Mahmut Hamsici
BBC Türkçe
Türkiye’de barış süreci tartışmalarının bir parçası olarak Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları’nın kurulması önerisi sık sık gündeme geliyor.
Dünyada hem etnik temelli çatışmalar hem de baskıcı yönetimlerin ardından kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları geçmişin insan hakları ihlalleriyle yüzleşerek barış, demokrasi ve uzlaşmayı yeniden inşa etmeyi amaçlıyor.
Güney Amerika’dan Asya’ya birçok örneği bulunan bu komisyonların en önemlisiyse 1948-1994 yılları arasında ırk ayrımcılığına dayalı apartheid rejiminde sonra Güney Afrika’da kurulan komisyondu.
Peki bu komisyon Türkiye için de esin kaynağı olabilir mi?
BBC Türkçe’ye konuşan; Güney Afrika Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun (HUK) kurucularından ünlü avukat Dumisa Ntsebeza, ilgili ülkelerin kendi şartlarına uygun bir HUK kurması gerektiği görüşünde:
Ntsebeza “Öncelikle böyle bir komisyonun kurulma kararı o ülkenin kendisi tarafından alınmalı. Dışarıdan zorla benimsetilmemeli ya da başka bir model kopya çekilmemeli. Türkiye de kendi kaderini kendi belirleyecektir.”
Güney Afrika’dan önce de bu tür komisyonların kurulduğunu ancak kendilerinin kendi modellerini yarattığını hatırlatıyor Ntsebeza: “Güney Afrika’daki komisyonun getirdiği yenilik, bir af komisyonunun kurulması oldu. una göre bir kişi gelip komisyona işlediği suçu açık olarak anlatıp itiraf ederse bu kişi hapis cezasından muaf tutulabiliyordu.”
1996 ve 1998 yılları arasında komisyona yaklaşık 21 bin kişi başvurdu. Bu başvuruların yaklaşık 19 bini mağdurlara aitti. 2 binden fazla kişi kamuya açık yapılan oturumlarda yaşadıkları hak ihlallerini anlattı. Komisyona yapılan 7 binin üzerindeki af başvurusundan 849’u kabul edildi.
Komisyon çalışmaları kapsamında mağdurların ve suçluların anlatımları radyo ve televizyonlardan canlı yayınlandı.
GÜney Afrika Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu'nun önde gelen isimlerine Dumisa Ntsebeza
Bu naklen yayın yöntemi Güney Afrika kadar dünya çapında da büyük ilgi gördü.
Ntsebeza bu dönemde bazı suçluların komisyonun affedici yanını istismar etmeye çalıştığını da gizlemiyor ve bu yüzden birçok af başvurusunun kabul edilmediğini de söylüyor.
Ntsebeza, Komisyon’un en faydalı işleviyle ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Güney Afrika Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun ülke için en önemli katkısı ve bunu dünyadaki bu tür komisyonlar arasında en güvenilir yapan şu oldu: Komisyon yöneticilerin hesap verme zorunluluğu konusunda ısrarcı oldu. Hükümetler gerçekleşen tüm hak ihlalleriyle ilgili halka hesap vermek zorundadır.”
BBC Türkçe’nin bu komisyonlarla ilgili görüştüğü kişilerden biri de İmtiaz Cajee. Apartheid rejimi karşıtı Komünist Parti’li bir eylemci olan dayısı Ahmed Timol polis tarafından gözaltına alındıktan sonra şüpheli bir şekilde ölmüş.
Polis merkezinde intihar ettiği iddia edilen Timol’ün ölümü olayı Komisyon’a da getirilmiş ama bir sonuca ulaşılamamış.
Dayısının ölümüyle ilgili bir kitap yazan ve yine bu konuyla ilgili bir internet sitesi bulunan Cajee, yıllardır dayısının cinayetini ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Cajee ise Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun faydalarının hem Güney Afrika hem de dünya kamuoyunun gündemine ‘geçmiş kara günlerin korkunçluklarını taşımaya katkıda bulunduğunu’ söylüyor.
Bununla birlikte Cajee, komisyon denetiminin eksikliklerine de vurgu yapıyor: “Komisyon uzlaşma ve bir gökkuşağı ulusunu inşa etmeni önünü açacak şekilde hem mağdurlara hem de suç işleyenlere yaşadıklarını açık olarak anlatma fırsatı verdi. Gerçekteyse kurbanlar yaşadıkları iğrençlikleri ve korkuları tekrar yaşadılar ama çok az sayıda apartheid suçlusu geçmişte yaptıklarından dolayı esaslı bir bedel ödedi.”
Cajee komisyonun sadece bazı askerleri ifşa ettiğini ama apartheid’in asıl sorumlusu generaller ve üst düzey yöneticilere dokunulmadığını ileri sürüyor.
Dumisa Ntsebeza, tüm eksikliklerine karşı komisyonun Güney Afrika’da barış, toplumsal uzlaşma ve demokrasinin inşası adına çok önemli görevler üstlendiğini, bunun sonuçlarının zamanla daha iyi anlaşılacağını, ancak geçmişle yüzleşmenin farklı siyasi ve hukuki yapılarla beslenmesi gerektiğini söylüyor.
Ntsebeza komisyon deneyimine karşın Güney Afrika’da hala insan hakları ihlalelerinin sürdüğünü belirtiyor.
Geçen yılın sonunda Marikana’da 34 madencinin öldürülmesi olayını hatırlatıyor: “Eğer insanlar 21. yüzyılda, tıpkı 1960’lardaki gibi polisin tüfekleriyle ateş açması sonucu öldürülüyorsa bazı şeyler hala zor demektir.”
Ntsebeza son olarak böyle bir komisyon geçmişte büyük acılar yaşamış ülkelerin geçmişle yüzleşmeye karar vermeleri halinde çok faydalı olduğunu ve Türkiye’nin de bu durumda olması halinde faydalı olacağını söylüyor.
Cajee de bunun kesinlikle faydalı olduğunu söylemekle birlikte gerçek bir yüzleşme için hak ihlallerini yapanlar kadar bunun kararını verenlerin de yargılanmasını ve devletteki bu dönemi anlatan tüm arşivlerin ortaya çıkarılması gerektiğini belirtiyor.