CHP lideri Deniz Baykal, canlı yayında önemli açıklamalarda bulundu. "Karşı karşıya olduğumuz olayın ilk ayağı Deniz Feneri yolsuzluk olayı diğeri de basın özgürlüğü konusudur" diyen Baykal, "Deniz Feneri yolsuzluğu son dönemde yapılan araştırmalar sonucunda Alman yargı organları marifetiyle ortaya konulmuştur. Deniz Feneri insanlardan yardım toplamaktadır ve topladıkları yardımı insanı amaçlar için kullanacaklarını ifade etmektedir" diye konuştu.
Baykal şunları söyledi:
"İnsanlar yardımseverlik duyguları vatan duyguları içinde ve dini dayanışma duygularını değerlendirerek bu yardımları gerçekleştirmişlerdir. 41 milyon 600 bin Euro'luk kaynakların, Almanya'dan Türkiye'ye aktarıldığı, aktarma işinde seferber edildiği ki bu hukuk dışı bir uygulamadır. Almanya'daki yardım paralarının Türkiye'ye intikal ettirildiği Alman Savcılığı tarafından tespit edilmiştir. Türkiye'de tanınan kişilerin kaynak aktarma süresince sorumluluk üstlendiği ifade edilmektedir. İnsanların duyguları istismar edilerek para toplanmıştır. Bu çok önemli bir tablodur. Bir süre önce belli şirketler gelir vaat ederek yanıltarak aldatarak yine dini duyguları istismar ederek böyle yardım toplamışlardı, ama onların aslında bir yolsuzluk mekanizması olduğu ortaya çıkmıştır. Ama bu yardım adı altında değil, yatırım için toplanmıştı"
OLAYIN TÜRKİYE'Yİ İLGİLENDİREN BOYUTU VAR
Baykal, "Bunun gerçekleştiğini biz nereden öğreniyoruz. Almanya'dan öğreniyoruz. Olay orada gerçekleşiyor ama bir ayağıda Türkiye'de. Türkiye'yi ilgilendiren bir boyutu olduğu çok açıktır. Ancak Türkiye'de hukuk soruşturmalar etkin şekilde işlememiştir. Biz bilgilerimizi iddianameden alıyoruz" dedi.
İDDİANAME ELİMİZDE
Baykal konuşmasında sözlerine şöyle devam etti:
"Sanıklar Türk olduğu ve Almancaları çok parlak olmadığı için iddiaları doğru anlayabilsinler, doğru yargılanabilsin diye, resmi bir Türkçe iddianame hazırlamıştır ve bu bizim elimizdedir. Bu iddianamede, "Milli görüş ve AKP'nin siyasetine bağlıymışlar. Soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya çalışılmıştır" Bunu alman savcı söylüyor. Bu alman Savcının iddiası. Nerede görüyoruz hazırlanmış iddianamede görüyoruz. Yani burada Türk hükümeti ilgili diyor. Toplanan paralardan belli bir meblağ tutuklu sanıklardan Mehmet Gürhan'a, Başbakan'a verilmek üzere teslim edilmiştir deniliyor. Bunu parayı teslim eden söylüyor. 7 defa soruluyor evet diyor. Bu dünyanın her yerinde bomba haberdir. Bunu kimse görmezden gelemez. Alman Savcılığı'nın resmi iddianamesinde, Türkiye Başbakanı'na tutuklu sanıklar 'evet bu parayı verdim' diyorsa, savcıda bunu iddianamesine alıyorsa bu haberdir. Basın özgürlüğü olan bir ülkede bunun örtbas edilmesi söz konusu olabilir mi ? Olay budur. Ortada Deniz Feneri derneği var, Alman Savcılığı'nın soruşturması var. Bunların hepsi çok önemli bunu görmezlikten gelmek mümkün mü ? Şaşırtıcı olan bunun hala Türkiye'ye yansıtılamamış olmasıdır. Mehmet Gürhan ben bunun için aldım diyor. Kilit isim o. Başbakan 'tanımıyorum' dedi. 2 gazetemiz bu askerlik fotoğrafı mı diye Evrensel gazetesi Organize işler bunlar diye haber yaptı. Cumhuriyet Gazetesi de bu resmi koydu. Başbakan ile yan yana bulunduğu bir fotoğraf. Bu kişi AKP'nin yurtdışı ziyaretlerine irtibatta olduğu birisi. AKP'li bir çok kişi onu çok iyi tanır. Evinde yatan kişiler vardır. Şimdi bu fotoğraf Türkiye'deki ana medya da neden yayınlanmıyor? Sorulması gereken soru bu bütün ayrıntılar neden kapsamlı şekilde ortaya konulmamıştır? Böyle demokrasi böyle basın özgürlüğü olur mu ? Bu acı bir tablodur. Olayın bir boyutu bu. Deniz Feneri yolsuzluğu, Almanya'da Türklerin içine girdiği bir yolsuzluk bunların hepsi ortaya çıkmıştır ve bu konuda Türk yargı makamlarının şu ana kadar somut hiçbir adım atmamış olması. Niçin acaba? Bir hukuk devletinde böyle bir konu Almanya ayağında mı yakalayacak "
BAŞBAKAN ÇOK TELAŞLANDI
Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın ortaya çıkan bu tablo karşısında çok telaşlandığını da kaydetti. Baykal, "Başbakan panikte ve telaşta. Şimdi diyor ki 'bunları nasıl haber yaparsınız?' Burada yeterinde yapılmaması sorundur. Bu yönüyle ciddi bir basın özgürlüğü konusunda tehlikedeyiz. Buna Başbakan mı karar verecek. Başbakan'ı üzecek haber yapılacak yapılmayacak. Böyle hukuk devlet basın özgürlüğü olur mu? Türk basının da oto sansür oluşmaya başlamasından korkuyorum. Böyle bir şey olamaz. Türkiye bu hale hiç gelmemişti. Gerçekler açıkça ortaya çıkacak. Deniz Feneri soruşturmasını neden örtbas etmeye çalışıyor Başbakan? İlişkiler yakınlıklar temaslar ortada. Türkiye gerizekalı mı? Bu olaylar yaşanacak. Konuşulmayacak. Susturacaklar. Korkutacaklar. Başbakan şimdi bunu deniyor" diye konuştu.
