HABER

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

Sultangazi'de tramvay yolundan ana yola atlayan genç kıza araç çarptı.

(ÖZEL)
1-SULTANGAZİ'DE TRAMVAY YOLUNDAN ANA YOLA ATLAYAN GENÇ KIZA ARAÇ ÇARPTI

Haber-Kamera: Emin YEŞİL/ İSTANBUL, (DHA)
Sultangazi'de tramvay yolundan ana yola atlayan genç kıza araç çarptı. Ağır yaralanan genç kız hastaneye kaldırılırken polis olayın intihar girişimi mi kaza mı olduğunu araştırıyor.

SERT BİR ŞEKİLDE YERE YAPIŞTI! ASKERLER YARDIMINA KOŞTU
Kaza, dün saat 19.30 sıralarında Sultangazi 50. Yıl Mahallesi Eski Edirne Asfaltı Yolu Baştabya Kışlası önünde meydana geldi. İddialara göre, tramvay durağına gelen 21 yaşındaki Seçil E., bir anda tramvay yoluna atlayarak, koruma çitlerinden ana yola atladı. O sırada bir tekstil firmasına ait personel servisi minibüsü genç kısa çarptı. Yerde acı içinde kıvranan genç kızın yardımına araç sürücüsü ve Baştabya kışlasındaki askerler koştu.

VÜCUDUNUN ÇEŞİTLİ YERLERİNDE KIRIKLAR OLUŞTU
Kazanın meydana geldiği Eski Edirne Asfaltı'nın Gaziosmanpaşa yönünde trafik yoğunluğu oluştu. Öte yandan askerler yolu tek şeride düşürerek trafiğin kontrollü şekilde akışını sağladı. Bilgilendirilmesi üzerine kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri, genç kıza ilk müdahaleyi olay yerinde yaptı. Ambulansla Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Seçil E.'nin vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar oluştuğu, hastanedeki tedavisinin devam ettiği öğrenildi.

"TRAMVAY YOLUNDAN ANİDEN YOLA FIRLADI"
Minibüs şoförü Hüseyin Yavaş, "Tramvay yolundan aniden ana yola fırladı. Aracı durduramadım, vurdum. Arabayı durdurdum, müdahale ettim. Ambulansı çağırdık. Ambulans geldi aldı, götürdü" dedi. Bir başka görgü tanığı ise, "Çitlerin üzerinden yola atladı. Bizi gördü durdu. Biz zaten hızlı geliyorduk. O anda vurduk" diye konuştu.
Kaza ile ilgili çalışma başlatan polis, olayın intihar girişimi mi kaza mı olduğunu araştırıyor.

Görüntü Dökümü:
-----------
-Yerdeki yaralı
-Yaralıya yardım edenler
-Çarpan araç
-Röportajlar

26.10.2019 - 09.56 Haber Kodu : 191026020

=======================================

(ÖZEL)
2- ATAŞEHİR'DE KEMERLİ KAVGA KAMERADA

Haber-Kamera: Cengiz ÇOBAN-Alper KORKMAZ-İSTANBUL-DHA
Ataşehir'de iki aile üyeleri arasında kemerli, tekmeli ve yumruklu kavga çıktı.
İçerenköy Mahallesi'nde sabah saatlerinde iki aile arasında henüz bilinmeyen bir nedenle tartışma çıktı. Tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. Tekme ve yumrukların havada uçuştuğu kavgada, bazı kişilerin kemerlerini çıkartıp karşı taraftakilere vurması dikkat çekti. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri kavgayı ayırmakta güçlük çekti. Biber gazı sıkarak kavgayı ayırmaya çalışan polis, olay yerine takviye ekip istedi. Yardımcı ekiplerin gelmesiyle kavgaya müdahale eden ekipler tarafları ayırdı. Kavgada gruptakilerden bazıları yaralandı.

KEMERLİ KAVGA KAMERADA
Kavga çevredeki bir vatandaşın cep telefonu kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde, elinde iki grup birbirine saldırıyor. Gruptakilerden bazılarının elindeki kemer dikkat çekerken, polis memurları kavgayı ayırmaya çalışıyor.

