Swiss Otel'de düzenlenen toplantıya Başbakan Davutoğlu'nun yanı sıra Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, AK Parti Milletvekili eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, İstanbul Valisi Vasip Şahin, DEİK Başkanı Ömer Cihad Vardan ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi de katıldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, programda bir konuşma yaparak, “Ekim 2016'ya kadar AB ülkelerin vizesiz seyahat etme imkanı oluşacak. Vatandaşlarımıza hayırlı, mübarek olsun. Bu bizim için sembolik değeri çok yüksek bir adım. İşadamlarımızın, saygın iş adamlarımızın, aydınlarımızın, öğretim üyelerimizin, AB üyesi ülkelerin konsoloslukları önünde nasıl beklediklerini biliriz ve bundan hep ızdırap duyardık. Bazı işadamlarımızın mallarını Avrupa fuarlarına gittiğini ama kendilerini ulaşamadığını hep bir hikaye olarak değil, bir gerçek olarak yaşardık. Şimdi inşallah önümüzde atılması gereken adımları atacağız, Ekim 2016'da AB'ye vizesiz giriş başlayacak. Burada muhalif liderlerine birçağrıda bulunmak istiyorum; bu sürecin doğru ve zamanında işleyebilmesi için bir takım vize muafiyeti anlaşması çerçevesinde bir takım reformları gerçekleştirmemiz lazım. Onun için vize muafiyeti bağlamında bütün yasaları reform paketi haline getiriyoruz ve bunların Mart ayına kadar mutlaka geçmesi lazım. 3 aylık programımızın içinde bunlar var. Eğer, 78 milyon vatandaşımızın onurla, istedikleri zaman Avrupa'ya vizesiz bir şekilde gitmesini 2016 içinde görmek istiyorsak, muhalefet partilerinin de bizimle işbirliği yapması önemli. BU reformlar gecikmeden çıkmalı ve hem Türkiye reform hamlesini devam ettirmeli hem de vizesiz Avrupa'ya seyahat imkanı en geç Ekim ayında sağlanmalı" dedi.
“4 YILDA BİRBİRİMİZİ ELEŞTİRELİM AMA ÜLKEMİZE ZARAR VERECEK FİİLLERDEN VAZGEÇELİM”
Davutoğlu, “Hükümet programını açıklar açıklamaz, Sayın genel başkanlarla TBMM'de yaptığım görüşmede, kendilerinden tek ama basit bir ricada bulunmuştum. Gelin destek verin kalıcı bütçeyi bir an önce geçirelim demiştim. Bu Ak Parti ve hükümet için değil, bütün Türkiye için önemli demiştim. İlk tepkileri de olumluydu. Buna olumlu yaklaşacaklar kanaatini edinmiştim. Eğer Aralık ayında eğer bütçeyi, kalıcı bütçe olarak geçirebilmiş olsaydık en az 1-2 ay kazanmış olacaktık ve kimseye de bir zararı yoktu bunun. Kendilerine de söyledim; daha fazla eleştirmek için Meclis'te daha fazla süre itiyorsanız verelim, televizyon yayını istiyorsanız sağlayalım ama gelin vakit kaybetmeyelim demiştim. Ama maalesef ilk tepkiler olumu olmasına rağmen, MHP Genel Başkanı daha sonra da olumlu tepki vermeye devam etti ama ana muhalefetten partisinden Sayın Kılıçdaroğlu'ndan daha sonra olumlu bir mesaj alamadık ve bu sebeple kıymetli bir iki ayı kaybetmiş olduk. Kaybeden AK Parti Hükümeti değil, Türkiye. Şimdi geçici bütçeyi çıkardık, Ocak ayında da kalıcı bütçeyi çıkarmakla uğraşacağız. Şimdiden önümüzde 4 yıl var. Muhalefet partilerine sesleniyorum; gelin bu 4 yılda birbirimizi eleştirelim ama ülkemize zarar verecek fiillerden vazgeçelim" diye konuştu.
“BU ÜLKENİN YÖNETİMİ OLARAK BİZİM İÇİN HEM BİR HAK, HEM DE ONURLU BİR GÖREVDİR"
Başbakan Davutoğlu, "Geçtiğimiz günlerde gerilen Türkiye-Rusya ilişkilerinin eskiden olduğu gibi en iyi şekilde sürmesi konusunda güçlü bir siyasi iradeye sahip olduğumuzu bir kere daha ifade etmek isterim. Rusya ile bu siyasal krizi masa etrafında çözmeye gayret ederken ekonomik yaptırımlar üzerinden ilişkilerimizin bozulmasına, doğasının değişmesine izin vermemeliyiz. Türkiye'nin sınırlarını, hava sahasını, deniz sınırlarını korumak bu ülkenin yönetimi olarak bizim için hem bir hak, hem de onurlu bir görevdir" dedi.
