MERSİN (İHA) - CHP Denizli milletvekili ve eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, Türk hukuk sisteminin, 'Deniz Feneri Soruşturması' ile uluslararası saygınlık noktasında sınav verdiğini ifade ederek, soruşturmaya doğrudan doğruya müfettişler ve HSYK eliyle müdahale edildiğini öne sürdü. Bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını kaydeden Cihaner, "Anlaşılıyor ki soruşturma AK Parti'ye ulaştı ya da ulaşmak üzereydi, onun için 'dur' demek gerekiyordu" ifadelerini kullandı.
CHP Yenişehir İlçe Teşkilatı'nın daveti üzerine Mersin'e gelen Cihaner, partilileriyle bayramlaştı. İlçe Başkanı Yunus Özdemir, Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç ve çok sayıda partili tarafından karşılanan Cihaner, burada yaptığı konuşmada, bugün gelinen noktada CHP'nin tarihi bir sorumluluk üstlendiğini vurguladı. Siyasi iktidarın sadece yurt içinde değil, yurt dışında da ülkeyi belirsizliğe sürüklemede dört nala giden bir politika izlediğini öne süren Cihaner, "Yurtta sulh, cihanda sulh" demiş
geleneğin temsilcisi olan bir ülkenin, adeta emperyalist emellerin payandası konumuna geldiğini iddia etti.
Hükümetin, 'füze kalkanı' olayı başta olmak üzere Libya ve Suriye'deki olaylar konusunda sergilediği politikaların bunun bir göstergesi olduğunu savunan Cihaner, "Onun için her yerde tekrarlıyorum; CHP'ye, CHP'lilere her zamankinden çok daha fazla görev düşmekte. Sadece bahsettiğim emperyalist politikaların taşıyıcısı, payandası olması değil, yurt içinde de aydınlıktan yana, iyiden yana ne varsa süratle tahrip etmekte bu siyasi iktidar. Düşünün, yeni oluşmuş bir parlamento var, üstelik yıllardır milli
irade söylemleriyle bu oyu almış bir siyasi iktidar var ama adeta demokrasinin başına bir torba kanunu geçirmiş durumda ve yeni oluşmuş bir parlamento olmasına rağmen 'kanun hükmünde kararnamelerle' ülkeyi yönetmeye çalışan, yurdun temel sorunlarıyla ilgili birtakım düzenlemeleri Meclis'ten, kamuoyundan, sivil toplum örgütlerinin tartışmalarından, örgütlü yapıların tartışmalarından, onların katkılarından kaçırarak, bir gecede hazırlanmış 'kanun hükmünde kararnamelerle' ülkeyi yönetmeye çalışan bir siyasi
iktidar var" ifadelerini kullandı.
Cihaner, konuşmasını da şöyle sürdürdü: "Onun dışında her alanda özgürlüklerin daraltıldığı bir iklime son sürat gitmekteyiz. En son yalnızca muhalif oldukları için baskına uğrayan siyasi partiler, gazeteler, televizyon kanalları var. Yalnızca, 'Kahrolsun faşizm' sloganı attığı için terör örgütü sıfatı ile tutuklanan gençler var. Parasız eğitim istediği için hala tutuklu olan gençler var. En çok milli irade dediği halde birçok parlamenterin Meclis'e gitmesinin önünü açmayan, bu yolda direnen bir siyasi
iktidar var. Onun için CHP'nin sorumluluğu her zamankinden çok daha fazladır."