"KALABALIK İKİ GRUP BİRBİRLERİNE TEKME, YUMRUK, KEMERLE VURUYORDU"
Görgü tanığı Zeki Dursun, "Bağrışma seslerini duyunca hemen dışarı çıktık. Kalabalık iki grup birbirlerine tekme, yumruk, kemerle vuruyordu. Ekip geldi ama yetersiz kaldı, diğer ekipler gelince kavgayı ayırdılar. 1 kişi baygın yerde yatıyordu" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:
-----------------------
(CEP TELEFONU)
-Kavga eden grubun görüntüsü
-Tekme ve yumrukla birbirlerine vurmaları
-Kemerle vurması
-polis biber gazı sıkarak kavgaya müdahale etmesi

(AKTÜEL)
-Sokaktan görüntü
-Görgü tanığı ile röp
Genel ve detay görüntüler

DHA FEED

26.10.2019 - 09.59 Haber Kodu : 191026021

=============================================

3- UZMANLARDAN 'DENİZDEKİ PLASTİK TEHLİKESİ' UYARISI

İhsan DÖRTKARDEŞ/İSTANBUL, (DHA)- TÜRKİYE'deki deniz canlılarında mikroplastik kirliliği konusunda yapılan araştırmada, incelenen balıkların yüzde 44'ünün midesinde insan sağlığını da ciddi etkileyen mikroplastik bulundu. Büyük bölümü tek kullanımlık plastiklerden oluşan mikroplastiklerin önüne geçilebilmesi için plastik kullanımından vazgeçilmesi ve bunların 'Tehlikeli atık' olarak tanımlanması önerildi.

"PLASTİKLER TEHLİKELİ ATIK STATÜSÜNE ALINMALI"
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, doğaya atılan plastiklerin nehirlerin yanı sıra yağmurlarla birlikte denizlere taşındığını, bunun denizlerimizdeki mikroplastik tehlikesini büyüttüğünü söyledi. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Bayram Öztürk, DHA muhabirine tüm çabalara rağmen sorunun Türkiye'deki plastiklerin geri kazanımı ile ilgili olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Her ne kadar plastik maddeleri satanların bunları geri alma mecburiyeti olsa da tam olarak bihakkın yapılmıyor. Bunu satanların geri alması, tüketicilerin plastikten kaçınması lazım. Örneğin organik, ve kolay, belli bölgelerde daha ucuz olan cam kavanozları kullanmalıyız. Tek kullanımlık plastik malzemelerden kaçınalım. Doğanın, denizlerin, eko sistemin korunması, geleceğimiz için bunları kullanmaktan kaçınalım. Ama en önemlisi; bu plastiklerin tehlikeli atık statüsüne alınması, tek kullanımlık bu plastik materyalin. malzemenin kullanımının engellenmesi. Deyim yerindeyse yasaklanması. Birçok Batı ülkesinde plastik malzeme geri alınıyor. Dolayısı ile hem tasarruf ediliyor, eko sistem bozulmamış oluyor, hem de deniz canlıları bundan etkilenmiyor Düşünsenize balinaların, yunusların, fokların, birçok canlı grubunun midelerinden plastik çıkarıyoruz. Bunlar boğuluyorlar. Bu beladan kurtulmanın yolu az tüketmek, yeniden kullanmak ve plastik konusunda toplu büyük, bir ulusal seferberlik ilan etmek. "
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Özkan Özden, insanların günlük yaşamlarının her alanlarında plastik tükettiklerini, ambalajlı gıdaları korumak için bunların yaygın kullanıldığını, ancak, gözle görülemeyecek küçük plastik parçalarının da gıda yoluyla insan vücuduna girebildiğini söyledi. Prof.Dr. Özden, banyoda kullanılan şampuanlardaki bazı maddelerin de plastikten yapıldığını, bunların suya, dere, nehirler yoluyla denizlere karıştığını bunların da deniz canlıları ve balıklar yoluyla insanların sofralarına kadar girdiğini anlattı.

