Doğu Kudüs'teki Augusta Victoria Hastanesi'nde çalışan Doktor Fadi El Atraş, "Ben aşı oldum ama rahatlayamadım. Bir eşitsizlik sorunu var" diyor.
İsrail'de, El Atraş'tan çok da uzak olmayan bir noktada halk, dünyanın diğer tüm bölgelerine kıyasla daha hızlı aşılanıyor.
Ancak Fadi El Atraş'ın çalıştığı yerde, İsrail tarafından işgal edilen Filistin topraklarında çok farklı bir manzara var.
Dr. El Atraş, "Hastalarımıza, Batı Şeria ve Gazze'deki ailelerimize aşı yapamıyoruz. Siz kendiniz aşı olup, halkınızın diğer kesimleri aşı olamadığında mutlu olamıyorsunuz" diyor.
İsrail, Dr. El Atraş gibi doktorlara aşı yapıyor ama Batı Şeria ve Gazze'den gelen hastalar aşılanmıyor.
Ve bu durumun ortaya çıkarttığı tıbbi ve ahlaki sonuçlar, çok sayıda insanı kaygılandırıyor.
Batı Şeria ve Gazze'deki aşılama programından kimin sorumlu olacağına dair bir uzlaşma yok.
Bazıları, bir bölgeyi işgal eden gücün, ki bu durumda bu güç İsrail, kamu sağlığından sorumlu olması gerektiğini söyleyen Cenevre Sözleşmesi'ne dikkat çekiyor.
Bazılarıysa, 1993'te İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü arasında varılan Oslo Anlaşmaları'na işaret edip, Filistin Yönetimi'nin sorumlu olması gerektiğini belirtiyor.
Ancak hukuki detaylar ne olursa olsun, gerçek İsrail hükümetinin Batı Şeria ve Gazze'de aşılama programı başlatmadığı. Filistin Yönetimi ise yardım istemedi. Bazıları, zayıf görünmek istemedikleri için yardım istemediklerine inanıyor.
Mohammed Amro için tüm bu olup bitenler, ailesini aylarca görememiş olması demek.
Amro, Batı Şeria'daki El Halil kentinde yaşayan bir Filistinli ve inşaatlardaki işini elinde tutabilmek için İsrail'de kalıyor.
"Tabii ki Arap da olsak, Yahudi de olsak hepimiz bekliyoruz. Aşı olsam virüse karşı bağışıklık kazanırım ve aileme geri dönebilirim" diyor.
İsrail'de birçok başka sektörde olduğu gibi inşaat sektörü de Batı Şeria'dan gelen çok sayıda işçiye bağımlı.
İsrail İnşaatçılar Birliği Başkanı Raul Brugo, "İnşaat işlerinde çalışan 65 bin Filistinli işçiye bağımlıyız ve onlara ihtiyacımız var. Çünkü, onlar olmadan inşaat yapamayız" diyor.
Brugo, şu andaki durumun hem ekonomi hem de sağlık açılarından sağduyusuz bir yaklaşım olduğunu düşünüyor:
"Bence mantık tüm İsrail halkıyla en azından bizimle çalışan Filistinlilerin aşılanması gerektiğini söylüyor. İlk olarak insanlık bunu gerektirir. Çünkü komşuyuz ve ekonomik açıdan çok iyi durumda değiller"
Bu görüşü Dr. Fadi de paylaşıyor:
"Birlikte yaşıyoruz ve neredeyse hiç sınır yok. İsraillileri aşılayıp, Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlileri aşılamazsanız, enfeksiyon zincirini kıramazsınız ve salgınla çok iyi mücadele edemezsiniz"
Ancak İsrail hükümeti fikrini değiştirecekmiş gibi görünmüyor.
İsrail Sağlık Bakanı Yuli Edelstein, "Filistin Sağlık Bakanı'nın sorumluluğu tam olarak ne? Akdeniz'deki yunuslara bakmak mı?" diye soruyor.
Edelstein, "Bazı aşıların doğrudan Filistin'de korona hastalarıyla çalışan sağlık ekiplerine gönderilmesine onay verdim. Yasal bir zorunluluğumuz olduğunu düşündüğümüzden değil, doktorları ve hemşireleri bu aşamada aşılanmadıklarından" diye de ekliyor.
Ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün İsrail ve Filistin Direktörü Ömer Şakir buna katılmıyor.
"İsrail 24 Ocak Pazar itibarıyla 3,5 milyon kişiyi, vatandaşlarının yüzde 40'ını aşıladı. Buna Batı Şeria'da yaşayan Yahudi yerleşimciler de dahil ama 4,5 milyon Filistinliye aldırış edilmiyor."
Dünya Sağlık Örgütü'yle birlikte çalışan Filistin Yönetimi, aşı satın alabilmek için Rusya'yla görüştü.
Mart ayı itibarıyla acil kullanım onayı verdikten sonra, 50 bin kişiye yapılması için Sputnik V aşısı sipariş ettiler.
Hayatın birçok alanında olduğu gibi, koronavirüs de her iki tarafın birbirlerine ne kadar bağımlı olduklarını ve bölünmeleri bir kez daha gözler önüne serdi.