1- CERRAHPAŞA TIP'TA "BÖLÜNME" PROTESTOSU
* Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof Dr. Alaattin Duran,
" Hepimiz üzüntü içerisindeyiz. Böyle bir ayrımı hiçbir şekilde düşünmemiştik"
Haber-Kamera: Erhan TEKTEN - Can EROK İstanbul DHA
Üniversitelerin bölünmesi için hazırlanan kanun tasarısı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde protesto edildi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin yönetim kadrosu, öğretim üyeleri ve öğrenciler, Temel Tıp Bilimleri Binası önünde ve bir amfide toplanarak eylem yaptı. "Cerrahpaşa Bizimdir Bizim Kalacak", şeklinde slogan atan öğrencilere konuşma yapan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof Dr. Alaattin Duran, "Hepimiz üzüntü içerisindeyiz. Böyle bir ayrımı hiçbir şekilde düşünmemiştik. İnşallah bu ayrım yine de gerçekleşmeyecek. Bunun çabası içerisindeyiz" dedi.
"ZOR BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ"
"Öğretim üyesi arkadaşlarımla biraz önce uzun süre müzakere ettik" diyen Duran, "Gayret göstermeye devam ediyoruz. Bunun sonucunda başarılı olacağız diye düşünüyorum ve umut ediyorum. Ancak provokasyonlara kapılmayalım. Sükunetle ve yasal çerçeve içerisinde gayretlerinizle bu süreci götürmeye çalışalım. Hiçbir şekilde toplu yürüyüşe geçmeyin. İsterseniz Beyazıt'taki toplantıya bireysel olarak katılabilirsiniz Gerçekten zor bir süreçten geçiyoruz. Birkaç günden beri ben çok gergin durumdayım" diye konuştu.
"TIP ÖĞRENCİSİ MAĞDUR EDİLECEK"
Amfide toplanan öğrenciler ise sıralara vurarak ve alkışlarla protestoya katıldı. Öğrencilerden biri, "Üniversitenin bölünmesini istemiyorum. Bu üniversite Türkiyenin tıp tarihini üç amiral gemisinden biri" dedi. Başka bir öğrenci ise "Köklü geçmişimizi muhafaza etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Bir sürü tıp öğrencisi mağdur edilecek. Buraya gelmek için çok emek sarf ettik" ifadelerini kullandı. Grup daha sonra polisin toplu bir şekilde yürüyüş yapılmasına izin vermemesi üzerine Beyazıt'ta yapılacak eyleme bireysel olarak gitti.
Görüntü dökümü:
------------------
-Dışarıdaki grubun protestosu
-Döviz ve pankartlardan görüntü
-Dekanın basın açıklaması
-Alkışlar
-Sloganlar
-Anfiden görüntü
-Sıralara vuran öğrenciler
-Sloganlar
-Dekanın anfideki görüntüsü
-Grubun dağılması
-Genel ve detaylar
(GENİŞ HABER)
2- BÜYÜKÇEKMECE'DE KİMYASAL ATIK DÖKEN KAMYON ŞOFÖRÜ ADLİYEYE SEVK EDİLDİ
- Kamyonun sahibi, sürücüye tepki gösterdi.
Haber - Kamera: Alper KORKMAZ / İSTANBUL DHA
Büyükçekmece'de göl havzasına kimyasal atık dökülmesi olayı ile ilgili gözaltına alınan kamyon şoförü emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
GÜVENLİK KAMERASINDAN TESPİT EDİLDİ
19 Mayıs Mahallesi Eski Karağaç yolu kenarında göl havzasına pazar günü kimyasal atık dökülmüştü. Büyükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, güzergahlardaki güvenlik kamera kayıtlarını inceleyerek atığın Esenyurt'ta bulunan bir tekstil firmasından yüklendiğini tespit etti. Bunun üzerine tespit edilen kamyonunun GPS kayıtlarını da inceleyen polis ekipleri dökümün kamyon şoförü E.G. (56) tarafından yapıldığını belirledi. Gözaltına alınan E.G. bugün emniyetteki işlemlerinin ardından "Çevreyi kasten kirletme" suçundan Büyükçekmece Adliyesi'ne sevk edildi.
KAMYON SAHİBİNDEN TEPKİ
Polis ekipleri tarafından emniyetten çıkarıldığı sırada şoför E.G.' ye kamyonun sahibi tepki gösterdi. Kendinden habersiz şekilde şoförün yükleme ve döküm yaptığını söyleyen kamyon sahibi , "Utanmıyor musun? Ben sana ekmek veriyorum. İş veriyorum" diye bağırdı. Atık maddeyi döken kamyon şoförü basın mensuplarının neden döktünüz sorusuna ise "Kanıtladınız mı? diyerek yanıt verdi.
Kimyasal maddenin Kriminal Polis Laboratuvarı'nda yapılan incelmesinde, Demir2 Sülfüt ve Heptohidrot maddesi olduğu ve kot taşlama fabrikalarında kullanıldığını tespit etmişti.
Görüntü Dökümü:
-----------
-Şöforun adliyeye sevk edilişi
-Kamyon sahibinin tepkisi
-Polis aracının gidişi
-Emniyetten görüntü
-Olay yerinde çekilen görüntüler
24.04.2018 - 12.07 Haber Kodu : 180424056
=====================
3- BÜYÜKÇEKMECE'YE DÖKÜLEN KİMYASAL MADDENİN KAMYONA YÜKLENME ANI
Haber - Kamera: Alper KORKMAZ / İSTANBUL DHA
Büyükçekmece'de göl havzasına dökülen kimyasal atığın hafriyat kamyonuna yüklenme anı güvenlik kamerasına yansıdı.
GÜVENLİK KAMERASINDAN TESPİT EDİLDİ
19 Mayıs Mahallesi Eski Karağaç yolu kenarında göl havzasına pazar günü kimyasal atık dökülmüştü. Büyükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, güzergahlardaki güvenlik kamera kayıtlarını inceleyerek atığın Esenyurt'ta bulunan bir tekstil firmasından yüklendiğini tespit etti. Bunun üzerine tespit edilen kamyonunun GPS kayıtlarını da inceleyen polis ekipleri dökümün kamyon şoförü E.G. (56) tarafından yapıldığını belirledi. Gözaltına alınan E.G. bugün emniyetteki işlemlerinin ardından "Çevreyi kasten kirletme" suçundan Büyükçekmece Adliyesi'ne sevk edildi.
Görüntü Dökümü:
-----------
-Güvenlik kamerasından kimyasal maddenin yüklenme anı
24.04.2018 - 12.53 Haber Kodu : 180424070
================================
4- CUMHURİYET GAZETESİ DAVASI'NDA SANIKLAR SAVUNMA YAPIYOR (1)
* Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay,
"Gazetecilik yaptığımız için suçlanıyoruz ve yargılanıyoruz. Alnımız ak, başımız dik"
* Gazeteci Kadri Gürsel,
"Hakkımda küçük bir kanıt bile bulamazsınız çünkü yok"
Haber: Serpil KIRKESER / İstanbul DHA
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik açılan Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık'ın da aralarında bulunduğu 20 sanıklı davanın 8. duruşması başladı. Mütalaada "Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 15 yıla kadar hapsi istenen tutuklu sanık gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, hakkındaki suçlamaları reddederek, "Gazetecilik yaptığımız için suçlanıyoruz ve yargılanıyoruz. Alnımız ak, başımız dik" dedi. Akın Atalay savunmasını Tevfik Fikret'in "Millet Şarkısı" başlıklı şiirinden bir kıta okuyarak bitirdi.
18 SANIK DURUŞMADA HAZIR BULUNDU
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada görülen 8. duruşmada tutuklu sanıklar Akın Atalay ve Ahmet Kemal Aydoğdu hazır bulundu. Ahmet Şık ve Murat Sabuncu'nun da aralarında bulunduğu 16 tutuksuz sanık da duruşmada hazır bulundu. Duruşmada Cumhuriyet Savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı esas hakkındaki mütalaasını tekrar ettiğini belirtti.
KADRİ GÜRSEL: İDDİALAR GERÇEK DIŞIDIR
Mütalaaya karşı söz verilen tutuksuz sanık Gazeteci Kadri Gürsel, "Mütalaada 'Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan cezalandırılmam isteniyor. Bu da 3 temele dayandırılıyor. Birincisi 12 Temmuz 2016 tarihinde kaleme aldığım 'Erdoğan babamız olmak istiyor' başlıklı yazım. İkincisi Bylock kullanıcısı olduğu belirtilen FETÖ'den hakkında soruşturması olan Cihan, Zaman ve Bugün gazetesi çalışanları ile iletişimde olduğum iddiasıdır. Üçüncüsü de 34 gün yayın danışmanlığı yaptığım gazetede yayın politikasını değiştirerek terör örgütünü desteklediğimin öne sürülmesidir. Bu iddialar gerçek dışıdır" dedi.
"BERATİMİ TALEP EDİYORUM"
Bylock kullananlarla iletişimde olduğu iddiasını reddeden Gürsel, "Benden görüş almak için aradılar, ben görüş vermedim. Gazetecileri herkes arar. Gazetecilerin işinin niteliğine bakmalısınız. Hakkımda küçük bir kanıt bile bulamazsınız çünkü yok. Bylock kullanıcısı olduğu belirtilen kişiler SMS atmışlar. İletişim karşılıklı olur. SMS'ler tek taraflıdır. Benden karşılık bulamamışlardır. Ben kendilerine yardımcı olmamışımdır. Bunların bana musallat olmalarının nedeni benim muhalif bir görüşte olmamdan kaynaklanmaktadır" dedi. Kadir Gürsel, 34 gün gazetenin yayın danışmanlığını yürüttüğünü söyleyerek, gazetenin yayın politikasının değiştirilerek örgüte destek verdiği iddiasını da reddetti. Dava kapsamında 11 ay tutuklu kaldığını hatırlatan Gürsel, "Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
"SÖZ KONUSU BELGE ALPARSLAN ARSLAN'DAN ELE GEÇİRİLMİŞTİR"
Tutuklu sanık Akın Atalay, bilgisayarında yapılan aramalarda ele geçirildiği iddia edilen terör örgütü Fetullah Gülen'in fotoğrafının yer aldığı ve 'Daussila' başlıklı yazıya ilişkin açıklama yaptı. Atalay söz konusu dijital inceleme raporunda Gülen'in fotoğrafının nerede, nasıl bulunduğuna ilişkin bir açıklama yapılmadığını kaydederek, Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması davasında müdahil olduklarını ve o davada da avukatlık yaptığını anlattı. Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması ve Danıştay dava dosyasının Ergenekon Davası ile birleştirildiğini anımsatan Atalay, "Söz konusu bu belge Alparslan Arslan'ın bürosundaki aramalarda ele geçirilen bir belgedir. Benden elde edilen bir belge değildir. Bu belge de dava dosyası içinde bulunmaktadır. Raporda neden böyle bir şeye başvuruldu ben bilemem ama adalet açısından üzücü ve vahimdir" dedi.