"ÜÇ TARAFI PLASTİKLE DEĞİL. DENİZLERLE ÇEVRİLİ BİR TÜRKİYE"
Greenpeace Akdeniz Plastik Proje Sorumlusu Nihan Temiz Ataş, Türkiye'deki deniz canlılarındaki plastik kirliliği araştırmasının, plastik kirliliğin deniz canlıları ve insan sağlığı için ne derece endişe verici olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Ataş, mikroplastiklerin çoğunluğunun tek kullanımlık plastiklerin üretiminde kullanılan polimer tipteki plastikler olduğunu vurgularken, " Bu sorunun tek çözümü var, tüketim kültürümüzü değiştirmek. Artık plastiğin tabaklarımızda olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Atılacak ilk adım, alternatifi olan ve AB'de de yasaklanan tek kullanımlık ürünlerin Türkiye'de de yasaklanması olmalı. Üç tarafı plastikle değil denizlerle çevrili bir Türkiye için bunu yapmalıyız" dedi.

TEHDİT YAYGIN
Kısa süre Türkiye'nin yanı sıra Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna'dan 17 deniz biyologundan oluşan bir ekip de Karadeniz'de yaptığı araştırmada deniz suyunda oldukça fazla mikroplastik tespit etmişti. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu/Marmara Araştırma Merkezi (TUBITAK-MAM), Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TUDAV) uzmanlarının da bulunduğu Avrupa Birliği tarafından desteklenen 'Karadeniz Ekosisteminin İnsan Baskısına Karşı Hassasiyetinin Değerlendirilmesi' (ANEMONE) Projesi kapsamında 9 günlük Karadeniz Ortak Bilimsel Sefer'inde alınan deniz suyu örnekleri ve incelenen canlılarda mikroplastik tehdidi ve kirliliğin boyutu önümüzdeki günlerde rapor halinde açıklanacak.

Görüntü Dökümü:
-------------
Denizlerdeki plastik kirlilik görüntüleri (Arşiv)
ANEMONE Projesi kapsamında Karadeniz'de kirlilik araştırması yapılırken ve bulunan mikroplastik örnekler incelenirken
Balıklar ve midye kabukları üzerinde yapılan bilimsel araştırma görüntüleri (Arşiv)
TÜDAV Başkanı Prof.Dr. Bayram Öztürk'ün açıklaması
Greenpeace Akdeniz Plastik Proje Sorumlusu Nihan Temiz Ataş, yapılan araştırmanın sonuçlarını açıklarken
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi'nden Prof. Dr. Özkan Özden konuşurken

26.10.2019 -10.18 Haber Kodu : 191026024

=============================================

(ÖZEL)
4-HAYATA KÜSMEDİ, HAYALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞUYOR

Haber-Kamera: Hakan KAYA-Hasan YILDIRIM/İSTANBUL,(DHA)- CAM kemik hastalığıyla dünyaya gelen 24 yaşındaki Çağla Pektaş, tüm bu olumsuzluklara rağmen hayata küsmedi. Hayallerinin peşinden koşan Pektaş, Türkiye'de tam 29 şehri otostop yaparak ve trenle tek başına gezdi. Pektaş'ın şimdiki hedefi ise dünyayı gezmek.
İstanbul'da yaşayan 24 yaşındaki Çağla Pektaş doğuştan milyonda bir görülen "Osteogenesis Imperfecta" yani cam kemik hastası. Kolları ve bacakları vücuduna yapışık halde doğan Pektaş, bunun için henüz 40 günlükken ilk ameliyatını oldu. Cam kemik hastalığı nedeniyle birçok kez kemikleri de kırılan Pektaş 12 yaşına kadar 14 ameliyat geçirdi. Hayatta en büyük destekçisinin annesi olduğunu belirten Pektaş, okul yıllarında annesinin kendisini kucağına alarak okula götürdüğünü söyledi.

