HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Dr. Yıldırım Keser: Yargıtay'ın "Aldatılan eş üçüncü kişiden tazminat isteyemez" kararı tüm mahkemeleri bağlar

İSTANBUL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr.

Dr. Yıldırım Keser: Yargıtay'ın "Aldatılan eş üçüncü kişiden tazminat isteyemez" kararı tüm mahkemeleri bağlar

Özgür Deniz KAYA / İSTANBUL (DHA) İSTANBUL Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yıldırım Keser, Yargıtay'ın "Aldatan eşin sevgilisinden manevi tazminat istenemez" kararını DHA'ya değerlendirdi. Dr. Keser, "Zina bir boşanma sebebidir. Zina ahlaka aykırı bir fiildir. Ama zinanın varlığından dolayı aldatılan eşin zinaya katılan kişiye karşı manevi tazminat davası açmaya hakkı yoktur. Yargıtay'ın verdiği içtihadı birleştirme kararı tıpkı kanun gibi bağlayıcıdır. Bütün mahkemeleri bağlayıcı bir özelliği var" dedi.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu, evliliği devam eden biri ile, evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteyip isteyemeyeceğine dair kararını verdi. Karara göre, aldatılan eş, eşinin sevilisine manevi tazminat davası açamayacak.

"YERİNDE BİR KARAR"

Kararı DHA'ya değerlendiren İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yıldırım Keser, Yargıtay'ın aldığı kararla birlikte karmaşanın son bulduğunu belirterek, "Türkiye'de 1994'ten beri zina bir suç değil. Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu iptal kararından sonra kanun koyucu bunu bir suç olarak düzenlemedi. Ama bu bir boşanma sebebi olarak zaten kanunumuzda hâlâ varlığını devam ettiriyor. Yargıtay uygulamalarında 2014 yılı ile 2018 yılları arasında ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktı. 2014 öncesinde Yargıtay'ın kararları aslında kendi içerisinde tutarlıydı. Burada 'Zina fiiline katılan kişinin aldatılan eşe karşı manevi tazminat sorumluluğu yoktur' deniliyordu. Ama daha sonra Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay kararlarıyla bu, görüş ayrılıklarına, uygulama farklılıklarına neden oldu. İçtihadı birleştirme kararıyla da artık bu uygulamada yaşanan karmaşa son bulmuş oldu" dedi.

Yargıtay'ın kararının belirsiz duruma açıklık getirdiğini kaydeden Dr. Keser, "İçtihadı Birleştirme Kararının, üniversitedeki öğretim üyelerinin makalelerine, kitaplarındaki görüşlere uygun, yerinde bir karar olduğunu şimdiden söylemek mümkün" dedi.

KARAR BÜTÜN MAHKEMELERİ BAĞLIYOR

Dr. Keser, "Zina fiilinden bahsedilebilmesi için evli kişinin üçüncü bir kişiyle evlilik dışı cinsel ilişki yaşaması gerekir. Ülkemizde çok tartışılan nokta şuydu: Evli olan kişinin yaşamış olduğu zina fiiline katılan üçüncü şahsın aldatılan eşe karşı manevi tazminat sorumluluğu var mıdır? Bu konuda Yargıtay Genel Kurulunun birbirinden farklı iki kararı oldu. Birinci kararında, 'aldatılan eş, zinaya katılan kişiye karşı manevi tazminat davası açabilir' dedi. İkinci kararında ise 'açamaz' dedi. Son dönemde basına yansıyan karar ise Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıdır. Birleştirme kararı da tıpkı kanun gibi bağlayıcıdır. Bütün mahkemeleri bağlayıcı bir özelliği var" diye konuştu.

ALDATILAN EŞ ZİNAYA KATILAN KİŞİYE KARŞI DAVA AÇAMAZ

Dr. Keser, "Evet, zina bir boşanma sebebidir. Zina ahlaka aykırı bir fiildir. Ama zinanın varlığından dolayı aldatılan eşin zinaya katılan kişiye karşı manevi tazminat davası açmaya hakkı yoktur. Toplum zinanın sayısının artmasıyla olumsuz etkilenir. Ama bunu bir tazminat sebebi yapabilmemiz ancak kanundaki koşulların gerçekleşmesiyle olur" dedi.