"CAN DÜNDAR EL YAZISI İLE YAZDIĞI YAZIYI ASİSTANINA İLETMİŞ"
Can Dündar'ın el yazısı ile yazmış olduğu tweetine de değinen Atalay, "Deliller arasında Can Dündar'ın el yazısıyla yazılmış bir tweetine de yer veriliyor. Ancak içeriğe bakınca onun bu dava ile ilgili olmadığı görülüyor. Sadece bana ait antetli bir kağıda yazıldığı için benimle ilişkilendirilmiş. Kaderin cilvesi, tweet tarihi 17 Aralık 2015. Ama MİT TIR'ları soruşturması nedeniyle tutuklu olduğu için Silivri Cezaevinde olması gerekiyor o tarihte. Can Dündar o sırada Silivri'den Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na getirilmiş. Ben de o duruşmada avukat olarak vardım. O dava da uzun sürmüştü. Can Dündar duruşma esnasında benden not kağıdı istedi ben de antetli not kağıdı verdim. Can Dündar el yazısıyla yazdığı yazıyı Twitter'dan paylaşması için asistanına iletmiş. Dijital raporda söylenen bundan ibarettir" dedi.
Atalay hakkındaki suçlamaları reddetti, mütalaayı eleştirdi. Akın Atalay, "Burada yargılananlar, gazetenin ve vakfın maliye bakımından gelişmesini sağlamıştır. Gazetecilik yaptığımız için suçlanıyoruz ve yargılanıyoruz. Alnımız ak, başımız dik" şeklinde konuştu.
"SONUCU TARİH YAZACAKTIR"
Davanın siyasi olduğunu söyleyen Atalay, "Bu gazeteyi baskıyla, tehditle korkutarak teslim alamazsınız. Bu gazetenin mensuplarını, yöneticilerini hapse atarak cezalandırarak susturamazsınız. Bu gazetenin tarihi bunun en çarpıcı örnekleriyle doludur. Sonucu tarih yazacaktır. Gazete demokrasi, adalet, özgürlük ve insan haklarını savunmayı ilke edinmiştir. Bunu yaparken başımıza bir bela gelir, gazetemizi kapatırlar, çalışanlarımızı mağdur ederler, kendimizi ateşe atmayalım diye düşünmez, gerekirse yanmayı göze alırlar. Bu gazetenin yüreği de adı kadar Cumhuriyet için atar. Gazetede çalışanları korkutulamaz susturulamazlar" diye konuştu.
AKIN ATALAY TEVFİK FİKRET'İN ŞİİRİYLE SAVUNMASINI TAMAMLADI
Akın Atalay "Gazeteciliğin yargılandığı ve basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün çiğnendiği bu haksız dava ve suçlamalar karşısında sözlerimi ünlü şairimiz Tevfik Fikret'in 100 yıl öncesinden sanki bu dava ve yargılama süreci için söylenmiş mısralarıyla bitiriyorum. 'Haksızlığın envâını gördük. Bu mu kanun? En gamlı sefaletlere düştük; bu mu devlet? Devletse de, kanunsa da artık yeter olsun; Artık yeter olsun bu denî zulm ü cehâlet…' " şeklinde konuştu.
SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLAMIŞTI
Cumhuriyet Gazetesi Davası'nın 16 Mart'ta görülen duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Başsavcıvekili Hacı Hasan Bölükbaşı gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, Ahmet Şık, Önder Çelik, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Karasinir, Güray Tekinöz, Bülent Utku, Aydın Engin ve Kadri Gürsel'in
"Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapislerini talep etmişti. Muhasebe çalışanı Yusuf Emre İper'in Twitter'daki paylaşımları nedeniyle "FETÖ/PDY propagandası yapmak" suçundan 2 yıldan 7,5 yıla kadar hapsi istenen mütalaada, Cumhuriyet gazetesi kitap eki sorumlusu Turhan Günay ile yine Cumhuriyet gazetesi çalışanları Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın ise beraatleri istenmişti. Twitter'da "Jeansbiri" isimli hesabın sahibi olan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun ise "FETÖ yöneticiliğinden" 10 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep edilen mütalaada, firari sanıklar Can Dündar ile ABD muhabiri İlhan Tanır'ın dosyalarının ayrılması talep edilmişti.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
-Duruşma salonundan görüntü
-Genel ve detaylar
24.04.2018 - 09.49 Haber Kodu : 180424023
=======================
(havadan görüntülerle)
5- TIBBİYE CADDESİ ÜZERİNDEKİ KÖPRÜ YIKILIYOR
Haber-Kamera: Ali AKSOYER-İSTANBUL DHA
Haydarpaşa-Gebze banliyö hattındaki yenileme çalışmaları nedeniyle bir yıllığına trafiğe kapatılan Tıbbiye Caddesi üzerindeki
köprünün yıkım çalışmaları başladı.