"TÜRKİYE'DE 29 ŞEHRİN ÇOĞUNU OTOSTOPLA GEZDİM"
En büyük hayalinin gezip görmediği şehirlere gitmek olduğunu belirten Çağla Pektaş, Türkiye'de çoğunu otostopla 29 şehri gezdiğini söyledi. İlk gezisini 2017 yılında yaptığını anlatan Pektaş, "Doğuştan gelen bir cam kemik hastalığım var. Sürekli hastanelerdeydim. 12 yaşıma kadar 14 ameliyat oldum. Bu operasyonların sonucunda hep dört duvar arasındaydım. 2017 yılında benim bir engelimin olmadığını anladım. En büyük hayalim dünyayı gezmekti, şu an ben hayalimi gerçekleştiriyorum. 2017 yılında gezmeye başladım. Ve gezdiğim yerleri sosyal medya hesabım 'Minnoş Gezgin'den paylaşmaya başladım. İlk olarak 2017 yılında Düzce'de bir kampa gittim. Bunu aileme söylemedim. 'Doğum gününe gidiyorum' diye evden çıktım. Daha sonra aileme anlattım. Ailemin korku ve endişeleri vardı. Sonra ailemin güvenini aldım. Şu anda Türkiye'nin 29 şehrinin çoğunu otostopla birkaçını da trenle gezdim. Türkiye'de gezemediğim şehirleri de tamamladıktan sonra yurt dışına çıkmak istiyorum. En büyük hayalim de İtalya ve Paris'e gitmek" dedi.

"HAYALLERİMİN PEŞİNDEN SONUNA KADAR KOŞACAĞIM"
Kendisini bir engelli olarak görmediğini söyleyen Pektaş, engelin insanın kendi zihinlerinde olduğunu onları aşabilen insanların kendi engellerini de kolayca üstesinden geleceğini belirtti. Pektaş, hayata her zaman pozitif baktığını söyleyerek, "Şunu öğrendim ki aslında bizlerin bir engeli yok. Engelimiz ne bedende ne gözümüzde ne kulağımızda engel insanın zihninde yarattığı bir şey. O yüzden hayat aşılabilen yollarla güzel. Hayatı paylaşmak, sevmek çok güzel. O yüzden ben hayallerimin peşinden sonuna kadar koşacağım. İnsanların düşüncelerini önemsemeyin insanların düşüncelerinden önce siz kendi düşüncenize bakın. Siz hayata her zaman pozitif bakın. Pozitif olduğunuz sürece bu dünya çok güzel bir yer olacak. Biz bu dünyada misafiriz. Misafir olduğumuz bu dünyayı dolu dolu yaşmamız gerekiyor" diye konuştu.

"KORKULARIMIZLA SAVAŞMAMIZ GEREKİYOR"
Yolculuğa başlamadan önce endişelerinin bulunduğunu belirten Çağla Pektaş, "Başta yolculuğa çıkmadan önce korktum ama korkumun peşinden gitmem gerektiğini de öğrendim. Çünkü korkularla savaşmamız gerekiyor. Bu dünyada korkarsak hiçbir şey yapamayız. Dört duvar arasına tıkılır kalırız. Gittiğim şehirlerde ayrıca kamp yapıyorum. Kamp çadırlarında uyanıyorum. Gerçekten hayatımdaki en muhteşem sabah doğada uyanmak oluyor" dedi.

"BENİM EN BÜYÜK ARKADAŞIM TEKERLEKLİ SANDALYEM"
Pektaş, hiçbir zaman hayata küsmediğini belirterek, "Hayata küsmem için hiçbir neden yok. Çünkü benim tekerlekli sandalyem en büyük arkadaşım. Ve ben en büyük arkadaşım olan bu sandalyeyle geziyorum. Ben en büyük arkadaşımla gezdiğim için hiçbir engelim yok. Ben nereye istersem o da benimle geliyor. O yüzden hayata küsmem kendimi eve kapatmam için hiçbir neden yok. Bizler her şeyi yapabilecek potansiyelde insanlarız. O yüzden hayata küsmeyin hayat gerçekten çok güzel. Yaşamasını bilene yaşayana hayat gerçekten çok güzel" şeklinde konuştu.

