikleri ortaya çıkmasın diye sahte isimlerle tanıtıyorum onları. Bu üç genç de, İsveç'e siyasi sığınma talebiyle gelmiş olan Iraklı Hıristiyanlar...
Üçünün de başvuruları reddedilmiş. Bunu anlamakta da çok zorlanıyorlar.
Jacob hakkındaki ret kararını inceleme fırsatları olmuş. Kararda, Irak'ta kendisine ve ailesine yönelik tehditler, İslam'ı seçmesi ya da öldürüleceği tehdidinden söz ediliyor. Öyle ki bu tehditlerden biri de silahlı, maskeli sekiz kişi tarafından yöneltilmiş kendilerine.
Üçünün de hikayeleri benzer. Kaçırılma, fidye, kiliselerin bombalanması ve ölüm tehditleri. Ve İsveç makamlarının davranışlarıyla da şaşkına dönmüş durumdalar. İsveç'te insan hakları yok diyor, ''Hayvanlara bile daha iyi davranılıyor burada'' diye devam ediyorlar. Haksız bir suçlama olabilir belki ama birden fazla kişiden duyduğum yakınma bu.
İsveç bıkkın Lilian'la buluşmaya Nuri Kino'yla gidiyoruz. İsveç'teki Iraklı sığınmacılarla çok yakından ilgilenen bir gazeteci Nuri. Södertalje'ye giderken yolda sabah Lilian'ın avukatıyla görüştüğünü ve temyiz başvurusunun da reddedildiğini anlatıyor. Avukat söylemeye cesaret edememiş, ben de söyleyemem diyor.
Gittiğimiz kasaba Süryanilerin yoğun olarak yaşadıkları bir yer. Türkiye, Lübnan, Irak ve Suriye'den Süryaniler.. Nuri de bir Süryani. Türkiye'de doğmuş, 1974'te Kıbrıs krizi sırasında da buraya gelmiş. Södertalje, Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra Iraklı sığınmacılar için de bir çekim merkezi.
Irak'tan kaçanların İsveç'i seçmesinin çeşitli nedenleri var.
İlk neden, bu ülkenin cömertliğiyle ün yapmış olması. Bu şöhret, 1970'lerde Allende'nin devrilmesinden sonra Şilili sığınmacılara ev sahipliği yapmasıyla kazanılmaya başlanmış.
Ayrıca yerleşik bir Iraklı göçmen toplumu var burada, kendilerini güvende hissediyorlar. İyi örgütlenmiş kaçakçı ağının olması da nedenler arasında.
Ama İsveç de bıkmış. ''Avrupa Birliği üyesi komşularımızdan daha fazla dayanışma beklerdik'' diyor sığınmacılardan sorumlu bakan Tobias Billström. İsveç, son iki yılda 500 civarında sığınmacıyı sınırdışı etmiş.
'Kendimi köprüden atacağım...' Sınırdışı edilmek Lilian'ın da korkusu. Bekar, anne ve babasını da kaybetmiş. Erkek kardeşleri, Kanada ve Avustralya'ya sığınmış. Erkek yakınlarının koruması altında olmadıkça da Bağdat'ta yaşama şansının pek olmadığını düşünüyor. ''Gidecek yerim, havaalanında kalmaktan başka çarem yok'' diyor.
İsveç'te yaşayabilmek için sürekli bir mücadele halinde. Birkaç gün orada, birkaç gün burada Södertalje'de, bazen de Stockholm'de. Tek geliri de, temizlikçilikten elde ettiği birkaç yüz kron. Nuri ise, sigara tiryakisi olmasına söylenip duruyor. ''Öldüreceksin kendini'' diyor. Lilian'ın yanıtı ise, ''Gidip kendimi köprüden atacağım nasıl olsa.'' Şaka yapıyor. Sanırım.
Sohbetimiz sona erdikten sonra Nuri'ye bakıyor. Nuri de, temyiz talebi konusunda soru sormak istediğinin farkında. ''Nuri'' diye yalvarıyor. ''Bilmiyorum'' diye yanıt veriyor Nuri de: ''Avukatınla görüşmemiz gerek.'' Lilian, Arapça bir şeyler söylüyor. Nuri de, teslim oluyor: ''Reddedildi başvurun.'' Önce bir sessizlik, hazmetmeye çalışıyor, ardından da öfkelenip hıçkırmaya başlıyor: ''Neden, neden?''
İsveçte bulunduğum hafta sınırdışı haberleri sıkça yer aldı basında.
56 Iraklı bir uçağa bindirilip ülkelerine gönderildi. Birleşmiş Milletler'den bir kınama geldi, Iraklıları Bağdat'a göndermenin güvenli olmadığından söz edildi. Ama diyor, göçmen bakanı Tobias Billström, sığınma başvurularına olumsuz yanıt alırlarsa göndermek zorundayız aksi taktirde göçmenliği serbest bırakmamız gerekecek.
Bu da İsveçlilerin istediği bir şey değil. Amaçlarının iade politikalarını derinleştirmek olduğunu söylüyor. Bu ise, Lilian'ın duymak istediği bir şey değil.
Nuri birkaç gün sonra kendisini Stockholm'e getirdi. Bir parkta buluştuk, dondurma yedik.
Gülüyor, espriler yapıyordu. Yasal durumunda herhangi bir değişiklik yok, ama yeni bir gün doğmuştu ve kendisi de son aldığı darbenin gerçeğiyle yüzleşmeliydi. Hayatta kalmak için ihtiyacı olan da böyle bir zorluklara direnme gücüydü aslında.