YIKIM BAŞLADI
Haydarpaşa Garı'ndan kalkan trenlerin altından geçtiği Tıbbiye Caddesi üzerindeki köprü 4 gün önce trafiğe kapatılmıştı. Bugün bölgeye getirilen iş makineleri ile köprünün yıkımına başlandı. Köprünün Haydarpaşa Numune Hastanesi tarafından başlayan yıkım çalışmaları Kadıköy tarafına doğru sürdürülecek.1 yıl sürecek çalışmalar kapsamında köprü tamamen yıkılarak yerine yeni bir köprü yapılacak.
TRAFİK YENİDEN DÜZENLENDİ
Bölgede trafiği olumsuz yönde etkilemesi beklenen çalışmalar sırasında araç trafiği şöyle düzenlendi; Tıbbiye Caddesi'ni kullanarak Üsküdar'dan gelen araç trafiği, Siyami Ersek Hastanesi'ni geçip Haydarpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin altından Behiçbey Sokak üzerinden Karacaahmet Mezarlığı yönüne ardından Dr. Eyüp Aksoy Caddesi istikametine yönlendirilecek. Buradan özel araçlar Bostancı yönüne gidip Yıldız Bakkal Taşköprü Caddesi ya da Fenerbahçe Stadı yakınından Söğütlüçeşme Caddesi'ne girerek Kadıköy'e ulaşabilecek. Otobüs, minibüs, dolmuş, taksi ve servisler ise Dr. Eyüp Aksoy Caddesi'nden şu andan Kadıköy'den ana çıkış olarak kullanılan dört şeritli Orgeneral Şahap Gürler Caddesi'nin iki şeridini kullanarak Rıhtım Caddesi'ne girebilecek.
Görüntü Dökümü
HAVADAN GÖRÜNTÜ
-Yıkım çalışmaları
-Detaylar
AKTÜEL GÖRÜNTÜ
-Belediye ekiplerin çalışması
-Uyarıcı levhalar
-Köprüye giden yoldan detay
-Yeni güzergahta ilerleyen araçlar
-Genel ve detaylar
==================
6- ERDOĞAN'DAN ERMENİ PATRİKHANESİ'NDE DÜZENLENEN TÖRENE MESAJ
"Ermeni vatandaşlarımızın tarihte yaşadığı acılara ortak olmak, bu acıları paylaşmak, Türk Milleti'nin vicdanî ve ahlâkî duruşunun bir gereğidir"
"Sizlerden bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ortak geçmişimizi çarpıtarak tarihten kin, nefret ve husumet çıkarmaya tevessül edenlere fırsat vermemenizi istirham ediyorum"
İstanbul DHA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Nisan nedeniyle İstanbul'daki Ermeni Patrikhanesi'nde düzenlenen törene mesaj gönderdi.