"EN ÇOK YOLLARDA ZORLANIYORUM"
Gittiği şehirlerde en çok yollarda zorlandığını anlatan Pektaş, "Türkiye'nin yolları gerçekten çok problemli. Asansörde engelliye yer vermiyorlar. Rampalar ve yollar çok berbat. Kaldırımlara ve yol kenarlarına arabalar park ediyor. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerekir" dedi.

Görüntü Dökümü:
-------------------------
(CEP TELEFONU)
Çağla Pektaş'ın gezdiği yerlerden görüntü
Pektaş'ın otostop yapması
(AKTÜEL)
Cam kemik hastası Çağla Pektaş ile röp.
Muhabir anonsu
Genel ve detaylar

26.10.2019 - 10.13 Haber Kodu : 191026023

============================================

(Özel)
5-KÖPEKLERİ GEZDİRİYOR, AYDA 5-6 BİN LİRA KAZANIYORLAR... 100'E YAKIN MÜŞTERİSİ OLAN BİLE VAR

Haber-Kamera: Hakan KAYA-Hasan YILDIRIM- Elif YAVUZ-Feridun AÇIKGÖZ / İSTANBUL, (DHA) KÖPEK edinmek, onları beslemek kolay olsa da sorumlulukları büyük. Köpeklerin dışarıda vakit geçirmeleri, yürüyerek, koşup oynayarak enerji harcamaları şart. Özellikle şehir hayatı yaşayan ve yoğun iş temposuna sahip evcil köpek sahiplerinin imdadına ise köpek gezdiricileri yetişiyor. Köpek gezdiricileri günde 1-2 saat köpekleri gezdiriyor, bakımlarını yapıyor ve oyunlar oynuyor.
Bostancı'da köpek gezdiriciliği işini yapan Onur Karavılkov köpeklerin bir şekilde enerjisini atıp rahatlaması gerektiğini, enerjisini atamayan köpeklerin davranış problemleri yaşayarak halı, kitap parçaladığını ve depresyona girdiğini belirtiyor. Dört yıldır köpek gezdiriciliği yapan Karavılkov, "Grafik tasarımcısıydım. Daha sonra mesleği bıraktım. Hayvanlarla daha iyi anlaştığımı gördüm. Bu işe de "Doğru bilgiye nasıl ulaşabilirim? Bu işin mantığı nedir? Hayvanların özü nedir?ö diyerek başladım. Kendimi geliştirdim. Bu işte iyi olduğumu görünce grafik tasarımcılığını bıraktım. Bu işi yapmaya başladım. İlk başlarda zor oluyordu. Çok fazla yürümek zorundasınız. Köpek dolaştırmanın mantığı köpeğin enerjisini attırmak. Köpek arkadaşımı alıyorum, 1-2 saat gezdiriyorum, tabii siz de yürüyorsunuz. O yorulunca sizde yoruluyorsunuz. Ancak şu an 100'e yakın müşterim var" dedi.

"KÖPEKLERİ SADECE SEVMEK İÇİN ALIYORLAR"
Pek çok insanın köpekleri sadece sevmek için aldığını, bakımlarını yapamayınca köpek gezdiricilerine başvurduğunu belirten Karavılkov, "Günümüz şehir hayatında insanlar biraz daha yalnızlaşmaya başladılar. Bu duygusal açığı hayvanlarla kapatmaya çalışıyorlar. Fakat burada yapılan yanlış, biz köpekleri sadece sevmek için alıyoruz, onların ihtiyaçlarını düşünmüyoruz. Aslında olması gereken köpek ve insanın ortak bir yaşam kurması. Ama direkt köpekleri hayatımıza adapte etmeye çalışıyoruz ve sorunlar çıkıyor. Bu yüzden de dolaştırıcılara ihtiyaç duyuyorlar" diye konuştu.

