HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: (3) - "Türkiye F-35 teknolojisinin bir ortağıdır, ortağı olmaya da devam edecektir. Biz, F-35'lerin sadece bir müşterisi veya alıcısı değiliz" - "100 günlük Eylem Planı ya da İcraat Programı açıklaması modelinden şöyle bir döneme geçiyoruz; çeyrek dönemlik bir takip ve raporlama süreci olacak. Yani her bir çeyrekle ilgili birimlerimizin yaptığı çalışmalar raporlanacak, Cumhurbaşkanımıza arz edilecek, Cumhurbaşkanımız da bu veriler ışığında ve bundan sonra yapılacak çalışmaları, yılda iki defa temmuz ve ocak aylarında bizzat kendisi açıklayacak" - "Cumhur İttifakı'nın böyle bir itirazda bulunması partilere ve adaylara tanınmış doğal, demokratik bir haktır. Bunlar tüketilir, tamamlanır bunlar bittikten sonra YSK'nin vereceği karar bizim için de nihai karardır. O zamana kadar mazbatasını alan başkanlar başkanlıklarına devam ederler ama farklı bir durum söz konusu olursa da hukuki süreç neyi gerektiriyorsa o süreçler işletilir"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Türkiye F-35 teknolojisinin bir ortağıdır, ortağı olmaya da devam edecektir. Biz, F-35'lerin sadece bir müşterisi veya alıcısı değiliz." dedi.

Kalın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın kabine üyelerine Kıdem Tazminatı Fonu'na ilişkin bir sunum yapıp yapmadığı ve bu konuda nasıl bir yol haritası çizileceğine ilişkin soru üzerine Kalın, kabine toplantısında böyle bir sunum yapılmadığını söyledi.

Bu konuda Albayrak ile görüştüğünü, Kıdem Tazminatı Fonu'yla ilgili geçmişten beri devam eden bir çalışma olduğunu hatırlatan Kalın, Bakan Albayrak'ın da bu çalışmaya atıf yaptığını ve ilgili bütün paydaşlar ve başta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere ilgili bakanlıkların katkıları ve mutabakatıyla bir hazırlığın yapıldığını ifade ettiğini bildirdi. Kalın, şöyle konuştu:

"İşçi, işveren çevrelerimizin tedirgin olmasını gerektirecek bir durum söz konusu değil. Bu fonu en efektif bir şekilde nasıl kullanabiliriz sorusundan hareketle bir çalışma yapılıyor. İlgili paydaşların da tabii ki görüşleri alınacak. İlgili bakanlıklarımızın, kurumlarımızın da katılımı sağlanacak. Mutabakat temin edildikten sonra konu Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. Yani şu anda bu süreç devam ediyor. Detaylar netleştikçe ilgili kurumlarımız paylaşacaktır. Bununla ilgili endişe verici bir durumun olmadığını özellikle ifade etmek isterim."

- "Çeyrek dönemlik bir talip ve raporlama süreci olacak"

Üçüncü 100 günlük eylem planının ne zaman hazırlanacağına ilişkin soruya Kalın, şu yanıtı verdi:

"Bundan sonra bu yöntemi biraz değiştiriyoruz.100 günlük Eylem Planı ya da İcraat Programı açıklaması modelinden şöyle bir döneme geçiyoruz; çeyrek dönemlik bir takip ve raporlama süreci olacak. Yani her bir çeyrekle ilgili birimlerimizin yaptığı çalışmalar raporlanacak, Cumhurbaşkanımıza arz edilecek, Cumhurbaşkanımız da bu veriler ışığında ve bundan sonra yapılacak çalışmaları, yılda iki defa temmuz ve ocak aylarında bizzat kendisi açıklayacak. Her 100 günde bir eylem planı açıklamak yerine Sayın Cumhurbaşkanımız yapılan bu çalışmaları özetleyen, hülasa eden ama önümüzdeki dönemde de 3-6 ayda yapılan çalışmaları da ihtiva eden sunumlarını gerçekleştirecekler."

Kalın, ABD ile devam eden F-35 ve Patriot görüşmelerine ilişkin devam eden müzakerelerde gelinen aşamanın Türkiye'nin beklentilerine cevap verip vermediğine yönelik soru üzerine, bu hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın, Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın, kendisinin ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın da bu konuda temasları olduğunu, mevkidaşlarıyla bu konuyu görüştüklerini anımsattı.

S-400'lülerin alınması halinde Türkiye'ye birtakım yaptırımların uygulanacağına, F-35 programının dışına çıkartılacağına ve Patriot satışlarının engelleneceğine dair ifadelerin ABD makamları tarafından yapıldığını belirten Kalın, şöyle devam etti.

"Türkiye'ye dönük bu tür öncelikle tehdit, şantaj yahut yaptırım dilinin ters tepeceğini açık bir şekilde ifade ettik. İkili ilişkilerimizin dayanması gereken temel ilkeler karşılıklı çıkarların korunması, karşılıklı güven, ortak değerler ve ortak hedefler üzerine inşa edilmelidir. Bunun dışında tek taraflı, dayatmacı söylemleri tabii ki kabul etmemiz mümkün değil. Burada 'S-400'ler alınırsa F-35'lerle ilgili hassas bilgilere erişim olur, bu da F-35 programını tehlikeye sokar.' şeklindeki argümana karşı da bildiğiniz gibi Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, NATO toplantısı vesilesiyle Washington'da bulunduğu sırada bir teknik heyet kurulması teklifinde bulundu. Bu teknik heyet uzmanlardan oluşacak, NATO şemsiyesi altında böyle bir riskin olup olmadığını detaylı bir şekilde inceleyecek. Bizim bu teklifimiz, bu konunun bütün boyutlarıyla aydınlatılmasını amaçlıyor."

