Anayasalar hazırlanırken, evrensel demokratik hukuk kriterleri ve toplumun ortak değerlerinin dikkate alınması gerektiğini dile getiren grup, anayasanın toplumun ortak sözleşmesi olduğunu belirttiler.
Türkiye'de yıllardır, anayasa tartışmaları yapıldığını ve mevcut anayasaya toplumun her kesiminin koro halinde karşı çıkmasına rağmen, iş yeni bir anayasa hazırlanmaya gelince koro da aynı ahengi göremediklerini dile getiren grup, yaptıkları açıklamada şu görüşlere yer verdiler:
"Bilindiği üzere şu an yürürlükte olan Anayasa 12 Eylül darbesinin ürünüdür. 12 Eylül darbesini yaptıran gücün 'bizim çocuklar' dediği Kenan Evren ve avenesi hem darbenin hem de Anayasa'nın mimarıdır. Zamanın ABD Başkanı Jimmy Carter'ın çocuklarının yaptırdığı Anayasa'nın, bizim toplumumuzun karakterine ve değerlerine uygun olması mümkün değildir. Bu Anayasa toplumun yapısına uygun olsaydı, her kesimden bu kadar büyük tepki almazdı. Bugün anayasa değişikliği ile alakalı tartışmalar kamuoyu gündemini meşgul etmektedir. Bu değişiklikle alakalı yapılan tartışmalara maalesef her kesim kendi ideolojik penceresinden bakmakta ve kendi ideolojik anlayışını dayatmaktadır. Zaten 12 Eylül Anayasa'sının mantığı da bu değil midir?
1924 Anayasası'nda 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Millet iradesinin temsil edildiği yer TBMM'dir' denilmesine rağmen 26 yıl, tek parti yönetimi millet iradesini yok saymamış mıdır? 1950 yılında çok partili demokratik hayata geçilmiş, bu süreç Başbakan'ın ve Bakanlarının idamı ile son bulmuştur. Çünkü 1960 yılında yine birilerinin çocukları, darbe yaparak bu topluma yeni bir anayasa dayatmışlardır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi ile millet iradesinin üzerine adeta ipotek konulmuştur. 1971'de yine askeri muhtıra ile milli irade askıya alınarak, milli iradenin zapturapt altında olduğunu hatırlatma gereği duymuşlardır. Bununla da yetinmeyerek 1980 darbesiyle birlikte yaptıkları Anayasa ile milli iradeyi tamamen ortadan kaldırmışlardır. TBMM'yi adeta kuşatma altına aldılar. Hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir, sözü duvarlarda süs olmaktan öteye geçemedi. Millet iradesini yok sayan ve millet iradesine tahammül edemeyen bu zihniyetin temsilcileri, her dönemde millet iradesinin karşısına çıktılar. 28 Şubat da post-modern darbe ile meşru hükümeti, alaşağı edip milli iradeye tahammüllerinin olmadığını bir kez daha gösterdiler. Toplum, her seçimde cuntacılara karşı onurlu bir duruş sergileyerek onları, sandığa gömmesine rağmen cuntacı elitler ve bunların bazı siyasi uzantıları, 'Ay Işığı', 'Sarı Kız', 'Balyoz' gibi darbe planlarıyla milli iradeye karşı kumpas kurmaktan vazgeçmediler. Görünen o ki vazgeçmeyecekler de.
MHP ve ülkücü kuruluşlar davasından hapis yatan 12 Eylül darbesiyle mağdur edilen bizler milli iradenin üzerindeki hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz. Tüm kurum ve kuralların evrensel demokratik hukuk kriterlerine, toplumun ortak paydasına göre dizayn edilmesi gerektiğine inanıyoruz."
Anayasa Mahkemesi, HSYK, YAŞ ve Danıştay'ın milli iradeyi yok saydığı iddia edilen açıklamada, toplumdaki farklılıkları kavga sebebi değil, zenginlik olarak gören ortak değerleri baz alıp, her kesime eşit yakınlıkta olacak, her türlü anayasa değişikliğinin desteklendiği vurgulandı.
Açıklama, "Bu ülkede parti liderlerinin olduğu kadar darbe mağdurlarının ve tüm halkımızın düşüncelerini ifade etme haklarının olduğuna inanıyor herkesi farkı düşünceye tahammül gösterme hoşgörüsüne davet ediyoruz" ifadeleriyle son buldu.