"ENERJİLERİNE GÖRE GEZDİRİYORUM"
Köpek gezdiriciliğinin kolay bir meslek olmadığını ifade eden Karavılkov şöyle devam etti:
"Bazen 6-7 saat kadar yürüyorum. Başlarda 10 saat yürüyordum, ancak bu çok yoran bir şey. Bu meslekte kendinize iyi bakmanız lazım. Çok çabuk hasta olunabiliyor, hava her zaman güzel olmuyor, yağmurlu ve soğuk havalarda sabah erkenden uyanmanız gerekiyor. Köpekleri enerjilerine göre gezdiriyorum. Birisi çok enerjiktir, birisi agresiftir, bunları dengelemek lazım. İlk etapta güvenlik çok önemli. Tasmayı tutuş şekliniz, nasıl iletişime girdiğiniz, köpek beden dili hakkında ne bildiğin ve ne kadar tanıdığınız çok önemli çünkü her an her şey olabilir. Şehirdeyiz araba çıkar, bir şey düşer bunlar olan şeyler dikkatli olmak lazım"

"AYLIK KAZANCIM 5-6 BİN LİRA"
Öte yandan bir meslek halini alan köpek gezdiriciliği, önemli bir gelir kapısı oldu. Köpeği seven her insanın bu işi rahatlıkla yapabileceğini belirten köpek gezdiricisi Hikmet Kaya, "Köpekleri gezdirmekte herhangi bir zorluk yaşamıyorum. Zaten hepsi bize alışık o yüzden zorluk yaşamıyorum. Köpekleri sabahları bir de akşamları getiriyoruz. Köpekleri gezdiriyoruz eğlendiriyoruz. Belirli bir ücretimiz yok kafamıza göre fiyat alıyoruz. Çalışma şartlarımıza göre aylık 5-6 bin lira kazanıyoruz. Bunun dışında başka bir iş yapmıyoruz. Sadece köpekleri gezdiriyoruz. Köpekleri sabah 2 saat akşam da 2 saat olmak üzere 4 saat çalışıyoruz. İnsanlar hayvanlarla pek ilgilenemiyor. Biz de bu görevi yerine getirmeye çalışıyoruz" dedi.

"3 ARKADAŞ 35 KÖPEĞİ GEZDİRİYORUZ"
5 aydır bu işi yaptığını söyleyen Türkmenistan uyruklu Beyken Emir Pulum ise, "Ben yeni başladım aylık ortalama 3 bin lira kazanıyorum. İki yıl önce Türkiye'ye geldim 5 aydır bu işi yapıyorum. Köpekleri çok seviyorum o yüzden bu işi yapıyorum. Sabah ve akşam ikişer saat köpekleri gezdiriyorum sonra da tek tek hepsini evlerine bırakıyorum. Köpekler bize alıştı hiçbir zorluk yaşamıyorum. Şu an 3 arkadaşız ve 35 köpeği gezdiriyoruz" dedi.

"PSİKOLOJİLERİNİ İYİ BİLİYORUM"
Bir başka köpek gezdiricisi Gamze Pekçeçınar ise dört yıldır faal olarak bu mesleği yaptığını ve geçimini bu şekilde sağladığını dile getirdi. Pekçeçınar, "Hayvanları çok seviyorum. Kendi köpeklerim de var. Filmlerde köpek gezdirenleri görürdüm "Ne güzel işö derdim. Kedi köpek oteli olan bir arkadaşım bana yönlendirdi, bu şekilde başladım yaklaşık dört buçuk yıldır da bu işi yapıyorum. İlkokula başladığımda köpek alındı bana. Köpeklerin ihtiyaçlarını, psikolojilerini iyi biliyorum" diye konuştu.
Pekçeçınar sözlerini şöyle sürdürdü;
"Yoğun çalışanlar vakit ayıramıyorlar. Vakitleri olmadığı için bizimle iletişime geçiyorlar. Çok seviyor, beslemek istiyor ama vakit ayıramıyor, ya da kimisi üşeniyor. Ben alıyorum gezdiriyorum, tuvalet ihtiyaçlarını gideriyorum. O sırada da sosyalleşiyorlar. Genelde köpek gezdiricileri çoklu gezdirirler ben ondan yana da değilim, tek gezdiriyorum. Daha önce başka işlerle ilgilendim ama bu işe yönelince başka işleri bıraktım. Geçimimi bununla sağlıyorum"

