İSTANBUL (İHA) - Oğlu Umut Önal'ın öldürülmesiyle ilgili olarak bir gazeteye verdiği röportajda, dönemin Ankara Asayiş Şube Müdürü Hüseyin Özalp'e hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan ve davası yasa gereği sonuçlandırılmadan ertelenen Dedeman Holding yöneticisi Nazire Dedeman, kararı veren mahkemeye yeniden yargılanma başvurusu yaparak "Aklanma" isteminde bulundu.
Dedeman'ın savunmasını üstlenen, 16 Mart katliamı davasının ünlü avukatı Cem Alptekin, müvekkili adına yaptığı başvuruda, 21 Mayıs 2002 tarihli yasa değişikliğinin, davası ertelenenlere 3 ay içinde yeniden yargılama talebinde bulunmaları halinde aklanma fırsatı tanıdığını belirterek, bu haktan yararlanmak istediklerini bildirdi. Dedeman, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar'ın bir konuşmasına dayanarak, davacı Özalp'ı oğlunun ölümü olayına kaza süsü vermekle suçlamış, şikayet üzerine hakaretten sanık sandalyesine oturmuştu.
Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere İstanbul Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi'ne başvuran Avukat Cem Alptekin, müvekkili Nazire Dedeman'ın davacı Hüseyin Özalp'e yayın yoluyla hakaret ettiği iddiasıyla, 29 Eylül 1996 tarihinde yargılanmaya başladığını belirtti. Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 18 Ekim 1999 günü, 4454 sayılı yasanın son maddesi hükmü gereğince yargılamayı sonuçlandırmadan erteleme kararı verdiği kaydedilen başvuruda, "Bu karardan sonra 4616 sayılı yasanın 1. maddesinin 21 Mayıs 2002 tarihli 4758 sayılı yasayla değişik 4'üncü bendi uyarınca 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş ve ceza üst sınırı 10 yıla kadar olan suçlardan dolayı yargılanıp davası ertelenenlerin, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde talep etmeleri halinde, ertelenen davalarına devam etmelerinin ve yargı önünde aklanmalarının yolu açılmıştır" ifadelerine yer verildi.
"BU MEDENİ BİR GİRİŞİM VE BİZDEN BAŞKA BU YOLA BAŞVURAN DA YOK" Avukat Alptekin, müvekkili adına yaptığı yeniden yargılama başvurusunu "Bu medeni bir girişim" diye niteleyerek, yasanın tanıdığı 3 aylık sürenin bitimine az bir süre kalmasına rağmen bugüne kadar benzer bir başvuruya rastlamadıklarını belirtti. Dedeman'ın "Prestij Savaşı" olarak nitelenen başvurunun son bölümünde, "4454 sayılı yasanın 1. son maddesine göre hükme bağlanması ertelenen davamızın kaldığı yerden devamına ve bu amaçla taraflara duruşma günü tebliğine, sonuç alarak eksik kalan delillerimizin de toplanmasıyla birlikte müvekkillerin beraatine karar verilmesini saygıyla talep ederim" denildi.
Özalp, Dedeman'ın "Oğlumun öldürülmesiyle ilgili soruşturma, Hüseyin Özalp tarafından gerektiği gibi yapılmadı, olayın üzeri kapatıldı" sözleri üzerine dava açmıştı. Dedeman, bu iddiasını dönemin Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar'ın kendisine söylediği sözlere dayandırınca, mahkeme Taşanlar'ın tanık olarak dinlenmesine karar vermişti. Ancak; dava tarihinde Bursa Valisi olan Taşanlar, "Tanık olarak ifade vermek istemiyorum" diyerek duruşmaya gelmemişti. Nazire Dedeman, Taşanlar'ın Özalp'i suçlayan sözlerine emniyet müdürlerinden Sedat Demir'in de tanık olduğunu belirtmişti. Yargılama sürerken Arena programında yayımlanan bir kasette Taşanlar'ın makam odasına çağırdığı Nazire Dedeman'a "Hüseyin Özalp o gece kaza süsü verdirerek, bu dosyayı bu hale getirdi. Kaza süsü verdiren de Hüseyin Özalp'tir" dediği öne sürülmüş, Taşanlar bu konuşmayı kendisinin yapmadığını öne sürmüştü.