"OSMANLI ERMENİLERİNİ BİR KEZ DAHA SAYGIYLA YÂD EDİYORUM"
Erdoğan'ın mesajı şu şekilde:
"Çok değerli Ermeni vatandaşlarım, Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Birinci Dünya Savaşı'nın zor ve sıkıntılı şartlarında vefat eden Osmanlı Ermenilerini anmak üzere, bugün İstanbul Ermeni Patrikhanesi'nin çatısı altında toplanmış bulunuyorsunuz. Hayatlarını kaybeden Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla yâd ediyor; çocuklarına ve torunlarına içten taziyelerimi sunuyorum. Bu vesileyle, aynı dönemde salgın hastalıklar, göçler, savaş ve çatışmalar sebebiyle yitirdiğimiz milyonlarca Osmanlı vatandaşına da Cenâb-ı Allah'tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Biz tarih boyunca acıları ayrıştıran, birbiriyle yarıştıran değil, daima paylaşan bir millet olduk. Kendi topraklarımızda yaşayan insanlarımızın yanı sıra Endülüs'ten Afrika'ya, Güney Asya'dan Avrupa'ya kadar başı dara düşen herkesin yardımına koştuk. Bunu yaparken de hiç kimsenin inancına, diline, dinine, etnik ve kültürel aidiyetine bakmadı".
"BU ACILARI PAYLAŞMAK VİCDANÎ VE AHLÂKÎ DURUŞUNUN BİR GEREĞİDİR"
"Bugün de ülke olarak bu mirasımızı muhafaza ederek, kardeşliği, empatiyi, barış ve huzuru güçlendirmeye çalışıyoruz.
Ermeni vatandaşlarımızın tarihte yaşadığı acılara ortak olmak, bu acıları paylaşmak, Türk Milleti'nin vicdanî ve ahlâkî duruşunun bir gereğidir. İnşallah önümüzdeki dönemde de sizlerin acılarınıza ortak olmaya, sıkıntı ve sorunlarınıza çözüm bulmaya devam edeceğiz.
Ne surette olursa olsun tek bir vatandaşımızın dahi ötekileştirilmesine, inancından, dininden ve meşrebinden dolayı farklı muamele görmesine müsaade etmeyeceğiz. Ermeni vatandaşlarımızın da kültürümüze, beşeri, siyasi ve ticari hayatımıza yaptıkları katkıları artırarak sürdüreceklerine inanıyorum. Sizlerden bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ortak geçmişimizi çarpıtarak tarihten kin, nefret ve husumet çıkarmaya tevessül edenlere fırsat vermemenizi istirham ediyorum. Bu düşüncelerle Birinci Dünya Savaşı'nda yitirdiğimiz Osmanlı Ermenilerini tekrar saygıyla yâd ediyorum. Anma merasimine iştirak eden tüm vatandaşlarıma selam ve hürmetlerimi sunuyorum."
==============================
7- PROF. DR. CEYHAN'DAN AŞI UYARISI
*Prof. Dr. Mehmet Ceyhan,
"Aşılamayı azaltırsanız aşıyla engellediğimiz hastalıkları görmeye başlarız"
Haber: Cansel KİRAZ- Kamera: Harun UYANIK-İSTANBUL DHA
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Dünya Aşı Haftası kapsamında Ortaköy'de bir kafede düzenlenen seminerde konuştu. Aşının önemine, kızamık sayısındaki artışa ve geleneksel tıbba değinen Prof. Dr. Ceyhan, "Aşılamayı azaltırsanız aşıyla engellediğimiz hastalıkları görmeye başlarız" dedi.
"2 MİLYON ÇOCUĞU KURTARMA ŞANSIMIZ VAR"
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, aşının dünya tarihindeki en büyük keşif olduğunu söyledi. Ceyhan," Dünya üzerinde her yıl aşılamayla 3 milyon çocuğun hayatı kurtuluyor. Eğer bunu daha da geliştirebilirsek, daha çok çocuğu aşılayabilirsek o zaman 2 milyon çocuğu daha kurtarma şansımız var. Türkiye için bizim yaptığımız hesaplamalara göre şu anda uyguladığımız aşılama ile her yıl 14 bin 296 çocuk ölümden kurtuluyor. Halk arasında zatürre aşısı dediğimiz aşı eklendi. 2 bin 500 çocuğun ölümü engellendi. Bir aşıyla bir ölümü engellemenin maliyeti yaklaşık ortalama 1 dolar civarındadır. Sigara bıraktırarak, buna gayret göstererek ölümü engellemenin maliyeti 10 dolardır. Dünyada aşıyla hayat kurtarmanın fiyatını kıyasladığımızda aşıdan daha ucuz bir yöntem bulmak mümkün değil" dedi.