Görüntü Dökümü:
--------------------
-Köpek gezdiricilerinden detaylar
-Köpek gezdiricileri Onur Karavılkov ve Gamze Pekçeçınar röportajı
-Muhabir anonsu (Elif YAVUZ)
-Köpeklerin oynamalarından detaylar
-Köpekleri gezdirmeye gelen köpek gezdiricileri
-Parkta oynayan köpeklerden görüntü
-Gezdiricilerle röp
-Köpeklerin tasmaların takılması
-Köpeklerin parktan götürülmesi
-Köpeklerin sahiplerine teslim edilmesi
-Genel ve detaylar

26.10.2019 - 10.14 Haber Kodu : 191026026
26.10.2019 - 10.29 Haber Kodu : 191026027

====================================================

6- EL YAPIMI ÇİKOLATA DÜKKANLARINA YOĞUN İLGİ.. BEYLİKDÜZÜ'NDEN KUZGUNCAK'A...

Haber-Kamera: Beyza Nur GÜLER-Mertcan ÖZTÜRK/İSTANBUL, (DHA) İSTANBUL'un birçok noktasında, el yapımı çikolataların yapıldığı dükkanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Özellikle Kuzguncuk'ta sayısı fazla olan bu dükkanlara ilgi oldukça yoğun.
İstanbul'un pek çok semtinde "çikolata ve kahve" konseptli dükkanlar ardı ardına açılmaya başladı. Özellikle Kuzguncuk'ta sayıları oldukça fazla olan bu çikolata dükkanlarına ilgi ise yoğun. El yapımı olması ve katkı maddesi içermemesi nedeniyle vatandaşların uğrak noktası haline gelen bu dükkanlar, özellikle hafta sonları dolup taşıyor. Bu dükkanlarda narlı ya da hurmalı çikolatadan tutun, Meksika biberli çikolata bile tatmanız mümkün. Taze ve katkısız olması nedeniyle fiyatları paketli ürünlere göre yüksek olmasına rağmen, bu çikolataları yemek için uzak semtlerden hatta farklı şehirlerden bile Kuzguncuk'a gelen müşteriler var.

"NARLI ÇİKOLATA İÇİN BEYLİKDÜZÜ'NDEN KUZGUNCUK'A GELİYORUM"
El yapımı çikolata yemek için Beylikdüzü'nden Kuzguncuk'a gelen Hürrem Kalfa, "Kuzguncuk'ta özellikle geldiğim bir yer burası. Burada Halime'nin yaptığı çok güzel çikolatalar var. Hepsi butik. Dolayısıyla elde yapıyorlar bunları ve istediğimiz türde meyveli çikolata bulabiliyorum. Ben buraya özellikle narlı çikolata için Beylikdüzü Beykent'ten geliyorum. Taze meyveler kullanılması 24 saat sonrasında bu çikolataların içindeki meyveler kullanılmıyor, günlük tüketilmesi gerekiyor. En fazla 2 gün saklanabiliyor. Taze taze tüketildiğinde her şeyin tadı daha güzel oluyor biliyorsunuz. Biz de yerinde tüketmeye, günlük almaya geliyoruz buraya" şeklinde konuştu.

