Türkiye'nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeyi 20 Kasım 1989 tarihinde imzalayıp, 4 Nisan 1995 tarihinde onayladığını anımsatan Prof.Dr. Hilal Özcebe, aradan geçen süre içinde Türkiye'de çocukların haklarına ulaşmaları için devlet, özel ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle çok önemli adımlar atıldığını belirtti.
-NÜFUSA KAYIT HAKKI-
Özcebe, "Tüm adımlara rağmen, Türkiye'de hala çocukların hepsinin en temel haklarından biri olan nüfusa kayıtlı olma haklarına ulaşamadıkları bilinmektedir" vurgulamasıyla şöyle devam etti:
"Bir ülkenin vatandaşı olmanın temel adımlarından biri nüfusa kayıtlı olmaktır. Çocukların temel bir insan hakkı olan vatandaşlık hakkına ulaşamaması, vatandaş olmasını gerektiren ve gerektirmeyen pek çok hakkına ulaşamamasına neden olmaktadır. Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından yapılan '2008 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması'na göre, beş yaş altındaki çocukların yüzde 6.3'ünün nüfus kaydı bulunmamaktadır. Bu da her yıl doğan 100 çocuktan 6'sının bu ülkenin vatandaşlık hakkından yararlanamadığını göstermektedir. Bu çalışmaya göre, yılda 1 milyon 292 bin 698 canlı doğum olduğu ve yaklaşık olarak 80 bin çocuğun nüfusa kaydı bulunmamaktadır."
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'de, "çocuklar arasında ayrım gözetilmemesi"nin "temel hak" olarak yer aldığına işaret eden Özcebe, "Nüfusa kayıtlı olmama, bir çocuğa yönelik ayrımcılık yapılmasına neden olmaktadır. Bir çocuk doğum sonrasında haklarını arayamaz, nüfusa ilişkin kaydını kendisi yaptıramaz. Bu nedenle ebeveynlerin ve devletin çocuğun vatandaşlık hakkından yararlanması için sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir" dedi.
Özcebe, "Çocuğun vatandaş olarak kayıt altına alınmamasının, toplumda politika oluşturma, olayları değerlendirme ve de çocukların yüksek yararının önce gelmesine ilişkin hakların da ihlal edilmesine neden olacağının" altını çizerek, her çocuğun doğumdan sonra hemen nüfusa kayıt edilmesi gerektiğini bildirdi.