Prof. Dr. Ceyhan, aşının yalnızca enfeksiyon hastalıklarını önlemediğinin altını çizerek, "Örneğin kanseri önlemede de en etkili yöntem aşılama. Rahim ağzı kanseri, gösterilmiş en etkin kanser önleme yöntemi" diye konuştu.
"AŞILAMAYI AZALTIRSANIZ, AŞIYLA ENGELLEDİĞİMİZ HASTALIKLARI GÖRMEYE BAŞLAYACAĞIZ"
Prof. Dr. Ceyhan, son yıllarda Türkiye'de aşı karşıtlığında artış olduğunu belirterek şunları söyledi:
" Çocuklarına aşı yaptırmak istemeyen ailelerin sayısı 2011'lerde 180 iken giderek artış gösterdi. 2016'da 12 bine 2017'de de 23 bine çıktı. Böyle olunca da Türkiye'de aşılama oranları yüzde 98'den yüzde 96'ya düştü. Avrupa'da en yüksek aşılama yapılan ülkeydi Türkiye. Eğer aşılamayı azaltırsanız önce en bulaşıcı olanlar başlayacak sonra diğer bütün aşıyla engellediğimiz hastalıkları görmeye başlayacağız. 20 yıldır çocuk felci görmüyoruz. En çok bulaştırıcı olduğu için kızamıkla başladı bu iş. 2016 yılında 12 vaka görmüşten 2017 yılında 85 vaka görüldü. Sene başından bu tarafa 70'e yakın vaka görüldü. Bunların içerisinde aşılanmış çocuklar da var. Aşıyı yaptırmamak sadece sizin çocuğunuzu riske atmıyor. Aşılananın çocuğunu da riske atıyorsunuz. Çünkü hiçbir aşı tek başına yüzde 100 korumaz. Ancak yüksek oranda aşılarsanız yüzde 1-2 aşıya rağmen korunmayan çocuğun hastalıkta biriyle karşılaşma şansı ortadan kalkar. Siz bu oranları yüzde 90'lara düşürmeye başladığınız andan itibaren hastalarla aşıya rağmen korunmayanlar karşı karşıya geleceği için aşılananlar dahil vakaları görmeye başlayacağız."
TÜRKLERİN GELENEKSEL TIP UYGULAMASI
Öte yandan geleneksel tıbbı aşı karşısında bir şeymiş gibi düşünmemek gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Ceyhan, " Türklerin geleneksel bir tıp uygulaması var. Halkın daha çok bildiği sülük, hacamat tedavileri falan bunlar bizim açıkçası çok geleneğimiz olan uygulamalar değil. Osmanlı tıbbına, Anadolu tıbbına bakarsanız bizim geleneğimiz bunlar değil. Bizim geleneğimiz; aşılama. Aşılamayı biz Orta Asya'dan başlatarak İstanbul'a getirmiş, İstanbul'da devam ettirip buradan İngiltere"ye, İngiltere'den de bütün dünyaya yayılmasını sağlamışız" dedi.
Görüntü Dökümü:
-------
-Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'ın seminerdeki konuşması
-Seminerdeki katılımcıların görüntüsü
-Mehmet Ceyhan'ın sunumu
-Prof.Dr. Mehmet Ceyhan'ın konuşması
-Genel ve detaylar
8- SİBEL CAN'IN DOLANDIRILMASI DAVASI...
Özden ATİK / İSTANBUL, (DHA) ÜNLÜ şarkıcı Sibel Can’a yasal olmayan yollardan ithal ettiği ve ikinci el otomobili sıfır olarak sattığı iddiasıyla yargılanan otomobil şirketinin sahibi Şahin Mehmet Çelik'in yargılandığı davada, Yeşilköy Gümrük Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak yurtdışından Mercedes marka araçların sıfır ya da ikinci el ithalinin nasıl yapıldığının sorulmasına karar verildi.