"ÇİKOLATA VE KAHVE KONSEPTİ İSTANBUL'DA BAYAĞI TUTULDU"
Kuzguncuk'ta el yapımı çikolata dükkanı olan Halime Şas ise şunları söyledi:
"İki erkek kardeşimle beraber açtık biz burayı. 2014 yılında arkadaşım açtı burayı, biz onlardan devraldık. Yaklaşık dördüncü senemiz. El yapımı çikolata yapmaya tesadüf eseri geçtim. Başka bir alanda çalışırken, bir anda kendimi bu sektörün içinde buldum. Çikolata ve kahve konsepti İstanbul'da bayağı bir tutuldu açıkçası. Biz de en çok popüler ürünleri kendimiz yapmaya çalışıyoruz ve beğenildik de aynı zamanda. Tamamen el yapımı çikolatalarımız. Elif diye bir arkadaşım var, çoğunluğunu o yapmakla birlikte benim de yaptığım çikolatalar var. Popüler ürünlerim arasında narlı, Meksika biberli, lavantalı, oreolu ve sahlepli çok gidiyor. Tabii mevsimsel değişiyor. Çok taze ürünler satıyoruz. Haftalık atölyeye girip yapıyorum. Ürünlerimin çok taze olduklarını söylüyorlar. Gelen bütün müşterileri burada misafir gibi ağırlamayı tercih ediyorum. Hiçbir katkı maddesi kullanmıyorum. Çikolatanın saf hali neyse onu kullanıyorum. Raf ömürleri 10 gün. Narlı çikolatanın 2 gün. Akşam yapıyorum sabah bitiyor. Bilenler zaten bayağı Sakarya'dan Düzce'den falan gelip alanlar var. Biraz maliyetli ama insanlar kaliteli olduğu için o parayı gözden çıkartıyorlar. Bakkal çikolatasının çok dışında bir tadı var bizim çikolatamızın. Hepsini sabit aynı fiyatla satıyorum. Hepsinin kilosu 180 lira"

"3-4 SENEDİR YAYGINLAŞTI"
Kuzguncuk'ta bir çikolata dükkanında çalışan Burak Karamuk, "Biz 2016'da açıldık. Kuzguncuk'ta açılan ilk çikolatacı biziz. Bizden sonra iki tane daha açıldı. Son 3-4 senedir yaygınlaştı bu çikolata kahve konsepti. Benim bildiğim kadarıyla Çengelköy'de, Kadıköy'de daha birçok yerde açıldı. Hepsi de kendi markasını açıyor. Çikolatalar truff halinde satılıyor bizde. Bir de akışkan eritilmiş çikolatalardan yaptığımız tatlılar var. Onun haricinde de kahvelerimiz var. Direkt kendi buluşlarımız tatlılar. İsmini, şeklini nasıl yapacağımızı da biz ayarladık. Onlar da 5-6 çeşit. Gün geçtikçe çeşitlerimizi de artırıyoruz. Çikolataya bir talep var. Dönem dönem de meyvelileri tercih ediyorlar. Kışın narlı, yazın hurmalı çıkıyor mesela. Hurmalı ve narlı için gelenler oluyor" dedi.
Özellikle portakallı çikolatayı çok sevdiğini dile getiren Şeyma Yenel ise, "İlk defa tadıyorum ben. Çok güzel ve bu semtte çok fazla var özellikle sanırım. Çok hoşumuza gitti. Yağı falan daha düzgün herhalde. Paketlilerde daha fazla hissediyorsunuz bunu. Çok hoşuma gitti. Özellikle portakallıyı çok sevdim" ifadelerini kullandı.
Ailesi ile birlikte el yapımı çikolata yemek için Kuzguncuk'a geldiğini ifade eden Haluk Yenel, "Ben zaten tatlısever biri olarak çikolata zaten bende hep ön plandadır. Hele bu tip özel çikolatalar çok daha farklı lezzetler. Hele paketlilere göre tadı, yağı, malzemeler farklı olduğu için bu veya başka markalar hep tercihim oluyor. Tabii ki kullanılan malzemelerin kalitesini düşündüğümüz zaman paketlilere göre biraz daha pahalı, ulaşılması biraz daha zor ama az ve öz alınca yenilebilir oluyor" şeklinde konuştu.

Görüntü dökümü:
------------------------
-Çikolata dükkanlarından görüntüler
-Çikolata görüntüleri
-Vatandaş ile röp.
-Dükkan çalışan ve sahibi ile röp.
-Genel ve detay

26.10.2019 -10.12 Haber Kodu : 191026022

En Çok Aranan Haberler