Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için Çerez Politikasındaki amaçlarla sınırlı olmak üzere çerez kullanmaktayız.
'Bebeğime zarar verdim' endişesi ABD'li Cindy Wachenheim’ın peşini hiçbir zaman bırakmadı. Ta ki, genç kadın, minik yavrusunu kucağına alarak sekizinci kattan atlayana kadar...
ABD’nin Eyalet Temyiz Mahkemesi’nde avukatlık yapan Cindy Wachenheim, yeni doğan bebeğinin beynine zarar verdiği düşüncesine dayanamayıp intihar etti. Doktorlar bebeğin iyi olduğunu söylemesine ve sağlanan psikolojik desteğe rağmen girdiği bunalımdan çıkamayan kadın arkasında 13 sayfalık bir not bıraktı.
Cindy Wachenheim, yakınlarının hakkında asla endişelenmeyeceği bir avukattı. Fakat bebeği doğduktan birkaç ay sonra, bebeğinin beynine tedavi edilemeyecek bir zarar verdiği düşüncesine yenik düşürek, takıntılı hale geldi. Doktorların bebeğin sağlığında bir sorun olmadığını belirtmesi de kadının intihar etmesine engel olamadı.
Wachenheim geride bıraktığı 13 sayfalık notla ‘’Oğlumu çok seviyorum, fakat bu sevgi ona fiziksel beyinsel ve ruhsal olarak verdiğim korkunç bir zarara dönüştü, kendimi çok kötü hissediyorum. Eğer ona zarar verdiysem yaşamak istemiyorum’’ mesajını bıraktı. Sonra da 13 Mart 2013 günü, 8. kattaki evinin camından atlayarak hayatına son verdi.
Cindy’nin yaşadıkları ve sonu yakınları kadar uzmanları da derinden etkiledi. Onun ender ve uç noktadaki akıl hastalığı, böylece bir çalışma konusu oldu. Çünkü yaşanan trajedi, doğumdan sonra oluşan lohusalık depresyonlarının yanında doğumun da psikiyatrik hastalıklara yol açabileceğini gösterdi.
Cindy’nin yaşadıklarının ardından, annelikle birlikte bu duyguyla mutlu olması gerektiğini düşünen fakat korku besleyen birçok kadın, yaşadıklarını daha çok paylaşmaya başladı. Hatta birçok devlet, eğitime, tedaviye ve incelenmeye teşvik verecek yasalar çıkardı.
Wachenheim’ın kız kardeşi Deb pişmanlığını ‘’Kardeşime yardım etmeye çalıştık ama doğum sonrası oluşan bu hastalıkla ilgili daha çok bilgi sahibi olmuş olsaydık belki onun hayatını kurtarabilirdik’’ sözleriyle dile getirdi.
Cindy Wachenheim’ın yaşadığı olay, doktorların da kendilerini gözden geçirmesine neden oldu. Çünkü uzun süredir doğru bildiklerinin aslında yanlış olduğunu anladılar. Doktorlara göre depresyon semptomları doğumdan birkaç hafta sonra açığa çıkmaya başlıyor. Fakat Wachenheim’ın hastalık belirtileri ilk 4 ay ortaya çıkmadı. Arkadaşları ve ailesine göre kadın ilk 4 ay son derece mutluydu.
Kadın sorunlarıyla savaşan Cindy Wachenheim, yakın çevresine karşı da ilgiliydi. Seneler önce kardeşinin eşi Karen’ın depresyonunu farketmiş ve ona terapi görmesi gerektiğini söylemişti. Önerinin ardından tedavi gören Karen tedaviyle birlikte hızlı bir iyileşme göstermişti.
New York Colonie kasabasında büyüyen Cindy’nin başarılı bir eğitim hayatı oldu, ‘’State University of New York’’ ve ‘’Colombia Law School’’da okuduktan sonra Eyalet Temyiz Mahkemesi’ndeki görevine kadar yükselmişti.
Annesi lösemi, babası akciğer kanseri olduğunda tedavileri için ailesiyle birlikte sık sık şehrin kuzeyine giderdi. Kardeşleri ve yeğenlerinin check-up yaptıracağı zamanları unutmaz, bir gece öncesinden arayıp hatırlatırdı.