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan sanık Şahin Mehmet Çelik, avukatıyla birlikte katıldı. Şikayetçi Sibel Can’ı ise avukatı Bülent Ernas temsil etti. Avukat Bülent Ernas, "Bu olayda birden çok dolandırıcılık vardır. Bunlardan biri araca Amerika'da plaka alınmış ve kullanılmıştır. Buna rağmen ülkeye sıfır gibi sokarak sıfır gibi satmıştır. Bir diğeri de aracın ülkeye sokulduktan sonra müvekkilime ÖTV'si tam olarak ödenmiş gibi sahte belge düzenlenerek satılmıştır. Halbuki bilirkişi raporuna göre ÖTV'si de eksik ödenmiştir. Burada sanık, müvekkilime karşı dolandırıcılık suçunu işlemiştir. Yine devlete ödemesi gereken ÖTV'yi de eksik ödeyerek ancak müvekkilime gösterdiği sahte bir belgeyle sanki aracın ÖTV'sini tamamen ödemiş gibi davranış da bulunmasından dolayı da kaçakçılık suçunu işlemiştir" dedi.
Aracın şu an Yeşilköy Gümrüğü'nde otoparkta olduğunu belirten avukat Ernas, "Gümrük, aracı teslim etmek için de yüklü miktarda bir ÖTV ve otopark ücreti de istemektedir. Sanığın cezalandırılmasını talep ediyoruz" diye konuştu.
"ORTADA DOLANDIRICILIK SUÇUNU OLUŞTURAN BİR DELİL BULUNMAMAKTADIR"
Sanık Şahin Mehmet Çelik'in avukatı Pınar Yar Karaata ise "Aracın üzerindeki el koyma kararı kaldırılmıştır. Aracı alamamış olmaları, maddi yönde zararları olması hususları tamamen bir hukuki alacak davasının konusudur. Ortada dolandırıcılık suçunu oluşturan bir delil bulunmamaktadır. Bu nedenle müekkilimin beraatini talep ediyoruz" dedi.
GÜMRÜĞE MÜZEKKERE YAZILMASINA KARAR VERİLDİ
Mahkeme heyeti, Yeşilköy Gümrük Müdürlüğü'ne müzekkere yazı yazılarak suç tarihi olan 6 Ocak 2009 itibariyle yurtdışından Mercedes marka araçların sıfır ya da ikinci el ithalinin nasıl yapıldığı, Amerika'da tescil görmüş ve trafiğe çıkmış ve bir müddet kullanılmış araçların Türkiye'de ithalinin mümkün olup olmadığı, bu şekilde tescil görerek trafiğe çıkmış ve kilometre olarak çok düşük miktardaki araçların sıfır araç olarak ithalinin mümkün olup olmadığının sorulmasına karar verdi. Heyet, Çiftkurtlar MVC Otomotiv Ltd. Şti. tarafından Amerika'dan sıfır araç olarak ithal edildiği belirtilen Mercedes G500 tipindeki aracın yurtdışından sıfır araç olarak mı, yoksa ikinci el araç olarak mı ithal edildiğinin araştırılarak buna ilişkin bilgi ve belgelerin varsa gümrük beyannamesinin, araç getirildikten sonra gümrük görevlilerince sıfır araç niteliğinde olup olmadığının inceleme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa buna ilişkin belgelerin onaylı örneklerini ve Amerika'da trafikte kullanıldığı ve ikinci el araç niteliğinde olduğu iddia edildiğinden bu hususun aracın ithali sırasında farkedilip farkedilmediği, farkedilmişse neden bu aracın yurt içinde dolaşıma sokulduğu hususlarının ayrı ayrı açıklanması için bilgi ve belgelerin gönderilmesi kararlaştırdı. Duruşma ertelendi.