BAŞBAKAN ŞANTAJ YAPIYOR
Deniz Baykal, Erdoğan hakkındaki sözlerini şöyle sürdürdü:
- 'Sayın Aydın Doğan'a bir hafta süre veriyorum diyor. Eğer beni kızdıran yayınlar yapmaya devam edersen neler yapacağım sana diyor. Bir haftada kendini toparla diyor. Eğer beklediğim yayınları yaparsan üzerine gitmem diyor.' Nedir bu? Bunun adı hukukta şantajdır.
- 1 yıldan 3 yıla kadar hapistir bunun cezası. Başbakan'a şantaj yapmak yakışır mı? Bu konuları haber yapma manşet mi yok diyor. Niye alınmasını sağladım Sabah ile ATV'yi gerekli sonuçlar çıkaramıyor musun diyor. Bu olayın temel ikinci boyutudur.
- Dün akşam sayın Doğan, 'Ben rafineri için ruhsat istedim' diyor. Bana 'Hayır biz onu bizim Çalık'a vereceğiz, sen o işten vazgeç' dediğini söylüyor. Sayın Doğan 'O da girsin bende gireyim' diyor, 'Hayır hayır bu işin içinde Putin var, Berlusconi var diyor. O nedenle sana veremeyiz' diyor. 'Onlar bu işi götürecek onlara vereceğim' diyor. Bu olaylar yaşanıyor, ortaya konuyor ve hiçbir şey olmamış gibi hayat devam ediyor.
- Başbakan Türkiye'deki rafineri kurma girişimiyle ilgili olan yabancı devlet adamlarını da onların isimlerini de işin içine sokarak bir gruba nasıl destek olduğu ilan ediyor. Yani gerçekten inanılır gibi bir manzara değil.
PARA KENDİSİNE GELMİŞ Mİ GELMEMİŞ Mİ? AÇIKLASIN
- Bu tablo karşısında Başbakan işin esasıyla ilgili olarak kamuoyuna net açıklamalar yapmalıdır. Deniz Feneri konusunda ilişkisi var mıdır yok mudur? Mehmet Gürhan'ı tanıyor mu, tanımıyor mu? Para kendisine mi gelmiş midir gelmemiş midir? Gelen para kullanıldı mı kullanılmadı mı?
- Bunlar aydınlatılmalıdır. Gerçi tanıyıp tanımama konusunda Başbakan'ın söylemlerine güvenilmiyor. Bunu bildiğimiz halde sormaktan kendimi alamıyoruz.
- Bu Putin-Berlusconi işini birde Başbakan'ın ağzından dinlemek isteriz.
- Bütün bu yönleriyle Türkiye bir demokrasi kriz içerisindedir. Başbakanlar Türkiye'yi kimin ne yapacağını kimin ne okuyacağını öğreneceğini kendileri kararlaştırarak yönetmek konusunda olamazlar.
- Sayın Erdoğan böyle müdahale hakkının olmadığını anlamalıdır. Bu yaşanan olayların özellikle yolsuzluk boyutu en kısa zamanda ortaya çıkmalıdır.
- Olay bir şahsi kavga değildir.
KONU MECLİS'E GELECEK
- Meclis'in açılmasıyla birlikte bu konuyu Meclis'e de götüreceğiz. Türkiye'nin sindirilmesine sessiz kalamayız. Bu süreci dışardan seyredemeyiz. Biz mücadelemizi direncimizi kararlılıkla sürdürüyoruz.
- OLAY AKP-CHP OLAYI DEĞİLDİR.
- Bütün bunlar Türkiye'deki dokunulmazlık olayının çözülmemesi ile ilgilidir. Milletvekilliği dokunulmazlığı olayı bozuyor. Dürüstlüğü tahrip ediyor. Virüstür o. Kendisine bir hayat alanı bulduğu zaman topluma da yayınlanıyor.