Ali Murat Hamarat
Spor Yazarı
Avrupa Futbol Şampiyonası'na sayılı gün kala gelin turnuva tarihine biraz farklı bakalım. Her organizasyona damgasını vuran bir kahramana saygı duruşuna ne dersiniz...
Kalesinde devleşen file bekçisi: Lev YaşinŞüphesiz Fransa'daki ilk randevunun yıldızı oydu. Kalecilerin üç direk arasını süslediği günlerde, mevkidaşlarının yazgısını değiştirmişti Lev Yaşin.
Çizgisini terk edip rakip oyuncuları karşılamakla kalmamış, sürekli savunmadaki arkadaşlarını uyararak geriden takımını bir kumandan gibi de yönetmişti.
Lev Yashin 1954'ten 1970'e kadar Sovyetler Birliği takımının kalesini bekledi, 78 milli maça çıktı.
1960'taki ilk Avrupa Şampiyonası'nı kazanan Sovyetler Birliği'nde en çok dikkati o çekmişti. Kendi deyişiyle Gagarin'i uzayda görmekten daha iyi bir şey varsa, o da iyi bir penaltı kurtarışına imza atmaktı. Ballon d'Or Ödülü'ne layık görülen tek kaleci hâlâ o...
Yıl 1964, sahanın yıldızı Luis SuarezYer İspanya, yıl 1964. Yıldız Luis Suarez! Birçoklarınızın şaşırdığına eminim, aklınıza Uruguaylı gol makinesi gelse de tarihin bu isimle ilk nam salan futbolcusu aslında orta sahada top koşturuyordu.
O da Barcelona'da döktürürken, 1961'de dünya transfer rekorunu kırarak moda başkenti Milano'nun yolunu tutuyordu.
Luis Suarez İspanya milli takımıyla sahaya çıktığı 32 maçta 14 gol bulmuştu.
Inter'de üç şampiyonluk, iki Şampiyon Kulüpler, iki Kıtalararası Kupa zaferine imza atan maestro, 1964'te adeta kupa kaldırmaktan yoruluyordu.
İspanya, bir büyük organizasyonda zafere ulaşmak için tam 44 yıl bekleyecek, hasat mevsimi yine Avrupa Şampiyonası'na denk gelecekti...
Penaltı atışları görücüye çıkıyorBir sonraki turnuva İtalya'daydı. Gök-mavililer şanslarının yardımıyla 1968'de kupaya ulaşırken, 30 yıllık hasreti dindirmiş ve 1938 Dünya Kupası'ndan sonra büyük bir organizasyonda gülmüştü.
Dört takımın katıldığı turnuvanın yarı finalinde Sovyetler Birliği'ni kurayla geçen ev sahibi, finalde de Yugoslavya ile 1-1 berabere kalmıştı.
İtalya'nın kazandığı 1968 kupasının ardından Avrupa Futbol Şampiyonası'na penaltı atışları yeniliği geltirilecekti.
Finalde para atışı da yapılmadığından, iki gün sonraki tekrar maçında Feruccio Valcareggi'nin öğrencileri istediğini almıştı.
Çok değil iki yıl sonra futbolun kural koyucuları kafa kafaya veriyor; seri penaltı atışları resmen doğuyordu.
Yugoslavya'nın yıldızı Dragan Dzajiç alınmasın, bu turnuvaya o günlerin statüsü damga vurmuştu.
Gerd Müller fırtınası1972 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı düzenleme onuru Belçika'ya bahşedilmişti.
Tribündeki on binler, ekranları başındaki milyonlar o zamanların Batı Almanyasının forvetini ağızları açık izliyordu.
Gerd Müller'in rekorları uzun yıllar boyunca kırılamamıştı.
Bir ulusun bombacısı, Bayern'in unutulmaz santrforuydu Gerd Müller.
Ceza sahası içinde beş kaplan, fileleri bulmakta pek yamandı. Yarı finalde Belçika ağlarını iki kez sarsmış, finalde Sovyetler Birliği'ne de aynı tarifeyi uygulamıştı.
Milli formayla 62 maçta 68 gole imza atmış yıldız bir süredir Alzheimer ile boğuşuyor, bazı rekorları kırılsa da yaptıkları akılları zorlamaya devam ediyor.
Müseccel marka1976'da Çekoslovakya Belgrad'da Avrupa şampiyonu olarak taçlanırken, tüm dünya gözleri açık bir rüya görüyordu.
Penaltılara giden finalde Bayern Münih'in gözbebeği Uli Hoeness topu üstten auta gönderdiğinde, heyecan katlanmıştı. Çeklerin zafer için artık tek gole ihtiyacı vardı.
Panenka penaltısının isim babası Antonin Panenka, Çekoslavakya formasıyla 59 maçta 17 gol bulmuştu.
Beyaz noktaya gelen Antonin Panenka topun dibine girdiğinde, yeryüzü bir anda donup kalıyordu. O güne kadar görülmemiş bir atışa imza atan orta saha oyuncusu, adını bir vuruşa veriyor; yenilmez armadayı yıkıyordu.
Panenka penaltısının doğumuyla Almanya yenilmiş sayılıyordu!
Çirkin Kral tahta çıkıyor1980'de yine İtalya'daydı turnuva. Batı Almanya yine taçlanırken, Horst Hrubesch yıldızlaşmıştı. Futbolun zarif oynandığı günlerde, gücün temsilcisiydi Çirkin Kral.
Hrubesch'in Batı Almanya takımıyla çıktığı 21 maçta 6 golü var.
Hoş futbol endüstrisinin çok gelişmediği günlerde, kimse onun "güzelliği”yle ilgili değildi. Hava toplarının mutlak hâkimi amatör kümeden birinci lige 24'ünde, milli takıma ise ancak 28'inde yükselebilmişti.
Aslında 29. yaşgününe 15 gün kala Panzer olabilmişti ya neyse. Jupp Derwall'in pek güvendiği santrfor finale kadar susmuş, o gün Jean-Marie Pfaff'ı iki kez avlayarak kupayı getirmişti.
Rekortmen PlatiniFransa 1984'e damgasını vurmuştu Michel Platini. Beş maçta dokuz defa fileleri sarsan büyük usta, sağını, solunu, kafasını konuşturmuş; imzası "ölü yaprak vuruşu”nu turnuvada da yapmıştı.
Michel Platini hâlâ bir Avrupa Futbol Şampiyonası'nda en çok gol atan oyuncu.
O döktürürken, Horozlar tarihlerindeki ilk büyük kupaya uzanmıştı. Herhalde söylemeye gerek yok; turnuvada attığı dokuz gol hâlâ şampiyona rekoru!
Finalde İspanyolların file bekçisi Luis Arconada'ya attığı frikik bugün bile hafızaları süslüyor, harika bir turnuva çıkaran Bask eldivenin akıl almaz hatası, kaleciliğin dünyanın en nankör mesleklerinden biri olduğunu anımsatıyor.
Asrın golüBerlin Duvarı'nın gölgesinin yansıdığı son turnuvaydı 1988 Avrupa Futbol Şampiyonası.
Komşularında güneş gibi parlayan Hollanda, tarihindeki ilk büyük zafere imza atıyordu.
Gullit, Van Basten, Rijkaard üçlüsü 1988'de Hollanda'yı kupaya taşımıştı.
Frank Rijkaard- Ruud Gullit- Marco van Basten üçlüsü önce Alman çimlerinde şiir yazıyor, ardından yeniden buluştukları Milan'da kupalara ambargo koyuyordu.
Turnuvanın gol kralı da olan van Basten'in finalde Sovyetler Birliği'ne attığı vole hâlâ hafızaları süslüyor.
Schmeichel'ın yükselişiİskandinavya'daki ilk Avrupa Futbol Şampiyonası İsveç'te düzenlenmişti. 1992'de kupa o topraklara pek de yabancı olmayan Danimarka'ya gitmişti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Yugoslavya'ya ambargo kararından sonra organizasyon vizesini 30 Mayıs 1992'de alan ülke, 10 gün sonra başlayan turnuvada Almanya'yı devirerek zafere ulaşmıştı.
Peter Schmeichel, 1987'den 2001'e kadar Danimarka'nın filesini bekledi.