- "Türkiye'nin S-400 kararı bir gecede verilmiş bir karar değildir"

Türkiye olarak parçası oldukları F-35 programının bir üçüncü ülke tarafından tehlikeye atılmasını veya bir başka savunma sistemi tarafından riske edilmesini istemeyeceklerini ve kabul etmeyeceklerini vurgulayan Kalın, bu riskleri analiz edecek bir çalışmanın yapılması gerektiğini ifade etti. Ancak bu çalışma yapılmadan, bu sonuçlara varılmasının doğru olmayacağının altını çizen Kalın, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin S-400 kararı bir gecede verilmiş bir karar değildir. Biz bunu da çeşitli vesilelerle her seviyede ifade ettik. Bundan sonra da ifade etmeye devam edeceğiz. Türkiye F-35 teknolojisinin bir ortağıdır, ortağı olmaya da devam edecektir. Biz, F-35'lerin sadece bir müşterisi ya da alıcısı değiliz. 10 ülke ile birlikte o projenin ortaklarından birisiyiz. Şu ana kadar yaptığımız yatırımlar var, buradan doğan hukuki haklarımız var. Bu teknolojiyi elde etmek, bunun bir parçası olmak da bizim hem öncelikli hedeflerimizdendir hem de en doğal hakkımızdır. S-400 meselesinin aslında merkezinde yer alan teknoloji transferi konusunda da bizim beklentimiz tabii ki müttefiklerimizin öncelikli olarak bu yolun önünü açmalarıdır. Yani NATO şemsiyesi altında, ikinci NATO'nun en büyük ordusu olarak, operasyonlara katılan, ittifaka destek veren, her tür riski alan, maddi katkı yapan Türkiye'nin, teknoloji transferi konusunda dışlanması elbette kabul edilemez."

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Türkiye'nin son yıllarda savunma sanayisinde çok ciddi mesafeler katettiğine dikkati çekerek, bu sürecin devam edeceğini vurguladı.

Türkiye'nin bu alanda daha da güçlenmesini istediklerini dile getiren Kalın, "Egemen bir devlet olarak da hangi ülkeden hangi sistemi alacağımıza da Türkiye olarak biz karar veririz ama bunu yaparken tabii ki müttefiklerimizle iş birliği içerisinde hareket etmek isteriz. Onlardan alacağımız teknolojinin bir başka sistem tarafından tehdit edilmesini ya da riske girmesini elbette istemeyiz." dedi.

"Ya o, ya bu" şeklinde dayatılma yapılmasının da kabul edilebilecek bir durum olmadığının altını çizen Kalın, bu meseleyi çözmek için müzakerelerin devam edeceğini söyledi.

Konunun yaptırım ve tehdit gibi mecralara kaymaması, mevzuyu karşılıklı güven, ortak hedefler ve çıkarlar çerçevesinde çözme temennisini dile getiren Kalın, "Kongrenin perspektifinin ya da uygulamayı öngördüğü kanunların dışında Amerikan Başkanı'nın da bir dizi yetkisinin olduğunu, buralarda belki bunların devreye girebileceğini, bu süreç içerisinde başka ara formüllerin bulunmasıyla ilgili de çalışmaların yapılabileceğini de ifade ettik, bunların da takipçisi olacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Kalın, "Kabine'de bir revizyon öngörülüyor mu?" sorusuna, "O konu Cumhurbaşkanımızın uhdesindedir, takdirler kendisine aittir. O konuda benim bir spekülasyonda bulunmam doğru olmaz." şeklinde konuştu.

- "YSK'nin kararı nihai karardır"

Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Büyükşehir Başkanlığı mazbatasını aldığı hatırlatılarak, hükümet tarafından meşru başkan olarak görülebilmesi için YSK'deki sürecin tamamlanmasının beklenip beklenmeyeceğine dair soruya da Kalın, şu yanıtı verdi:

"YSK'nı kararı nihai karardır ama hukuki süreç, itirazlar devam etmektedir. AK Parti ve MHP, İstanbul'da seçimlerin yeniden yapılması için bir olağanüstü başvuruda da bulunmuştur. Şu anda YSK bununla ilgili değerlendirmesini yapacak, vereceği karara göre süreç devam edecek. Dolayısıyla burada hukuki süreçlerin kullanılması, sonuna kadar tüketilmesi her partinin en demokratik hakkıdır. Tersi olsaydı bu kadar az bir farkla Cumhur İttifakı'nın adayı kazansaydı, Millet İttifakı'nın adayı da muhtemelen benzer bir itirazda bulunacaktı YSK'ya. Bunu da gayet normal, demokratik bir hak olarak görecektik. Bir gecikme, hak gaspı olarak hiçbir şekilde görmeyecektik. Burada da Cumhur İttifakı'nın böyle bir itirazda bulunması partilere ve adaylara tanınmış doğal, demokratik bir haktır. Bunlar tüketilir, tamamlanır, bunlar bittikten sonra YSK'nin vereceği karar bizim için de nihai karardır. O zamana kadar mazbatasını alan başkanlar başkanlıklarına devam ederler ama farklı bir durum söz konusu olursa da hukuki süreç neyi gerektiriyorsa o süreçler işletilir."

(Sürecek)

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler