HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin konsolidasyon süreci önemli"

İÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Alkan: - "Bugüne kadar krizlerimizi demokrasimizi koruyarak yönetebildik. Bundan sonra da krizlerle yine demokratik anlamda sistemimizi konsolide ederek baş edebiliriz" - "Anayasal değişim sürecini, yaşadığımız sancılı günleri dikkate alarak katılımcı demokratik bir anlayışla yerleştirmek, işler kılmak ve gelecek nesillere teslim etmek zorundayız. Bu düşünceyle hareket edersek sistemin konsolide edilmesinde de çok ciddi ve olumlu bir trendi yakalamış oluruz"

İSTANBUL (AA) - ZEYNEP RAKİPOĞLU - İstanbul Üniversitesi (İÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Alkan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin konsolidasyon sürecinin önemine işaret ederek, "Bugüne kadar krizlerimizi demokrasimizi koruyarak yönetebildik. Bundan sonra da krizlerle yine demokratik anlamda sistemimizi konsolide ederek baş edebiliriz." dedi.

Prof. Dr. Alkan, İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfının eğitim, yönetim, yükseköğretim, dış politika, iktisat, kültür ve sosyal politika alanlarında Türkiye için gelecek vizyonu oluşturacak "Geleceğin Türkiyesi" projesi kapsamında hazırladığı "Geleceğin Türkiyesi'nde Yönetim" raporunu, AA muhabirine değerlendirdi.

Türkiye'nin, yönetim sistemi değişimiyle siyasi anlamda ve yönetim yapılanması açısından yeni bir aşamaya geldiğini ifade eden Alkan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yapılanması sürecinde yapılan tartışmaların çok yanlış zeminlere gittiğini, doğru noktaları tartışmak ve sürece katkı sağlamak için raporu hazırladıklarını söyledi.

Türkiye'de parlamenter sistemin özellikle 1982 anayasasında son derece otoriter tarzda kurgulandığını ama bu yapının ülke demokrasisinin geçirdiği süreç karşısında işlevsiz hale geldiğini belirten Alkan, özellikle 2007 krizinin oluşturduğunu kırılma noktasının sistem değişimini zorunlu hale getirdiğini vurguladı.

Alkan, Türkiye'nin anayasal ve vesayetçi baskılar nedeniyle demokratik temelini hayata geçirmekte zorlandığına dikkati çekerek, raporda 1961 ve 1982 anayasalarının kurgusunu, onları destekleyen siyasi partiler rejimini, seçim sistemini, kamu yönetimi yapılanmasını, yargısal aktivizmin sonuçlarını da ele aldıklarını ve sorunlu alanları ortaya koymaya çalıştıklarını dile getirdi.

Raporda, Türk siyasetinde 2007 sonrası yaşanan tartışmaları da özetlediklerini ve bu sürecin bir sonucu olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin temel özelliklerini ele aldıklarını kaydeden Alkan, "Bunu yaparken tek açıdan bakmadık. Özellikle 2007 sonrası sistem tartışmalarına da odaklandık. Sistem tartışmaları çerçevesinde getirilen başlıca önerileri özetledik ve Türkiye'nin geleceğindeki bu önerilerin yerini tespit etmeye çalıştık ama somut olarak önümüzde duran Cumhurbaşkanlığı Sistemi üzerinde yoğunlaştık." diye konuştu.

- "Sistem, kilitlenme sorununu çözme hususunda hassas"

Haluk Alkan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra parlamentoda ortaya çıkan bir uzlaşma sonucunda Türkiye'de ilk defa seçimli otoritelerin kontrolünde temel devlet organlarına yönelik bir anayasa değişimi yapıldığını anımsatarak, bunun arkasında yer alan dinamiklerin önemini vurguladı.

Sistemin temel özelliklerine değinen Alkan, şunları kaydetti:

"Türkiye'de yürütmenin otoriterleşmesi üzerinden sistem yanlış bir şekilde tartışılmıştır. Zaten sistem hayata geçtikten sonra sistemsel olarak okuduğumuz zaman aslında demokratik bir sürecin işlediği çok açık biçimde ortaya çıkmıştır. Sistemin yasama üstünlüğünü tanırken yürütmeyi de etkili kılma arayışı ve hedefi var. Sistem, başkanlık sistemlerindeki en önemli sorunlardan biri olan kilitlenme sorununu çözme hususunda hassas. Sistem yasama ile yürütme arasında kilitlenmeyi önleyici bir dizi mekanizmaya da yer veriyor."

- "Uyum yasalarıyla anayasa değişikliği desteklenmeli"

Türkiye'nin siyasi parti kurumsallaşması noktasında sorunları olduğuna dikkati çeken Alkan, doğrudan ve dolaylı askeri darbelerin her defasında siyasi partileri kapattığını, liderlerini değiştirdiğini, yeni siyasal aktörleri ve partileri devreye soktuğunu, eski aktörlerle yeni aktörler arasındaki mücadelelerin ise onlarca yıl sürdüğünü hatırlattı.

