MERSİN (İHA) - Mersin Üniversitesi (MEÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özden Baştürk, Mersin'de deniz kaplumbağaları ve Akdeniz fokunun neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirterek, yasak olmasına rağmen ticaret gemilerinin sintine sularını denize boşaltmalarının, deniz canlılarına büyük zarar verdiğini söyledi.
Baştürk, yaptığı açıklamada, Mersin sahil şeridinde bulunan deniz canlılarının durumunu ve çarpık kentleşme ile ticaret gemilerinin deniz canlılarına etkisini anlattı. Mersin'de deniz kirliliğinin, balık stoklarını etkileyen karasal kaynaklı bir faktör olduğuna dikkat çeken Baştürk, "İlimizde Tarsus'tan şehir merkezine kadar bölgenin sanayi, özellikle de petrol türevlerinin kontrolsüz şekilde depolanması, Mersin'den Silifke'ye kadar olan sahil şeridinin ise toplu konutlar tarafından işgali ciddi çevresel sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu yerleşim ve işletme birimlerinin büyük kısmının ve tarımsal faaliyetlerin neredeyse tamamının yer altı sularını her dönem değişik amaçlarla kullanmaları, ileride bu su tablalarına deniz suyunun yürümesi sonucu yer altı sularının tuzlanması tehlikesini de gündeme getirmektedir" dedi.
Baştürk, yöredeki sosyo-ekonomik faaliyetlerin ürettiği atıkların, sadece fiziksel arıtımdan geçirilerek, daha ileri seviyede arıtıma uğratılmadan, balıkların ve diğer deniz canlılarının yumurtladığı, yavrularının beslenip büyüdüğü kıyısal alanlara deşarj edilmesinin, denizi hem rekreasyonel açıdan hem de deniz ürünlerinin bolluğu ve çeşitliliği açısından tehdit ettiğini söyledi.
Atıklardan kaynaklanan organik ve kimyasal kirleticilerin, denizel organizmaların bolluğunu tehdit ettiği gibi, duyarlılığı yüksek türlerin nesillerinin devamını da tehdit ettiğine vurgu yapan Baştürk, "Mersin'in sanayi bölgesi olması nedeniyle kurulu tesislerin başka bir yere sevki oldukça zor olduğu gibi mali açıdan da masraflı bir durumdur. Dolayısıyla sanayi kaynaklı kirlenmeyi önlemenin başlıca yolu mevcut sistemlerin çevre ile uyumlu hale getirilmesi, arıtma sistemlerinin dünya standartlarına kavuşturulmasıdır. Bu sayede sanayinin toplum yaşamı ve ülke ekonomisine katkısı devam edeceği gibi su ürünleri sektöründe yer alan kişilerin iş sahalarının korunması ve ekonomiye katkısı da artan şekilde sağlanacaktır" diye konuştu.
Baştürk, Mersin'in, Türkiye'nin dünyaya açılan en önemli limanlarından birine sahip olduğundan, deniz trafiğinin de oldukça yoğun olduğunu hatırlatarak, ticaret gemilerinin yasak olmasına rağmen kontrolü çok zor olduğundan sintine sularını açıkta denize boşaltmalarından, gerek deniz canlıları gerekse kıyıların olumsuz etkilendiğini kaydetti.
Mersin'de başlatılan turizm hamlesini, deniz bağlamında biraz geç kalınmış bir hamle olarak değerlendiren Baştürk, Mersin'in düz olan sahil şeridindeki çarpık kentleşmenin, insanların denizden yararlanmalarını engelleyecek boyuta ulaştığını ve dolayısıyla denize girilebilecek alanların merkezden çok uzak olmasının, deniz turizminin cazibesini azalttığını söyledi.
Mersin sınırları içerisinde yer alan ve bugün dünyaca ünlü RAMSAR Sözleşmesi'nde yer alan sulak alanlardan biri olan Silifke-Göksu deltasından, doğa turizminden, özellikle de kuş turizminden yeterince yararlanılmadığının altını çizen Baştürk, şunları kaydetti:
"Her ne kadar koruma bölgesi olarak ilan edilse de yeterli tanıtımın yapılmaması en önemli engeli oluşturmaktadır. Nasıl ki yılan balığı üreme bağlamında Saragosa Körfezi ile birlikte anılıyorsa, caretta caretta, chelonia mydas (Çorba kaplumbağası) ve Akdeniz foku gibi deniz canlıları, Doğu Akdeniz Bölgesi ile özdeşleşmiş canlılardır. Bölgemiz bu deniz canlılarının başlıca üreme bölgelerinden biridir. Ancak deniz kaplumbağaları ile Akdeniz fokunun nesli, tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bugün deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktığı ilimiz sahillerindeki yapılaşma, yumurtlamayı engellediği gibi, yumurtadan çıkan bireylerin yaşama şansını da azaltmaktadır. Akdeniz foku ise oldukça az sayıda döl veren bir canlıdır. Bölgemizde Akdeniz fokunun üreme alanlarının yol ve yapılaşma nedeniyle tahribi zaten uzun sürede az döl veren bu canlının neslinin devamını tehdit etmektedir. Dolayısıyla bu canlıların turizm amaçlı değerlendirilmesi rast gele değil de, canlıları rahatsız etmeden, kontrol altında ve bilinçli bir şekilde izlenmeleri katma değer sağlayabilir. Özellikle Mersin'de bu canlıları ilgilendiren faaliyetlerde mutlaka çevresel etki değerlendirmeleri yapılmalıdır. Yoksa çok geç olur."