İngiliz araştırmacılar buğday genomunun hemen hemen tamamını deşifre etmiş bulunuyor.
Bundan önce bilimadamları pirinç ve mısırın DNA'sını çözmüşlerdi.
Bitkilerin kalıtımsal bilgisini içeren genlerin çözülmesiyle birlikte yeni üreticilecek türlerden çok daha fazla mahsül alınması umuluyor.
İklim değişikliğinin gıda üretimine etkilerine dikkat çeken uzmanlar, genetik yöntemlerle tarım mahsüllerini daha zor iklim koşulları altında verimli kılmanın yollarını aradıklarını söylüyorlar.
Nüfus hızla artarken su kaynaklarının azaldığı bir dünyada belli başlı tarım ürünlerini laboratuvarda genleriyle oynayarak güçlendirmenin, doğal zirai yöntemlerden çok daha az zaman aldığı söyleniyor.
Aşırı sıcağa ya da soğuğa, kuraklığa, yahut belirli bitki hastlıklarına daha dayanıklı tohumlar üreterek daha çok mahsül almak, günümüzde genetik bilim ortaya çıkmadan önce de tarım sektörünü tarih boyunca meşgul etmiş bir uğraştı.
Seçilmiş tohumları döllendirerek gerçekleştirilen geleneksel yöntemlerle, arzu edilen özelliklere sahip yeni bir bitki türünün geliştirilmesi 10 ila 15 yıl arasında bir zaman alıyor.
DNA'sı çözülmüş bir bitkinin genlerine müdahale ederek yeni ve daha dayanıklı türlerinin geliştirilmesi ise bunun hemen hemen yarı süresinde başarılabiliyor.
Liverpool Üniversitesi'nde çalışan araştırma ekibi, buğdayın genomuna ilişkin elde ettikleri sonuçları internete koyarak bu bilgiyi dünyanın diğer yerlerindeki bilimadamlarıyla da paylaşıyor.
Yakın zaman içerisinde Rusya'yı etkisi altına alan yangın ve kuraklık, küresel piyasalarda buğdayın fiyatının hızla artmasına yol açtı.
Pakistan ve Çin'deki seller de buğday üretimini ciddi biçimde azaltmış bulunuyor.
Dünyanın kilit önemdeki gıda kaynaklarından biri olan buğdayın herkesi doyuracak miktarda üretilmeye devam etmesini sağlamak büyük önem taşıyor.