ASGARİ ÜCRET
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Asgari ücret vaadimiz de gerçekleştiriyoruz. BU konuda da iş dünyamızdan destek var. Ama iş dünyamıza da şunu tekrar söylüyorum; asgari ücret artışından kaynaklanacak yükü kesinlikle sizlerle paylaşacağız ve sizin rekabetçi kapasitenizin azalmamasına özen göstereceğiz" şeklinde konuştu.
"BİZ SURİYE TOPRAKLARINDA HERHANGİ BİR MÜDAHALEDE BULUNMADIK"
Davutoğlu daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Suriye topraklarında herhangi bir müdahalede bulunmadık. Biz herhangi bir ülkeyi hedef alan bir adım atmadık, saldırgan bir tutum da göstermedik. Biz savunma görevimizi yaptık ve uluslararası hukuka bu bizim en tabi hakkımızdır. Birçok kez söyledim; sayın Putin'in 2 gün önce tekrar gerçekten bir devlet adamına yakışmayacak üslupla Türkiye'ye saldırması çerçevesinde de ifade ediyorum. 1 ay önce Türkiye'ye yöneltilmeyen suçlar şimdi niye yöneltilir. Sayın Putin 1 ay önce bizim bir Müslüman ülke olduğumuzu bilmiyor muydu? Sayın Putin 1 ay önce Sayın Cumhurbaşkanımızla G20 Zirvesi'nde buluştuğunda Türkiye’mizin dış politikasını bilmiyor muydu? Eğer Türkiye DEAŞ ile iş birliği yaptıysa niye o zaman açıp konuşmadı. Söz konusu değil. Türkiye hiçbir terör örgütüyle iş birliği yapmadı, yapmaz, yapmayacak"
“KIRIM'IN RUSYA TARAFINDAN İŞGALİNİ TANIMADIK, TANIMAYACAĞIZ"
Başbakan Davutoğlu, “Öte yandan Ukrayna da gelinen noktayı da yakından takip ediyoruz. Bir yandan Ukrayna'nın siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne verdiğimiz desteği kararlılıkla sürdüreceğiz. Diğer yandan da ekonomik ve ticaret başta olmak üzere her alanda iş birliğimizi güçlendireceğiz. Önümüzdeki dönemde birçok komşu ülke gibi Ukrayna'ya da bir siyasi ziyaret gerçekleştireceğiz. Ayrıca Ukrayna Cumhurbaşkanı'nı da Türkiye'de ağırlayacağız. Bu gayretlerimizde, soydaşlarımız olan Kırım Tatarları'nın esenlik ve refahı, Ukrayna ile işbirliğimizin en önemli odak noktalarından birini teşkil ediyor. Kırım'ın Rusya tarafından işgalini tanımadık, tanımayacağız. Kırım Tatarları'nın tarihte uğradığı sürgün ve baskıları kabul etmedik, etmeyeceğiz. 1944'de bir gece yarısı, insanların hunharca evlerinden toplanarak, kara trenlere bindirilip, Sibirya'ya sürüldüğü o günleri hiçbir zaman unutmadık. Şimdi yapılması gereken Kırım Tatarları'nın refahı ve kalkınması için iş dünyamızın, girişimcilerimizin aktif biçimde mevcut fırsatları değerlendirmesidir" ifadesini kullandı.
“BU DESTEĞİMİZ MUSUL KURTARILINCAYA KADAR DEVAM EDECEKTİR”
Davutoğlu, "Bölgemizin içinde geçtiği bu sıkıntılı dönemde tüm komşularımızın birliği ve toprak bütünlüğünün desteklenmesi sadece dış politikamızın ilkesel bir hedefi değil, aynı zamanda kendi ulusal güvenliğimizin bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Irak Merkezi Hükümeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin DEAŞ saldırıları karşısında etkin mücadele gösterememesi, Musul gibi ülkenin 2'nci büyük kentinin düşmesi, bu tehdite karşı mücadelede yerel güçlerin yanı sıra uluslararası destek ve işbirliğinin gerekliliğini ortaya koymuştur. Biz bu çerçevede; Irak makamlarının talepleri doğrultusunda Irak tarafında gerek Peşmerge gerekse Musullu yerel gönüllülere eğitim ve donatım desteği sağlıyoruz. Bu desteğimiz Musul kurtarılıncaya kadar devam edecektir. Bu amaçla gönderdiğimiz eğitim birliğinin güvenliği için asker ve mühimmatta yeniden tanzimde dahil olmak üzere her tedbiri almak durumundayız. Nitekim DEAŞ'ın eğitim kampımızın olduğu bölgeye gerçekleştirdiği saldırılar bu konudaki haklılığımızı bütün dünyaya göstermiştir" şeklinde konuştu.
