Boğaziçi Üniversitesi'nde Prof. Dr. Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasıyla ilgili protestolar devam ediyor.
Öğrencilerin son bir haftadır devam eden protestolarına Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri de destek veriyor.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri cuma günü kampüste yaptıkları açıklamada, "Üniversitemizin akademik özerkliğini, bilimsel özgürlüğünü ve demokratik değerlerini açıkça ihlal eden bu uygulamayı kabul etmiyoruz" ifadesini kullandı.
BBC Türkçe'ye konuşan Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri de okul tarihinde ilk defa okul ile hiçbir şekilde konuşulmadan bir rektörün atandığını anlattı.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman, "Bizim buradaki en büyük sıkıntımız bence ciddi bir adaletsizlik olduğunu hissetmemiz. Boğaziçi neyi yanlış yaptı? Boğaziçi demokrasiyi ve çokkültürlülüğü savundu" dedi.
Sosyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Biray Kolluoğlu ise okulun geleceğine ilişkin kaygılı olduğunu anlattı: "Şu an gözümün önünü göremiyorum. Ortalık toz duman. Hem çok duygusalım, hem çok kızgınım, hem çok kaygılıyım. Her gün bir şeyler oluyor. Öğrenciler derse gelmiyor, endişeliyim."
Prof. Dr. Zafer Yenal ise Boğaziçi Üniversitesi'nin sadece rektörün yönettiği bir yer olmadığını, bundan önceki rektörlerin okulun akademik özerk yapısına sahip çıktığını belirtti.
Yenal, "Geleneksel olarak kurullar, komisyonlar, Senato, Üniversite Yönetim Kurulu (ÜYK), bunların çok ciddi etkisi vardır. Başka üniversitelerde çok az görürsünüz bunu" dedi.
https://www.youtube.com/watch?v=1dquYfeo4BE
Boğaziçi Üniversitesi'nden öğretim üyelerinin yaptığı ortak açıklamada, "1 Ocak gece yarısı, 1980'lerin askeri vesayet rejiminden sonra ilk kez üniversitemize hiçbir bilgi verilmeden, hiçbir biçimde danışılmadan kurum dışından bir rektör atanmıştır" denildi.
Rektör danışmanlığından yaptığı bir açıklamayla istifa eden Prof. Dr. Zafer Yenal ise BBC Türkçe'ye açıklamasında Bulu'nun rektör olarak atanmasıyla ilgili, "Okulun teamüllerine tamamen aykırı bir durum bu. Danışılması, zemin yoklanması, tartışılması, asgari düzeyde bunları bekliyoruz. Bunların hiçbiri olmadı, okuldan bihaber bir ismi atadılar" dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde görevli akademisyen Prof. Dr. Zafer Yenal, Gülay Barbarosoğlu'nun rektörlüğünün son dönemine denk gelen 2016 yılından beri rektörlük danışmanlığı görevini yürütüyordu.
Yenal, Prof. Dr. Mehmed Özkan 2016'da rektör olduğunda da bu göreve devam etti.
Rektör ile beraber rektör yardımcılarının görev süresi de otomatik olarak bitiyor; rektör danışmanları yeni döneme geçilirken istifa ediyor.
Yenal ise olağan zamanlamasından daha önce 'durumun altını çizmek için ve bir tepki olarak' bir açıklama metniyle istifasını sundu.
Yenal'la birlikte Rektörlük Kurulu'nda yer alan diğer isimler de istifa etti.
"Üniversiteler bağımsız olması gereken yerlerdir; en başta devletten ve sermayeden" diyen Yenal, partili bir ismin rektörlüğe getirilmesinin de okul tarihinde ilk defa gerçekleştiğini vurguladı.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman ise herkesin politik bir duruşunun olabileceğini, Bulu'nun partili olmasından bağımsız bir şekilde meseleye baktığını açıkladı.
"Konu Melih Bey değil, AKP'lidir, Metallica dinliyordur, CV'si şöyledir, böyledir değil" diyen Adaman, Boğaziçi Üniversitesi'nin yönetişim yapısını bilmeyen birinin rektörlük yapamayacağını aktardı:
"Okulu bilmeyen, okulun çalışma yöntemlerine vakıf olmayan, hatta haberdar olmayan birinin burayı sevk ve idare edebilmesi mümkün değil. Aşağıdan yukarıya işleyen bir yönetişim şeklinden bahsediyoruz, enstitüler, bölümler burada çok güçlüdür, yerel demokrasiye inanan bir yer burası."
Adaman, "Üniversiteler özerktir, demokratiktir, özgürdür. Bütün bu üç ana ayağa yönelik çok ciddi bir darbe almış durumdayız" dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Biray Kolluoğlu ise Boğaziçi Üniversitesi'nin başarılı olmasına rağmen rektör atamasının bu şekilde gerçekleştirilmesine karşı olduğunu vurguladı:
"Biz bu kadar iyi gidiyorken bu niçin yapılır? Ben bunun için karşıyım. Bu kadar iyi giden bir yere, bizi hiç tanımayan bir isim atandı."
Kolluoğlu ayrıca, "Kendisini tanıttığı açıklama metnindeki dört madde, bizim ne stratejik planımızla, ne vizyonumuzla, ne misyonumuzla, ne de değerlerimizle uyumlu" saptamasında bulundu.
Bulu, Twitter'dan da yayımladığı metinde dört amacını şu şekilde sıraladı:
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, Bulu'nun öne sürdüğü gibi okulun başarısız olduğu ya da dünya sıralamasında geriye düştüğü saptamasına da itiraz ediyor.
Kolluoğlu, "Bütçemizi kısıyorlar, birçok üniversiteye verilen imkanların onda birini vermiyorlar, yıllardır istediğimiz birçok şey yapılmıyor, kadro verilmiyor. Her dönemde farklı şekilde cezalandırıldığımız halde biz son derece iyi bir performans gösteriyoruz" diyerek karşı çıktı.
Sosyoloji Bölümü'nden akademisyen Yenal da Boğaziçi Üniversitesi'nin YÖK'ün (Yükseköğretim Kurulu) kararları yüzünden iki uluslararası endekste düştüğünü açıkladı:
"Üç tane endeks vardır bizim girdiğimiz. İkisinde düştük, birinde ise dünyanın ilk 200 üniversitesi arasındayız son üç senedir. Her birinin kriterleri çok farklı. Diğer ikisindeki düşme nedenimiz ise tam da YÖK'ün bize dayattığı şeyler yüzünden. Kontenjan artırdıkça hoca başına düşen öğrenci sayısı artıyor mesela. Bunun çoğalması bizim puanımızı düşürüyor. Bütçemizi kesiyor, o azaldıkça bazı alanlara ayırdığımız fonlar düşüyor. Oradan gol yiyoruz."
15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal kapsamında çıkarılan KHK (Kanun hükmünde kararname) ile YÖK Kanunu'nun rektör seçimlerini düzenleyen 13. maddesi değiştirilmişti.
Buna göre rektörün YÖK tarafından önerilecek en az üç yıl profesör olarak görev yapmış üç aday arasından cumhurbaşkanınca atanacağı koşulu getirilmişti.
Boğaziçi Üniversitesi'nde ise 12 Temmuz 2016'da rektörlük seçimi yapılmış; bu seçimde de o dönemin rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu tekrar rektör seçilmişti.
Ancak Boğaziçi Üniversitesi'ne dört ay boyunca atama yapılamadı; KHK ile yapılan değişikliğin ardından rektörlüğe Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararıyla Prof. Dr. Mehmed Özkan atandı.
Boğaziçili akademisyenler, o zaman da yeni rektöre karşı çıkıldığını; ancak Özkan'ın Barbarosoğlu kadrosundan gelen bir isim olması dolayısıyla direnişin bu kadar kuvvetli olmadığını aktardı.
Prof. Dr. Zafer Yenal o dönemi, "O zaman da itirazlar olmuştu, o da kolay bir süreç değildi. Çok olağanüstü koşullardaydı hem ülke hem üniversite. Yeni bir darbe girişimi yaşanmıştı. Olağanüstü hal vardı ve bunun getirdiği muazzam bir tedirginlik vardı insanlarda geleceğe dair" diyerek özetledi.
Prof. Dr. Biray Kolluoğlu da Özkan'ın seçilmiş rektör Barbarosoğlu'nun stratejisini ve vizyonunu devam ettireceğini söyleyerek göreve geldiğini anlattı:
"Son derece yetkin, Gülay Hanım'la dört yıl çalışmış, çok yakın danışmanı olan Mehmed Hoca, bizim seçtiğimiz Gülay Hanım'ın döneminin bir devamı olacağını bize vaat etti. Hakikaten de hiçbir kadroyu değiştirmeden çalıştı. Çok başarılı bir dört yıl daha geçirdik, yine çok büyük kısıtlara ve kadrosuzluğa rağmen."
https://www.youtube.com/watch?v=Ga65\_Gr-Cjk
Prof. Dr. Fikret Adaman da o dönem asıl önceliklerinin Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atmış 80'den fazla akademisyenin okulda görevine devam edebilmesi olduğunu aktardı.
Adaman, akademisyenlerin okulda kalmasını sağlayacağına söz veren Özkan'a o dönemde güvendiklerini vurguladı.
"Şimdi böyle bir el sıkışma yok, yarın ne olacak bilmiyoruz" diyen Adaman, 2016 öncesindeki dönemi ise şöyle anlattı:
"1992 yılına kadar yine atamalar vardı. 1992'de Boğaziçi, Prof. Dr. Üstün Ergüder Hocayı seçti. Üstün Hoca'yı atayarak Ankara, bir şekilde seçim sistemini getirmiş oldu.
"Biz Boğaziçi olarak bununla memnun mesut gidiyorduk. Birinci seçilen dışındakiler, ikinci ya da üçüncüler, 'Atanacak olursam bu görevi kabul etmeyeceğim' deklarasyonunu açıklıyordu. Bu işleyen bir sistemdi ama daha iyi hale getirilebilir."
Katılımcı mekanizmalarla bu olayın çözülmesi gerektiğine inanan Adaman, Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşananlar vesilesiyle YÖK'ün de sorgulanması gerektiğini söylüyor.
Prof. Dr. Zafer Yenal ise bundan sonraki süreçle ilgili, "Ben kişisel olarak söyleyeyim; derslerimi verip sınavlarımı yapacağım ama benim tanıdığım bir rektör olmayacak hiçbir zaman. Dört yıl boyunca devam ederse biraz tahribat olacak üniversitenin itibarına ve imajına" dedi.
Sosyoloji Bölümü'nden Prof. Biray Kolluoğlu ise yeni rektörün bu şekilde okulu dört yıl boyunca yönetmek istemesi durumunda öğretim kadrosunda istifalar olabileceğini ve Boğaziçi Üniversitesi'nin puanlarının düşebileceğini düşünüyor.
Kolluoğlu, son günlerde yaşananlarla ilgili şunları söylüyor:
"Ben dersimi anlatamadığım için çok üzgünüm. Bunun hissettirdiği şeyi anlatmak mümkün değil. Dönemin ortasında bana bu zararı verdikleri için çok kızıyorum. Yazık değil mi? Bu kadar iyi giden, işini büyük bir özveriyle yapan bir yere, bizi hiç tanımayan bir isim atandı."