DEÜ, Sabancı Kültür Sarayında ‘İzmir Deprem Çalıştayı - İZDEP’22’yi düzenledi. Çalıştaya İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, AFAD Başkanı Vali Yunus Sezer, DEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Malayoğlu, DEÜ Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, öğretim üyeleri ve kurum yetkilileri katıldı. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ise çalıştaya çevrimiçi olarak katıldı.
Tüm gün sürecek olan çalıştayda, İzmir’in depremselliği, deprem mühendisliği, afet yönetimi ve kentsel dönüşüm çalışmalarının güncel sonuçları kamuoyu ile paylaşılacak. Çalıştaydan elde edilen verileri göre ‘İzmir Deprem Çalıştayı Sonuç Bildirisi’ hazırlanacak. Çalıştayda konuşan İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı ve AFAD Başkanı Vali Yunus Sezer, İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) hakkında önemli açıklamalar yaptı.
“İZMİR DEPREMİ BİZE AYNA TUTTU”
Çataklı, “2 yıl önce bir başparmağa tutunan minik bir el fotoğrafı bize hem acıyı hem sorumluluklarımızı hem de umudu anlattı. İzmir depremi bir yönüyle üzüntü bir yönüyle ikaz bir yönüyle muhasebe ve bir yönüyle rehber oldu. 117 vatandaşımızı kaybettik, hepsine Allah rahmet eylesin. Hem hayalleri hem sevdikleri hem de onları sevenler vardı. Bin 32 vatandaşımız yaralandı. 8 bina ilk anda yıkıldı, 730 bina ağır hasar aldı. İçlerinde hatıralar anılar vardı. 107 vatandaşı enkazdan sağ olarak kurtardık ama belki travmaları ömürleri boyunca onları takip edecek. 2020 yılı afetler açısından zorlu bir yıldı. İzmir depremi bize ayna tuttu.
Koca bir yarımadayı es geçip en büyük etkiyi Bayraklı’da yaptı ve bize zeminin ne demek olduğunu ve yapı stoku kalitesinin ne anlama geldiğini de anlattı. O dönemde 2 bin 151’i arama kurtarma personeli olmak üzere 10 bin 863 personelle afete müdahale ettik. 128 milyon lira nakdi yardım yapıldı. İzmir depremi 6,6 büyüklüğünde bir depremdi sınırlı bir yıkıma sebep oldu ama bize aslında nelerin olabileceğini de gösterdi” ifadelerini kullandı.
2 BİN 321 EYLEM KIRMIZI KATEGORİDE
Depremle yaşamayı öğrenmenin önemine vurgu yapan Çataklı, AFAD Planlama ve Risk Azaltma Dairesi tarafından oluşturulan İl Afet Risk Azaltma Planı hakkında şunları söyledi: “Yer kabuğu hareketinin tamamen durması gibi bir şey söz konusu değil. O yüzden tüm çabamızın temelinde depremle yaşamayı öğrenmek var. Bunun için de risk analizi, yıkılmayan şehirler inşa etmek, deprem bilincini yükseltmek var. Dünyada bunu çok iyi yapan örnekler var.
81 il için risk azaltma planları hazırlandı. Bu çok ciddi bir çalışma. Sağlıklı bir işbirliği ile üniversitelerimizle çalışarak hazırlandı. 12 bin 925 eylem belirlendi. Türkiye çapında bu eylemlerden yüzde 16’sı tamamlandı. 81 il için belirlenen eylemlerin 2 bin 321 adedi öncelikli, yani kırmızı kategoride. Bunun da yüzde 12’si tamamlandı. İzmir için 227 eylem belirlendi, bunun 71 adedi tamamlandı. 132’sinin çalışmaları devam ediyor.”
“İRAP’LAR HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”
Türkiye’nin, bugün dünyada birçok alanda itibar gören, üst üste gelen afetleri başarı ile yönetecek afet yönetimi kapasitesine ulaştığını söyleyen Çataklı, “Ancak asıl afet öncesi önemli. Bu çerçevede yeni tedbirler almalı, yeni adımlar atmalıyız. İRAP’lar hayati önem taşıyor. Bu çalıştay ve ekinlikler, afet anında yaptığınız birçok şeyden daha kıymetli. Bu toplumun depremle yaşama kültürünü yukarı taşımak, bunun çok önemli yapı taşlarından biri. Çalışmalarımızı ne kadar geniş bir alana yayarsak, ne kadar afet öncesinde gayret edebilirsek, deprem anında ve sonrasında daha az işimiz olacak Şimdi konutlar yapılıyor. Bunları zaten yapacaksak depremden önce yapalım değil mi? Bu yüzden kentsel dönüşüm çok önemli” sözlerine yer verdi.
Depremde can kurtarmanın yanı sıra ziraat alanları, sanayi tesisleri, müzeler ve kültür varlıklarının da çok mühim olduğunu kaydeden Çataklı, “Depremi değerlendirirken ülkenin geleceği ve gücü açısından da değerlendirmek lazım. Depremle yaşamayı öğrenmek derken sadece enkazdan sağ kurtulmayı kast etmiyoruz. Bizi sürekli başa sardırmayacak afet yönetimini kurgulamaya çalışıyoruz” dedi.