ÜSTAT NECİP FAZIL
Üstat Necip Fazıl, CHP'nin, Demokrat Partiye karşı sergilediği muhalefeti anlatmak için, 'bizdeki muhalefet iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır' demişti. Ne garip tecellidir ki bugün de aynı tutumu maalesef ana muhalefet partimizden görüyoruz. Bir CHP milletvekili bugünlerde hepimizi derinden üzen ve CHP'ye oy veren seçmenleri de, belki diğer milletvekillerini de herhalde derinden kaygıya teşvik eden ifadelerde bulundu. Ben ülke adını zikretmeyeyim ama 'eğer bir komşu ülke ile Türkiye karşı karşıya gelirse Türkiye'ye karşı o ülkenin safında olurum' dedi. Bu demokrasi tarihinde hiç sarf edilmemiş bir sözdü. Düşününüz, Türkiye bir komşu ülkeyle, cümlenin tamamını ben burada diplomatik olarak söylemek istemiyorum, karşı karşıya gelirse 'Türkiye'ye karşı onun yanında yer alırım demek' TBMM çatısı altında bir milletvekiline yakışır mı? Bunu diyen bir milletvekili artık ben milletin vekiliyim deme hakkına sahip olur mu? Tabi seçilmiş olmak bakımındanbiz her zaman o hakka saygı gösteririz. Ama buradan bütün milletvekillerine, siyasi muhalifimiz olsa da, bizimle anlaşmasa dahi bütün siyasi gruplara. Meclis içindeki ve dışındaki, herkeseaynı gemide olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlatmak isterim" dedi.
“BEN SADECE YAZIKLAR OLSUN DİYORUM"
Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bundan sonra da AK parti içinde siyaset yapacak olanlar muhalefet ne derse desin Türkiye'nin onurunu, kaderin, çıkarını her şeyin üzerinde tutacaklardır. Hiçbir şekilde muhalefetle veya rakip siyasi partilerle girişilen küçük siyasi rekabetler içinde Türkiye'yi ve halkımızı rencide edecek ifadelere izin vermeyiz. Sosyal mecralarda, pek çok kendini bilmez, belki provokatör tipler olabilir, oluyor. Böylesi paylaşımlarda aykırı tuhaf, fazlasıyla rahatsız edici ifadeler de kullanılabiliyor. Buradaki sıkıntı ise böyle cümleler kuran birinin şu anda CHP çatısı altında görev yapması. Ülkesi, bir ülkeyle savaşa girse, o düşman ülkenin saflarında savaşacağını söyleyebilen birisini milletvekili yapan ve bu sözler karşısında hala sessiz kalan bir ana muhalefet partimiz var. Bu feci paylaşım sonrasında, ne sözlerin sahibinden ne de parti yönetiminden bir özür falan da gelmiş değil. İşte bu isim geçtiğimiz hafta da bir Rus kanalına da yine utanç verici açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin 2013 yılında DAEŞ'e sarin gazı sattığını iddia etti. Bu açıkça bir iftiradır. Bu günlerde bunu söyleyen birisi açık bir ihanet içindedir. Bütün evraklarıyla uluslararası hukukun da önündeyiz. Değil AK Parti, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri hiçbir zaman kitle imha silahları üretmemiştir, insanlara karşı kullanmasına bırakın aracılık etmeyi izin de vermemiştir. Biz 2 milyon kardeşimiz Suriye'den ağırlarken, orada bulunan diğer kardeşlerimize böylesi bir saldırıya izin verir miyiz? Bu nasıl bir vatan, millet düşmanlığı ve karşıtlığıdır. Bu şahsın partisi maalesef Türkiye'de demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan ana muhalefet partisinde. Önümüzdeki günlerde inşallah Sayın Kılıçdaroğlu ile bir araya geleceğiz. Hem reformları konuşacağız hem de kendisiyle bütün bu söylemlerde, bir ülkenin ortak kaderini paylaşan liderler olarak etik ve siyasi bir temelde buluşmayı kendisine teklif edeceğim. Çünkü, Sayın Kılıçdaroğlu da bu milletvekilini bırakın kınamayı, hakkında işlem yapmayı, aksine sıvazladı, haklı olduğunu ima eden ifadeler kullandı. Türkiye üzerinden sarin gazı üretilerek, kimyasal maddelerin Suriye'ye gittiğini kim söylüyorsa yalan söylüyor, iftira atıyor. Türkiye bu anlamda zor ve çetin bir süreçten geçerken, içeride terörle mücadele yürütülüp, dışarıda bir ateş çemberinin içinde demokrasisini yaşatmaya çalışırken sadece AK Parti zaafa uğrasın, sadece bizler uluslararası alanda eleştirilsin, sadece Rusya, Türkiye'ye karşı haklı gösterilsin diye bir çaba içine girmek tarih bir olayı hatırlatıyor. Enver Paşa Edirne'yi geri almak için harekata başladığında dönemin muhalefeti 'Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin' demişti. İşte 100 yıl sonra aynı hastalıklı haldir bu hal. Hükümete bir zarar verelim de, Türkiye'ye, millete ne olursa olsun demek kimseye yakışmaz. Ben sadece yazıklar olsun diyorum"
HDP AÇIKLAMASI
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “HDP'nin yürütmekte olduğu siyasetle ilgili bazı kanaatlerimi paylaşmak istiyorum. Gerçekten TBMM çatısı altında faaliyet gösteren bir parti olarak HDP'nin terörle mücadele yürüttüğümüz bu günlerde sürdürdüğü tavır Türkiye'nin geleceği bağlamında da, Türkiye'deki siyasi kültür bağlamında da utanç vericidir. Haftalardı terör örgütü Diyarbakır'da, Mardin'de, Şırnak'ta vatandaşlarımızın huzurunu bozmaya yönelik faaliyetler yapıyor. HDP şehir merkezlerinde hendekler kazan, barikatlar kuran, camileri, okulları yakan, halka baskı kuran terör örgütünün neredeyse sözcülüğünü yürütüyor. Daha 1.5 ay önce siyaset yapmak, toplumun hakkını, hukukunu savunmak, Türkiye siyaseti yürütmek üzere milletten oy isteyen bu siyasi parti, terör örgütünün bu insanlık dışı eylemlerini savunarak, milletimizi, bu cinayet ve terör şebekesinden kurtarmaya çalışan hükümetimize ve güvenlik görevlilerimize saldırıyor. Vatandaşlarımızınhakkını ve hukukunu savunma yerine her gün küstah, seviyesiz, üslupsuz ve sorumsuz bir dille hükümetimizi suçlayarak, terör örgütünü aklamaya çalışıyor. Şimdi soru sorma vaktidir.Cizre'de, Silopi'de, Nusaybin'de, Sur'da orada yaşayan vatandaşlarımızın hayatını tümüyle karartırcasına hendekler kazmanın, barikatlar kurmanın, kanaslar ve uzun namlulu silahlarla belli binalarda yığınak yapmanın, mayın döşemenin Allah aşkına siyasetle ne alakası olabilir. Bunların tek hedefi var, Türkiye'de 1 Kasım sonrası ortaya çıkan, bu yeni, iyimser ve vizyoner ufku daraltmak ve Türkiye'nin yurt dışındaki görüntüsünü bozmak. Biz buna izin vermeyeceğiz" dedi.
" Dükkanını açamayan esnafımız, okuluna gidemeyen öğrencimiz hepsi müsterih olsun" diyen Başbakan Davutoğlu,
"Türkiye Cumhuriyeti hükümeti güçlüdür ve yanlarındadır. Bakan arkadaşlarımıza bir ön çalışma yapma talimat vermiştim. Bakanlar Kurulu'nda da inşallah 3 hedefimizi çalışacağız ve açıklayacağız. Bir; evlerini terk etmek durumunda kalan vatandaşlarımıza bulundukları yerlerde her türlü yardım yapılacak ve en kısa zamanda evlerine dönmeleri sağlanacak. İki; orada ekonomik şartlarda, sokağa çıkma ve hendekler, barikat dolayısıyla zarar gören esnafımıza zararını karşılayacak tedbirleri alacağız. Üçü; Türkiye'nin geleceğini temsil eden o nur yüzlü küçük çocukların eğitim imkanlarını bu kayıpları telafi edecek şekilde yeniden değerlendireceğiz. Biz hiçbir vatandaşımıza uzak değiliz. Hiçbir insanımız yalnız, kimsesiz, sahipsiz, bırakmadık, bırakmayacağız. Sizden ricam şu. Adalet için hayat için bu ülkenin evlatları için sesiniz yükseltin. Teröre karşı şiddete karşı sesinizi yükseltin. Zor günlerde esnafımıza desteğiniz esirgemeyin. Doğu ve Güneydoğu'daki yatırımlarınızı bırakın durdurmayı daha da artırın. Can yakıcı terörün son bulması için Türkiye'nin vicdanı olun" diye konuştu.
VARDAN TEKRAR BAŞKAN
Açılışın ardından yapılan gelen kurulda Ömer Cihad Vardan tekrar DEİK Başkanı oldu.
(DHA)