ANKARA (İHA) - Ünlü aktör Cüneyt Arkın, AK Parti Sosyal İlişkiler Başkanlığı bünyesinde kurulan Özürlüler Koordinasyon Merkezinde bir araya geldiği AK Partililere samimi itiraflarda bulunarak, "Benim bir dönem filmlerim gerçekten çok pat küt oldu. Çünkü karşıma arabesk çıktı, seks filmleri çıktı. Onlarla mücadele edebilmem için çok hareketli filmleri çekmek zorunda kaldık" dedi.
Türk sinemasının en ünlü aktörlerinden Cüneyt Arkın, AK Parti Sosyal İlişkiler Başkanlığı bünyesinde kurulan Özürlüler Koordinasyon Merkezi aracılığıyla partililerin çeşitli konulara ilişkin sorularını cevaplandırdı. Malkoçoğlu, Kara Murat, Battal Gazi gibi tarihi kahramanları canlandırarak gönüllerde taht kuran Cüneyt Arkın, siyasetten Türk sinemasına, medyadan gençliğin sorunlarına kadar birçok konuda samimi açıklamalarda bulundu.
Ünlü aktör 'Medya ve magazinleşme sizin ilk dönemlerinizde de bu kadar revaçta olsaydı siz de tuzaklara düşer miydiniz?' yönündeki bir soru üzerine, kendi kuşağının medyanın bazı tuzaklarına düşmediğini vurguladı. "Fikret Hakan, Eşref Kolçak, Ekrem Bora, İzzet Günay, Kadir İnanır tuzağa düşmedi, medya bugünkü gibi olsa yine düşmezdi" diyen Arkın, kendisinin eğitimli bir Anadolu çocuğu olduğunu dile getirdi. Arkın, bir Anadolu ailesi olarak aile değerleriyle büyüdüklerini belirterek, "Köylüyüm ben. Bu değerlerle doluyken biz bu tuzaklara düşmezdik. Şimdi de düşmeyiz. Düşenlere de çok iyi gözle bakmıyorum ben. Benim iki oğlumu şamatalı bir yerde içki içerken gördünüz mü? Hayır. Çünkü biz ailece topluma örnek olma anlayışı içerisindeyiz. Türkiye'nin bir derdi var. Globalleşme ve küreselleşme. Biz kendi değerlerimizle sosyal tahribatlara karşı koyamadık. Türk milleti sağlam ve asil bir millet. Nasıl böyle bir hale geldi? Ahlat erozyonu da var. Değerlerimiz sekteye uğradı. Burada hükümetlere de büyük iş düşüyor. Televizyonlara çıkıp medyayı tehdit etmekle iş bitmiyor. Yasaklama da değil. Hükümetler politikalar belirleyecek" dedi.
'Siyasetçiler mangalda kül bırakmıyor ama bir şey de yapmıyor'
Uyuşturucu ile mücadele çalışmaları sırasında Türk gençliğini çok iyi tanıma fırsatı bulduğunun altını çizen ünlü oyuncu Cüneyt Arkın, bilinçsiz, kişiliksiz ve giderek kendi değerlerine yabancılaşan bir gençliğin yetiştiğine dikkat çekti. Gençliği etkileyen en önemli faktörün medya olduğunu ifade eden Arkın, şunları söyledi:
"Kendi çocuklarımızı kendi eliyle öldüren millet haline geldiğimizi düşünüyorum. Herkes, her siyasetçi gençlik dediğimizde mangalda kül bırakmıyor ama kimse gençlik için bir şey yapmıyor. Biz gençlerimize tarihimizi bile öğretemedik. Tarihi bilinci olursa, kendi bilincini de geliştirecek ve sorumluluk duyacak. Biz gençlerimizi terk ettik. Medya da bunu körüklüyor. Batı sistemiyle kurulan kanallar bizim gibi ülkelerin gençliğinin bilinçlenmesini, olaylara bakarak doğru karar almasına müsaade etmez. Halkın uyanmasını soru sormasını engelleyen sistemler var. Yüzde 150 uyuşturucu kullanımı arttı. 100 kişi ise şimdi 250 oldu.100 gencimizden 85-90'I içki içiyor. Bu rakamlar çok korkunç. Gençliğimiz antidepresif ilaçlar kullanıyor. Gençlik adına uğraşan devlette hiçbir mekanizması yok."
Arkın, siyasete sıcak bakmadığını da açıkladı. "Halk, sanatçısının bir partiden olmasını istemiyor" diyen Cüneyt Arkın, 1991 yılında babasının vasiyeti üzerine ANAP'tan seçime girdiğini ancak halktan olumlu tepki almadığını bildirdi. Halkın 'Sen bizim sanatçımız olarak kalacaksın, siyasetçi olmayacaksın. Siyasetçiler ikinci gün kaybolup gidiyorlar ama sen her zaman bizimle olacaksın' dediğini anlatan Arkın, siyaset arenasında sanatın temsil edilmediğini, sanatçısının siyaset içerisinde kaybolup gittiğini kaydetti.
Uzun bir aradan sonra ilk kez 'Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu' filmiyle sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanan Arkın, filmde en iyi sinema teknolojisinin kullanıldığını belirtti. Son dönemdeki en favori filminin 'Dondurmam Gaymak' olarak açıklayan ünlü oyuncu Cüneyt Arkın, bir dönem neden hep hareketli filmlerde rol aldığının nedenlerini de anlattı. Arkın, "Benim bir dönemin filmleri gerçekten çok pat küt oldu. Çünkü karşıma arabesk çıktı, seks filmleri çıktı. Onlarla mücadele edebilmem için çok hareketli filmleri çekmek zorunda kaldık. Ama bizim hep kaygımız Türk halkına ne verebiliriz oldu. Biz hem eğlendirdik, hem güldürdük, ağlatırken de düşündürdük. Türk toplumunun temel değerlerini hep sinemaya taşımaya çalıştık. Anadolu'da nine bile köyde 15 günde bir Türk filmi seyrediyormuş. Tanıdığım biri 'Ben Türk sinemalarından öğrendim oturup kalkmayı, giyinmeyi' dedi. Başka biri 'Senin filmlerinden öğrendim adam olmayı' dedi. Türk toplumu çok ayrıştı. Benim halkım kendi öz değerlerini işleyen filmlerden mahrum kaldı. Toplumsalın mayası olan Türk halkının değerleri de yavaş yavaş erozyona uğradı. Türk sineması vatan, millet, bayrak bunları temsil ediyordu" dedi.