Herkesin son derece yardımsever biri olarak tanıdığı Cindy 40 yaşında evlendi. Kocasıyla birlikte kısırlık tedavisi gören Cindy iki kez düşük yaptı. Fakat umudunu kaybetmedi ve sonunda dünyaya bir çocuk getirdi.
Doktorlara göre, düşükler doğum sonrası depresyona yol açabiliyor. Bu yüzden de bazen stres mutluluktan daha baskın hale gelebiliyor. Uluslararası Doğum Sonrası Uzmanlık Merkezi baş yöneticisi Wendy N. Davis de aynı görüşte: ‘’Bazı kadınlar, doğurganlık tedavisi görürken yaşadıkları kayıplardan ve stresten sonra gelecek bebeklerinin onlara büyük bir mutluluk getireceğini umuyorlar.’’ Cindy Wachenheim da benzer bir hikaye yaşamış ve oğlu doğduğunda ona ‘Kalbim’ diye hitap etmişti.
Kardeşi Deb, Cindy’yi mükemmelliyetçi biri olarak tanımlıyor oğlu dünyaya geldiğinde tek çabasının mükemmel bir annelik olduğunu anlatıyor.
Oğlu 4 aylık olduğunda mükemmeliyetçi ve endişeli kişiliği kendini göstermeye başladı. Kardeşine attığı bir elektronik postada oğlunun garip hareketleri olduğunu söyleyen Cindy’e doktorlar endişe edilecek bir durum olmadığını söyledi. Fakat tatmin olmayan Cindy internette arama yapmaya devam edip oğlunun hareketlerini araştırdı.
Birgün çamaşır yıkarken oyun minderine oturttuğu oğlu kalkmaya çalışırken düşüp kafasını yere vurdu. Bu olay Cindy’de travma yarattı. Oğlunun beynine tedavi edilemeyecek boyutta bir hasar verdiğini düşünmeye başladı. Oğlunun sarsıntı, nöbet ve otizm gibi sorunları olacağını varsayarak onu odada yalnız bıraktığı için kendisini suçladı. Önce 2 farklı çocuk nöroloğuyla sonra da reflekslerini kontrol ettirmek için de bir beyin felci uzmanıyla görüştü.
Ekim 2012’de oğlu 5 aylıkken hala endişelerinden kurtulamamış olan Cindy elektronik postayla doktoruna şu soruyu yöneltti: ‘’Bebekler, birkaç kattan tahta zemine baş üstü düştüklerinde dahi beyinlerinde hasar oluşmaz demiştiniz, bu durum, başlarını sert bir köşeye vurmalarında da geçeli mi?”
Bunun üzerine sorun olmayacağı yanıtını almasına rağmen oğlunun bir videosunu doktora gönderen kadın, bebeğin oyun oynarken sürekli sağ elini kullanmasından şikayet etti.
Doktordan aldığı ‘’Hareketler yaşına göre normal gözüküyor’’ yanıtına rağmen konuyu kardeşleri ile de paylaştı. Kardeşleri kendi çocuklarının zamanında aynı şekilde hareket ettiğini söyledi ama yine ikna olmadı.
Tüm ikna çabalarına rağmen değişmeyen kadına kardeşi bir doktora görünmesi gerektiğini söyledi. Wachenheim öneriyi kabul etti fakat ruh halinin doğum sonrası depresyonla ilgili olmadığını iddia etti.
Uzmanlara göre, gerçeklerden kaçmak da doğum sonrası oluşan ruh hastalığının bir belirtisi. Her bin anneden yalnızca bir veya ikisinde görülen bu hastalık mağdurlarının yaklaşık yüzde 4’ü çocuklarına zarar verirken, yüzde 5’i ise intiharı seçiyor.
Bu tarz çarpıcı olaylar genelde doğumdan hemen sonra ortaya çıkıyor. 2001 yılında Andrea Yates adında bir kadın 5 çocuğunu bir küvette boğmuş, 2004 yılında ise, buna benzer bir vakada Dena Schlosser bebeğinin kolunu kesmişti.
Northwestern Üniversitesi Doktoru Katherina Wisner, Cindy’nin durumundakileri şöyle tanımlıyor: “Doğumdan hemen sonra oluşmayan depresyon sonradan belirtilerini gösterebiliyor. Bu kişiler genelde çocuklarında bir sorun olduğu konusunda takıntılı oluyorlar.”
2012 yılının Şükran Günü’nde bir araya gelen aile, Cindy’nin oğluna olan takıntısını fazlasıyla hissetti. Kardeşi Deb, şimdi düşündüğünde Cindy’nin intihar eğilimi olduğunu kendisine fazlasıyla hissettirdiğini söylüyor. Bu konuda onu ikna eden cümle ise “Bebeğine zarar verdiğini bile bile nasıl yaşamaya devam edebilirsin” olmuş.
Bu ziyaretten günler sonra Cindy’nin oğlu fazla yüksek olmayan yatağından yuvarlandı ve anne Cindy her zamanki panikle oğlunu acil servise götürdü, doktorlar bir kez daha çocuğunda sorun olmadığını anlattılar.
İçinde bulunduğu durumun farkına varan Cindy, ertesi ay psikiyatriste gitti ve antidepresan kullanmaya başladı. Tedavinin ardından başka bir hafta sonu bir araya geldiklerinde Cindy’nin daha güler yüzlü olduğunu gözlemleyen ailesi, tedavinin işe yaradığını düşündü. Fakat uzmanlara göre, bu tür sağlık sorunları olanlar zaman zaman farklı ruh halleri gösterebiliyor. Uluslararası Doğum Sonrası Destek merkezinden Doktor Davis bu gözlemlerin her zaman iyileşme anlamına gelmediğini “Hastalar bazen berrak ve sanılarından uzak olabiliyorlar, fakat bu sanılar aniden geri gelebiliyor’’ sözleriyle anlatıyor.
Cindy’nin hastalık sinyalleri Mart ayına kadar devam etti. Mart ayında oğlunun tekrar düşmesi ile kadın başka bir felaketle karşı karşıya kaldığını düşündü.
Psikiyatrist randevusunu iptal eden Cindy, ertesi gün zaman zaman yaptığı gibi eşini işten eve çağırdı. Kendisine sabahın biraz zor geçtiğini fakat şu an daha iyi hissettiğini belirtti. Cindy’nin durumunda endişelenecek bir şey olmadığını düşünen eşi daha sonra işe geri döndü.
Ancak Cindy, o öğleden sonra bebeğini kucağına alarak intihar etti. Bebek kurtuldu ancak yaşadığı kabusları yenemeyen genç kadın yaşamını yitirdi.
Ruh halini en iyi anlatan şey geride bıraktığı notta yazılıydı: “Çok üzgünüm, anne olmayı her şeyden çok istedim, mükemmel bir anne olacağıma inandım fakat gelmiş geçmiş en kötü anne oldum. Çocuğuma verdiğim zararlar korkunçtu. Onun bu acıları çekmesine daha fazla katlanamıyorum.”
Bebeğinin üzerine ısınması için battaniye örtmesi, yaprağı emmesine izin vermesi, ağzına bozuk para sokması gibi olaylardan kendini sorumlu tutan Cindy, oğlunun bir daha yürüyemeyeceğine ikna olmuştu.
Başkalarının depresyona girdiği için intihar ettiğini düşüneceklerini bildiğini söyleyen kadın, haklı olduğunu, oğluna zarar verdiğini ve bir sesin ona intihar etmesini söylediğini yazmıştı.
Cindy’nin notundaki en dramatik cümle ise şöyleydi: ‘’Cehennem var mı bilmiyorum ama umarım vardır.”
Atlayışın ardından annesinin kucağındaki bebek yumuşak bir düşüş yaptı ve Cindy, bedeniyle oğlunun hayatını kurtardı. Fakat Cindy Wachenheim, oğlunun sağlığına kavuşup birkaç ay sonra yürümeye başladığını asla göremedi. (Ntvmsnbc)