- "İstikrar ve temsilde adaleti sağlayıcı seçim sistemi oluşturulmalı"

Seçim sistemindeki sorunlara da değinen Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Seçim sistemini 1982 rejiminin kadroları yaptı. 2 ya da 2,5 parti olsun diye bir seçim sistemi kurguladılar. Yüzde 10 ve bölgesel baraj gibi ikili barajın altında bir nispi temsil sistemiyle mümkün olduğu kadar küçük partilerin elenmesine dönük bir strateji benimsediler. Ancak bu amaç gerçekleşmedi. Seçim sistemi ve siyasi parti sistemimizin bir sonucu olarak seçmen, seçimden seçime yüksek oranda oyunu değiştirebiliyor. İstikrarlı demokrasilerde seçmenler ile partiler arasındaki ilişki çok güçlüdür. Seçimden seçime tercihlerini değiştiren seçmen sayısı son derece az olur ve o yüzden partiler seçmen tabanıyla beraber hareket edebilir, fakat bizde öyle değil. Bu sağlıklı bir demokrasi göstergesi değil. İstikrar ve temsilde adalet dengesini sağlayıcı bir seçim sistemi üzerinde durmalıyız."

Prof. Dr. Alkan, Türkiye'de yargı organlarının yargısal aktivizm eğiliminin çok güçlü olduğunu, özellikle yasama ve yürütmenin kendi yetki alanlarına giren konulara yargının adeta müdahil olduğunu, yasama ve yürütmenin yerine geçerek karar alabildiğini ya da anayasal ve yasal olarak kendine verilmemiş yetkileri, yeni kurallar üretmek ve içtihatlar geliştirmek suretiyle kullanabildiğini belirtti.

2007 yılındaki krizde Anayasa Mahkemesinin aldığı 367 kararının bunun somut örneklerinden biri olduğunu ifade eden Alkan, şöyle konuştu:

"Anayasanın kurgusunda böyle bir şey yokken ve önceki cumhurbaşkanları aynı yöntemle seçilmişken Anayasa Mahkemesi 2007'de kuralları değiştirmeye kalktı. Bu Türkiye'de çok derin bir kaosa neden oldu. Yine mahkeme başörtüsü sorunu konusunda da bir taraf gibi hareket etti, konuya hak ve özgürlüklerin kullanımı açısından değil de yanlış bir biçimde bazı unsurları ideolojileştirerek sorun haline getirdi."

- "Gri alanlarda yol gösterici çerçeve yasalar çıkarılmalı"

Prof. Dr. Alkan, geleceğin Türkiye'sindeki işleyişe ışık tutacak orta ve uzun vadede ele alınabilecek anayasal konulara getirdikleri önerileri ise şu şekilde sıraladı:

"Karma seçim sistemlerine imkan tanıyan bir değişiklik altyapısı üzerinde düşünülebilir. Özellikle Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Meclisin yasama iktidarı arasında oluşabilecek gri alanlarda yol gösterici olacak, her iki kurum arasındaki anlaşmazlıkları çözümleyen, o alanları netleştiren konularda özel statülü çerçeve yasaların çıkarılması için anayasal bir zemin oluşturulması üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Türkiye'de seçimle gelen otoriteler arasında istişare mekanizmaları konusunda anayasal olarak mekanizmalar üretilebilir. Anayasa değişiklikleri sırasında gündeme gelmiş, ancak önemi iyi anlatılamamış olan yedek milletvekilliğine imkan tanınması, siyaset-teknokrat ilişkisinin dengelenmesinde son derece faydalı olabilir. Parti başkanlarının Mecliste gruplarının başında bulunması için eş zamanlı seçim yerine yakın zamanlı seçim konusunda düşünülebilir."

- "Demokratik sistemimizi konsolide ederek krizlerle baş edebiliriz"

Prof. Dr. Haluk Alkan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye, demokratikleşme, hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi konusunda çok ciddi sorunlar ve zorluklar yaşamış bir ülke. Bütün bu mücadeleler sonucunda 15 Temmuz da dahil olmak üzere seçilmiş otoritelere yönelik çok ciddi saldırılar yaşandı. Ülkemiz bu tip saldırılarla mücadele ederken kendi demokrasisini konsolide etmek zorunda. Türkiye'nin özgünlüğü burada. Yönetim sistemini değiştirmemizdeki temel dinamik de bu. Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin konsolidasyon süreci önemli. Bugüne kadar krizlerimizi demokrasimizi koruyarak yönetebildik. Bundan sonra da krizlerle yine demokratik anlamda sistemimizi konsolide ederek baş edebiliriz. Bu özgünlüğümüzle de küresel düzeyde farklı bir alan açabiliriz. Bu sorumluluk hem bize hem siyasi aktörlere hem de kural koyuculara ait. Anayasal değişim sürecini, yaşadığımız sancılı günleri dikkate alarak katılımcı demokratik bir anlayışla yerleştirmek, işler kılmak ve gelecek nesillere teslim etmek zorundayız. Türkiye'nin bulunduğu bu nokta kendi içinde bir özgünlük taşımaktadır. Bu düşünceyle hareket edersek sistemin konsolide edilmesinde de çok ciddi ve olumlu bir trendi yakalamış oluruz."

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler