Koalisyon görüşmelerinin ilk turuna saatler kala Başbakan Davutoğlu'ndan iki kritik mesaj geldi. 'Hiçbir önyargı ve ön şartımız yok. Ama hükümet dışı tartışmalara girmeyeceğiz. Özellikle Cumhurbaşkanlığı makamını tartışmaya açtırmayız' diyen Davutoğlu, 'Ramazan'ın son 10 gününde bir helalleşme seferberliği gerçekleştirelim' diye konuştu.
İşte Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları:
"Hayatım boyunca siyasi ya da ilmi kimliğimle hiç unutamadığım iki göz gözlerimle buluştu ve seslendi bana. Baktım 79 yaşında Boşnak bir anne. Ve tanımıştı. Elimi tuttu dualar etti. ‘Allah Türkiye’ye güç ve kudret versin. Allah Türkiye’yi bizden eksik etmesin.” Gözlerimizden yaşlar boşandı. 3 oğlunu şehit vermişti Srebrenitsa’da. Sonra kızını gördük anlattı yaşananları. Keşke evime gelebilseniz dedi. Yürüyerek evine kadar gittik. Evinin üzerinde hâlâ şarapnel izi vardı. Şu evin sahibinin 2 oğlunu öldürdüler, şu evdeki herkesi öldürdüler diye komşularını anlattı.
''GECE GÜNDÜZ ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ''
Türkiye her zamankinden daha güçlü olmak zorundadır. Gece gündüz çalışmak zorundayız.Türkiye’nin kaderi artık sadece Türkiye’nin kaderi değildir. Türkiye’ye ümit bağlayanların kaderine dönüşmüştür. Türkiye’nin zaafı ise sadece Türkiye’nin zaafı olmayacak.
Değerli sanatçılarımız, dostlarımız var aramızda. İş dünyasındaki dinamizm ile dünyaya örnek iş adamlarımız var. Sivil gücümüzün de olduğunu gösteren kuruluşlarımız var. Gençlerimiz, yaşlılarımız var.
Hangi etnik grupta, hangi meslekte olursak olalım, gelin İstanbul’un tüm sokaklarına, türbelerine, külliyelerine bu saadet anlayışını bu huzur dergahını hayatımıza egemen kılalım. İstanbul’u çatışmaların değil, her türlü uzlaşmanın diyarı yapalım. İstanbul’da insanlar birbirlerini gördüklerinde selamların en güzeliyle selam versinler.
Birileri Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayrımları yapabilir. Biz ayrımcılığı reddedelim.
Hepimizin omuz omuza verme vakti gelmiştir. Suriye’de 5 yıl önce bu yapılsaydı bugün Şam ve Halep yanıyor olmazdı. DEAŞ at koşturuyor olmazdı.
Çevremizde olanlardan ders almak zorundayız. Gün farklılıkları derinleştirme değil zenginlik olarak görme günüdür.
''BİZ HERKESLE GÖRÜŞMEYE HAZIRIZ''
7 Haziran’dan itibaren söylemimizi de siyasetimizi de bu yeni tabloya göre şekillendirdik. O günden beri herhangi bir siyasi parti ya da lider ile en küçük bir olumsuzluk çıkmadı. Hiçbir zaman da çıkmayacak. Tercihlerini yapan vatandaşlarımızın mesajlarını en doğru şekilde okumaya çalışıyoruz. Ülkeyi şu-bu blok diye ayırmaya çalıştılar. “Ben şunlarla görüşmem” “Ben şunlara kapalıyım” diyenler oldu. Biz ‘herkesle görüşmeye hazırız’ dedik.
'GÖRÜŞMELERE YARIN BAŞLAYACAĞIZ'
Kadir Gecesi gününde bu hayırlı yolculuğa çıkacağız. İnşallah yarın görüşmelere başlayacağız. Siyasi partilere sesleniyorum. Ümit ederim ki aynı yaklaşımı diğer parti genel başkanlarından görürüz. Zaman kaybına sebebiyet verilmemesi gerekiyor. Ön şartımız ve ön yargımız yok.
"TÜM ANA KONULARI GÖRÜŞMEYE HAZIRIZ AMA..."
Hiçbir önyargı ve önkabulümüz yok. Hiçbir ön şartımız da yok. Bütün ana konuları görüşmeye hazırız. Ama hükümet dışı tartışmalara da girmeyeceğiz. Başta Cumhurbaşkanlığı makamı olmak üzere...
İnşallah yeni hükümeti kurarız. Bayram öncesinde millete güzel haber vermek ve çifte bayram için Çarşamba gününe kadar 3 partiyle de görüşmelerimizi yapacağız.
'HELALLEŞELİM'
Sanatçılara sesleniyorum; sorumluluk sizin. Türkiye'nin 2023 hedeflerine kararlılıkla yürüyecek bir hükümetle geleceğe yürürüz ümidim. Türkiye'de çevre ülkelerdeki sıkıntıların olmaması için gereken her türlü adımlar atılacak.
Ramazan’ın son 10 gününde bir seferberlik ilan edelim. Kim kimin hakkında olumsuz düşünmüşse cep telefonlarımızı bu amaç için kullanalım ve ‘helalleşelim’ diye bir helalleşme seferberliği gerçekleştirelim."
"Suriye'de böyle bir iftarda omuz omuza verilmiş olsaydı Şam yanıyor olmazdı"
Başbakan Davutoğlu, "Suriye'de böyle bir iftarda 5 sene önce devlet adamları, iş adamları, aydınlar omuz omuza verebilmiş olsalardı, insanlık onuruna yakışan bir tavır sergilemiş olsalardı, bugün Şam ve Halep yanıyor olmazdı. Eğer Irak'ta bundan 15 yıl önce, tam da Irak savaşı sonrasında, Sünni'si, Şii'si, Arap'ı, Türkmen'i, Kürt'ü el ele verebilmiş olsalardı, bugün DEAŞ diye bir terör örgütü oralarda at koşturuyor olmaz ya da Şii bazı akımlar Sünni-Şii çatışmasını körüklemiş olmayabilirlerdi" dedi.