“YILLIK 20 BİN İLA 30 BİN ARASINDA DEPREM ÖLÇÜMÜ YAPILIYOR”
Türkiye’nin depremselliğine dair güncel veriler paylaşan AFAD Başkanı Yunus Sezer de şöyle konuştu: “Türkiye’de yıllık 20 bin ila 30 bin arasında deprem ölçümü yapılıyor. 1900 ile 2022 yılları arasında ülkemizde ve yakınlarında 4 ile 4 üzeri yaklaşık 15 bin deprem meydana gelmiş, 86 binden fazla insanımız hayatını kaybetmiş ve 1 milyona yakın binamız hasar görmüş. Her yıl can ve mal kaybına neden olan ortalama 2 depremle karşı karşıya kalıyoruz. 2021 yılında büyüklükleri 0,6 ve 6,3 arasında değişen 23 bin 753 deprem kaydettik. 10 yıllık ortalamada deprem sayımız 25 bin 978. İzmir özelinde baktığımız zaman diri fay hatlarının olduğu bir bölge.
Son 20 yılda büyüklükleri 0,6 ila 6,6 arasında değişen 33 bin 203 deprem tespit edilmiş durumda. Marmara depremi, Türkiye açısından dönüm noktası oldu ve tüm kapasitemizi yeniden gözden geçirerek dizayn etme imkanı bulduk. 2017 yılında Kos adası ve 2020 Sisam Depremi, tsunami tehlikesini de hatırlattı. Tsunami tehlike haritasının oluşturulması ve bu konuda çalışmalar yapılması da önemli adımlardır. Bir afet meydana geldiği zaman ‘Keşke’ dememek üzerinedir tüm çalışmalarımız. Türkiye’nin dünyada en etkili olduğu konulardan biri kriz anlarında müdahale. Fakat son 3 yıldır önemli bir adım attık. İl Afet Risk Azaltma Planları’nı tamamladık, tüm illerimizde var. Bizim artık risk azaltmayla ilgili de bir planımız var. Riski ne kadar azaltırsak afet zamanında kayıpları da o kadar azaltmış oluruz. 582 bin gönüllümüz ve akredite ettiğimiz 63 tane sivil toplum kuruluşumuz var. Afetlerle karşılaştığımızda hazırlıklı olmak adına gerekli tüm adımları birlikte atmayı temenni ediyoruz” diye konuştu.
KAMUOYU İLE PAYLAŞILACAK
Çalıştaya çevrimiçi olarak bağlanan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal da İzmir depreminin bir dönüm ve dönüşüm süreci olduğunu aktardı. Mandal, şunları söyledi: “Biz deprem ülkesi olarak yaşayan bir coğrafyadayız. Aynı zaman AFAD sayesinde bu süreçlerin üstesinden gelme noktasında dünyaya örnek olacak başarılarımız var. Biz bu yaşadığımız süreçlerden afetin olmaması için veya olmasına yönelik süreçlerde hazırlıklı olmak için nelerin yapılması noktasında bilim ve yenilik odağına inanıyoruz. İzmir depremi bizim için önemli bir dönüm ve dönüşüm noktası oldu.
TÜBİTAK olarak bizim değişik zamanlarda vermiş olduğumuz araştırma odaklı destekler var. İzmir depremi sonrasında geleceğe farklı bakmamız gerektiği noktasında mutabakat sağladık. Güçlerimizi birleştirme noktasında neler yapabiliriz diye ayrıntılı görüştük. Kendi araştırma gemimiz teknolojimiz ve güç birliğimiz ile Deprem Platformumuz daha önce bilinmeyen fayların uzantılarının tespit edilmesinde önemli görevler üstlendi. İlk milli bilimsel araştırma projemizi Deprem Platformumuz gerçekleştirdi. Kuşadası Körfezi’nde bin 300 kilometrelik alan taraması yapıldı. Kasım ayı içerisinde tüm bunları kamuoyu ile paylaşmış olacağız. Deprem araştırmalarımızda sadece fen ve mühendislik bilimleri noktasında değil sosyal ve beşeri bilimlerin etkileşimleri olmuştur. Bu toplantıyı gerçekten çok kıymetli buluyoruz. Bu coğrafyada bu gerçekle yaşamak zorundaysak öncesinde gerekli bilimsel temelli çözümlerle buna daha hazırlıklı olmamız gereken noktada üzerimize düşeni yapmaya hazırız” ifadelerini kullandı.
“BİLİMSEL BULGULARA ÖNEM VERMELİYİZ”
DEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Malayoğlu ise “Depremin ardından ortaya çıkan acı tablo hepimizi derinden etkiledi. Kentimizin depreme ne kadar hazırlıksız olduğunu gördük. Enkaz altında kalan canlarımızın aramızdan ayrılmasına kahrolduk, evlerini kaybedenlere üzüldük. Şehri kaplayan toz ve duman arasında beton ve çelik yığınları ortaya çıktığında durumun vahameti ortaya çıktı. Devletimiz gerçekten çok hızlı refleks gösterdi. Çalışmalara kamu kurumları yerel yönetimler ve vatandaşlar da destek verdi. Yaralıların tedavisinden depremzedelerin ihtiyaçlarının giderilmesine kadar tüm süreç titizlikle yürütüldü. Tüm imkanlar İzmir için seferber edildi.
Araçlarımızı ve arkadaşlarımızı arama kurtarma çalışmaları için hazır ettik. Bu felaket önlemez miydi sorusu hep aklımızdaydı. Gölcük depreminin ardından da benzer bir soruyu kendimize sormuştuk. Araştırma üniversite olarak depremin ardından çalışmalarımıza ara verdik. Eylem planlarının hazırlanması için girişimlerde bulunduk. Deprem bir taraftan dünyanın iç kuvvetlerinin bir hareketidir diğer taraftan insan hatası ile afete dönüşen bir gerçektir. Bu yüzden eğitim faaliyetlerine ve bilimsel bulgulara önem vermeliyiz” dedi.