"ZİNAYI YASAKLAYAN YASAL BİR DÜZENLEME YOK"

Türk Medeni Kanunu'nda zinayı yasaklayan yasal bir düzenleme olmadığını belirten Dr. Keser, "Aynı şekilde yurt dışında da yok. İsveç'te Medeni Kanunu'nda da Alman Medeni Kanunu'nda da zinayı yasaklayan bir düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Orada da yine bir boşanma sebebi. Zinayı yapan eşin manevi tazminat sorumluluğu yine var. Ama zinaya katılan üçüncü kişinin aldatılan eşe karşı manevi tazminat sorumluluğunu düzenleyen bir yasal düzenlemenin varlığından bahsedebilmemiz mümkün değil" diye konuştu.

EŞTEN TAZMİNAT İSTENEBİLMESİ İÇİN BOŞANMA SEBEBİ KRİTERİ OLMALI

Dr. Keser, "Zina Türk hukukunda hâlâ bir boşanma sebebi. Zina yapan eş, aldattığı eşine karşı manevi tazminattan sorumlu. Yalnız adatılan eşin zinadan dolayı eşinden tazminat isteyebilmesi için mutlaka ve mutlaka bunu bir boşanma sebebi yapması gerekiyor. Boşanma sebebi yapmadıkça, aldatılan eşin zinaya dayalı manevi tazminat isteyebilmesi de mümkün değil" ifadelerini kullandı.

KARARDA ÜÇ ÖNEMLİ NOKTA VAR

Yargıtay'ın içtihadı birleştirme kararında üç önemli nokta olduğunu kaydeden Dr. Keser, şöyle devam etti:

"Bir tanesi, 'eşler arasında aile hukukundan doğan sadakat yükümlülüğü üçüncü kişi tarafından ihlal edilebilir mi?' Bu soruya olumsuz cevap veriyoruz. Çünkü sadakat yükümlülüğü eşler arasında yüküm ifade eder. Nispi bir özelliği vardır. Üçüncü kişiler tarafından ihlal edilmesi mümkün değildir. İkincisi, 'Zina acaba haksız bir fiil midir?' Bu soruya da olumsuz cevap veriyoruz. Çünkü zinayı hukuk sistemimizde yasaklayan bir yasal düzenleme yok. O nedenden dolayı hukuka aykırılık olmadığı için haksız fiilden bahsedemeyiz. Üçüncü nokta, 'Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile ahlaka aykırı bir fiille bir kişiye zarar verilirse bir tazminat sebebi midir?' Evet, Borçlar Kanunu gereğince ahlaka aykırı bir fiille bir başkasına zarar verilmesi tazminat sebebi olabilir; ama bu ahlaka aykırı fiilin kasten işlenmesi gerekir. Yani zinaya katılan kişi 'sırf aldatılan eş manevi açıdan acı duysun' diye zinaya katılmışsa ancak bu bir manevi tazminat sebebi olabilir. Bunun dışında bunu da manevi tazminat sebebi olarak görebilmemiz mümkün değil."

İÇTİHAT NE DEMEK?

Dr. Keser, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İçtihat, 'mahkeme kararı' demek. İçtihadı birleştirme kararı alınabilmesi için ise aynı konuya ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Daireleri tarafından veya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından birbirinden farklı karar verilmiş olması gerekiyor. Bu durumda içtihatlar arasındaki ayrılığı gidermek amacıyla içtihadı birleştirme kararı çıkar. Zaten içtihadı birleştirme kararından sonra Yargı mercilerinin bir daha farklı bir görüş beyan edebilmeleri hukuken mümkün olmuyor. Çünkü içtihadı birleştirme kararları bağlayıcı bir özelliğe sahip. İçtihadı birleştirme kararlarını, klasik içtihatlarla bir tutabilmemiz mümkün değil" dedi. İçtihadı birleştirme kararını ancak yapılacak yeni yasa ile ortadan kaldırılabilir."

(FOTOĞRAF)

Dr. Yıldırım Keser: Yargıtay'ın

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler