ANKARA (İHA) - Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, günümüz aydınlarının söylemleriyle eylemlerinin örtüşmediğini ileri sürerek, gerçek aydının nasıl olması gerektiğini açıkladı. Çelik, "Bizim aydınlarımızda en büyük problem, sözlerle gözlerin aynı şeyi söylememesi. Bakıyorsunuz, insanların ağzından yağ-bal damlıyor. Çok güzel şeyler söylüyorlar. Söylem çok iyi, ama eylem bununla örtüşmüyor" dedi.
AK Parti Genel Merkez Gençlik Kolu Başkanlığı, Mehmet Akif Ersoy'u ölümünün 69. yılında anmak için Milli Eğitim Şura Salonu'nda bir etkinlik düzenledi. Anma gününe Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Akif Gülle, AK Partili Milletvekileri ve partili gençlerin yanı sıra vatandaşlar katıldı. İstiklal Marşı'nın söylenmesiyle başlayan ve duygu dolu anların yaşandığı programda Akif'in eserleri, şiirleri ve hatıraları dile getirildi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de programda Mehmet Akif'in yaşadığı döneme ilişkin şartlara ve Akif'in çalışmalarına değindi. Bakan Çelik, Akif'in, İstiklal Savaşı ve sonrasında mücadeleci, fikir ve aksiyon insanı olarak değişmeyen duruş ve tutumuna değinerek, günümüz aydınlarıyla Mehmet Akif'in yapısını ve duruşunu karşılaştırdı. Çelik, bu konuda şunları kaydetti:
"Mehmet Akif'in şu resimde gözlerindeki manaya bakın lütfen. Bizim aydınımızın en büyük problemi, sözlerle gözlerin aynı şeyi söylememesi. İnsanların ağzından bakıyorsunuz yağ-bal damlıyor. Çok güzel şeyler söylüyorlar. Söylem çok iyi, ama eylemle söylem örtüşmüyor. Akif, eylemiyle söylemi örtüşen gözlerindeki manayla sözleri birbirini tutan insandı. Dolayısıyla dürüst insandı, münafıklık nedir bilmeyen bir insandı."
Yaptığı ayrımın önemine de dikkat çeken Çelik, "Gerçek aydının, önder ve gerçekten abidei şahsiyet diyebileceğimiz insanın vasfı bu olmalı" diye konuştu.
Çelik ayrıca, Mehmet Akif'in Cumhuriyet'in ilanından sonra makam ve mevki için hiçbir kimsenin kapısını çalmadığını ve eşiğini aşındırmadığını şu sözlerle dile getirdi:
"İstiklal mücadelecisi, fikir adamı, şair ve aksiyon adamıydı. Cumhuriyet'in ilanından sonra paye almak için kapıları zorlayan, makam, mevki ve rütbe elde etmek için eşik aşındıran insanlardan değildi. O, yaptıklarını yapmış, vazifesini tamamlamış olmanın rahatlığıyla gönül huzuru içerisinde köşesine çekilmiş bir insandı."