DENİZ FENERİ SORUŞTURMASINDAKİ SAVCILARIN GÖREVDEN ALINMASI
Cihaner, gazetecilerin yönelttiği sorulara da yanıt verdi. 'Deniz Feneri soruşturmasındaki savcıların görevden alınmasının kendisine hatırlatılması üzerine Cihaner, bunun ilk olmadığını, siyasi iktidarın, topluma mutlak olarak egemen olduktan sonra izin vermediği hiçbir şeyin gerçekleşmesini istemediğini savundu. 'Bağımsız yargı, yargının bağımsızlaştırılması' konusunun 12 Eylül referandumunda yapılan değişliklerde en çok kullanılan argüman olduğunu hatırlatan Cihaner, "Sözde yargıya müdahale
olmayacaktı, sözde yargı bağımsız olacaktı. Ama gördük ki yeni HSYK oluştuktan sonra Kars'ta, 'İnsanlık Anıtı'ndaki hakimlerin değiştirilmesinden tutun, İstanbul'daki Ergenekon Davası'nda vicdani kanaatlerini tahliyeden yana kullanan hakimlerin uydurma gerekçelerle sürülmesine kadar birçok noktada yargıya müdahale ettiler. Benim yaptığım soruşturmada da benzer bir müdahale vardı ve ben defalarca iddia ediyorum, oradaki mali yolsuzluğun boyutu belki de 'Deniz Feneri'ni katlayacak boyutta idi, onu da ört
bas ettiler. Deniz Feneri soruşturması ile ilgili yapılan muamele, kabul edilebilir bir şey değil. İktidar işine geldiği zaman, falanca savcının adı geçtiği zaman, 'Onun kılına bile dokundurtmayız' diyor, benzer şekilde daha evvel görevden alınmış, haklı-haksız kişilerin mesleğe iadesi çok dramatik bir şekilde gerçekleştiriliyor ve bu anayasa değişikliğinin yapılmasında en önemli argümanlardan biri oluyor" ifadelerini kullandı.
Cihaner, konuşmasının devamında şu görüşleri dile getirdi: "Ama şu anda benzer şekilde aynı sıkıntıyı yaşayan yüzlerce yargıç, savcı olduğu halde bunu maalesef toplumun gözünden de kaçırıyor ve en son gördüğünüz noktada da 'Deniz Feneri' gibi, belki de Türk hukuk sisteminin uluslararası saygınlık noktasında da sınav verdiği bir soruşturmada, doğrudan doğruya müfettişler eliyle, HSYK eliyle müdahale ediliyor. Kabul edilebilir bir şey değil, anlaşılıyor ki soruşturma AK Parti'ye ulaştı ya da ulaşmak
üzereydi, onun için 'dur' demek gerekiyordu. Bunu hemen benzer iddialar olan diğer soruşturmalardaki hakim, savcılarla ilgili yapılan muamelelerle karşılaştırın. Yüzlerce şikayet olduğu halde, kötüye kullanma iddiaları olduğu halde, delil uydurma iddiaları olduğu halde, gizli kalması gereken bilgilerin servis edilmesi bir vaka olduğu halde onlara hiç dokunulmadı ama ne hikmetse Deniz Feneri soruşturmasında süratle soruşturma izni verildi ve oradaki savcıların yetkileri kaldırıldı ve HSYK yedek üyesi olan
bir savcının sorumluluğuna verildi. Kabul edilebilir bir şey değil, bu artık Türkiye'de referandumdan bu yana rejim değiştirme, sistem değiştirme operasyonunun ne noktaya geldiğinin, siyasi iktidarın gözünün ne kadar karardığının son göstergesi olsa gerek."
Cihaner, son dönemde Somali başta olmak üzere bazı hallerde yardım toplama işi yapan bazı örgütlerle ilgili olarak yaptığı değerlendirmede ise, "Yardım toplamalar, özünde birçoğu belki de başka güç birliklerinin örgütlü yapısı haline gelmiş olan 'tarikat, cemaat' adı altında belli örgütlenmeler var. Bunların mutlaka şeffaflaşması gerekir. Yani hiçbir ticari faaliyeti olmayan bazı din baronlarının nasıl bir lüks hayat yaşadıkları ortada, nasıl büyük servetlere hükmettikleri ortada, bunların kaynağının bu
bahsedilen ve inanan insanların iyi niyetleri istismar edilerek toplanan paralar olduğu tartışılmaz. Onun için bu süreçlerin mutlaka disiplin altına alınıp şeffaflaşması gerekir" iddialarında bulundu.