Personel Başkanlığı dönemindeki faaliyetlerinin yanısıra, GATA’daki usulsüz raporlarda rolü bulunduğu iddialarıyla suçlanan İyidil, ünlü müteahhit Nihat Özdemir’in kayınbiraderi olarak da tanınıyor.
İyidil’in yargılandığı EDOK davasında şu ana kadar 8 celse yapıldı. 26 Şubat’taki son celsede mütalaasını veren Savcı, İyidil hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.
Esas hakkındaki mütalaaya karşı son beyanlar 26 Mart’ta alınacaktı. Ancak avukatların ek süre talebi üzerine duruşma Nisan sonuna ertelendi.
İşte 26 Şubat’taki duruşmadan bir hafta sonra İyidil, hem Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a, hem de Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler’e birer mektup yazdı.
NE VAR LAN?
Akar’a mektubuna, “Sayın Komutanım” hitabından hemen sonra, “Ne var lan dediğinizi duyar gibiyim” cümlesiyle başlayan İyidil, şöyle devam etti:
“TSK’nın Başkomutanı olarak düşünün, birisi size ‘Bana bir general söyle, FETÖ’cü olmasın’ dese, biliyorum ki, Org. Akar hiç düşünmeden, ‘Metin İyidil (şerefsizi)’ diyecektir. Parantez içine sizin hitabınızı özlediğimden yerleştirdim, özür dilerim.”
O gece Ankara’da darbeyle tek mücadele eden 1 numaranın kendisi olduğunu belirtip, yaptıklarını anlatan, bu arada aynı davadan yargılandığı Abdullah Barutçu’ya, “Kömürlük paşası mı olsaydım” sözleriyle gönderme yapan İyidil, Akar’dan şunları istedi:
“Neden benim savunmamı bir kere okumadığınızı merak ediyorum? Siz benim neleri, neden, nasıl yaptığımı çok iyi biliyorsunuz. Peki sonuç? Neden bugüne kadar benim elimden tutmadınız? Neden bildiklerinizi Sayın Cumhurbaşkanımıza, ilgili kişilere anlatmıyorsunuz? Siz benim için çok özeldiniz. Bu FETÖ ile mücadelede sizinle çok şey paylaştık. Ancak hiçbirimiz bu hainlerin böyle bir güce eriştiğini anlayamadığımız gibi hiçbirimiz de böyle bir girişim beklemiyorduk. Siz TSK’nın öngörüsü en yüksek komutanısınız. Böyle bir hainlik nasıl TSK’yı vurdu, hâlâ anlamış değilim. 26 Mart’ta karar duruşması var. Beni en iyi tanıyan komutan olarak benim için hâlâ bir şeyler yapabilirsiniz.”
Mektubunda, celse arasında ifade veren Genelkurmay 2. Başkanı Ümit Dündar’ın sözlerinin “sivil mahkeme” tarafından çok iyi anlaşılamadığını da vurgulayan İyidil, “İkinci Başkan o gece aramızda geçen konuşmaları telefonla, bir şekilde Mahkeme Başkanına söyleyebilir” dedi ve mektubunu şöyle bitirdi:
“26 Mart’taki karar duruşmasında alınacak karara göre, ya bu dünyada ya da ahirette görüşüp, daha uzun uzun konuşmak dileğiyle.”
"ŞU METİN İÇİN DE BİR ŞEY YAPAMADIK" DEMİŞSİNİZ
İyidil, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler’e mektubuna ise şöyle başladı:
“Eğer hâlâ korgeneral olsaydım, ‘Ne var evlât, nasılsın?’ derdiniz. Şimdi ise 600 gündür tutukluyum ve piyade erim. Bilmiyorum bu mektubu aldığınızda tepkiniz ne olacak. Ancak, ‘Şu Metin için de bir şey yapamadık’ dediğinizi duydum ve size tekrar bu mektubu yazmaya karar verdim. Zaten 26 Mart’ta karar duruşması var. Sizin evlât ya müebbet hapis yiyecek veya tekrar evlât konumuna gelecek. Silahlı Kuvvetler’de beni en iyi tanıyan sizsiniz. İftira ile hapse tıkıldım. Bunun böyle olduğunu siz çok iyi biliyorsunuz.”
Darbeden 15-20 gün önce Kocatepe’de karşılaştıklarını ve Mustafa Önsel’i mahkemeye verdiğini söylediğini, kendisinin de, “Niye verdin oğlum? Gel konuşalım” dediğini hatırlatan İyidil, özetle şunları yazdı:
“Böyle dediğiniz için size yani yılların birikimi ile Yaşar Abime uğramak için Genelkurmay Karargâhına geçtim. Ancak siz malum toplantıdasınız. Mehmet Partigöç’le orada tesadüfen görüştüm. Oradaki bütün vaktimi koridorda eski çalışma arkadaşlarıma ‘Nasılsınız’ demekle geçirdim. Geldiğimiz noktada, beni çok iyi tanıyan Yaşar Abimin benim için bir şey yapamıyor, yapmıyor olmasını kabul edemiyorum. TSK’da Hulusi Paşa’dan daha iyi beni siz tanıyorsunuz. Peki size haber verdiklerinde, gazetede okuduğunuzda ‘Metin kalp krizi geçirmiş’ diye, içiniz hiç mi cız etmedi? Hadi beni gömdünüz, Filiz-Zeynep-Elif ve annem hiç mi gözünüzün önünden geçmedi? Size daha önce 3-4 kere yazdım, ‘Komutanım bana sahip çıkın. Siz benim abimsiniz’ diye, ama nedense olmadı. Sizin, ‘Bu çocuk FETÖ’cü değil, ben bununla çok yakın çalıştım. Bu çocuk iftiraya uğradı’ demenizi bekliyordum. Madem öyle, benim dilekçemi (15 Temmuz’dan önce verdiği emeklilik dilekçesini kast ediyor) neden kabul etmediniz? Benden kurtulurdunuz. Ben de gider bey olur, yaşardım. O zaman beraber Fenerbahçe tesislerine giderdik, ama dilekçemi size verdim, kabul etmediniz. Şimdi 20 aydır hapisteyim. Siz Cumhurbaşkanımıza, MİT Müsteşarına, Ankara Cumhuriyet Başsavcısına, 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanına ve 81 milyon Türk vatandaşına, ‘Ben Metin’i, ben evladı çok iyi tanırım. O kesinlikle FETÖ’cü değildir. 2. Başkanlığımda GATA’yı onlardan temizlemek için çok uğraştık. Kara Harp Okulu öğrenci alım sistemini beraber düşünüp, kurduk’ neden demiyorsunuz?”