HABER

"Danıştay'ın kararı hükümet ibret olsun"

Baykal, "Danıştay'ın TEKEL işçileriyle ilgili kararı hükümete ibret olsun" dedi.

ANKARA (İHA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Danıştay TEKEL işçilerinin haklı mücadelesine bütün milletimizin duyduğu saygı ve anlayış doğrultusunda ama hukukun gereğini yerine getirerek çok önemli bir karar almıştır. Danıştay'ın bu kararı hükümete ibret olsun" dedi.

Partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuşan Baykal, son ekonomik gelişmelere değindi. Bugün ortaya çıkan tablonun işsizlik üretmeye devam ettiğinin göstergesi olduğunu belirten Baykal, bu yılki işsizlik oranının geçen yılki işsizlik oranının 3 puan üzerine çıktığını kaydetti. İşsizlik oranının 2001 krizinden sonra yüzde 10 düzeyinde olduğunu bugün ise yüzde 17'nin üzerine çıktığını ifade eden Baykal, "Bu tablonun arkasında AKP'nin insan ve üretim odaklı değil, rant ve finans odaklı ekonomi

politikaları yatmaktadır. Tarıma sahip çıkılmadığı için, fabrikalar kapatıldığı için bu işsizliğin oluştuğunu anlatıyoruz" dedi.

İşsizliğin yanında yoksulluk tablosunun da kaygı verici düzeyde arttığını belirten Baykal, 15 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığını söyledi. "Türkiye borçlanma konusunda vitesi yükseltmiştir" diyen Baykal, borcun beraberinde pek çok sorunu ve sıkıntıyı da getirdiğini ifade etti. Baykal, 2002 yılından bu yana borçların iki katına çıktığını belirterek, "Bu borçlar nasıl ödeniyor, faizle ödeniyor. Peki bu faizden kim kazanıyor. Bu faiz çarkı fakirden al zengine ver çarkıdır. Bu AKP

politikasıdır. Sadece 'Fakirden al zengine ver' değil, 'Bu memleketin insanından al başka ülkelerin insanına şirketlerine ver' çarkıdır" diye konuştu.

Konuşmasında Danıştay'ın TEKEL işçileri lehine verdiği kararı da değerlendiren Baykal, şunları söyledi:

"Danıştay TEKEL işçilerinin haklı mücadelesine bütün milletimizin duyduğu saygı ve anlayış doğrultusunda ama hukukun gereğini yerine getirerek çok önemli bir karar almıştır. Bu kararla Danıştay kamunun devletin çalıştırmış olduğu işçilere karşı sorumluluğu doğrultusunda bu kadar keyfi bir tercih uygulayamayacağını, silip atamayacağını, onların da devletin dikkate almak zorunda olduğu hakları olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye'de umursamazlığın, yok saymanın hukuk dünyamıza egemen olmadığını bu kararla

bir kez daha görmüşüzdür. Danıştay'ın bu kararı hükümete ibret olsun. Hükümet bu karardan bir ders çıkarsın. Bu olayın arkasında nasıl iktidar yanlışlarının yattığını hep söylüyoruz. Siz bu kadar yanlış yapacaksınız orada ekmek mücadelesi veren insanları silip atacaksınız. Olmaz öyle şey. Orada kimse hakkından fazlasını istemiyor ama hakkını da vermek istemiyor. Yeter artık şimdiye kadar burnunu sürttürdüklerin, TEKEL işçisine bari saygı göster. TEKEL'in alkol bölümünün borç hanesinde yazan 300 milyon

liralık borcu devirden önce silinmiş TEKEL Genel Müdürlüğü'nün hesabına yazılmıştır. Satışlar borçsuz yapılmıştır. 300 milyon lira o günün kurlarına göre, bugün yaklaşık 250 milyon dolardır. TEKEL'in 5 sigara fabrikası, geniş değerli arsalarıyla 1 milyar 720 milyon dolara satıldı. Bu fabrikalardan sadece Samsun'dakinin yıllık faaliyet karı 600 milyon dolardı. Şimdi TEKEL deyince bunlar aklımıza geliyor. TEKEL işçisine bakarken bunlar geliyor gözümün önüne. İşçilere yönelik saygısız ifadeler sarf edilince

cinler tepeme çıkıyor bunları görüyorum. TEKEL işçileriyle iftihar ediyoruz. Türkiye'ye örnek olmuşlardır. Nasıl hak mücadelesi verilir bunu örneğini vermişlerdir. Türkiye'deki sosyal bilincin yükselmesine katkı sağlamışlardır."

"TÜRKİYE'DE HUKUK KRİZİ YAŞANIYOR"

Türkiye'de hukuk ve adaletin işleyişinin toplumu derinden sarstığını savunan Baykal, "Türkiye'de bir hukuk krizinin yaşandığı çok açıktır. Adalet ve hak kavramı son dönemde zedelenmiş görünüyor. Kısa bir süre önce ortaya Deniz Kuvvetlerinde amirallere suikast iddiası ortaya atıldı. Suçlamalar yapıldı, belgeler çıkarıldı, iddialar atıldı. Suçlanan bir yarbay ikinci kez savcılığa çağrılınca bir mektup bıraktı ve intihar etti. Bu intihardan 19 gün sonra onun yazısı denerek ortaya atılan belge incelendi ve

görüldü ki Ali Tatar'ın yazısı değildir. Şimdi 19 gün sonra gerçek ortaya çıktı ki Ali Tatar'ın hiçbir ilgisi yoktur. Gözaltına alınan diğer teğmenlerin de yazıyla ilgisi olmadığı ortaya çıktı. Peki o yazı nasıl oraya girdi. O yazı bir hayatın kaybolmasına, ailelerin ızdırabına neden oldu. Bunu kim niye yaptı? Böyle hukuk olur mu? Ali Tatar'ın hesabını kim verecek. İntihara yol açan bir süreç işletildi bu hesabı kim verecek? Kozmik oda aramasından ne çıktı? Suikast iddiasından ne çıktı? Hiç" diye

konuştu.

Tutuklanan ve Ergenekon'dan hakkında dava açılan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'e değinen Baykal şunları söyledi:

"Şimdi Erzincan'da Cumhuriyet kanunlarını uyguladığı için savcı Ergenekon sanığı olmuştur. Herkes biliyor ki savcı Cumhuriyet kanunlarını uygulamaya çalışmasaydı şimdi Ergenekon sanığı olmayacaktı. Kim bilir ne zaman şimdiki tutuklamaların yanlış olduğu ortaya çıkacak. O zamana kadar hangi acılar yaşanacak. Ergenekon davası 3 yılı tamamlayacak gizli tanık var, imzasız mektup var ama somut elle tutulur bir sonuç yok. Bunu doğal karşılamak mümkün mü? İnsanların tanıdıkları var tanımadıkları var. Benim

tanıdığım kendini kurtarırsa ilgimiz kaybolacak mı? Bütün Türkiye yakından izlemelidir. Kamuoyu olarak hepimiz burada haksızlığa maruz kaldığını gördüğümüz herkesle ilgilenmeliyiz. Herkes masumiyetini ispat etmeye zorlanıyor."

Konuşmasında Balyoz Darbe Planı iddiasına değinen Baykal, şunları kaydetti:

"Türkiye'de bir darbe tehlikesini önlemek için askerler tutuklanmıyor. Türkiye'de zaten bir darbe tehlikesi olmadığı için askerler tutuklanıyor. Büyük hukuk cinayetleri işleniyor. Bunlara karşı toplum olarak gereken tepkiyi göstermeliyiz. Tepkiyi de sadece belli özelliği olan insanlar için değil haksızlığa maruz bırakılmış olan herkesle ilgili göstermeliyiz. Hukuk bütün değil mi? Birilerine göre bir hukuk diğerine göre başka hukuk. DGM bu çarpıklığı temsil ediyordu kaldırıldı yerine özel yetkili ağır

ceza mahkemeleri getirildi. Gizli tanık. Gizli tanık olabilir. ABD'de de var ama Türkiye'de iş çığırından çıktı. Yaptığı tanıklıktan mahcup olacağı için insanlara gizli tanık diye imtiyaz veriliyor. Ergenekon'da kimin gizli tanık olduğunu biliyoruz. Ablasının katili, yeğenini fuhşa sürükleyen biri. Erzincan'da gizli tanık. Hukukun saygınlığını korumak gerekiyor. Delil toplama işlemi yerine delil ithal ediliyor. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir tablonun içinde iktidar en büyük sorumluluğu taşıyor.

Başbakan Yardımcısı telefon açıyor; 'Tahliye et' diyor. İstanbul'da bir hakim 'Üzerimde kurumsal baskı var' diyor. Habur'daki rezaletin bir hakim ayarlamasıyla gerçekleştiği ortaya çıkıyor. İktidar hukukun ırzına geçerken suçüstü yapılmıştır."

En Çok Aranan Haberler