ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hedeflerinin Türkiye'yi AB standartlarına ulaştırmak olduğunu söyledi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, entegrasyonun şartının, yaşadığı toplumun dilini öyi öğrenmek olduğunu belirterek, "Almanya'da yaşayan kardeşlerimiz şimdiye kadar Almanya'nın kalkınmasına katkı sağladıkları gibi kendi kimliklerini de korumayı başarmışlardır. Asimilasyon bir insanlık suçudur. Merkel'le farklı düşünüyor olabiliriz ama benim düşüncem bu. Hiçbir zaman Türk toplumunu asimile etme gayreti içine kimse giremez. Ama entegrasyon konusunda ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.
Entegresyonun şartı, yaşadığı toplumun dilini iyi öğrenmektir. İyi dil öğrenmenin şartı ise anadilini iyi konuşabilmektir. Almanya'daki Türkler anadillerini iyi bilmelidir. Almanca'yı da mutlaka iyi konuşur duruma gelmelidirler. Herhalde hiçkimse, kimseden anadilini unutmasını isteme hakkına sahip değildir" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Almanya'da 5'i çocuk 9 kardeşimizi kaybetmemiz ziyaretimize ayrı bir anlam kazandırdı. Hepimizin yüreği yandı. Ziyaretin ilk gününde olay yerine giderek yanan binada incelemelerde bulunduk. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum" diye konuştu.
Amaçlarının Türkiye'yi AB standartlarına ulaştırmak, demokrasiyi geliştirmek olduğunun altını çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herkes emniyet, güven içinde olsun, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin kazanımlarından istifade etsin istiyoruz. Türkiye geçmişte ne çektiyse kutuplaşmadan, gerilimden çekti. Dağ gibi aşılmaz yükseklikte sandığımız bir çok sorun incir çekirdiğini doldurmaz kaygılar nedeniyle yıllardır çözülemedi. Yüreklerimizi birleştirirsek aşamayacağımız hiçbir sorunumuz yok. Önyargı duvarlarını yıkabilirsen aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Yeter ki empati yapalım, birbirimizin dertleriyle dertlenmeyi başaralım.
TBMM'de hak ve özgürlükler konusunda bir adım atıldı diye samimi kaygılarını ortaya koyan vatandaşlarımızı halis tutarak söylüyorum, CHP'nin ve onlarla birlikte hareket eden medya grubunun nasıl yaygara kopardığını görüyoruz. CHP yanlısı bu grubun gazeteleri Türkiye'yi bir kez daha bölünmüş, ikiye ayrılmış gibi göstermenin gayreti içinde. Sanal kutuplaşmalar üreterek bir netice alacaklarını söylüyor. Sonra kendi yaygaralarının yansımalarını gösterip 'bakın dünya medyası da bizim gibi düşünüyor' diyorlar. Dünya medyasından cımbızlayarak verdiğiniz örnekler sizin sesinizin yansımasıdır. O örnekler dünya medyasının çektiği Türkiye fotoğrafına ait değildir.
Öyle olmasa CHP ve yanlısı medyanın dünyadan nasıl göründüğünü sayfalarınızda görme şansımız olurdu. Dünyanın önde gelen gazetelerinde CHP ve yandaşlarının nasıl göründüğünü merak ediyorsanız da ulaşamıyorsanız bize söyleyin, biz size gönderelim. Bu CHP sosyal demokrat değildir diyenlerin sesini duymadınız herhalde. Türkiye'de bir kaos ve tutarsızlık varsa o da bu başlıkları atanların kafasındadır. Düne kadar seçim atmosferinin heyecanı içinde yandaşınız Baykal'ın başörtüsü sorunu çözme vaadini manşetlere taşıyordunuz. O zaman istismar mı yapıyordunuz, istismara alet mi oluyordunuz? Sizin aslında başörtüsüyle bir derdiniz yok sadece fırsattan istifade başka bir hesabı görmek istiyorsunuz. Aslında çıkarlarınızı tehlikede görüyorsunuz, yoksa laikliği değil. Laiklik üzerinden kendi çıkar kavganıza meşruiyet kazandırmanın peşindesiniz.
Her fırsatta Türkiye'yi ikiye bölünmüş gibi göstermeye çok heveslisiniz. Bir tanesi bugün yazmış. Çoğunluğun zorbalığı diyor. Bunun edeple, adapla bir ilişkisi var mı. Herkes aynı düşünmek, aynı giyinmek zorunda mı? Parlamento'da toplam oyun yüzde 80'i aşkını bu yasa değişikliğine evet diyor. Evet diyenlerin arkasındaki toplumsal destek yüzde 73. Yüzde 27'e onu mahkum ediyorsunuz. 5 yıl içinde AK Parti iktidarında ne oldu. İstanbul'a belediye başkanı olduğumda da bunlar aynı senaryoyu oynadılar. 4.5 yıl orda belediye başkanlığı yaptım ne oldu, hangi yaşam şekliniz değişti. Türkiye'nin 13 büyük şehrinde, 46 şehrinde AK Parti belediyeleri var, hangi yaşam şekli değişti. Ayıptır ayıp. İzan gerekir, insaf gerekir. Bu ülkenin evlatlarını birbirine düşürmeye kimsenin hakkı yok. Sayın Başbakan niye kızıyorsun diyorlar. Ben ciğerlerimden konuşuyorum. Ama bunlar sipariş üzerine konuşuyor. Bunların derdi var. Özgürlükler konusundaki hassasiyetiniz sadece sizin işinize gelen konularda mı?
Farklı görüşler var diye kimsenin Türkiye'yi bölünmüş gibi göstermeye hakkı yok. Daha Cumhurbaşkanı değerlendirmesini yapmadan ana muhalefetin başı şimdiden ahkam kesmeye, yargıya yönlendirme yapmaya başladı. İdam sehpasının yolunu gösteriyor. Sen nasıl demokratsın. Biz bu yola çıkarken, daha önce demokrasiye inanmış olanların söylediğini söylüyoruz. Biz beyaz çarşaflarla yola çıktık. Biz bu bedele hazırız. Düşünceyi, fikri tartışmayı çatışma gibi gösterip yasakları yüceltmeye çalışıyorsunuz".