Kalesinde devleşen Peter Schmeichel spor tarihinin en büyük mucizelerinden birinde başrol oynamıştı. Onun adını ezberlememize daha vardı...
Futbol evcine dönüyorEuro 96 futbolun beşiği İngiltere'deydi. Alan Shearer'in golleriyle yoluna devam eden ev sahibi, yine bir organizasyona penaltı noktasında veda ediyor, Almanya finale çıkıyordu.
İngiltere'yi kendi evindeki şampiyonada taşıyan isim Alan Shearer'dı.
Wembley'deki maçın uzatmalarında fileleri bulan Oliver Bierhoff'un altın golü Panzerlere üçüncü kez kupayı getiriyordu.
Turnuvanın en iyi oyuncusu seçilen Matthias Sammer alınmasın, o şampiyonadan başta Shearer olmak üzere akılda başkaları kaldı ya neyse...
Kupalar peş peşe Fransa'yaBelçika ile Hollanda'nın ortaklaşa düzenledikleri 2000 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda da kazananı altın gol tayin etmişti.
İtalya karşısında uzatmalarda sahne alan David Trezeguet Fransa'yı kupaya taşımıştı.
Zinedine Zidane Fransa formasıyla çıktığı 108 maçta 31 golün altına imzasını attı.
1998 Dünya Kupası'nın da sahibi olan Horozlar, böylece "yaşlı kıta”nın turnuvasında da zafere ulaşmıştı.
Şüphesiz yıldızları Zinedine Zidane'dı. Söz konusu oysa, gerisi zaten teferruat!
Hocaya yazalım şampiyonluğuTurnuva tarihinin en büyük sürprizlerinden biri 2004'te yaşanmıştı. Portekiz'deki organizyonda kimsenin şans tanımadığı Yunanistan zafere ulaşarak tarih yazmıştı.
Yunanistan her ne kadar sıkıcı futbol oynamakla eleştirilse de 2004'te takım oyunuyla mutlu sona ulaşmayı başarmıştı.
Alman teknik direktör Otto Rehhagel'in oynattığı savunma futbolu akıllara ziyandı. Sonradan yolu buraya düşeceklerden Milan Baros gol kralı olurken, Komşu'nun kaptanı Theodoros Zagorakis en iyi oyuncu seçilmişti. Şüphesiz şampiyonanın kahramanı imkansızı başaran kadronun muzaffer komutanı olsa gerek...
Son dakika golleri ve Türkiyeİsviçre ile Avusturya'nın ortaklaşa düzenlediği Euro 2008'in rengiydi Türkiye.
Yarı finalde Almanya'ya boyun eğen ay-yıldızlılar gösterdiği performansla akıllara kazınmıştı.
Türkiye çeyrek finalde Hırvatistan'ı penaltılarda mağlup etmiş ve yarı finalde Almanya'nın rakibi olmuştu.
Luis Aragones'in idaresinde İspanya seneler sonra zafere koşarken, Xavi takımın beyniydi. Barcelona'nın maestrosu arkadaşlarını şiir gibi oynatmış, Boğalar'ın saltanatı başlamıştı.
Dede lakaplı teknik direktör Fenerbahçe'nin yolunu tutarken, ondan bayrağı devralan "Yeniköy Kasabı” Vicente del Bosque, hasat mevsiminin uzun sürmesini sağlamıştı.
Son şampiyon İspanyaPolonya ile Ukrayna'nın ortaklaşa düzenlediği Euro 2012'de İspanya unvanını koruyabilen ilk ülke oluyordu.
Finalde İtalya'yı Kiev Olimpiyat Stadyumu'nun çimlerine gömen takımda Xabi Alonso, Ces Fabregas ve Fernando Torres yıldızlaşırken, Andres Iniesta turnuvanın en iyi oyuncusu seçilmişti.
İspanyol yıldız Iniesta son Avrupa Futbol Şampiyonası'nın en değerli oyuncusu seçilmişti.
Gerek kulüp, gerek milli takımda ruh ikizi Xavi ile büyüleyen kadife ayak şampiyonada göz kamaştırmıştı.
Onun için daha fazla söze gerek var mı...