Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un açıklamanın ardından gazeteciler, "Üslüp çok sertti, beklenen yanıtlar gelmedi, TSK-medya ilişkilerinde dönüm noktası" görüşlerini dile getirdiler.
İŞTE GAZETECİLERİN DEĞERLENDİRMELERİ:
NTV SİYASET DANIŞMANI RUŞEN ÇAKIR: Bu yayınlar TSK'da öfke doğurdu
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un açıklamalarını çok sert bulduğunu söyledi. Çakır "Hem belge sızmasından, hem de sızan belgelerin sunuş şeklinden rahatsızlar" dedi. Çakır "Buna karşı herhalde bu haberi yapanlar ve yayınlayanlar da bir takım cevaplar vereceklerdir ama Başbuğ çıtayı o kadar yükseltti ki o çıtadan aşmak nasıl mümkün olur bilmiyorum. Bu son olayda terör örgütünün başarılı gibi gösterildiğini iddia etti ve ordunun cevap hakkının doğduğunu söyledi. Bu yayınların büyük bir öfke doğurduğunu görüyoruz" dedi.
Ruşen Çakır şunları söyledi: "Konuşmanın tonu aşırı sert ve çok çok önemliydi. Herhalde Türkiye'de medya Türk Silahlı Kuvvetleri ilişkisinde önemli bir dönüm noktası olacak. Sadece söyledi ve gitti soru da almadı.
Belge sızdırılması
Zaten Genelkurmay'ın bu son olayda da olduğu gibi bir çok gizli belgesi, istihbarat raporu, soruşturma raporu bir şekilde medyaya sızıyor. Eğer Dağlıca'yla ilgili ya da bu konuyla ilgili soruşturma sonucunda bir takım çok somut noktalara varılırsa büyük bir ihtimalle bunlar da sızacaktır. Burada iki şeyi ayırmak lazım. Bir bunların sızıyor olmasından çok büyük rahatsızlık duyuyorlar. Sadece belge sızması değil ortam dinlemesi ve telefon dinlemesine takılmış subaylar var, bunu biliyoruz. Bir de sızan bilgilerin ve belgelerin yorumlanış ve sunuş şeklinden rahatsızlar. Bu son olayda terör örgütünün başarılı gibi gösterildiğini iddia etti. Bu yayınların büyük bir öfke doğurduğunu görüyoruz. Belki eskiden de sızıyordu ama bunu gazeteler, televizyonlar yayınlama konusunda çok ürkekti ve pek yayınlamıyorlardı.
TARAF GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ YASEMİN ÇONGAR:
Çongar, "Demokratik bir ülkede Genelkurmay Başkanı'nın tehditkar üslup kullanması ve emir vermesi kabul edilemez" dedi.
Çongar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un yaptığı açıklamayı NTV'ye değerlendirdi. "Açıklamanın çok sert, ve çok aşırı bir üsluba sahip olduğuna ben de katılıyorum. Bir ülkede Genelkurmay Başkanı'ndan kesinlikle beklenmeyecek bir üslupta konuştu. Bu açıdan son derece üzücü diye düşünmek lazım.Burada esas üzücü olan kamuoyunun beklediği bilginin, merak ettiği sorularının cevabının bu açıklamada kesinlikle olmamasıydı. Aktütün saldırısı bütün Türk toplumunu üzen, yaralayan bir saldırı oldu. Orada şehitler verdik. Saldırı amacına ulaştıysa neden ulaştı, ulaşmadıysa bile neden bu kadar şehit verildi. Genelkurmay Başkanı olarak, görevi bunu hükümete ve kamuoyuna açıklamak olmalıydı. Soruşturma ve inceleme başlatılması sevindirici. Bu incelemelerin soruşturmaların sonuçları kamuoyuyla paylaşılmadı. Taraf gazetesinin yayınladığı, daha sonra birçok gazete ve TV'lerin yayınladığı belgeler Aktütün baskınından haberder olunduğu, Genelkurmay'ının haberder olduğu, insansız araçların sağladığı görüntülerden neredeyse naklen izlendiği doğru mu? Doğruysa gereği neden yapılmadı. Kamuoyu bunların cevabını bekliyor. Bunlara yanıt vermeden bir Genelkurmay Başkanı'nın çıkıp, ‘Terör örgütünü başarılı gibi gösterenler akan kandan ve akacak kandan sorumludur' demesi, tehditkar bir üslup kullanması hatta ‘Doğru yerde durun' gibi emir vermesi tabii ki kabul edilemez.Demokratik bir ülkede Genelkurmay Başkanı medyaya emir vermez. Demokratik bir ülkede Genelkurmay Başkanı kamuoyuna ve seçilmiş hükümete karşı sorumludur ve görevini iyi yaptığının hesabını vermek zorundadır. Biz gazetemizde ulaşan bilgilerin doğruluğundan emin olduğumuz sürece yayınlamayı sürdüreceğiz.
MİLLİYET GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ SEDAT ERGİN
Gazeteci Sedat Ergin, şunları söyledi:
"Biraz şaşırarak izledim. Çünkü hiç alışageldiğimiz bir üslup değildi. Çok kızgındı. Şahsen bu kızgın üslup benim çok tasvip ettiğim bir çizgi değil. Hangi makamda olursa olsun, bir kamu görevlilerinin topluma karşı bu kadar yüksek ses perdesinden konuşmalarını onaylayamam. Sayın komutan, kendi karargahında mahiyetindeki astlarına karşı böyle bir üslup kullanabilir. Kullanır mı kullanmaz mı ona karışamam. Ama bu üslubun topluma karşı, kamuoyuna karşı kullanılmasını çok doğru bulmuyorum. Şimdi ben sayın Başbakan'ın sert üslubunu her seferinde eleştiren bir gazeteciyim, ama kendimde tutarlı olmam gerekir. Bu tür kızgın üslubu eleştiren bir gazeteci olarak, burada da eleştirimiz sayın Genelkurmay Başkanı'na da yöneltmek durumundayım. Sayın Genelkurmay Başkanı'nın kendine göre çok haklı nedenleri olabilir. Kendimi onun yerine koymaya çalışıyorum, haklı da. Ama kızgınlığın bu şekilde ifade edilmesi de çok isabetli olduğu kanaatinde değilim.
Ben sadece şunu söyleyebilirim, burası açık bir toplum. Demokrasilerde hiç bir toplum eleştiriden muaf değil. Tamam, terörle mücadelenin hassasiyetini kabul ediyorum ama demokrasinin kaçınılmaz. Demokrasi içinde kalarak terörle mücadele etmek durumundasınız. Aktütün Karakolu'ndaki şehitlerimizin sayın Genelkurmay Başkanı'nın belirttiği gibi bir kahramanlık destanı yazdıklarından da şüphem yok. Ama bu durum karakola yapılan saldırılarla ilgili kamuoyunun zihninde belirmiş olan bazı soru işaretlerini de ortadan kaldırmıyor. Çünkü başlangıçta çoğumuz bu saldırı olduğunda bunun bir istihbarat zafiyetinden kaynaklandığına inanmıştık. Fakat istihbaratın zamanında geldiği bilgisi ortaya çıkınca ister istemez tabii kamuoyunda bazı soru işaretleri ortaya çıktı. Ve önümüzdeki günlerde Kara Kuvvetleri Komutanı'nın bu konuda ne olduğu konusunda bir inceleme yapıldığı anlaşılıyor. Bu incelemenin sonucunun kamuoyuyla paylaşılırsa, belki bu soru işaretleri de giderilir."